Bülent ERTEKİN
Köşe Yazarı
Bülent ERTEKİN
 

CÖMERTLİK, DALLARI CENNETTEN DÜNYAYA UZANAN BİR AĞAÇTIR” H.ŞERİF

CÖMERTLİK, DALLARI CENNETTEN DÜNYAYA UZANAN BİR AĞAÇTIR” H.ŞERİF Peygamber efendimiz zamanında, peygamber efendimizin huzuruna bir kızcağız çıkar, elleri kolları kurumuş halde ve der ki peygamber efendimize; -Ey Allah'ın resulü ben bir rüya gördüm ve kollarım bu hale geldi bana yardım eder misin?” der. Allah resulü der ki: -Anlat bakalım, rüyan ne, rüyanda ne gördün? Ve kız anlatmaya başlar. -Ey Allah'ın resulü” der, -Ben annemi ve babamı kaybettim ve rüyamda babamı gördüm. Babam Kevser havuzunun başında gelene gidene bir tas su veriyordu. Sevinçle babamın yanına yaklaştım, ey babacım ne kadar güzel bir yerdesin dedim, babamda bana gülümsedi. Burada çok rahatsın, herkese su veriyorsun dağıtıyorsun, peki annem nerede babacım” dedim. Babam, kızım dedi. -Annen dünyada yaşarken kimseyi evine davet etmek istemediğinden, ikramda bulunmak istemediğinden, kapıya bir muhtaç geldiğinde, benim karnım doymuyor mu ki senin karnını doyurayım! diyerek azarlayıp yolladığından, kimsenin bir eksiğini gidermediğinden dolayı cehennemde azap görüyor” der. Ve ben koşarak cehennemde annemin yanına giderim. Annemi gördüğümde ateşler içerisinde, elinde eski bir ceket ve kurumuş bir ekmek parçası. O ateşler anneme doğru geldiğince annem o elinde ceketle ekmeği ateşe doğru uzatıyor ve ateşler ondan uzaklaşıyor. Evet, ateş tenine değmiyor ama o ateşin harareti annemi çok yakıyor. Ey annecim nedir bu halin? dedim, -Sorma kızım dedi. -Baban o kadar misafir çağıralım, yoksula yardım edelim, gelenimiz gidenimiz eksik olmasın dedikçe ben babanı azarladım. -Biz doymuyoruz ki gelene gidene ikram yapacağız. dedim ve şimdi ben bu haldeyim” dedi. -Peki, anacım bu elindeki eski ceketle ekmek nedir? -Kızım, bir ihtiyaç sahibi kapıya gelmişti, o gün elimde babanın yırtık pırtık eski bir ceketi vardı ve ekmeğide akşamdan poşete koymayı unutmuşum kurumuştu, aldım onları verdim dilenciye ve şimdi bunlar bana ateşe siper oluyor” der. Ve kızcağız, -Ey anacım. Var mı benden bir isteğin? Annesi der ki: -Kızım, o kadar çok yandım ki keşke bir tas su verebilsen bana der. -Bekle anneciğim der ve kızcağız koşarak babasının yanına gider. -Ey babacım, Annem çok susamış, çok zor halde bana bir tas su verir misin?” der. Babası: -Hayır kızım. Cehennem ehli olanlar bu sudan bir tas değil, bir yudum içemez” der. Veremem sana der. -Ey babacım o senin karın, eziyet görüyor, yanıyor bir tas su vereceksin der. -Hiç mi merhamet etmezsin? -Ey kızım, Allah bizi öldükten sonra merhametimizi elimizden alıyor yoksa bu dünyadaki akrabalarımızın bu halini görüpte bu halde olmamıza imkân yok der. -Sana bir tas su veremem” der. Ve kızı babasının elindeki tası kapar ve hemen annesine doğru koşarken babası der ki “Elin kurusun” Kızın eli kurur ve tası birden öteki eliyle alır. Babası oradan der ki “O elinde kurusun” ve kızın eli kurur tas yere düşer. Kız birden o rüyanın şiddeti ile ter kan içerisinde