Bülent ERTEKİN
Köşe Yazarı
Bülent ERTEKİN
 

SAMİMİ BİR İHLAS...

SAMİMİ BİR İHLAS... Güzel duygular ile yola çıkarız. Niyetimiz halistir. Lâkin yola çıkanların da maddi durumları bellidir. Hepside kıt kanaat ve aldığı maaş veya emekli maaşı ile geçinen insanlardır. Niyet iyidir lâkin genede zihinlerde bir istihfam vardır. Girilen, niyet edilen işin maddi yükü ağırdır. Deriz "abi nasıl yapacağız biz bu işi, altından kalkabilecek miyiz? Oysa Yaradan, kalblerden geçen o ihlas yüklü niyetin(m)izi bilmiyor mu? Haşaa. Elbette bizi bize bırakma diye dua ettiğimiz Yaradanımız bizi ve kalblerimizden geçenleri en iyi bilendir. Var, yok niyet edilen lâkin maddi yükü oldukça ağır olan işe girilir. Rabbim öyle kapılar açar ki; siz bir tane niyet edersiniz 'O' 3 tane ihsan eder, siz 20 minik yüreği sevindirmek istersin 'O' 50 yüreği sevindirir. Amelinizde Rıza-i İlahi olunca iyilik ve ihsan kapıları sonuna kadar açılıyor. Aşağıda, Çekmeköy İlçe Müftüsü Vehbiler Akşit beyin anlattığı yaşanmış gerçek bir hayat hikayesi bana bir kez daha "samimi bir ihlas, şerde dahi olsa muvaffak olur." sözünü hatırlattı. Nasıl yaparız... Kime gideriz .. Etimiz ne, butumuz ne ki? Başaracak mıyız? gibi ümitsizliğe sevk eden sözleri hepimiz zaman zaman söyledik ve yaşadık. Lâkin neticede rahmeti, hazinesi sonsuz olan Rabbim öyle kapılar açtı ki... Biz, bizzat yaşadık ve gördük. Hamdolsun. Aşağıda okuyacağınız yaşanmış gerçek bir samimiyet ve ihlas abidesi olayı okuyun ve mümkünse yola çıkarken zihinlerinde yaparmıyız, edermiyiz diyenlere de okutun. Anadolu’da bir ilçede müftüydüm. Günlerden cumartesi. Kazanın pazarı da o gün kurulur. Daireler kapalı. Evde oturacağıma müftülüğe gideyim dedim. Daireye vardım, bir çay demledim, camdan dışarı bakıyorum. Bahsettiğim pazar, müftülüğün biraz ilerisinde kurulur. Kimi almaya, kimi satmaya, herkes pazara geliyor. Kalabalık. Müftülüğün karşısında bir bakkal var. Ben camdan ilçenin cumartesi günlerine mahsus bu hareketli vaziyetini seyrederken, lüks bir otomobil gelip, bakkalın önüne park etti. Bakkal bir hışımla çıktı; -Yok arkadaş dükkânın önüne park etme! dedi. Zaten ‘pazarın kurulduğu gün’ olduğu için, bakkala giden gelen yok. Bir de dükkanın önü kapanacak diye adamcağız iyice asabîleşti. Arabanın sahibi de haklı; -Yahu burada park yasağı mı var? Niye park etmiyormuşum? diye çıkıştı. Baktım gereksiz bir münakaşa çıkacak. Hemen indim, arabanın sahibine; -Arkadaş, bugün ilçenin pazarı var. Gelen-giden çok. Bakkal; ‘Belki satış yaparım’ diye dükkânın önü kapansın istemiyor. Burada arabana zarar gelmesin. Müftülüğün bahçesinde müsait park edecek yer var. Ben kapısını açayım, oraya koy. dedim. -Olur… dedi. Arabayı park ettikten sonra; -Yukarıda çay demledim, tek başıma içiyorum, istersen buyur birlikte içelim. dedim. -Olur, içelim. dedi. Teşekkür etti. Yukarı çıktık. Bir yandan çaylarımızı içiyor, bir yandan tanışıyor, konuşuyorduk. O sırada