MİSAFİR KALEM
Köşe Yazarı
MİSAFİR KALEM
 

BİR EĞİTİMCİNİN FERYADI..!?

BİR EĞİTİMCİNİN FERYADI..!? Bir Eğitimci olarak devletime sesleniyorum..! Ve diyorum ki: Eğitim sistemimiz can çekişiyor..!? Heba oluyor çocuklarımız..!? Ve Öncelikle bu sistem milli değildir..!? Bu sistem düşünen insan yetiştirmiyor..!? Bu sistem milletimizi temsil etmiyor..!? Bu sistem sevgi, saygı, hoşgörü, dayanışma kaynaşma, kucaklaşma, dertleşme ve paylaşmaktan uzak insan yetiştiriyor..!? Bu sistem geleceğe güvenle bakmayı aşılamıyor..!? Bu sistemde çocuklarımız okula tertemiz adım atıyor ve apayrı birer insan olarak çıkıyor..!? Bu sistem bilgi, beceri, istidat ve kabiliyete önem vermiyor ve insan fıtratına aykırıdır..!? Bu sistem, müzik öğretmeni olabilecek bilgi, beceri, istidat ve kabiliyete sahip bir insanı Avukat yapıyor...! Avukat olabilecek niteliklere sahip bir insanı da makina mühendisi yapıyor..! 200 bin öğretmene ihtiyaç varken, 400 bin kişiye öğretmen olsun diye eğitim veriyoruz..!? Öğretmenler, arzulanan düzeyde yetiştirilemiyor..!? Nüfus, okullaşma ve istihdam arasındaki dengesizlik aynen devam ediyor. Bir planlama yok..!? Herkes zorunlu olarak liseyi bitiriyor ve herkes üniversite sınavına katılıyor..!? Bu sistem, "benden adam olmaz!" ruh haline sahip insan üretiyor..!? Bu sistem; milli, manevi, insanı ve ahlaki değerlerimize uygun insan yetiştirmiyor..!? Şu an itibariyle 600 bin öğretmen atama bekliyor. Türkiye'nin ihtiyacı 200 bin öğretmen ve 400 bin fazla..! Bütçe imkanları nedeniyle 200 bin atanamıyor, ancak 15 - 20 bin atanıyor..! Her gencin bir kaç saatlik sınavla kaderi belirleniliyor..! Dünyada örneği az..!? Nüfusuna göre okul yapamıyor, okuyan insanını istihdam edemiyor..!? Ara eleman sorunu hat safhada..! Herkes Üniversite bitirir, ama herkese iş yok..!? Pahalı bir eğitim veren sanat okullarımızdan mezun olan gençlerimiz ilgisiz alanlara yönelebiliniyor..! Verilen Eğitim boşa gidiyor..! Kesinlikle Eğitimde planlama yok..!? Bu sistem, ülkesine yabancılaşmış bir nesil yetiştiriliyor..!? Mutlaka İnancımıza, tarihimize ve kültürümüze uygun bilime ve yeteneğe dayalı yeni bir eğitim müfredatı geliştirilip uygulanmalıdır. Eğitim sistemimizde bütün kademelerde not vermekten başka bir şey veremiyoruz öğrencilere..! Öğrencinin bütün yetenek  ve özellilerine kör bir sistem..! Tam bir yetenek katliamı..! Not verme sektörü..! Kimi öğrenci parayla, kimi öğrenci de parasız not alıyor. Ama sadece not alıyor. Çünkü biz sadece not veriyoruz..! Deniliyor ki, sistem değişti, aslında sistem değil, fiyasko..!? Sonuç olarak, BU EĞİTİM SİSTEMİ ÇÖKMÜŞTÜR..! Eğitim sistemimizin önemli bir aşaması da Üniversitedir..! Eğitimci olarak tecrübem, araştırmam ve uzmanların görüşünden aldığım mesaj; böylesine bir sınavı onaylamam, anlamlı bulmam, isabetli bulmam, yeterli bulmam ve gerekli bulmam..!? Ve ABD ile yapılan Fullbright anlaşması, Türk Milli Eğitim sisteminin üstünden kaldırılmalıdır..!? Gayrı Milli Eğitim Anlaşmasına bakınız..!? Tarih yaprakları 27 Şubat 1947’yi göstermektedir. Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında Kahire’de imzalanan anlaşma ile Amerika, 2. Dünya Savaşı sonrasında ordusunun fazlası durumunda bulunan silahları satın alabilmesi için Türkiye’ye 10 milyon dolar tutarında kredi vermeyi kabul eder..! FULBRIGHT ANLAŞMASI’na uzanan yol,  bu anlaşmanın imzalanmasıyla başlayacaktır. Zira Türkiye kredi taksitlerinde ödemeleri kısa süre içerisinde aksatacak, Amerika ise bu durumu "fırsata" çevirerek, eğitim alanında yeni bir anlaşma teklifi ile Türkiye’nin kapısını çalacaktır. Amerika Büyük Elçiliği 12 Şubat 1948 tarihinde Dışişleri Bakanlığına müracaat ederek Türkiye ile bir "Kültür Anlaşması" gerçekleştirmek istediğini belirtecek ve bir "proje" sunacaktır..! Tarih yaprakları 27 Aralık 1949’u gösterdiğinde Türk Milli Eğitimi için bir  "Kırılma noktası" olan FULBRIGHT ANLAŞMASI imzalanacaktır. Milli Eğitim’de 27 Aralık 1947 tarihinde imzalanan Fulbright Antlaşması ile oluşturulan komisyon T.C Eğitim sistemini şekillendirmektedir. Anlaşma gereği komisyonun başkanlığını ABD’nin Türkiye’deki Büyükelçisi yapmaktadir. Fulbright komisyonu, ilkokuldan İmam Hatip’e kadar, tüm Eğitim müfredatını belirliyor. Yarısı ABD’lilerden oluşan komisyona, ABD’nin Türkiye Büyükelçisi başkanlık ediyor. Anlaşmanın 5. maddesine göre Komisyonun 8 üyesinin 4 'ü ABD'li, 4'ü Türkiye'li olacak ve komisyon başkanı da ABD Ankara Büyükelçisi olacak..! Okullarımızda okutulan tüm derslerin müfredatını bu komisyon hazırlıyacak, Türkiye'nin okullarında, hangi dersler ne oranda okutulacak ve bu derslerin içeriğini yine bu komisyon belirliyecek..! Komisyon kararlarında anlaşmazlık çıkarsa komisyon başkanının kararı esas olacaktı..! Türk-ABD ortak Eğitim komisyonunun hazırladığı raporda, okullarda milletimizin dini seçmeli bile değil, "Din Kültürü ve Ahlak bilgisi" adı altında okullarda okutulan ders ne idiğü beli olmayan bir derstir. Milletimizin tarihi ise içi boşaltılmış yalanlarla doldurulmuş bir tarih çocuklarımıza okutuluyor. Milletimizin kültürü ise ders olarak hiç okutulmıyor. Milletimizin dili okutuluyor, onu da hazırlıyan bir Türk değil, Agop Dilaçar'dır. Bu adam Türk değil,  bir Ermeni tarafından hazırlanmıştır. Şimdiye kadar iktidara gelen tüm hükümetler maalesef bu antlaşmaya sadık kaldılar. Türkiye'nin lehine düzeltmeye hiç kimse yanaşmadı..! Ve Ben ilkokula başladığım gün, önüme bir kaç sayfalık üzerinde "OKUMA" yazılı bir kitapçık koydular-1962 Kapağını açtım bir hevesle..! İlk sayfada, mışıl mışıl uyuyan bir erkek çocuk ve çok güzel bir battaniyenin altında..!? Ben ise sabah erken saatte okuldayım..! Kaşlarını çatan bağıran bir öğretmenin huzurunda, önce imrendim ve hemen sonra isyana başladım..! Neden mi? Çünkü o uyuyan çocuğun altında şu yazı: Uyu uyu uyu yat uyu Uyu uyu uyu yat uyu Uyu uyu uyu yat uyu Tam üç defa yemin ettik, ettirdiler..! O anda karar verdim ve dedim ki: "Ben Kemalist düzenin imalat hatası olacağım!" Ve sonsuz hamdediyorum ki, öyle oldum..! Peki ilk sayfada uyutan değil, düşündüren başka bir resim olamaz mıydı? Altında da sevgi, saygı, hosgörü, dayanışma, kaynaşma, kucaklaşma, paylaşma, kardeşlik, iman, adalet, ahlak kelimeleriyle besmele çekemez miydik? Laiklik delinecek miydi? Yoksa çatlıyacak mıydı..!? İşte bir dakika saygı duruşunda hep bu üç defa bize yemin ettirilen o "uyu" mesajını düşündüm..! Sana soruyorum kardeşim niye deştiniz yaramı? Hepinize selam olsun..! Mehmet Bozkurt, Eğitimci İlahiyatçi Araştırmacı Yazar
Ekleme Tarihi: 06 Ekim 2021 - Çarşamba

BİR EĞİTİMCİNİN FERYADI..!?

