MİSAFİR KALEM
Köşe Yazarı
MİSAFİR KALEM
 

GÜNEŞ OLARAK DOĞMAK İÇİN, YILDIZ GİBİ KAYMAK LAZIM..

GÜNEŞ OLARAK DOĞMAK İÇİN, YILDIZ GİBİ KAYMAK LAZIM.. Ey umudumun tomurcuğu, hayatımın neşe kaynağı size sesleniyorum. Gençlerin uykusu ümmetin ölümüdür. Gençler ölüme gelir ihmale gelmez. Sizlerin şiarı bellidir.  Zalimlere gülümseyen mazlumlara ağlayamaz. Bu toplumun dinamizmi sizlersiniz. Ümmetin ya vidası ya da hurdası olursunuz. Birini olan diğerini olamaz. Toplumun vidası olmayan hurdası olur. Bu toplumun çimentosu olan İslamı öğrenerek yaşayarak yaşatarak vidası olmak zorundasınız.   Benim inandığım değerlerde, siyaset dostlarını kaybetmeden düşmanlarını da yönetme sanatıdır. Kişisel emelleri değil toplumsal temelleri inşa eder. Küçük akılların eline geçtiğinde toplumsal depremler kaçınılmaz olur. Bu amaçla yarınları düşünerek kendinizi bu günlerden itibaren adanmışlık kıvamına getirmek zorundasınız. Bu işler iman, ihsan, ahlak, bilgi, kültür ve cesaret olmadan olmaz. Davayı lekelemeyin, lekeletmeyin; eğitim kirlenince toplumun zehirlendiği gibi siyaset kirlenirse toplum zehirlenir. Cesur insan gücünü bileğinden değil, yüreğinden alır. Bu güç yeme içmeyle değil öğrenmeyle elde edilir. Dinamizmi vahiydir, imandır, candan ve canandan sıyrılmadır. Günümüzde olduğu gibi hurafe uyuşturur, hakikat savaştırır. Kitapsız toplum rıhtımda babasız gemiye benzer. Kısaca inek otla insan kitapla beslenir. Barışın teminatı güçlü ordular değil, güçlü fikirlerdir. Çünkü insanlar fani, fikirler ölümsüzdür. Kişinin bir davası, amacı olması gerekir, bu dava içinde bulunan bedeni harekete geçirmesi lazımdır.  Tencere kaynamadan kapak oynamaz. Dava, sahibini ateşlemiyorsa o dava değil, o fani hevestir. Beden uyursa dinlenir, ruh uyursa kirlenir. Uyku bedenin tatilidir, uzun olursa katilidir. Ölü ruhlar şehadeti kavrayamaz ki nasıl yudumlayabilsinler? Ruhları dirilten toprağa düşen şehitlerin kanları ve bedenleridir. Bir davanın sancısı çekilmeden doğumu gerçekleşmez. Dava hem halle hem sözle yaşanması önem arz eder. Bu açıdan da hiçbir dava ete kemiğe bürünmeden ayağa kalkmaz ve doğumda vaki olmaz.  İnsanları büyük kılan düşüncelerinin büyüklüğü değil küçükte olsa yaptıkları ve davalarıyla ete kemiğe bürünerek ayağa kalkmalarıdır. Bu yüzden de düşünceleri yüksek olan insanlar alçakça yaşayamaz. Çünkü yüce fikirler kar gibidir. Yükseklerde buzlanır alçaklarda sulanır.   Müslüman gençte cesaretin komuta merkezi, imandır. Hz. Hamza’nın dediği gibi “gözümün gördüğü hiçbir şeyden korkmam” diyebilmektir. Ancak, cesaret ölmekle değil, yaşamakla ölçülür. Cesaret hiç korkmamak değil, korkuya rağmen bir şeyler yapabilmektir. Cesaret imanla birleşince kafese sığmayan aslan oluverir. Kurşunların yağmur gibi yağdığı esnada Bosna sokaklarında gezen Bilge Kral Aliya İzzet Begoviç’e, pencereden bakan yaşlı bir kadının “Komutan komutan korkmuyor musun?” demesi üzerine evet korkuyorum, fakat gerekçelerim var” diyerek bir şeyler yapmasıdır. Bir işe başlarken olabileceklerin en kötüsünü, zorunu ve zirvesini göze alarak yola çıkmıyorsanız, size ümit bağlayanları meşgul etmeyiniz. Şunu bilmek gerekir ki, cesaret insanı zafere, karamsarlık tehlikeye, korkaklık da ölüme götürür. Cesaret korkup saklanmak değildir,  Aliya da olduğu gibi iş başa düştüğünde ortaya çıkıp savaşmaktır. Cesareti olmayan insan, keskin kenarı olmayan bıçağa benzer. İman sahibi bir cesurun bakışı korkağın kılıcından keskindir. Hakikat uğruna kurban olmayanların hayatları zillet, ölümleri ise ibrettir. Bu açıdan bizler yanlış yolun yolcusu değil, doğru yolun elçisi olmak durumundayız. Malum olduğu üzere dağın zirvesine uzaktan izleyenler değil, yakınında gezenler ulaşır.  Selam, sevgi kardeşlik dileğiyle…. Prof. Dr. Naki ERDEMİR Hak ve Kardeşlik Hareketi G. Bşk.
Ekleme Tarihi: 19 Mayıs 2021 - Çarşamba

GÜNEŞ OLARAK DOĞMAK İÇİN, YILDIZ GİBİ KAYMAK LAZIM..