uyanıverir ve Peygamber efendimizin yanına koşar. Rüyayı anlattıktan sonra peygamber efendimiz Hz. Ayşe validemize döner ve “Ya Ayşe sen ne diyorsun” der. Ayşe validemiz “Allah resulü daha iyi bilir” der. Ve peygamber efendimiz der ki “Eğer senin bu gördüğün rüya doğruysa annen baban öbür âlemde gerçekten bu halde ise elin düzelsin” diye dua eder kızcağıza. Ve kızın eli daha Allah resulü “Âmin” demeden düzelir. Evet hepimiz bolluk bereket içinde yaşamıyoruz, illaki eksiklerimiz gediklerimiz var, ama Rabbime binlerce kez şükürler olsun, çok şükür ki halimiz vaktimiz yerinde, yâni kapımıza gelen bir kişiye ufacık bir şey, ufacık bir sadaka bizi ne zengin eder, ne fakir eder ama öteki dünyada yerimizi güzel eder. Ya da birisi gelip te şununda şuna ihtiyacı varmış dediğinde çok büyük bir şey değildir. Ama sende bir kuruş verirsin. Hani o çorbada senin de tuzun bulunur. Rabbim, az veya çok demiyor ki bir ölçü vermiyor ki bize, ama diyor ki yardım edin. Yardımın azı çoğu yok, tamam birisi geldi ve Allah rızası için bir şeyler istedi. O an sizde de gerçekten hiç bir şey yok verebileceğiniz, hiçbir şey yok. O zaman güzel bir tebessüm, güzel bir söz, bunlarda bir sadakadır. İnşallah Rabbim yolunda bizleri daim etmeyi nasip etsin. Ayaklarımızı bu yolda sağlam basabilmeyi bizlere nasip etsin, bizleri onun yolundan ayırmasın, kapısından ayırmasın, kendinden başka kimseye muhtaç edipte kimseye el açtırıp aman dilettirmesin. Selam ve dua ile Bülent ERTEKİN
Ekleme Tarihi: 05 Mayıs 2021 - Çarşamba

CÖMERTLİK, DALLARI CENNETTEN DÜNYAYA UZANAN BİR AĞAÇTIR” H.ŞERİF

CÖMERTLİK, DALLARI CENNETTEN DÜNYAYA UZANAN BİR AĞAÇTIR” H.ŞERİF Peygamber efendimiz zamanında, peygamber efendimizin huzuruna bir kızcağız çıkar, elleri kolları kurumuş halde ve der ki peygamber efendimize; -Ey Allah'ın resulü ben bir rüya gördüm ve kollarım bu hale geldi bana yardım eder misin?” der. Allah resulü der ki: -Anlat bakalım, rüyan ne, rüyanda ne gördün? Ve kız anlatmaya başlar. -Ey Allah'ın resulü” der, -Ben annemi ve babamı kaybettim ve rüyamda babamı gördüm. Babam Kevser havuzunun başında gelene gidene bir tas su veriyordu. Sevinçle babamın yanına yaklaştım, ey babacım ne kadar güzel bir yerdesin dedim, babamda bana gülümsedi. Burada çok rahatsın, herkese su veriyorsun dağıtıyorsun, peki annem nerede babacım” dedim. Babam, kızım dedi. -Annen dünyada yaşarken kimseyi evine davet etmek istemediğinden, ikramda bulunmak istemediğinden, kapıya bir muhtaç geldiğinde, benim karnım doymuyor mu ki senin karnını doyurayım! diyerek azarlayıp yolladığından, kimsenin bir eksiğini gidermediğinden dolayı cehennemde azap görüyor” der. Ve ben koşarak cehennemde annemin yanına giderim. Annemi gördüğümde ateşler içerisinde, elinde eski bir ceket ve kurumuş bir ekmek parçası. O ateşler anneme doğru geldiğince annem o elinde ceketle ekmeği ateşe doğru uzatıyor ve ateşler ondan uzaklaşıyor. Evet, ateş tenine değmiyor ama o ateşin harareti annemi çok yakıyor. Ey annecim nedir bu halin? dedim, -Sorma