MİSAFİR KALEM
Köşe Yazarı
MİSAFİR KALEM
 

Z Kuşağı – Değişen Gençlikle Nasıl Bir İletişim Kurulmalı?

Z Kuşağı – Değişen Gençlikle Nasıl Bir İletişim Kurulmalı? Z Kuşağı –Gençlik, iletişim ve eğitim ile ilgili bir dizi soruyla başlayalım: Gençlik ne zaman başlar? Yaş aralığı nedir? Ailenin ve toplumun gençlerden beklentisi nedir? Gençlerin beklentileri nedir? Gençlerin sosyal hayattaki konularla ilgili düşünceleri nelerdir? Gençleri anlıyor muyuz veya onlarla anlaşabiliyor muyuz? Doğrularımız veya doğru bildiklerimiz yanında hatalarımız nelerdir? Bunlar gibi akla takılan yüzlerce sorular var; bu başlıkların tamamında bilimsel çalışmalar yapılabilir, hatta bu başlıklarda yüzlerce makale ve kitaba ulaşılabilir. Bugünün ailesinde, özellikle yetişmekte olan genç kızı veya genç oğlu olan ailelerde önemli bir tedirginlik veya ciddi bir kaygı gözden kaçmıyor. Bu yazımızda bilimsel araştırmalara değil, gözleme dayalı araştırmalara dayanarak; hem bir anne- baba ve hem bir eğitimci gözüyle düşüncelerimizi yazalım: Eğitimci Gözüyle: Nasıl Bir Gençlik İstiyoruz? Z Kuşağı farklılıkları sever. Ailelerin ve toplumların inançları, kültürleri farklı olduğundan beklentilerinde de farklılıklar olacaktır. Bizim burada düştüğümüz yanlışlık, her öğrenciye her gence aynı eğitimi vermek; her gençten aynı sonucu bekliyor olmamızdır. Her çocuğun özel ve kendine özgü özellikleri olduğunu kabullenmedik. Kıyasladık ve hep başkalarını över olduk. Kıyaslama yaptıklarımıza cömert olduğumuz kadar kendi çocuklarımıza tam tersi cimri davrandık. Başarılarını, olumlu davranışlarını görmedik; takdir etmedik. Bu durum ailede gençler ile anne baba arasında aşılması zor duvarlar oluşturdu. Neticesi ise aile içi çatışmayla birbirini anlamama ve aile içerisinde yabancılaşmalara sebep oldu. Tarihin her döneminde gençler, büyükleri tarafından suçlandı. Her kuşak eskiye özlem duydu, eski günleri eski gençleri arar oldular. Yetmedi; yaşadıkları dönemlere göre gençlere isimlerde verdiler. “Zamane Gençleri”, “Züppe”, “Hippi Kılıklı” son zamanlarda da “Z Kuşağı” gibi. Fıtrata Uygun Eğitim Nerde? Her anne baba çocuğunu kendi değerleri ile büyütmek ister. Bu konuda tartışma yoktur. İslam inancında insanın İslam fıtratında yaratıldığı inancı hakimdir. “Allah’ın insanları yaratmasında esas aldığı o fıtrata uygun hareket et…” (Rum, 30/30) ayeti ile Peygamberimiz (sav) de “Her doğan İslam fıtratı üzere doğar, sonra anne babası onu Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.” buyurmuştur. Madem inancımıza göre her çocuk fıtrat üzeredir. Öyleyse gençliğin olumlu veya olumsuz yönde gelişiminden birinci derecede anne baba sorumludur. Eğer anne baba olarak bizler bu sorumluluğu almaz, hep başka sebepler üzerinde durursak kaybederiz, kaybetmeye mahkum oluruz. Sıkça Yapılan Hatalar İlk hata şurada başladı: Çocuklarımızın başarısını önceledik ve ders başarısı önemli kriter oldu. Bu önceliğimizin temelinde çocuklarımızın paşa, doktor, mühendis olmaları gibi kaygılarımız ön plana çıktı. Evet, her anne baba çocuğunun güzel bir meslek sahibi olmasını ister; ancak bunu pozitif ilimlerle birlikte din ve ahlak eğitimini ihmal etmeden yapmalıyız. Burada yapacağımız hata bizlerle çocuklarımız arasında uçuruma sebep olacaktır. Aynı zamanda