Mesut BALYEMEZ
Köşe Yazarı
Mesut BALYEMEZ
 

DOKTOR MU? AMELE Mİ?

DOKTOR MU? AMELE Mİ? Daha önceki bir yazımda eğitim sistemimiz hakkında eleştirilerde bulunmuş, özellikle ilk ve ortaöğretimde neler yapılması gerektiği konusunda kendi düşüncelerimi aktarmıştım. O yazımda meslek liselerinin de ders müfredatı dahil yeniden revize edilmesini gerektiğini belirtmiştim. Orta yaşlılarımız bilir 70 li ve 80 li yıllarda meslek liseleri en itibarlı okullardı. O zamanki adı ile sanat okul ve ticaret liselerinde herhangi bir bölüme kayıt yaptırmak sınava tabii idi. Yani ben çocuğumu bu okulun şu bölümüne ettireyim diyemezdiniz. Çocuk bu liselerdeki bir bölüme kayıt yaptırabilmek için açılan sınava girer, sınav sonucunda aldığı puan ve belirlenen sıralamaya göre kayıt yaptırabilirdi. En yüksek puanlı öğrenciler Elektrik-Elektronik bölümüne, en düşük puanlı öğrencilerde ağaç işleri, tekstil gibi bölümlere kaydedilirdi. En Yüksek puandan başlanarak yerleştirme yapılır kontenjan tamamlanınca kayıtlar bitirilirdi. O yıllarda hakikaten sanat okullarından mezun olan öğrenciler de mesleklerinde hayli yol almış olurdu. Yani usta olurdu. Piyasadaki ara eleman eksikliğini bu okullardan mezun öğrenciler kapatırdı. 28 Şubat'tan sonra 4+4+4 zorunlu eğitime geçince meslek liseleri cazibesini kaybetti. Bütün öğrenciler düz liselere kaydettirildi. Ailelerin de kafasında “Benim çocuğum üniversite okusun, doktor, avukat vs en kötü memur olsun” fikriyatı ağırlık kazandı. Her aile kendi çocuğunu Einstein görmeye çalıştı. Hiçbir aile İlkokulu, orta okulu zorla bitiren öğrenciden doktor mu olur demedi. Varsa yoksa zorladı. Herkes adeta sidik yarışına girdi. Dershane yetmedi evlere özel hocalar getirtildi. Şu dershane iyi dendi. Hurraaaaa herkes o dershaneye yöneldi. Şu hoca iyi dendi. Adamın kazancı doktor maaşını geçti. Saat ücreti bilmem kaç para oldu. Bu sayede fetö gibi zararlı yapılarda bu alanlardan büyük paralar kazandı. SONUÇ… Hayaller Tıp Fakültesi gerçekler Kaldırım Mühendisliği. Hiç kimse “Benim çocuğumun kapasitesi belli Üniversiteye zorlamak yerine meslek lisesine yazdırayım, boş zamanlarında da o meslekle iştigal eden bir iş yerinde çalışır, kendini geliştirir, hem yaşamını idame ettirir hem de devlete ve millete faydalı olur” demedi. Bugünler de birçok sektörde ara eleman sıkıntısı yaşanıyor. Sanayilerde çırak, kalfa bulunamıyor. İki vida sökmeye bir sürü para istiyorlar. Özellikle İnşaat sektörüne bakın usta, kalfa, çırak veya amele olarak çalışanların yüzde sekseni 40 yaş üstü. Alttan eleman gelmiyor. Gençler öyle bedensel işleri beğenmiyor. Öyle ya bu yaşına kadar eli sadece kalem tutmuş. O masa başında olmalı, emretmeli. Diplomayı almış ama işe yaramıyor. Diplomalı işsiz anlayacağınız. Peki İnşaata alttan eleman gelmiyor demek ne demek, Bu şu demek 20 yıl sonra inşaatta sıva yapacak, demir bükecek, kalıp çakacak, beton dökecek eleman bulunmayacak ya da kıtlığı çekilecek demek. İddia ediyorum eğer bu sorun çözülmez ise 20 yıl sonra bir İnşaat ustasının veya amelesinin yevmiyesi doktor yevmiyesi ile yarışacak. Kalıpçı yevmiyesi mühendis yevmiyesinden fazla olacak. Bu da İnşaatların maliyetini arttırıp, sayısını azaltacak. Peki çözüm nedir? Çözüm basit aslında 1- Vatandaş kendi çocuğunun kapasitesini kabullenecek ona göre yönlendirecek. Yani “Kafası basmayan veya dersle alakası olmayan çocuk için benim çocuğum illa okuyacak” diye ısrar etmeyecek. 