müftülüğün kapısı açıldı. İçeriye elleri titreyen yaşlı bir hanım girdi. Elinde tek sıra dizilmiş bir tabak incir. -Oğlum, müftülüğün kapısını açık gördüm de içeri girdim. Kusura bakmayın. Ben bu incirleri bizim bahçeden topladım. Pazara satmaya götürüyorum. Parasını da sana getireceğim bir kız Kur’ân kursu yaptırırsınız diye… Bir tabak incir… 1 kilo ya gelir, ya gelmez. Kur’ân kursu yaptırmak için onu getirip hayır olarak müftülüğe verecek… Duygulandırıcı bir samimiyet, niyet ve arzu… Ben dondum kaldım. Misafirim de duygulandı. Hanıma dedi ki: -Kaça satıyorsun? Kadıncağız mütevekkil: -Ne verirseniz? dedi. Adam da coştu: -Peki, bir Kur’ân kursu yaptırmaya verir misiniz? Yâ Rabbî!.. Bir tabak incir ile bir Kur’ân kursu… Adam bu güzel niyeti gerçekleştirmek için harekete geçti. O kadıncağızın arzusu gerçek oldu… Siz ne derseniz deyin, bunun adı samimiyetten başka bir şey değil. Samimiyetle, ihlâsla istersen; Mevlâ’m karşılığını hemen, fazlasıyla verir. Kadıncağız, istemiş, gönülden arzu etmiş. «Benim ne imkânım var ki?» diye düşünmemiş. «Bir tabak incirden ne olur…» dememiş, onu toplamış. «Bana güler dememiş, yola koyulmuş. Bunlar hep bereketin sırları…". Dostlar!!! B(s)izlerde; 10 liradan ne olur? Benim imkanım yok ki? Az katkı yaptım, bana gülerler mi? Gibi düşüncelerden uzak bir şekilde niyet ettiğiniz işi yapın. Zira emin olun 10 lira 100 liradan daha kıymetli olabilir. Selâm ve dua ile Bülent Ertekin
Ekleme Tarihi: 02 Nisan 2022 - Cumartesi

SAMİMİ BİR İHLAS...

SAMİMİ BİR İHLAS... Güzel duygular ile yola çıkarız. Niyetimiz halistir. Lâkin yola çıkanların da maddi durumları bellidir. Hepside kıt kanaat ve aldığı maaş veya emekli maaşı ile geçinen insanlardır. Niyet iyidir lâkin genede zihinlerde bir istihfam vardır. Girilen, niyet edilen işin maddi yükü ağırdır. Deriz "abi nasıl yapacağız biz bu işi, altından kalkabilecek miyiz? Oysa Yaradan, kalblerden geçen o ihlas yüklü niyetin(m)izi bilmiyor mu? Haşaa. Elbette bizi bize bırakma diye dua ettiğimiz Yaradanımız bizi ve kalblerimizden geçenleri en iyi bilendir. Var, yok niyet edilen lâkin maddi yükü oldukça ağır olan işe girilir. Rabbim öyle kapılar açar ki; siz bir tane niyet edersiniz 'O' 3 tane ihsan eder, siz 20 minik yüreği sevindirmek istersin 'O' 50 yüreği sevindirir. Amelinizde Rıza-i İlahi olunca iyilik ve ihsan kapıları sonuna kadar açılıyor. Aşağıda, Çekmeköy İlçe Müftüsü Vehbiler Akşit beyin anlattığı yaşanmış gerçek bir hayat hikayesi bana bir kez daha "samimi bir ihlas, şerde dahi olsa muvaffak olur." sözünü hatırlattı. Nasıl yaparız... Kime gideriz .. Etimiz ne, butumuz ne ki? Başaracak mıyız? gibi ümitsizliğe sevk eden sözleri hepimiz zaman zaman söyledik ve yaşadık. Lâkin neticede rahmeti, hazinesi sonsuz olan Rabbim öyle kapılar açtı ki... Biz, bizzat yaşadık ve gördük. Hamdolsun. Aşağıda okuyacağınız yaşanmış gerçek bir samimiyet ve ihlas abidesi olayı okuyun ve mümkünse yola