Betül Özer Bölük
Köşe Yazarı
Betül Özer Bölük
 

DİNLEMEK

DİNLEMEK Dinlemek; kulağımıza erişen bir sürü ses arasından bazılarını özellikle seçip dikkat kesilmemizi ve seçtiklerimizi anlamlandırmamızı içeren bir eylemdir. İçinde bulunduğumuz ortamda bir sürü farklı sesler vardır. Dışarıdan geçen bir arabanın sesi, rüzgarın sesi, ileriden bir müzik sesi, belki uzaktan birilerinin konuşma mırıltıları, sokakta bir köpeğin havlaması gibi birçok ses kulağımızı doldurur. Biz bu sesler arasından yanımızdaki kişinin veya bulunduğumuz ortamda dinlediğimiz kişinin sesine dikkat kesiliriz. Diğer sesleri mümkün olduğunca kısar, arasından konuşma yapanın sesini seçeriz. Önce susar, dinler, anlar ve ona uygun cümleler kurup cevap veririz. Dinlemenin adabındandır; onaylamak için kafamızı sallarız. “Haklısın.” deriz. Bazen söylediklerini aynen tekrar ederiz. Gözümüz ondadır, söylediklerini onaylarız ve hatta “Yapalım.” dediğinde harekete geçip yapmaya başlarız. Kısacası dinlemek, sadece duymak demek değildir. Duyabilmek için susmak, kulak kabartmak, duyduğunu anlamak, idrak etmek, cevap vermek, onaylamak hatta söylenen şey hareket içeriyorsa harekete geçmek demektir. Örneğin; çocuğunuz sizden bir bardak su istedi. Siz duydunuz, onu dinlediyseniz kalkıp su getirirsiniz. Bir süre su getirmeden beklerseniz “Beni duymuyor musun?” diyecektir. Belki de duymadığınızı düşünerek tekrar su isteyecektir. Yani hareket isteyen bir sözün arkasından harekete geçmek gerekir. Ya da itiraz etmek gerekir. “ “Kalk kendin al” da denilebilir. Bu da bir cevaptır. Dinlediğimizi gösterir. Sonuçta kalkıp su getirmiyorsak ve hiç cevap vermiyorsak suyu isteyen kişiyi hiç dikkate almıyoruz demektir. Suyu getirmediğimiz gibi hiçbir şey de yapmayarak, “Ama ben seni dinliyorum.” diyemeyiz. Dolayısıyla hiçbir şey yapmamak onunla hiç ilgilenmediğimizin delilidir. Karşıya verdiğimiz mesaj budur. Çocuğumuz, söylediklerini hiç anlayamayacağımız kadar küçük yaşta olsa bile “Olsun. Ben çocuğumun söylediklerini anlamıyorum ama ne yapayım? Çince gibi bir şeyler söylüyor sonuçta onu dinliyorum, görevimi yerine getiriyorum.” diyerek hiçbir şey yapmadan durabilir miyiz? Bunu söyleyerek çocuğumuza karşı olan sorumluluğumuzu yerine getirmiş olur muyuz? Yoksa böyle söylemek yerine, ne olursa olsun onun dilini anlamaya mı gayret ederiz? Deneye yanıla da olsa ne söylediğini çözüp iletişim kurmaya çalışırız. Öyle değil mi? Kur’an’ı dinlemiş olmak için gerçekten içinde konuşan ne kadar farklı kişilik varsa hepsini susturmak, temiz bir “lâ” ile susmak, temiz bir “lâ” ile dinlemek, her şeye format atmış bir şekilde kalkmak, uyanmak, secde etmek uyarmak zorundayız. Allah’ı dinlemek; Kur’an’ı dinlemek O’nun adıyla okumak, anlamak, anlatmak, konuşmak, yazmak demektir. Allah’ı dinlemek, Kur’an’la uyanmak, uyarmak, kulluğunu fark edip O'nun adıyla hareket etmek demektir. Rahmân’dan gelen söze kulak kapatmak, O'nu yok saymaktır. O’nu anlamaya çalışmadan sadece duymak, gerçek anlamda dinlemek değildir. Kur’an’ı dinlemek gerçek bir kelime-i şahadet demektir. Gerçekten Allah’ın varlığına, birliğine, inanmakla kalmayıp buna şahitlik etmek, bunu tasdik ettiğine de Allah’ı şahit tutmaktır. Dahası Allah’ın huzurunda Hz. Muhammed (sav)’in örnekliğinde bir hayat yaşayarak onun elçiliğini onaylamak demektir. Kur’an’ı dinlemek vahyi gerçekten duymaktır. Çağrıyı, daveti duymak, ona icabet etmektir. Dinlemek aynı zamanda duadır. Çünkü davete icabet edenin duasına icabet edilir. Susarak Kur’an’ın sesini, duymaya çalışmak; başkalarının duymasına aracı olmaktır. Allah’ı hatırlamak, hatırda tutmak, hatırlatmaktır. Dinlemek, senden yalnız vahyin duyulmasını sağlamaktır. Dinlemek, ayakkabılarını çıkarıp vahye soyunmak ve ona bürünmektir. Dinlemek, Bismillah ile Er Rahmân’dan Er Rahim’e kavuşmaktır. Betül Bölük 25.01.2022
Ekleme Tarihi: 26 Ocak 2022 - Çarşamba

