Nazile Şanal
Köşe Yazarı
Nazile Şanal
 

DOĞRU OTURUP, DOĞRU KONUŞMAK.

DOĞRU OTURUP, DOĞRU KONUŞMAK. Efendimizin (s.a.v) Hud suresi benim saçlarımı ağarttı buyurduğu: “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” (Hud 112. Ayet) Onlar ki namazlarını dürüst kılarlar ayeti gibi. Hem ibadetlerimiz de, hemde sosyal hayatımızda, dosdoğru ve dürüst olmamız konusunda bu denli hassasiyetle duran Rabbimize karşı, hem de kendimize karşı nedir bunca vefasızlık, bunca acziyet anlamakta hakikaten zorlanıyor insan. Bir bakıma da "Acaba yaşam kitabımızdan uzak kalışın tezahürü mü?," diyeceğim de Ne hikmetse, nedense en çokta okuduğunu inandığını iddia edenlerden çekiyor bu millet. Kurumların, kuruluşların başına geçerek kendilerini deşifre ediyorlar hâl ve davranışlarıyla. Neden mi böyle söylüyoruz? Anlatayım, istisnalar olacak elbette, ancak biz şahidliğimiz olanla yola çıkalım. Hani şu birkaç gündür İmam Hatip üzerinden ahkam kesip pirim yapma çabasına girenler var ya, işte onlara. İmam Hatip çıkışlı bir ilahiyatçı olarak yaşadığım anektodu paylaşayım. İmam Hatibi de, ilahiyatı da dışardan bitirdim: Ancak İmam Hatipte hafta sonu okula gidip ders işliyorsunuz. Bizde de öyleydi. Normalde İmam Hatipte aldığımız eğitimin kat ve kat üzerinde birikime sahip olsanız da o derslere gitmelisiniz, diploma almak açısından. Oysa biz her zaman ifade etmekte sakınca görmediğimiz Prof. Dr. Necmeddin Erbakan Hocamızdan dört fakülte diplomasını ilimde, ahlakta siyasette, akademide çoktan almıştık, tedrisatından geçerek kendi deyimiyle. Ancak dediğim gibi oturduk bizde o sıralara. Üzülerek müşahede ettim ki; bir gazete başlığında da okuduğum üzere, ”Hoca öğretemiyor, talebe öğrenemiyor “ böyle bir tablo ile karşı karşıyasınız. Birkaç yazı öncesinde, okul öncesi hocamızdan aldığım eğitim ve hocamızdan bahsetmiştim. Seviye olarak kat kat katmerliydi desem abartmış olmadığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Hocalarda öğrenci arkadaşlar da hep farklı olduğumuzu ifade ederlerdi, hocamızda sürekli her konuda öğrencilere bizi örnek gösterirdi. Disiplin diye birşey yoktu, hanım kızlarımız masanın üzerine oturup, ayna ellerinde en rahat halde, hoca da görmezden gelmekte ısrarlı olunca hocayı uyarmak zorunda kaldım. Ve hocanın bana cevabı “Siz ilgilenin hoca hanım” tekrar "biz fahri olarak zaten çobanlığımızı yapıyoruz çeşitli mecralarda işimiz bu ama, buranın çobanlığını yapmak için birde maaş alıyorsunuz" dediğimde müdahele ederse işinden olabileceğini söyledi. Zaten de emekli bir hoca idi kendisi. Velhasılı onur belgesiyle mezun olduk İmam Hatip liseden, ilahıyatı da benzer formatla bitirdik. Dememiz o ki; alan razı satan razı yarın bunlarda görev başına geldiklerinde aynı yolu izleyecekler ve izliyorlarda zaten. Biliyorum çünkü yine fahri olarak açmak istediğim bir Kur ‘an kursu için müftü beye izin için müracat ettiğimde kendisi meşguldü. Orada oturan bir bayan vardı kızıymış müftü beyin. Gayri ihtiyari konuşurken müftü bey dinlemiş olmalı ki, görüşme esnasında niye sınavlara girip görev almadığımdan yakındı. Dedim ki: "Girdim. Yeterli puanda aldım ama mülakata girmedim gençler atanmayı çok istiyorlar. Bir kişiye vesile olayım istedim" deyince müftü bey sitem edercesine "Bizleri kimlere mecbur bıraktığınızın farkındamısınız? Sizler donanımlı iken" deyince hakikaten çok mahcup oldum, eksiklendim. Aradan çok uzun olmasa da bir süre sonra HalkEğitimin açtığı, öğretmenliğe, hocalığa müracaat ettim. Prosedür neyi gerektiriyorsa tüm belgelerim hazır. Sıralamalar Milli Eğitimin sayfalarına düştü. Okulların kiminde beşinci, kimin