GÜNEŞ OLARAK DOĞMAK İÇİN, YILDIZ GİBİ KAYMAK LAZIM.. Ey umudumun tomurcuğu, hayatımın neşe kaynağı size sesleniyorum. Gençlerin uykusu ümmetin ölümüdür. Gençler ölüme gelir ihmale gelmez. Sizlerin şiarı bellidir.  Zalimlere gülümseyen mazlumlara ağlayamaz. Bu toplumun dinamizmi sizlersiniz. Ümmetin ya vidası ya da hurdası olursunuz. Birini olan diğerini olamaz. Toplumun vidası olmayan hurdası olur. Bu toplumun çimentosu olan İslamı öğrenerek yaşayarak yaşatarak vidası olmak zorundasınız.   Benim inandığım değerlerde, siyaset dostlarını kaybetmeden düşmanlarını da yönetme sanatıdır. Kişisel emelleri değil toplumsal temelleri inşa eder. Küçük akılların eline geçtiğinde toplumsal depremler kaçınılmaz olur. Bu amaçla yarınları düşünerek kendinizi bu günlerden itibaren adanmışlık kıvamına getirmek zorundasınız. Bu işler iman, ihsan, ahlak, bilgi, kültür ve cesaret olmadan olmaz. Davayı lekelemeyin, lekeletmeyin; eğitim kirlenince toplumun zehirlendiği gibi siyaset kirlenirse toplum zehirlenir. Cesur insan gücünü bileğinden değil, yüreğinden alır. Bu güç yeme içmeyle değil öğrenmeyle elde edilir. Dinamizmi vahiydir, imandır, candan ve canandan sıyrılmadır. Günümüzde olduğu gibi hurafe uyuşturur, hakikat savaştırır. Kitapsız toplum rıhtımda babasız gemiye benzer. Kısaca inek otla insan kitapla beslenir. Barışın teminatı güçlü ordular değil, güçlü fikirlerdir. Çünkü insanlar fani, fikirler ölümsüzdür. Kişinin bir davası, amacı olması gerekir, bu dava içinde bulunan bedeni harekete geçirmesi lazımdır.  Tencere kaynamadan kapak oynamaz. Dava, sahibini ateşlemiyorsa o dava değil, o fani hevestir. Beden uyursa dinlenir, ruh uyursa kirlenir. Uyku bedenin tatilidir, uzun olursa katilidir. Ölü ruhlar şehadeti kavrayamaz ki nasıl yudumlayabilsinler? Ruhları dirilten toprağa düşen şehitlerin kanları ve bedenleridir. Bir davanın sancısı çekilmeden doğumu gerçekleşmez. Dava hem halle hem sözle yaşanması önem arz eder. Bu açıdan da hiçbir dava ete kemiğe bürünmeden ayağa kalkmaz ve doğumda vaki olmaz.  İnsanları büyük kılan düşüncelerinin büyüklüğü değil küçükte olsa yaptıkları ve davalarıyla ete kemiğe bürünerek ayağa kalkmalarıdır. Bu yüzden de düşünceleri yüksek olan insanlar alçakça yaşayamaz. Çünkü yüce fikirler kar gibidir. Yükseklerde buzlanır alçaklarda sulanır.   Müslüman gençte cesaretin komuta merkezi, imandır. Hz. Hamza’nın dediği gibi “gözümün gördüğü hiçbir şeyden korkmam” diyebilmektir. Ancak, cesaret ölmekle değil, yaşamakla ölçülür. Cesaret hiç korkmamak değil, korkuya rağmen bir şeyler yapabilmektir. Cesaret imanla birleşince kafese sığmayan aslan oluverir. Kurşunların yağmur gibi yağdığı esnada Bosna sokaklarında gezen Bilge Kral Aliya İzzet Begoviç’e, pencereden bakan yaşlı bir kadının “Komutan komutan korkmuyor musun?” demesi üzerine evet korkuyorum, fakat gerekçelerim var” diyerek bir şeyler yapmasıdır. Bir işe başlarken olabileceklerin en kötüsünü, zorunu ve zirvesini göze alarak yola çıkmıyorsanız, size ümit bağlayanları meşgul etmeyiniz. Şunu bilmek gerekir ki, cesaret insanı zafere, karamsarlık tehlikeye, korkaklık da ölüme götürür. Cesaret korkup saklanmak değildir,  Aliya da olduğu gibi iş başa düştüğünde ortaya çıkıp savaşmaktır. Cesareti olmayan insan, keskin kenarı olmayan bıçağa benzer. İman sahibi bir cesurun bakışı korkağın kılıcından keskindir. Hakikat uğruna kurban olmayanların hayatları zillet, ölümleri ise ibrettir. Bu açıdan bizler yanlış yolun yolcusu değil, doğru yolun elçisi olmak durumundayız. Malum olduğu üzere dağın zirvesine uzaktan izleyenler değil, yakınında gezenler ulaşır.  Selam, sevgi kardeşlik dileğiyle…. Prof. Dr. Naki ERDEMİR Hak ve Kardeşlik Hareketi G. Bşk.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.