2- MEB birinci sınıftan itibaren çocuğun zeka, beceri ve heves düzeyini titiz bir şekilde ölçecek ve üniversite kapısından giremeyeceği aşikar olan çocuğu yapabileceği ve mutlu olacağı bir meslek lisesine yönlendirecek. Sistem çocuğun MEB tarafından belirlenen alanın dışında eğitim almasına müsaade etmeyecek. 3-Meslek liseleri yeniden yapılandırılacak. Ülkedeki yapılan her meslek çalışanı mutlaka ve mutlaka belirli bir süre o meslek ile ilgili eğitimden geçirilecek. Yani önüne gelen soğuk demircilik, harç karıcılık veya kalıpçılık vs yapamayacak. Mutlaka ve mutlaka her meslek erbabı o işin eğitimini almış ve belge sahibi olmuş olacak. Yıllar önce Almanya’da çalışan bir dostuma ortaokulda okuyan çocuğunun ileride hangi mesleği seçeceğini sorduğumda “Bilmiyorum ona okulu karar verecek” demişti. Ortaöğretim sonrasında da çocuk devlet tarafından “Unlu Mamüller” üzerine Eğitim veren bir okula yönlendirilmişti. Ülkemizin’de eğitim sistemi mutlaka böyle olmalı. Bir başka yazımda Üniversiteleri ele almaya çalışacağım. Sağlıcakla.. Mesut BALYEMEZ 05305164000 mesutb44@mail.com
Ekleme Tarihi: 22 Ekim 2021 - Cuma

DOKTOR MU? AMELE Mİ?

DOKTOR MU? AMELE Mİ? Daha önceki bir yazımda eğitim sistemimiz hakkında eleştirilerde bulunmuş, özellikle ilk ve ortaöğretimde neler yapılması gerektiği konusunda kendi düşüncelerimi aktarmıştım. O yazımda meslek liselerinin de ders müfredatı dahil yeniden revize edilmesini gerektiğini belirtmiştim. Orta yaşlılarımız bilir 70 li ve 80 li yıllarda meslek liseleri en itibarlı okullardı. O zamanki adı ile sanat okul ve ticaret liselerinde herhangi bir bölüme kayıt yaptırmak sınava tabii idi. Yani ben çocuğumu bu okulun şu bölümüne ettireyim diyemezdiniz. Çocuk bu liselerdeki bir bölüme kayıt yaptırabilmek için açılan sınava girer, sınav sonucunda aldığı puan ve belirlenen sıralamaya göre kayıt yaptırabilirdi. En yüksek puanlı öğrenciler Elektrik-Elektronik bölümüne, en düşük puanlı öğrencilerde ağaç işleri, tekstil gibi bölümlere kaydedilirdi. En Yüksek puandan başlanarak yerleştirme yapılır kontenjan tamamlanınca kayıtlar bitirilirdi. O yıllarda hakikaten sanat okullarından mezun olan öğrenciler de mesleklerinde hayli yol almış olurdu. Yani usta olurdu. Piyasadaki ara eleman eksikliğini bu okullardan mezun öğrenciler kapatırdı. 