Bülent ERTEKİN
Köşe Yazarı
Bülent ERTEKİN
 

GELECEĞİNİZİ BEKLEYENLER VAR. KAÇAMAZSINIZ!!!

GELECEĞİNİZİ BEKLEYENLER VAR. KAÇAMAZSINIZ!!! Bekleyeneniz oldu mu hiç? Ha şimdi gelir... Ha şimdi gelecek... Hah şimdi geldi deyipte günlerce belki haftalarca kapının çalınmasını bekleyen insanımız oldu mu? Anneniz... Babanız... Kardeşleriniz... Yada hiç tanımadığınız lâkin öyle bir bağla bağlısınız ki hiç gücün ve kuvvetin koparamayacağı KARDEŞLİK BAĞI ile bağlandıklarınız Onlar her ne şekilde olursa olsun sizin geleceğinizi biliyor ve bekliyorlar... Ben geldim anne... Ben geldim baba... Kardeşim, ben geldim. GELECEĞİNİZİ BEKLEYENLER VAR. KAÇAMAZSINIZ!!! Tufan Gündüz’den yürek titreten anlatım TARİH BİZİ ÇAĞIRIYOR Bosna Hersek’te bizzat yaşadığım bu olay. Bunu bana çok sordular -Siz bu hikâyeyi yazdınız mı ? -Hayır, yazmadım, oradaki askerlerimizden (halen daha orada görev yapan askerlerimizden), ben Bosna’da görev yaptığım sırada bizzat dinlediğim bir hikâye idi bu. Bizim orada ki askerlerimiz küçük istihbarat evleri şeklinde görev yapıyorlar ve asıl büyük grup ise Saraybosna'da görev yapıyor. İstihbarat evi dediğim ise, açık istihbarat, yâni açık haber toplama ve bu toplanan haberleri de Saraybosna’daki Yufor komutanına bildiriyorlar. Gizli saklı bir şey yok, fakat bizim ordumuz özel olarak yardıma muhtaç köyleri dolaşıyorlar, okulları dolaşıyorlar, donatıyorlar. Bu donatmalar sırasında bir köyden liste alıyorlar, kimlere yardım edilecek listesi. Yardım kolileri de Türkiye’den paketleniyor, askeri kargo uçağı ile oraya gidiyor yâni gümrük işlemleri falan sürmesin diye, zaten hikayeye konu olanda bu yardım. Bir köye gidiyorlar, köyde listeye göre dağıtım yapılıyor, fakat köyün ileri geleni diyor ki, -Yaaa, biz size listeyi verdiğimiz sırada yardıma muhtaç olanların, bir teyzemiz var unutmuşuz.Teyzenin evi ise biraz tepelik bir yerde, köyün dışında. -Tepede bir ev var, onu unutmuşuz, ona da yardım verebilir misiniz? Bizim subaylarımız: -Hay hay. diyorlar, hemen kutuları omuzluyorlar, tabi kâr diz boyu, güç belâ oraya kadar ulaşıyorlar ve kapıyı çalıyorlar. Kapı açılıyor, bir teyze, açar açmaz: -Türk müsünüz?” diye soruyor. Bizimkiler: -Türk’üz!! deyince, -Geleceğinizi biliyordum” diyor. Hala bu coğrafyada geleceğimizi bilen milyonlar var, bekletmeyin. O teyze bizi nasıl bekliyor ise onun gibi milyonlarda teyze bizi bekliyor. Çünkü tarih bizi çağırıyor. 600 yıl siz bir bölge de hüküm sürüyorsanız ve 1000 yıl bu topraklarda halen ayakta kalmış iseniz tarih sizi çağırıyor, bundan kaçamazsınız. İşte bu yüzden biz bugün ki sıkıntıları çekiyoruz. İşte bu yüzden nüfusu beni herhangi bir şehrindeki ilkokul çocuklarının nüfusu kadar bile olmayan bir ülke çelme takmaya kalkıyor. Bu bizim tarihi görevimiz kardeşim bundan kaçamazsınız. Durum budur. Bir buçuk ay kadar önce, Bosna’da bir sempozyum dolayısıyla bulunuyordum, 22, 23 yaşlarında bir tane delikanlı yanıma geldi, tanıştık. -Hocam, Size bir şey anlatmak istiyorum. Sizin televizyonda anlattığınız hikâyeyi ben seyrettim, yahu çokta abartmış hoca diye