çıkarken zihinlerinde yaparmıyız, edermiyiz diyenlere de okutun. Anadolu’da bir ilçede müftüydüm. Günlerden cumartesi. Kazanın pazarı da o gün kurulur. Daireler kapalı. Evde oturacağıma müftülüğe gideyim dedim. Daireye vardım, bir çay demledim, camdan dışarı bakıyorum. Bahsettiğim pazar, müftülüğün biraz ilerisinde kurulur. Kimi almaya, kimi satmaya, herkes pazara geliyor. Kalabalık. Müftülüğün karşısında bir bakkal var. Ben camdan ilçenin cumartesi günlerine mahsus bu hareketli vaziyetini seyrederken, lüks bir otomobil gelip, bakkalın önüne park etti. Bakkal bir hışımla çıktı; -Yok arkadaş dükkânın önüne park etme! dedi. Zaten ‘pazarın kurulduğu gün’ olduğu için, bakkala giden gelen yok. Bir de dükkanın önü kapanacak diye adamcağız iyice asabîleşti. Arabanın sahibi de haklı; -Yahu burada park yasağı mı var? Niye park etmiyormuşum? diye çıkıştı. Baktım gereksiz bir münakaşa çıkacak. Hemen indim, arabanın sahibine; -Arkadaş, bugün ilçenin pazarı var. Gelen-giden çok. Bakkal; ‘Belki satış yaparım’ diye dükkânın önü kapansın istemiyor. Burada arabana zarar gelmesin. Müftülüğün bahçesinde müsait park edecek yer var. Ben kapısını açayım, oraya koy. dedim. -Olur… dedi. Arabayı park ettikten sonra; -Yukarıda çay demledim, tek başıma içiyorum, istersen buyur birlikte içelim. dedim. -Olur, içelim. dedi. Teşekkür etti. Yukarı çıktık. Bir yandan çaylarımızı içiyor, bir yandan tanışıyor, konuşuyorduk. O sırada müftülüğün kapısı açıldı. İçeriye elleri titreyen yaşlı bir hanım girdi. Elinde tek sıra dizilmiş bir tabak incir. -Oğlum, müftülüğün kapısını açık gördüm de içeri girdim. Kusura bakmayın. Ben bu incirleri bizim bahçeden topladım. Pazara satmaya götürüyorum. Parasını da sana getireceğim bir kız Kur’ân kursu yaptırırsınız diye… Bir tabak incir… 1 kilo ya gelir, ya gelmez. Kur’ân kursu yaptırmak için onu getirip hayır olarak müftülüğe verecek… Duygulandırıcı bir samimiyet, niyet ve arzu… Ben dondum kaldım. Misafirim de duygulandı. Hanıma dedi ki: -Kaça satıyorsun? Kadıncağız mütevekkil: -Ne verirseniz? dedi. Adam da coştu: -Peki, bir Kur’ân kursu yaptırmaya verir misiniz? Yâ Rabbî!.. Bir tabak incir ile bir Kur’ân kursu… Adam bu güzel niyeti gerçekleştirmek için harekete geçti. O kadıncağızın arzusu gerçek oldu… Siz ne derseniz deyin, bunun adı samimiyetten başka bir şey değil. Samimiyetle, ihlâsla istersen; Mevlâ’m karşılığını hemen, fazlasıyla verir. Kadıncağız, istemiş, gönülden arzu etmiş. «Benim ne imkânım var ki?» diye düşünmemiş. «Bir tabak incirden ne olur…» dememiş, onu toplamış. «Bana güler dememiş, yola koyulmuş. Bunlar hep bereketin sırları…". Dostlar!!! B(s)izlerde; 10 liradan ne olur? Benim imkanım yok ki? Az katkı yaptım, bana gülerler mi? Gibi düşüncelerden uzak bir şekilde niyet ettiğiniz işi yapın. Zira emin olun 10 lira 100 liradan daha kıymetli olabilir. Selâm ve dua ile Bülent Ertekin
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.