28 Şubat'tan sonra 4+4+4 zorunlu eğitime geçince meslek liseleri cazibesini kaybetti. Bütün öğrenciler düz liselere kaydettirildi. Ailelerin de kafasında “Benim çocuğum üniversite okusun, doktor, avukat vs en kötü memur olsun” fikriyatı ağırlık kazandı. Her aile kendi çocuğunu Einstein görmeye çalıştı. Hiçbir aile İlkokulu, orta okulu zorla bitiren öğrenciden doktor mu olur demedi. Varsa yoksa zorladı. Herkes adeta sidik yarışına girdi. Dershane yetmedi evlere özel hocalar getirtildi. Şu dershane iyi dendi. Hurraaaaa herkes o dershaneye yöneldi. Şu hoca iyi dendi. Adamın kazancı doktor maaşını geçti. Saat ücreti bilmem kaç para oldu. Bu sayede fetö gibi zararlı yapılarda bu alanlardan büyük paralar kazandı. SONUÇ… Hayaller Tıp Fakültesi gerçekler Kaldırım Mühendisliği. Hiç kimse “Benim çocuğumun kapasitesi belli Üniversiteye zorlamak yerine meslek lisesine yazdırayım, boş zamanlarında da o meslekle iştigal eden bir iş yerinde çalışır, kendini geliştirir, hem yaşamını idame ettirir hem de devlete ve millete faydalı olur” demedi. Bugünler de birçok sektörde ara eleman sıkıntısı yaşanıyor. Sanayilerde çırak, kalfa bulunamıyor. İki vida sökmeye bir sürü para istiyorlar. Özellikle İnşaat sektörüne bakın usta, kalfa, çırak veya amele olarak çalışanların yüzde sekseni 40 yaş üstü. Alttan eleman gelmiyor. Gençler öyle bedensel işleri beğenmiyor. Öyle ya bu yaşına kadar eli sadece kalem tutmuş. O masa başında olmalı, emretmeli. Diplomayı almış ama işe yaramıyor. Diplomalı işsiz anlayacağınız. Peki İnşaata alttan eleman gelmiyor demek ne demek, Bu şu demek 20 yıl sonra inşaatta sıva yapacak, demir bükecek, kalıp çakacak, beton dökecek eleman bulunmayacak ya da kıtlığı çekilecek demek. İddia ediyorum eğer bu sorun çözülmez ise 20 yıl sonra bir İnşaat ustasının veya amelesinin yevmiyesi doktor yevmiyesi ile yarışacak. Kalıpçı yevmiyesi mühendis yevmiyesinden fazla olacak. Bu da İnşaatların maliyetini arttırıp, sayısını azaltacak. Peki çözüm nedir? Çözüm basit aslında 1- Vatandaş kendi çocuğunun kapasitesini kabullenecek ona göre yönlendirecek. Yani “Kafası basmayan veya dersle alakası olmayan çocuk için benim çocuğum illa okuyacak” diye ısrar etmeyecek. 2- MEB birinci sınıftan itibaren çocuğun zeka, beceri ve heves düzeyini titiz bir şekilde ölçecek ve üniversite kapısından giremeyeceği aşikar olan çocuğu yapabileceği ve mutlu olacağı bir meslek lisesine yönlendirecek. Sistem çocuğun MEB tarafından belirlenen alanın dışında eğitim almasına müsaade etmeyecek. 3-Meslek liseleri yeniden yapılandırılacak. Ülkedeki yapılan her meslek çalışanı mutlaka ve mutlaka belirli bir süre o meslek ile ilgili eğitimden geçirilecek. Yani önüne gelen soğuk demircilik, harç karıcılık veya kalıpçılık vs yapamayacak. Mutlaka ve mutlaka her meslek erbabı o işin eğitimini almış ve belge sahibi olmuş olacak. Yıllar önce Almanya’da çalışan bir dostuma ortaokulda okuyan çocuğunun ileride hangi mesleği seçeceğini sorduğumda “Bilmiyorum ona okulu karar verecek” demişti. Ortaöğretim sonrasında da çocuk devlet tarafından “Unlu Mamüller” üzerine Eğitim veren bir okula yönlendirilmişti. Ülkemizin’de eğitim sistemi mutlaka böyle olmalı. Bir başka yazımda Üniversiteleri ele almaya çalışacağım. Sağlıcakla.. Mesut BALYEMEZ 05305164000 mesutb44@mail.com
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.