düşündüm, sonra defalarca seyrettim, dedim ki "yahu şu Bosna’ya bende gideyim” Bosna’ya gelmiş, birkaç şehri gezmiş sonra Visoko şehrine yerleşmiş. Bu anlattığım çocuk halen o şehirde yaşıyor. Visoko da Müslüman, gayri Müslüman karışık bir şehir yanlış hatırlamıyorsam, yâni Sırpların falanda olduğu bir şehir. Orada ayakta durmaya çalışıyor, küçük işler falan yapmaya çalışıyor. Bir gün Müslüman bir aile bunun yanına gelmiş, demişler ki bizim cenazemiz var seni oraya götürmek istiyoruz. Demiş ki: -Neden ben? - Çünkü yaşlı bir amcamız vefat etmiş, ailenin büyüğü vefat etmiş ve vefat ederken beni bir Türk defnetsin demiş. Hocam diyor ben cenaze namazı kıldırmayı bilmiyorum ki, sadece Fatiha okuya bilirim, dedim dedi. Ve gittim sadece Fatiha okudum. Kardeşim tarih bizi çağırıyor yâni bu işte bundan kaçamazsın, tarih bizi çağırıyor. Bizim sancağın gölgesi çok büyük ve halen insanları serinletiyor. Visoko şehrinde, İstanbul’dan bir çocuk gitmiş, Visoko şehrinde tek Türk ve orada cenaze kıldırmak için vasiyet diyor ki beni bir Türk defnetsin, cenazemi Türk kıldırsın ve o tek çocuğa gidiyor. Ve çocuk, tevafuk eseri orada. Çünkü tarih o çocuğu oraya çağırdı... Bugün... Ülkemde... Türkiye'de kapının çalınmasını bekleyen nice fakir fukara dul yetim masum ihtiyaç sahibi nice garib gureba var. Ola ki başkalarının " onun şusu var, busu var gibi gazlara gelip yapacağınız hayır ve hasenatı İPTAL ETMEYESİNİZ. UNUTMAYIN!!! GELECEĞİNİZİ BEKLEYENLER VAR. KAÇAMAZSINIZ!!! ALINTI. Bülent ERTEKİN
Ekleme Tarihi: 15 Nisan 2021 - Perşembe

GELECEĞİNİZİ BEKLEYENLER VAR. KAÇAMAZSINIZ!!!

GELECEĞİNİZİ BEKLEYENLER VAR. KAÇAMAZSINIZ!!! Bekleyeneniz oldu mu hiç? Ha şimdi gelir... Ha şimdi gelecek... Hah şimdi geldi deyipte günlerce belki haftalarca kapının çalınmasını bekleyen insanımız oldu mu? Anneniz... Babanız... Kardeşleriniz... Yada hiç tanımadığınız lâkin öyle bir bağla bağlısınız ki hiç gücün ve kuvvetin koparamayacağı KARDEŞLİK BAĞI ile bağlandıklarınız Onlar her ne şekilde olursa olsun sizin geleceğinizi biliyor ve bekliyorlar... Ben geldim anne... Ben geldim baba... Kardeşim, ben geldim. GELECEĞİNİZİ BEKLEYENLER VAR. KAÇAMAZSINIZ!!! Tufan Gündüz’den yürek titreten anlatım TARİH BİZİ ÇAĞIRIYOR Bosna Hersek’te bizzat yaşadığım bu olay. Bunu bana çok sordular -Siz bu hikâyeyi yazdınız mı ? -Hayır, yazmadım, oradaki askerlerimizden (halen daha orada görev yapan askerlerimizden), ben Bosna’da görev yaptığım sırada bizzat dinlediğim bir hikâye idi bu. Bizim orada ki askerlerimiz küçük istihbarat evleri şeklinde görev yapıyorlar ve asıl büyük grup ise Saraybosna'da görev yapıyor. İstihbarat evi dediğim ise, açık istihbarat, yâni açık haber toplama ve bu toplanan haberleri de Saraybosna’daki Yufor komutanına bildiriyorlar. Gizli saklı bir şey yok, fakat bizim ordumuz özel olarak yardıma muhtaç köyleri dolaşıyorlar, okulları dolaşıyorlar, donatıyorlar. Bu donatmalar sırasında bir köyden liste alıyorlar, kimlere yardım edilecek listesi. Yardım kolileri de Türkiye’den paketleniyor, askeri kargo uçağı ile oraya gidiyor yâni