kızım dedi. -Baban o kadar misafir çağıralım, yoksula yardım edelim, gelenimiz gidenimiz eksik olmasın dedikçe ben babanı azarladım. -Biz doymuyoruz ki gelene gidene ikram yapacağız. dedim ve şimdi ben bu haldeyim” dedi. -Peki, anacım bu elindeki eski ceketle ekmek nedir? -Kızım, bir ihtiyaç sahibi kapıya gelmişti, o gün elimde babanın yırtık pırtık eski bir ceketi vardı ve ekmeğide akşamdan poşete koymayı unutmuşum kurumuştu, aldım onları verdim dilenciye ve şimdi bunlar bana ateşe siper oluyor” der. Ve kızcağız, -Ey anacım. Var mı benden bir isteğin? Annesi der ki: -Kızım, o kadar çok yandım ki keşke bir tas su verebilsen bana der. -Bekle anneciğim der ve kızcağız koşarak babasının yanına gider. -Ey babacım, Annem çok susamış, çok zor halde bana bir tas su verir misin?” der. Babası: -Hayır kızım. Cehennem ehli olanlar bu sudan bir tas değil, bir yudum içemez” der. Veremem sana der. -Ey babacım o senin karın, eziyet görüyor, yanıyor bir tas su vereceksin der. -Hiç mi merhamet etmezsin? -Ey kızım, Allah bizi öldükten sonra merhametimizi elimizden alıyor yoksa bu dünyadaki akrabalarımızın bu halini görüpte bu halde olmamıza imkân yok der. -Sana bir tas su veremem” der. Ve kızı babasının elindeki tası kapar ve hemen annesine doğru koşarken babası der ki “Elin kurusun” Kızın eli kurur ve tası birden öteki eliyle alır. Babası oradan der ki “O elinde kurusun” ve kızın eli kurur tas yere düşer. Kız birden o rüyanın şiddeti ile ter kan içerisinde uyanıverir ve Peygamber efendimizin yanına koşar. Rüyayı anlattıktan sonra peygamber efendimiz Hz. Ayşe validemize döner ve “Ya Ayşe sen ne diyorsun” der. Ayşe validemiz “Allah resulü daha iyi bilir” der. Ve peygamber efendimiz der ki “Eğer senin bu gördüğün rüya doğruysa annen baban öbür âlemde gerçekten bu halde ise elin düzelsin” diye dua eder kızcağıza. Ve kızın eli daha Allah resulü “Âmin” demeden düzelir. Evet hepimiz bolluk bereket içinde yaşamıyoruz, illaki eksiklerimiz gediklerimiz var, ama Rabbime binlerce kez şükürler olsun, çok şükür ki halimiz vaktimiz yerinde, yâni kapımıza gelen bir kişiye ufacık bir şey, ufacık bir sadaka bizi ne zengin eder, ne fakir eder ama öteki dünyada yerimizi güzel eder. Ya da birisi gelip te şununda şuna ihtiyacı varmış dediğinde çok büyük bir şey değildir. Ama sende bir kuruş verirsin. Hani o çorbada senin de tuzun bulunur. Rabbim, az veya çok demiyor ki bir ölçü vermiyor ki bize, ama diyor ki yardım edin. Yardımın azı çoğu yok, tamam birisi geldi ve Allah rızası için bir şeyler istedi. O an sizde de gerçekten hiç bir şey yok verebileceğiniz, hiçbir şey yok. O zaman güzel bir tebessüm, güzel bir söz, bunlarda bir sadakadır. İnşallah Rabbim yolunda bizleri daim etmeyi nasip etsin. Ayaklarımızı bu yolda sağlam basabilmeyi bizlere nasip etsin, bizleri onun yolundan ayırmasın, kapısından ayırmasın, kendinden başka kimseye muhtaç edipte kimseye el açtırıp aman dilettirmesin. Selam ve dua ile Bülent ERTEKİN
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.