de altıncı, neticede ilk ondayım. Liste çıktıları elimde. Bekliyorum ki "şu okulda veya Kur’an kursunda göreve başlayacaksınız" desinler. Şansımızı artıralım diye de birkaç ilçede girdik . Bu arada sık sık yetkililere soruyorum. Sıramızın gelmiş olması konusunda sözbirliği etmişcesine hepside, aynı ağız ile “MÜDÜRLER “in çağıracaklarını söylüyorlar. Bekliyor... Bekliyor... Bekliyoruz lâkin nereye kadar? Koca İzmir... Beş on hocaya ihtiyacı yok mu "Allah aşkına" diye az daha karekterine biraz daha güvendiğim bir müdür beyin okuluna gidip "Hocam bu nasıl iştir" deyince, Müdür bey ve yardımcısı neredeyse ağlayacaklardı. Beklediğim haber ise hepsin den daha kötüsü bana göre ise bir faciadı. "HOCAM SİZE HAKSIZLIK YAPILDI." Kur’an ve din kültürü hocalığında torpil mi olur? demekten kendilerini alamadılar ve itiraf ettiler. "Vali, kaymakam falan filan baskı yaptı ve size haksızlık yapıldı" dediler. Vicdanlarını rahatlatmak adına olsa gerek birkaç okul tahsis ettiler. Ancak, Zarifoğlunun dediği gibi ”etimle kemiğimle nefret ettim” ve görev almadım artık kimin umrunda olacaksa. Dolayısıyla bahsettiğim olay şu son on, onbeş yıl ve bunların çoğu İmamHatip kökenlidir. Başta da söylediğimiz gibi istisnalar elbette var. Ve vicdan azabı duyup bize tekrardan okul bulan İmam Hatip filan da değil hani. Şunu açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum, öyle bizim sandığımız gibi yok İmam Hatip üzerinde oyunlar oynanıyor, hepsi hikaye. Zaten oyunu kuran oynuyor oyununu. O yüzden şunu ifade etmek istiyorum. İmam Hatip fincancı katırını ürkütecek nesiller yetişmiyor artık. Kastım eğitimdaşlarıma değil burada. Hani o başörtüsü mağdurları vardı kenetlenip birbirine özgürlük yürüyüşü yaptığımız, saçının teline ülkenin tüm kurumlarını değişmeyen, makamı, mevkiyi elinin tersiyle iten, değerler eğitimi almış kardeşlerimiz yok denecek kadar az artık. O Yirmisekiz Şubat postmodern darbeyi yapanlar, bugün nurtopu gibi içi boş bir nesli inşa ettiler. Geceleri artık rahat uyku uyuyabiliyorler. Kurumlar ve/veya kuruluşlar tamda kendilerinin istediği, idaalsiz, hedefsiz sadece işi aşı olsun isteyen bir nesli başarıyla yetiştirdiler. Hem de suya sabuna dokunmadan, güya müslümanların elleriyle. Yine değineceğim Cennet mekan Erbakan hocamızın tarihi tesbitine. Onlar kiiim, ben mi size hizmet edeceğim, diye diye kendilerine hizmet ettirirler” Aynısı da oluyor mazallah. Din, dil, ırk gözetmeden altı kıtada, altı asır at koşturmuş adaletle hükmetmiş bir Osmanlı örneğimiz varken, sekizyüz yıl Endülüs Emevi devleti tüm ırklarla, kültürlerle birarada yaşamış hem kendi kültürümüzü yaymış hemde yabancıların kültüründen istifade etmiş ne zaman ki taht kavgaları sen ben çatışmalarıyla çöküş başlamış Efendimizin engin adil devlet anlayışı zaten vahiy kaynaklı. Hâlâ neyin peşinden koşup kimin ekmeğine yağ sürülüyor sen ben kavgalarıyla, peki bize ne oldu bizlik duyularımızı nasıl da dejenere ettik yada ettirdik? Başka ülkemiz yok, başka bizde yok, bu vatan, bu topraklar bizim dedelerimizden miras. Birbirimizle didişelim diye düşmanla savaşmadılar. Onbeşlik delikanlılar ömrünün baharında bu topraklar için toprağa düştüler. Gelin elele şanlı ecdada lâyık vatanını, toprağını, değerlerini koruyan, sahip olan bir topluluk olalım. Suni gündemlerle sen şucu bucusun tarihimize, örfümüze, âdet ve ahlakımıza yakışmayan eylem ve söylemlerle düşmanın ekmeğine yap sürmeyelim. Sımsıkı egolara tarafgirliğe değil Allah’ın kopmaz ipine sarılalım ilahi mesaj gereği! Vesselam Nazile ŞANAL
Ekleme Tarihi: 20 Haziran 2022 - Pazartesi

DOĞRU OTURUP, DOĞRU KONUŞMAK.