DİNLEMEK

DİNLEMEK Dinlemek; kulağımıza erişen bir sürü ses arasından bazılarını özellikle seçip dikkat kesilmemizi ve seçtiklerimizi anlamlandırmamızı içeren bir eylemdir. İçinde bulunduğumuz ortamda bir sürü farklı sesler vardır. Dışarıdan geçen bir arabanın sesi, rüzgarın sesi, ileriden bir müzik sesi, belki uzaktan birilerinin konuşma mırıltıları, sokakta bir köpeğin havlaması gibi birçok ses kulağımızı doldurur. Biz bu sesler arasından yanımızdaki kişinin veya bulunduğumuz ortamda dinlediğimiz kişinin sesine dikkat kesiliriz. Diğer sesleri mümkün olduğunca kısar, arasından konuşma yapanın sesini seçeriz. Önce susar, dinler, anlar ve ona uygun cümleler kurup cevap veririz. Dinlemenin adabındandır; onaylamak için kafamızı sallarız. “Haklısın.” deriz. Bazen söylediklerini aynen tekrar ederiz. Gözümüz ondadır, söylediklerini onaylarız ve hatta “Yapalım.” dediğinde harekete geçip yapmaya başlarız. Kısacası dinlemek, sadece duymak demek değildir. Duyabilmek için susmak, kulak kabartmak, duyduğunu anlamak, idrak etmek, cevap vermek, onaylamak hatta söylenen şey hareket içeriyorsa harekete geçmek demektir. Örneğin; çocuğunuz sizden bir bardak su istedi. Siz duydunuz, onu dinlediyseniz kalkıp su getirirsiniz. Bir süre su getirmeden beklerseniz “Beni duymuyor musun?” diyecektir. Belki de duymadığınızı düşünerek tekrar su isteyecektir. Yani hareket isteyen bir sözün arkasından harekete geçmek gerekir. Ya da itiraz etmek gerekir. “ “Kalk kendin al” da denilebilir. Bu da bir cevaptır. Dinlediğimizi gösterir. Sonuçta kalkıp su getirmiyorsak ve hiç cevap vermiyorsak suyu isteyen kişiyi hiç dikkate almıyoruz demektir. Suyu getirmediğimiz gibi hiçbir şey de yapmayarak, “Ama ben seni dinliyorum.” diyemeyiz. Dolayısıyla hiçbir şey yapmamak onunla hiç ilgilenmediğimizin delilidir. Karşıya verdiğimiz mesaj budur. Çocuğumuz, söylediklerini hiç anlayamayacağımız kadar küçük yaşta olsa bile “Olsun. Ben çocuğumun söylediklerini anlamıyorum ama ne yapayım? Çince gibi bir şeyler söylüyor sonuçta onu dinliyorum, görevimi yerine getiriyorum.” diyerek hiçbir şey yapmadan durabilir miyiz? Bunu söyleyerek çocuğumuza karşı olan sorumluluğumuzu yerine getirmiş olur muyuz? Yoksa böyle söylemek yerine, ne olursa olsun onun dilini anlamaya mı gayret ederiz? Deneye yanıla da olsa ne söylediğini çözüp iletişim kurmaya çalışırız. Öyle değil mi? Kur’an’ı dinlemiş olmak için gerçekten içinde konuşan ne kadar farklı kişilik varsa hepsini susturmak, temiz bir “lâ” ile susmak, temiz bir “lâ” ile dinlemek, her şeye format atmış bir şekilde kalkmak, uyanmak, secde etmek uyarmak zorundayız. Allah’ı dinlemek; Kur’an’ı dinlemek O’nun adıyla okumak, anlamak, anlatmak, konuşmak, yazmak demektir. Allah’ı dinlemek, Kur’an’la uyanmak, uyarmak, kulluğunu fark edip O'nun adıyla hareket etmek demektir. Rahmân’dan gelen söze kulak kapatmak, O'nu yok saymaktır. O’nu anlamaya çalışmadan sadece duymak, gerçek anlamda dinlemek değildir. Kur’an’ı dinlemek gerçek bir kelime-i şahadet demektir. Gerçekten Allah’ın varlığına, birliğine, inanmakla kalmayıp buna şahitlik etmek, bunu tasdik ettiğine de Allah’ı şahit tutmaktır. Dahası Allah’ın huzurunda Hz. Muhammed (sav)’in örnekliğinde bir hayat yaşayarak onun elçiliğini onaylamak demektir. Kur’an’ı dinlemek vahyi gerçekten duymaktır. Çağrıyı, daveti duymak, ona icabet etmektir. Dinlemek aynı zamanda duadır. Çünkü davete icabet edenin duasına icabet edilir. Susarak Kur’an’ın sesini, duymaya çalışmak; başkalarının duymasına aracı olmaktır. Allah’ı hatırlamak, hatırda tutmak, hatırlatmaktır. Dinlemek, senden yalnız vahyin duyulmasını sağlamaktır. Dinlemek, ayakkabılarını çıkarıp vahye soyunmak ve ona bürünmektir. Dinlemek, Bismillah ile Er Rahmân’dan Er Rahim’e kavuşmaktır. Betül Bölük 25.01.2022
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.