biz çocuklarımıza fıtrata uygun eğitim veriyoruz derken de, ya tefritte kaldık ya da ifrat ettik. Çocuklarımıza rol model olacağız derken, istibdadımızı, baskımızı veya emrivaki davranışlarımızı silah olarak kullanmaya devam ettik. Çocuklarımızın saç modelinden, giydiği elbise-ayakkabıdan, dinlediği müziğe kadar müdahale eder olduk. Zorla namaz kıldırdık, zorla sohbete, camiye götürdük ama sonunda bir de baktık ki olmamış… Çocuklarımıza önce anne baba olmak, sonra rol model olmak, sonrada yönlendiren rehber olmak gerekirken, sonu kötü biten filmin baş rol oyuncusu gibi olduk. Zamanı Doğru Yorumlayabildik mi?  Yaşadığımız zamanın getirdiklerini doğru okuyamadık. Eski ile yeni dönemi hep kıyaslama yapıp, “Nerede o eski gençlik, nerede o eski öğrenciler!” dedik ve şikayet eder olduk. Eskiden bir uyarıcı var iken internet ve teknoloji ile binlerce uyarıcının olduğunu es geçtik. Çocukların bu harici uyarılar nedeniyle her türlü bilgiye(olumlu/olumsuz) çok rahat ulaştıklarını göremedik veya görmek istemedik. Yasaklamanın doğru yol olduğunu düşünerek anne baba olarak baskıyı tercih ettik. Gençlerle aramıza set çektik. Çocuklarımız bizim doğrularımızı yapıyormuş gibi yaptılar ta ki; özgürlüklerine kavuşana kadar… Nasıl İletişim Kurmalı, Neler Yapılmalı? 1-) Çocukları birey olarak muhatap alın. Hatta geçmişte yaptığımız yanlış uygulamalardan dolayı ilk iş olarak onlardan özür dilemek lazım. Eğer bunu yapmaz isek sağlıklı bir iletişim kuramaz ve gençleri kaybederiz. 2-) Sağlıklı iletişim kurun. İletişim insanları birbirine bağlayan görünmez bağdır. İletişim kanalları kapalı olursa tek taraflı mesajlar anlamsız ve zaman kaybıdır. Gençlerin davranışlarını takdir veya tenkit edin; kişiliğine asla hücum etmeyin. Önce gençleri muhatap alın, sözlerini kesmeden sonuna kadar dinleyin ve asla kendi doğrularınızı mutlak doğru olarak dayatmayın. 3-) Gençlere karşı hoşgörülü ve saygılı olun. En çok hoşgörü saygıyı evlatlarımızın hak ettiğinin farkında olmalıyız. Her ne yaparsa yapsınlar onların birer evladımız olduğunu bilmeleri ve farkında olmaları önemlidir. Bir Arap atasözünde şöyle der: “Evladıma beddua ederim, ancak amin diyeni sevmem.” Yani, insan kendi evladından vazgeçemez; geçmemeli de. 4-) Çocuklarınızın olumlu davranışlarını takdir etmeyi bilin. Olumlu davranışlarını ön plana çıkarmak ve onun üzerinden etki etmek kalıcıdır. Olumsuzluğa odaklı davranışlar, aile ile gençler arasındaki iletişimi koparır. 5-) Sabırlı olun. Öyle sabır ki ayette geçen ifadeyle “Artık sabret; güzel bir sabırla” (Meâric, 5 ). Anne baba fıtrata uygun eğitim ve davranışlarda bulunduktan sonra neticeye karışmamalı, acele sonuç almak gibi vazifesi varmışçasına evlatlarının üzerine gitmemelidir. Anne baba olarak yapacaklarımızdan sorumluyuz, neticeden değil. 6-) İletişim diline güven ve sevgi katın. Her çocuk hata yaptığı gibi, anne baba da hata yapabilir. Hata yapan çocuğun kişiliğini eleştirmek yerine, hatalı davranışı eleştirin. Aile içerisinde daima sevgi ve güveni koruyun. Biz eğitimciler gençlerin tarafındayız; ya siz? Yazar – Osman TEĞİŞ / Eğitimci / http://www.yeniegitimdergisi.com                                  
Ekleme Tarihi: 23 Mayıs 2022 - Pazartesi

Z Kuşağı – Değişen Gençlikle Nasıl Bir İletişim Kurulmalı?