BİR EĞİTİMCİNİN FERYADI..!? Bir Eğitimci olarak devletime sesleniyorum..! Ve diyorum ki: Eğitim sistemimiz can çekişiyor..!? Heba oluyor çocuklarımız..!? Ve Öncelikle bu sistem milli değildir..!? Bu sistem düşünen insan yetiştirmiyor..!? Bu sistem milletimizi temsil etmiyor..!? Bu sistem sevgi, saygı, hoşgörü, dayanışma kaynaşma, kucaklaşma, dertleşme ve paylaşmaktan uzak insan yetiştiriyor..!? Bu sistem geleceğe güvenle bakmayı aşılamıyor..!? Bu sistemde çocuklarımız okula tertemiz adım atıyor ve apayrı birer insan olarak çıkıyor..!? Bu sistem bilgi, beceri, istidat ve kabiliyete önem vermiyor ve insan fıtratına aykırıdır..!? Bu sistem, müzik öğretmeni olabilecek bilgi, beceri, istidat ve kabiliyete sahip bir insanı Avukat yapıyor...! Avukat olabilecek niteliklere sahip bir insanı da makina mühendisi yapıyor..! 200 bin öğretmene ihtiyaç varken, 400 bin kişiye öğretmen olsun diye eğitim veriyoruz..!? Öğretmenler, arzulanan düzeyde yetiştirilemiyor..!? Nüfus, okullaşma ve istihdam arasındaki dengesizlik aynen devam ediyor. Bir planlama yok..!? Herkes zorunlu olarak liseyi bitiriyor ve herkes üniversite sınavına katılıyor..!? Bu sistem, "benden adam olmaz!" ruh haline sahip insan üretiyor..!? Bu sistem; milli, manevi, insanı ve ahlaki değerlerimize uygun insan yetiştirmiyor..!? Şu an itibariyle 600 bin öğretmen atama bekliyor. Türkiye'nin ihtiyacı 200 bin öğretmen ve 400 bin fazla..! Bütçe imkanları nedeniyle 200 bin atanamıyor, ancak 15 - 20 bin atanıyor..! Her gencin bir kaç saatlik sınavla kaderi belirleniliyor..! Dünyada örneği az..!? Nüfusuna göre okul yapamıyor, okuyan insanını istihdam edemiyor..!? Ara eleman sorunu hat safhada..! Herkes Üniversite bitirir, ama herkese iş yok..!? Pahalı bir eğitim veren sanat okullarımızdan mezun olan gençlerimiz ilgisiz alanlara yönelebiliniyor..! Verilen Eğitim boşa gidiyor..! Kesinlikle Eğitimde planlama yok..!? Bu sistem, ülkesine yabancılaşmış bir nesil yetiştiriliyor..!? Mutlaka İnancımıza, tarihimize ve kültürümüze uygun bilime ve yeteneğe dayalı yeni bir eğitim müfredatı geliştirilip uygulanmalıdır. Eğitim sistemimizde bütün kademelerde not vermekten başka bir şey veremiyoruz öğrencilere..! Öğrencinin bütün yetenek  ve özellilerine kör bir sistem..! Tam bir yetenek katliamı..! Not verme sektörü..! Kimi öğrenci parayla, kimi öğrenci de parasız not alıyor. Ama sadece not alıyor. Çünkü biz sadece not veriyoruz..! Deniliyor ki, sistem değişti, aslında sistem değil, fiyasko..!? Sonuç olarak, BU EĞİTİM SİSTEMİ ÇÖKMÜŞTÜR..! Eğitim sistemimizin önemli bir aşaması da Üniversitedir..! Eğitimci olarak tecrübem, araştırmam ve uzmanların görüşünden aldığım mesaj; böylesine bir sınavı onaylamam, anlamlı bulmam, isabetli bulmam, yeterli bulmam ve gerekli bulmam..!? Ve ABD ile yapılan Fullbright anlaşması, Türk Milli Eğitim sisteminin üstünden kaldırılmalıdır..!? Gayrı Milli Eğitim Anlaşmasına bakınız..!? Tarih yaprakları 27 Şubat 1947’yi göstermektedir. Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında Kahire’de imzalanan anlaşma ile Amerika, 2. Dünya Savaşı sonrasında ordusunun fazlası durumunda bulunan silahları satın alabilmesi için Türkiye’ye 10 milyon dolar tutarında kredi vermeyi kabul eder..! FULBRIGHT ANLAŞMASI’na uzanan yol,  bu anlaşmanın imzalanmasıyla başlayacaktır. Zira Türkiye kredi taksitlerinde ödemeleri kısa süre içerisinde aksatacak, Amerika ise bu durumu "fırsata" çevirerek, eğitim alanında yeni bir anlaşma teklifi ile Türkiye’nin kapısını çalacaktır. Amerika Büyük Elçiliği 12 Şubat 1948 tarihinde Dışişleri Bakanlığına müracaat ederek Türkiye ile bir "Kültür Anlaşması" gerçekleştirmek istediğini belirtecek ve bir "proje" sunacaktır..! Tarih yaprakları 27 Aralık 1949’u gösterdiğinde Türk Milli Eğitimi için bir  "Kırılma noktası" olan FULBRIGHT ANLAŞMASI imzalanacaktır. Milli Eğitim’de 27 Aralık 1947 tarihinde imzalanan Fulbright Antlaşması ile oluşturulan komisyon T.C Eğitim sistemini şekillendirmektedir. Anlaşma gereği komisyonun başkanlığını ABD’nin Türkiye’deki Büyükelçisi yapmaktadir. Fulbright komisyonu, ilkokuldan İmam Hatip’e kadar, tüm Eğitim müfredatını belirliyor. Yarısı ABD’lilerden oluşan komisyona, ABD’nin Türkiye Büyükelçisi başkanlık ediyor. Anlaşmanın 5. maddesine göre Komisyonun 8 üyesinin 4 'ü ABD'li, 4'ü Türkiye'li olacak ve komisyon başkanı da ABD Ankara Büyükelçisi olacak..! Okullarımızda okutulan tüm derslerin müfredatını bu komisyon hazırlıyacak, Türkiye'nin okullarında, hangi dersler ne oranda okutulacak ve bu derslerin içeriğini yine bu komisyon belirliyecek..! Komisyon kararlarında anlaşmazlık çıkarsa komisyon başkanının kararı esas olacaktı..! Türk-ABD ortak Eğitim komisyonunun hazırladığı raporda, okullarda milletimizin dini seçmeli bile değil, "Din Kültürü ve Ahlak bilgisi" adı altında okullarda okutulan ders ne idiğü beli olmayan bir derstir. Milletimizin tarihi ise içi boşaltılmış yalanlarla doldurulmuş bir tarih çocuklarımıza okutuluyor. Milletimizin kültürü ise ders olarak hiç okutulmıyor. Milletimizin dili okutuluyor, onu da hazırlıyan bir Türk değil, Agop Dilaçar'dır. Bu adam Türk değil,  bir Ermeni tarafından hazırlanmıştır. Şimdiye kadar iktidara gelen tüm hükümetler maalesef bu antlaşmaya sadık kaldılar. Türkiye'nin lehine düzeltmeye hiç kimse yanaşmadı..! Ve Ben ilkokula başladığım gün, önüme bir kaç sayfalık üzerinde "OKUMA" yazılı bir kitapçık koydular-1962 Kapağını açtım bir hevesle..! İlk sayfada, mışıl mışıl uyuyan bir erkek çocuk ve çok güzel bir battaniyenin altında..!? Ben ise sabah erken saatte okuldayım..! Kaşlarını çatan bağıran bir öğretmenin huzurunda, önce imrendim ve hemen sonra isyana başladım..! Neden mi? Çünkü o uyuyan çocuğun altında şu yazı: Uyu uyu uyu yat uyu Uyu uyu uyu yat uyu Uyu uyu uyu yat uyu Tam üç defa yemin ettik, ettirdiler..! O anda karar verdim ve dedim ki: "Ben Kemalist düzenin imalat hatası olacağım!" Ve sonsuz hamdediyorum ki, öyle oldum..! Peki ilk sayfada uyutan değil, düşündüren başka bir resim olamaz mıydı? Altında da sevgi, saygı, hosgörü, dayanışma, kaynaşma, kucaklaşma, paylaşma, kardeşlik, iman, adalet, ahlak kelimeleriyle besmele çekemez miydik? Laiklik delinecek miydi? Yoksa çatlıyacak mıydı..!? İşte bir dakika saygı duruşunda hep bu üç defa bize yemin ettirilen o "uyu" mesajını düşündüm..! Sana soruyorum kardeşim niye deştiniz yaramı? Hepinize selam olsun..! Mehmet Bozkurt, Eğitimci İlahiyatçi Araştırmacı Yazar
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.