MİSAFİR KALEM
Köşe Yazarı
MİSAFİR KALEM
 

Kendi çalar, kendi oynar ak kızım.

Kendi çalar, kendi oynar ak kızım. Hatırlanacağı üzere böyle bir deyim var, tamda şimdilerde uygulamada olan. Bazen ister istemez köşe yazıları olsun, haber siteleri olsun göz atma ihtiyacı oluyor. Her ne kadar mahzun buruk bir tablo bıraksa da üzerinizde, bazen "pes" dedirtecek noktaya getiriliyorsunuz. Bu kadar da bir tarafa kör olup çeşitli yaftalarla bastırılmaya çalışıldığını, diğer bir tarafın onca olumsuzlukların üzerini örterek haketmediği menzillerde sörf yaptırmayı belki de hatasını düzeltme cihetine gidecek olanı, bu yaranma tavırlarıyla bertaraf etme çabalarını üzülerek müşahede ediyorsunuz. Bunun kişiye tabiki de olumlu etkileri de olabiliyor, sağlam bir karektere ve birikime sahipseniz. Ancak, endişemiz şu ki suyun üzerinde akıntıya göre şekil alan, yâda beynini aklını karnından yönetenlerin akıbeti ve hangi akıntıya tabi olacakları veyahutta çizecekleri zikzaklar ve sonucundaki pişmanlıklar hem ümmet, hemde kendilerinin aleyhine yazık etmeler, yazık olmalar. Dolayısıyla yazar çizerlerin bu iki kesimi çok iyi analiz etmesi gerektiği gibi yarın huzuru ilahide aldığı her nefesin hesabını vereceğinin bilinciyle hareket etmeli. Evet, bu düşünme algılama yetisini kaybetmiş olanlar belki de çoğunlukta olabilir alkışını övgüsünü alabilirsiniz. Ancak ve ancaaakkkk bu ümmetin bir aslı özü kimliği ve kendisi var. Her ağzından çıkaracağını, atacağı her adımı vahy süzgecinden geçiren azınlıkta olsa halen var ve dipdiri ayakta elhamdülillah. Varlığını düşüncelerini vizyonunu hedeflerini yok sayma çabalarınız boşunadır. İşte bu topluluk varya onların gözünde öyle düşüyorsunuz ki bu kimliği yok sayarak çeşitli ithamlara maruz bırakarak yalan yanlış yaftalar giydirmeye çalışarak o kadar ki o kadar olur el insaf. Hani sözümüz müslümanım diyenedir. İstisnaların yolu da hedefi de malum. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur ata sözünü de yabana atmayalım. Öncelikle gözümüzün ve gönlümüzün organlarımızın yegane taşıyıcısı ve dışça vurumunda en bariz etkisi olan vücudumuzu öyle bir sağlam temeller üzerine oturtalım ki kafamızda sağlam ola. Somut organlarımızın yanında. Rabbimizin ilahi kanun kitabı Kur’an’ın sıkça vurguladığı “akletmezmisiniz “dediği aklımızı, fikrimizi, vicdanımızı, karakterimizi, sevgimizi, merhametimizi, ahlâk ve maneviyatımızı adaletimizi somut olanla soyut olanları öyle bir harmanlayıp, yoğurup sapasağlam bir omurga oluşturalım ki şartları ne olursa olsun sarsılmaz bir bedenle sağlam bir baş inşa edilebilsin. Bu bir toplum olarakta düşünülebilir mesela. Hadisi Şerifte de buyrulduğu üzere: “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerini acımakta ve bir birlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlarda bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar (BuhariEdep 27;Müslim Birr 66.) İfade etmek istediğim mevzu tam da bu hadisi şerifle taçlandı âdeta. Görülen o ki insan bir vücudun organını temsil ediyor. Yaşanan bunca olumsuzluğa başta da belirttiğimiz ifade edildiği üzere karnımızdan düşünüp tirübünden seyredip amigoluk yapmak lüksüne sahip değiliz; Sevgili Peygamberimizin size iki miras bırakıyorum onlara tutunursanız yolunuzu şaşırmazsınız dediği Kur’an ve sünnet ışığında inşa ve irşad olmak zorunluluktur, zarurettir insanlık açısından. Yeniden toparlanmak asrı saadetteki gibi kardeşliğimizi tesis etmekten geçer; Haklı olma çabaları yerine hak olma mücadelesiyle adaleti yeniden Kur’an ve sünnet terazisiyle tartarak hasta vucudu tedavi edip ayağa kaldırmak hiçte zor olmayacaktır. Şehitlerin kanıyla sulanan topraklarımızı, yine inançlı vicdanlı adaletiyle kalemini eğmeden bükmeden yazanların mürekkebiyle