Z Kuşağı – Değişen Gençlikle Nasıl Bir İletişim Kurulmalı? Z Kuşağı –Gençlik, iletişim ve eğitim ile ilgili bir dizi soruyla başlayalım: Gençlik ne zaman başlar? Yaş aralığı nedir? Ailenin ve toplumun gençlerden beklentisi nedir? Gençlerin beklentileri nedir? Gençlerin sosyal hayattaki konularla ilgili düşünceleri nelerdir? Gençleri anlıyor muyuz veya onlarla anlaşabiliyor muyuz? Doğrularımız veya doğru bildiklerimiz yanında hatalarımız nelerdir? Bunlar gibi akla takılan yüzlerce sorular var; bu başlıkların tamamında bilimsel çalışmalar yapılabilir, hatta bu başlıklarda yüzlerce makale ve kitaba ulaşılabilir. Bugünün ailesinde, özellikle yetişmekte olan genç kızı veya genç oğlu olan ailelerde önemli bir tedirginlik veya ciddi bir kaygı gözden kaçmıyor. Bu yazımızda bilimsel araştırmalara değil, gözleme dayalı araştırmalara dayanarak; hem bir anne- baba ve hem bir eğitimci gözüyle düşüncelerimizi yazalım: Eğitimci Gözüyle: Nasıl Bir Gençlik İstiyoruz? Z Kuşağı farklılıkları sever. Ailelerin ve toplumların inançları, kültürleri farklı olduğundan beklentilerinde de farklılıklar olacaktır. Bizim burada düştüğümüz yanlışlık, her öğrenciye her gence aynı eğitimi vermek; her gençten aynı sonucu bekliyor olmamızdır. Her çocuğun özel ve kendine özgü özellikleri olduğunu kabullenmedik. Kıyasladık ve hep başkalarını över olduk. Kıyaslama yaptıklarımıza cömert olduğumuz kadar kendi çocuklarımıza tam tersi cimri davrandık. Başarılarını, olumlu davranışlarını görmedik; takdir etmedik. Bu durum ailede gençler ile anne baba arasında aşılması zor duvarlar oluşturdu. Neticesi ise aile içi çatışmayla birbirini anlamama ve aile içerisinde yabancılaşmalara sebep oldu. Tarihin her döneminde gençler, büyükleri tarafından suçlandı. Her kuşak eskiye özlem duydu, eski günleri eski gençleri arar oldular. Yetmedi; yaşadıkları dönemlere göre gençlere isimlerde verdiler. “Zamane Gençleri”, “Züppe”, “Hippi Kılıklı” son zamanlarda da “Z Kuşağı” gibi. Fıtrata Uygun Eğitim Nerde? Her anne baba çocuğunu kendi değerleri ile büyütmek ister. Bu konuda tartışma yoktur. İslam inancında insanın İslam fıtratında yaratıldığı inancı hakimdir. “Allah’ın insanları yaratmasında esas aldığı o fıtrata uygun hareket et…” (Rum, 30/30) ayeti ile Peygamberimiz (sav) de “Her doğan İslam fıtratı üzere doğar, sonra anne babası onu Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.” buyurmuştur. Madem inancımıza göre her çocuk fıtrat üzeredir. Öyleyse gençliğin olumlu veya olumsuz yönde gelişiminden birinci derecede anne baba sorumludur. Eğer anne baba olarak bizler bu sorumluluğu almaz, hep başka sebepler üzerinde durursak kaybederiz, kaybetmeye mahkum oluruz. Sıkça Yapılan Hatalar İlk hata şurada başladı: Çocuklarımızın başarısını önceledik ve ders başarısı önemli kriter oldu. Bu önceliğimizin temelinde çocuklarımızın paşa, doktor, mühendis olmaları gibi kaygılarımız ön plana çıktı. Evet, her anne baba çocuğunun güzel bir meslek sahibi olmasını ister; ancak bunu pozitif ilimlerle birlikte din ve ahlak eğitimini ihmal etmeden yapmalıyız. Burada yapacağımız hata bizlerle çocuklarımız arasında uçuruma sebep olacaktır. Aynı zamanda biz çocuklarımıza fıtrata uygun