DOĞRU OTURUP, DOĞRU KONUŞMAK. Efendimizin (s.a.v) Hud suresi benim saçlarımı ağarttı buyurduğu: “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” (Hud 112. Ayet) Onlar ki namazlarını dürüst kılarlar ayeti gibi. Hem ibadetlerimiz de, hemde sosyal hayatımızda, dosdoğru ve dürüst olmamız konusunda bu denli hassasiyetle duran Rabbimize karşı, hem de kendimize karşı nedir bunca vefasızlık, bunca acziyet anlamakta hakikaten zorlanıyor insan. Bir bakıma da "Acaba yaşam kitabımızdan uzak kalışın tezahürü mü?," diyeceğim de Ne hikmetse, nedense en çokta okuduğunu inandığını iddia edenlerden çekiyor bu millet. Kurumların, kuruluşların başına geçerek kendilerini deşifre ediyorlar hâl ve davranışlarıyla. Neden mi böyle söylüyoruz? Anlatayım, istisnalar olacak elbette, ancak biz şahidliğimiz olanla yola çıkalım. Hani şu birkaç gündür İmam Hatip üzerinden ahkam kesip pirim yapma çabasına girenler var ya, işte onlara. İmam Hatip çıkışlı bir ilahiyatçı olarak yaşadığım anektodu paylaşayım. İmam Hatibi de, ilahiyatı da dışardan bitirdim: Ancak İmam Hatipte hafta sonu okula gidip ders işliyorsunuz. Bizde de öyleydi. Normalde İmam Hatipte aldığımız eğitimin kat ve kat üzerinde birikime sahip olsanız da o derslere gitmelisiniz, diploma almak açısından. Oysa biz her zaman ifade etmekte sakınca görmediğimiz Prof. Dr. Necmeddin Erbakan Hocamızdan dört fakülte diplomasını ilimde, ahlakta siyasette, akademide çoktan almıştık, tedrisatından geçerek kendi deyimiyle. Ancak dediğim gibi oturduk bizde o sıralara. Üzülerek müşahede ettim ki; bir gazete başlığında da okuduğum üzere, ”Hoca öğretemiyor, talebe öğrenemiyor “ böyle bir tablo ile karşı karşıyasınız. Birkaç yazı öncesinde, okul öncesi hocamızdan aldığım eğitim ve hocamızdan bahsetmiştim. Seviye olarak kat kat katmerliydi desem abartmış olmadığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Hocalarda öğrenci arkadaşlar da hep farklı olduğumuzu ifade ederlerdi, hocamızda sürekli her konuda öğrencilere bizi örnek gösterirdi. Disiplin diye birşey yoktu, hanım kızlarımız masanın üzerine oturup, ayna ellerinde en rahat halde, hoca da görmezden gelmekte ısrarlı olunca hocayı uyarmak zorunda kaldım. Ve hocanın bana cevabı “Siz ilgilenin hoca hanım” tekrar "biz fahri olarak zaten çobanlığımızı yapıyoruz çeşitli mecralarda işimiz bu ama, buranın çobanlığını yapmak için birde maaş alıyorsunuz" dediğimde müdahele ederse işinden olabileceğini söyledi. Zaten de emekli bir hoca idi kendisi. Velhasılı onur belgesiyle mezun olduk İmam Hatip liseden, ilahıyatı da benzer formatla bitirdik. Dememiz o ki; alan razı satan razı yarın bunlarda görev başına geldiklerinde aynı yolu izleyecekler ve izliyorlarda zaten. Biliyorum çünkü yine fahri olarak açmak istediğim bir Kur ‘an kursu için müftü beye izin için müracat ettiğimde kendisi meşguldü. Orada oturan bir bayan vardı kızıymış müftü beyin. Gayri ihtiyari konuşurken müftü bey dinlemiş olmalı ki, görüşme esnasında niye sınavlara girip görev almadığımdan yakındı. Dedim ki: "Girdim. Yeterli puanda aldım ama mülakata girmedim gençler atanmayı çok istiyorlar. Bir kişiye vesile olayım istedim" deyince müftü bey sitem edercesine "Bizleri kimlere mecbur bıraktığınızın farkındamısınız? Sizler donanımlı iken" deyince hakikaten çok mahcup oldum, eksiklendim. Aradan çok uzun olmasa da bir süre sonra HalkEğitimin açtığı, öğretmenliğe, hocalığa müracaat ettim. Prosedür neyi gerektiriyorsa tüm belgelerim hazır. Sıralamalar Milli Eğitimin sayfalarına düştü. Okulların kiminde beşinci, kimin de altıncı, neticede