sulanacak bu coğrafya. Geleceğimizin teminatı olan imanlı gençlere emanet edilecektir Allah'ın izniyle: Bir çiçekle bahar gelmez diyenler nasıl mahcup olmuşlarsa eğer, hangi çağda yaşıyorsun diye sorgulanıyorsan mahcup olanlar zümresine katıldın hiç şüphesiz. Kaldı ki; Tarihi yeniden doğru kaynaklardan altını kalın çizgilerle çizerek beyinlere kazıyarak okuyarak anlama zahmetine katlanmalısın bi zahmet. Her zaman hak batıla galebe çalmıştır: Geçmişte zaten nice zaferleri imanla azimle aşkla kazanılmışsa. Şahidi olduğumuz yakın tarihin ve yakınen tedrisatından geçtiğim Cennet mekan Erbakan Hocamız bu millete bir kez daha kanıtlamıştır ki, evlerinin bahçesinde oynadığı kurguladığı, pardon ”projeyi”/Lanloka/dan imanla aşkla azimle omurgalı adımlarla kınayıcının kınamasına aldırmadan, yarım asırlık siyasi hayatının, yarısının cezalı olmasına rağmen; ”Siyasette, Sanayide Tarımda, Manevi kalkınmada önce ahlâk ve maneviyat düsturuyla ülkemize nice katkıları olmuş, koalisyon ortağının İngiltere’nin olduğu bir zamanda dahi yavru vatan Kıbrıs Barış Harekatı kararı almış “Efendimizin halasının mezarının” da içinde bulunduğu Larnaka dahil çıkartma yapılmış ve ancak yarım asır sonra topraklarımıza yavru vatan Kubrıs’ı katmış; Türk milletine hediye etmiş ve ecdadın ruhunu dinlendirmiştir. "Bu milletin külünü üflesen iman çıkar" diye yüreklendirmiştir. Bahçede oynadığı Lanlako oyununu D8 İslam birliği adı altında, her alanda kardeşliği tesis ederek bu dev projeyle de taçlandırmış tarihe adının altın harflerle yazılmasını fazlasıyla haketmiştir. Demem o ki karınlarından düşünmeyi, kendi çalıp oynamayı” söyleyip dinlemeyi” bırakır ecdadın kemiklerinden değil vizyonundan beslenir, imanlı, inançlı, kararlı, vakarlı adımlar atılırsa nice güzellikler önümüze gelecek ve Rabbimiz lutfedecektir. İnşallah. Vesselam Nazile ŞANAL
Ekleme Tarihi: 07 Haziran 2022 - Salı

Kendi çalar, kendi oynar ak kızım.

Kendi çalar, kendi oynar ak kızım. Hatırlanacağı üzere böyle bir deyim var, tamda şimdilerde uygulamada olan. Bazen ister istemez köşe yazıları olsun, haber siteleri olsun göz atma ihtiyacı oluyor. Her ne kadar mahzun buruk bir tablo bıraksa da üzerinizde, bazen "pes" dedirtecek noktaya getiriliyorsunuz. Bu kadar da bir tarafa kör olup çeşitli yaftalarla bastırılmaya çalışıldığını, diğer bir tarafın onca olumsuzlukların üzerini örterek haketmediği menzillerde sörf yaptırmayı belki de hatasını düzeltme cihetine gidecek olanı, bu yaranma tavırlarıyla bertaraf etme çabalarını üzülerek müşahede ediyorsunuz. Bunun kişiye tabiki de olumlu etkileri de olabiliyor, sağlam bir karektere ve birikime sahipseniz. Ancak, endişemiz şu ki suyun üzerinde akıntıya göre şekil alan, yâda beynini aklını karnından yönetenlerin akıbeti ve hangi akıntıya tabi olacakları veyahutta çizecekleri zikzaklar ve sonucundaki pişmanlıklar hem ümmet, hemde kendilerinin aleyhine yazık etmeler, yazık olmalar. Dolayısıyla yazar çizerlerin bu iki kesimi çok iyi analiz etmesi gerektiği gibi yarın huzuru ilahide aldığı her nefesin hesabını vereceğinin bilinciyle hareket etmeli. Evet, bu düşünme algılama yetisini kaybetmiş olanlar belki de çoğunlukta olabilir alkışını övgüsünü alabilirsiniz. Ancak ve ancaaakkkk bu ümmetin bir aslı özü kimliği ve kendisi var. Her ağzından çıkaracağını, atacağı her adımı vahy süzgecinden geçiren azınlıkta olsa halen var ve dipdiri ayakta elhamdülillah. Varlığını düşüncelerini vizyonunu hedeflerini yok sayma çabalarınız boşunadır. İşte bu topluluk varya onların gözünde öyle düşüyorsunuz ki bu kimliği yok sayarak çeşitli ithamlara maruz bırakarak yalan yanlış yaftalar giydirmeye çalışarak o kadar ki o kadar olur el insaf. Hani sözümüz müslümanım diyenedir. İstisnaların yolu da hedefi de malum. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur ata sözünü de yabana atmayalım. Öncelikle gözümüzün ve gönlümüzün organlarımızın yegane taşıyıcısı ve dışça vurumunda en bariz etkisi olan vücudumuzu öyle bir sağlam temeller üzerine oturtalım ki kafamızda sağlam ola. Somut organlarımızın yanında. Rabbimizin ilahi kanun kitabı Kur’an’ın sıkça vurguladığı “akletmezmisiniz “dediği aklımızı, fikrimizi, vicdanımızı, karakterimizi, sevgimizi, merhametimizi, ahlâk ve maneviyatımızı adaletimizi somut olanla soyut olanları öyle bir harmanlayıp, yoğurup sapasağlam bir omurga oluşturalım ki şartları ne olursa olsun sarsılmaz bir bedenle sağlam bir baş inşa edilebilsin. Bu bir toplum olarakta düşünülebilir mesela. Hadisi Şerifte de buyrulduğu üzere: “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerini acımakta ve bir birlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlarda bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar (BuhariEdep 27;Müslim Birr 66.) İfade etmek istediğim mevzu tam da bu hadisi şerifle taçlandı âdeta. Görülen o ki insan bir vücudun organını temsil ediyor. Yaşanan bunca olumsuzluğa başta da belirttiğimiz ifade edildiği üzere karnımızdan düşünüp tirübünden seyredip amigoluk yapmak lüksüne sahip değiliz; Sevgili Peygamberimizin size iki miras bırakıyorum onlara tutunursanız yolunuzu şaşırmazsınız dediği Kur’an ve sünnet ışığında inşa ve irşad olmak zorunluluktur, zarurettir insanlık açısından. Yeniden toparlanmak asrı saadetteki gibi kardeşliğimizi tesis etmekten geçer; Haklı olma çabaları yerine hak olma mücadelesiyle adaleti yeniden Kur’an ve sünnet terazisiyle tartarak hasta vucudu tedavi edip ayağa kaldırmak hiçte zor olmayacaktır. Şehitlerin kanıyla sulanan topraklarımızı, yine inançlı vicdanlı adaletiyle kalemini eğmeden bükmeden yazanların mürekkebiyle sulanacak bu coğrafya. Geleceğimizin teminatı olan imanlı gençlere emanet edilecektir Allah'ın izniyle: Bir çiçekle bahar gelmez diyenler nasıl mahcup olmuşlarsa eğer, hangi çağda yaşıyorsun diye sorgulanıyorsan mahcup olanlar zümresine katıldın hiç şüphesiz. Kaldı ki; Tarihi yeniden doğru kaynaklardan altını kalın çizgilerle çizerek beyinlere kazıyarak okuyarak anlama zahmetine katlanmalısın bi zahmet. Her zaman hak batıla galebe çalmıştır: Geçmişte zaten nice zaferleri imanla azimle aşkla kazanılmışsa. Şahidi olduğumuz yakın tarihin ve yakınen tedrisatından geçtiğim Cennet mekan Erbakan Hocamız bu millete bir kez daha kanıtlamıştır ki, evlerinin bahçesinde oynadığı kurguladığı, pardon ”projeyi”/Lanloka/dan imanla aşkla azimle omurgalı adımlarla kınayıcının kınamasına aldırmadan, yarım asırlık siyasi hayatının, yarısının cezalı olmasına rağmen; ”Siyasette, Sanayide Tarımda, Manevi kalkınmada önce ahlâk ve maneviyat düsturuyla ülkemize nice katkıları olmuş, koalisyon ortağının İngiltere’nin olduğu bir zamanda dahi yavru vatan Kıbrıs Barış Harekatı kararı almış “Efendimizin halasının mezarının” da içinde bulunduğu Larnaka dahil çıkartma yapılmış ve ancak yarım asır sonra topraklarımıza yavru vatan Kubrıs’ı katmış; Türk milletine hediye etmiş ve ecdadın ruhunu dinlendirmiştir. "Bu milletin külünü üflesen iman çıkar" diye yüreklendirmiştir. Bahçede oynadığı Lanlako oyununu D8 İslam birliği adı altında, her alanda kardeşliği tesis ederek bu dev projeyle de taçlandırmış tarihe adının altın harflerle yazılmasını fazlasıyla haketmiştir. Demem o ki karınlarından düşünmeyi, kendi çalıp oynamayı” söyleyip dinlemeyi” bırakır ecdadın kemiklerinden değil vizyonundan beslenir, imanlı, inançlı, kararlı, vakarlı adımlar atılırsa nice güzellikler önümüze gelecek ve Rabbimiz lutfedecektir. İnşallah. Vesselam Nazile ŞANAL
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.