eğitim veriyoruz derken de, ya tefritte kaldık ya da ifrat ettik. Çocuklarımıza rol model olacağız derken, istibdadımızı, baskımızı veya emrivaki davranışlarımızı silah olarak kullanmaya devam ettik. Çocuklarımızın saç modelinden, giydiği elbise-ayakkabıdan, dinlediği müziğe kadar müdahale eder olduk. Zorla namaz kıldırdık, zorla sohbete, camiye götürdük ama sonunda bir de baktık ki olmamış… Çocuklarımıza önce anne baba olmak, sonra rol model olmak, sonrada yönlendiren rehber olmak gerekirken, sonu kötü biten filmin baş rol oyuncusu gibi olduk. Zamanı Doğru Yorumlayabildik mi?  Yaşadığımız zamanın getirdiklerini doğru okuyamadık. Eski ile yeni dönemi hep kıyaslama yapıp, “Nerede o eski gençlik, nerede o eski öğrenciler!” dedik ve şikayet eder olduk. Eskiden bir uyarıcı var iken internet ve teknoloji ile binlerce uyarıcının olduğunu es geçtik. Çocukların bu harici uyarılar nedeniyle her türlü bilgiye(olumlu/olumsuz) çok rahat ulaştıklarını göremedik veya görmek istemedik. Yasaklamanın doğru yol olduğunu düşünerek anne baba olarak baskıyı tercih ettik. Gençlerle aramıza set çektik. Çocuklarımız bizim doğrularımızı yapıyormuş gibi yaptılar ta ki; özgürlüklerine kavuşana kadar… Nasıl İletişim Kurmalı, Neler Yapılmalı? 1-) Çocukları birey olarak muhatap alın. Hatta geçmişte yaptığımız yanlış uygulamalardan dolayı ilk iş olarak onlardan özür dilemek lazım. Eğer bunu yapmaz isek sağlıklı bir iletişim kuramaz ve gençleri kaybederiz. 2-) Sağlıklı iletişim kurun. İletişim insanları birbirine bağlayan görünmez bağdır. İletişim kanalları kapalı olursa tek taraflı mesajlar anlamsız ve zaman kaybıdır. Gençlerin davranışlarını takdir veya tenkit edin; kişiliğine asla hücum etmeyin. Önce gençleri muhatap alın, sözlerini kesmeden sonuna kadar dinleyin ve asla kendi doğrularınızı mutlak doğru olarak dayatmayın. 3-) Gençlere karşı hoşgörülü ve saygılı olun. En çok hoşgörü saygıyı evlatlarımızın hak ettiğinin farkında olmalıyız. Her ne yaparsa yapsınlar onların birer evladımız olduğunu bilmeleri ve farkında olmaları önemlidir. Bir Arap atasözünde şöyle der: “Evladıma beddua ederim, ancak amin diyeni sevmem.” Yani, insan kendi evladından vazgeçemez; geçmemeli de. 4-) Çocuklarınızın olumlu davranışlarını takdir etmeyi bilin. Olumlu davranışlarını ön plana çıkarmak ve onun üzerinden etki etmek kalıcıdır. Olumsuzluğa odaklı davranışlar, aile ile gençler arasındaki iletişimi koparır. 5-) Sabırlı olun. Öyle sabır ki ayette geçen ifadeyle “Artık sabret; güzel bir sabırla” (Meâric, 5 ). Anne baba fıtrata uygun eğitim ve davranışlarda bulunduktan sonra neticeye karışmamalı, acele sonuç almak gibi vazifesi varmışçasına evlatlarının üzerine gitmemelidir. Anne baba olarak yapacaklarımızdan sorumluyuz, neticeden değil. 6-) İletişim diline güven ve sevgi katın. Her çocuk hata yaptığı gibi, anne baba da hata yapabilir. Hata yapan çocuğun kişiliğini eleştirmek yerine, hatalı davranışı eleştirin. Aile içerisinde daima sevgi ve güveni koruyun. Biz eğitimciler gençlerin tarafındayız; ya siz? Yazar – Osman TEĞİŞ / Eğitimci / http://www.yeniegitimdergisi.com                                  
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.