gümrük işlemleri falan sürmesin diye, zaten hikayeye konu olanda bu yardım. Bir köye gidiyorlar, köyde listeye göre dağıtım yapılıyor, fakat köyün ileri geleni diyor ki, -Yaaa, biz size listeyi verdiğimiz sırada yardıma muhtaç olanların, bir teyzemiz var unutmuşuz.Teyzenin evi ise biraz tepelik bir yerde, köyün dışında. -Tepede bir ev var, onu unutmuşuz, ona da yardım verebilir misiniz? Bizim subaylarımız: -Hay hay. diyorlar, hemen kutuları omuzluyorlar, tabi kâr diz boyu, güç belâ oraya kadar ulaşıyorlar ve kapıyı çalıyorlar. Kapı açılıyor, bir teyze, açar açmaz: -Türk müsünüz?” diye soruyor. Bizimkiler: -Türk’üz!! deyince, -Geleceğinizi biliyordum” diyor. Hala bu coğrafyada geleceğimizi bilen milyonlar var, bekletmeyin. O teyze bizi nasıl bekliyor ise onun gibi milyonlarda teyze bizi bekliyor. Çünkü tarih bizi çağırıyor. 600 yıl siz bir bölge de hüküm sürüyorsanız ve 1000 yıl bu topraklarda halen ayakta kalmış iseniz tarih sizi çağırıyor, bundan kaçamazsınız. İşte bu yüzden biz bugün ki sıkıntıları çekiyoruz. İşte bu yüzden nüfusu beni herhangi bir şehrindeki ilkokul çocuklarının nüfusu kadar bile olmayan bir ülke çelme takmaya kalkıyor. Bu bizim tarihi görevimiz kardeşim bundan kaçamazsınız. Durum budur. Bir buçuk ay kadar önce, Bosna’da bir sempozyum dolayısıyla bulunuyordum, 22, 23 yaşlarında bir tane delikanlı yanıma geldi, tanıştık. -Hocam, Size bir şey anlatmak istiyorum. Sizin televizyonda anlattığınız hikâyeyi ben seyrettim, yahu çokta abartmış hoca diye düşündüm, sonra defalarca seyrettim, dedim ki "yahu şu Bosna’ya bende gideyim” Bosna’ya gelmiş, birkaç şehri gezmiş sonra Visoko şehrine yerleşmiş. Bu anlattığım çocuk halen o şehirde yaşıyor. Visoko da Müslüman, gayri Müslüman karışık bir şehir yanlış hatırlamıyorsam, yâni Sırpların falanda olduğu bir şehir. Orada ayakta durmaya çalışıyor, küçük işler falan yapmaya çalışıyor. Bir gün Müslüman bir aile bunun yanına gelmiş, demişler ki bizim cenazemiz var seni oraya götürmek istiyoruz. Demiş ki: -Neden ben? - Çünkü yaşlı bir amcamız vefat etmiş, ailenin büyüğü vefat etmiş ve vefat ederken beni bir Türk defnetsin demiş. Hocam diyor ben cenaze namazı kıldırmayı bilmiyorum ki, sadece Fatiha okuya bilirim, dedim dedi. Ve gittim sadece Fatiha okudum. Kardeşim tarih bizi çağırıyor yâni bu işte bundan kaçamazsın, tarih bizi çağırıyor. Bizim sancağın gölgesi çok büyük ve halen insanları serinletiyor. Visoko şehrinde, İstanbul’dan bir çocuk gitmiş, Visoko şehrinde tek Türk ve orada cenaze kıldırmak için vasiyet diyor ki beni bir Türk defnetsin, cenazemi Türk kıldırsın ve o tek çocuğa gidiyor. Ve çocuk, tevafuk eseri orada. Çünkü tarih o çocuğu oraya çağırdı... Bugün... Ülkemde... Türkiye'de kapının çalınmasını bekleyen nice fakir fukara dul yetim masum ihtiyaç sahibi nice garib gureba var. Ola ki başkalarının " onun şusu var, busu var gibi gazlara gelip yapacağınız hayır ve hasenatı İPTAL ETMEYESİNİZ. UNUTMAYIN!!! GELECEĞİNİZİ BEKLEYENLER VAR. KAÇAMAZSINIZ!!! ALINTI. Bülent ERTEKİN
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.