ilk ondayım. Liste çıktıları elimde. Bekliyorum ki "şu okulda veya Kur’an kursunda göreve başlayacaksınız" desinler. Şansımızı artıralım diye de birkaç ilçede girdik . Bu arada sık sık yetkililere soruyorum. Sıramızın gelmiş olması konusunda sözbirliği etmişcesine hepside, aynı ağız ile “MÜDÜRLER “in çağıracaklarını söylüyorlar. Bekliyor... Bekliyor... Bekliyoruz lâkin nereye kadar? Koca İzmir... Beş on hocaya ihtiyacı yok mu "Allah aşkına" diye az daha karekterine biraz daha güvendiğim bir müdür beyin okuluna gidip "Hocam bu nasıl iştir" deyince, Müdür bey ve yardımcısı neredeyse ağlayacaklardı. Beklediğim haber ise hepsin den daha kötüsü bana göre ise bir faciadı. "HOCAM SİZE HAKSIZLIK YAPILDI." Kur’an ve din kültürü hocalığında torpil mi olur? demekten kendilerini alamadılar ve itiraf ettiler. "Vali, kaymakam falan filan baskı yaptı ve size haksızlık yapıldı" dediler. Vicdanlarını rahatlatmak adına olsa gerek birkaç okul tahsis ettiler. Ancak, Zarifoğlunun dediği gibi ”etimle kemiğimle nefret ettim” ve görev almadım artık kimin umrunda olacaksa. Dolayısıyla bahsettiğim olay şu son on, onbeş yıl ve bunların çoğu İmamHatip kökenlidir. Başta da söylediğimiz gibi istisnalar elbette var. Ve vicdan azabı duyup bize tekrardan okul bulan İmam Hatip filan da değil hani. Şunu açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum, öyle bizim sandığımız gibi yok İmam Hatip üzerinde oyunlar oynanıyor, hepsi hikaye. Zaten oyunu kuran oynuyor oyununu. O yüzden şunu ifade etmek istiyorum. İmam Hatip fincancı katırını ürkütecek nesiller yetişmiyor artık. Kastım eğitimdaşlarıma değil burada. Hani o başörtüsü mağdurları vardı kenetlenip birbirine özgürlük yürüyüşü yaptığımız, saçının teline ülkenin tüm kurumlarını değişmeyen, makamı, mevkiyi elinin tersiyle iten, değerler eğitimi almış kardeşlerimiz yok denecek kadar az artık. O Yirmisekiz Şubat postmodern darbeyi yapanlar, bugün nurtopu gibi içi boş bir nesli inşa ettiler. Geceleri artık rahat uyku uyuyabiliyorler. Kurumlar ve/veya kuruluşlar tamda kendilerinin istediği, idaalsiz, hedefsiz sadece işi aşı olsun isteyen bir nesli başarıyla yetiştirdiler. Hem de suya sabuna dokunmadan, güya müslümanların elleriyle. Yine değineceğim Cennet mekan Erbakan hocamızın tarihi tesbitine. Onlar kiiim, ben mi size hizmet edeceğim, diye diye kendilerine hizmet ettirirler” Aynısı da oluyor mazallah. Din, dil, ırk gözetmeden altı kıtada, altı asır at koşturmuş adaletle hükmetmiş bir Osmanlı örneğimiz varken, sekizyüz yıl Endülüs Emevi devleti tüm ırklarla, kültürlerle birarada yaşamış hem kendi kültürümüzü yaymış hemde yabancıların kültüründen istifade etmiş ne zaman ki taht kavgaları sen ben çatışmalarıyla çöküş başlamış Efendimizin engin adil devlet anlayışı zaten vahiy kaynaklı. Hâlâ neyin peşinden koşup kimin ekmeğine yağ sürülüyor sen ben kavgalarıyla, peki bize ne oldu bizlik duyularımızı nasıl da dejenere ettik yada ettirdik? Başka ülkemiz yok, başka bizde yok, bu vatan, bu topraklar bizim dedelerimizden miras. Birbirimizle didişelim diye düşmanla savaşmadılar. Onbeşlik delikanlılar ömrünün baharında bu topraklar için toprağa düştüler. Gelin elele şanlı ecdada lâyık vatanını, toprağını, değerlerini koruyan, sahip olan bir topluluk olalım. Suni gündemlerle sen şucu bucusun tarihimize, örfümüze, âdet ve ahlakımıza yakışmayan eylem ve söylemlerle düşmanın ekmeğine yap sürmeyelim. Sımsıkı egolara tarafgirliğe değil Allah’ın kopmaz ipine sarılalım ilahi mesaj gereği! Vesselam Nazile ŞANAL
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.