Kürşat Şahin YILDIRIMER
Köşe Yazarı
Kürşat Şahin YILDIRIMER
 

ZEKÂ NEDİR NASIL GELİŞİR

ZEKÂ NEDİR NASIL GELİŞİR Zekâ “zihnin öğrenme, öğrenilenden yararlanabilme, yeni durumlara uyabilme ve yeni çözüm yolları bulabilme yeteneği “ olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre, zeki insan öğrendiğini değerlendiren, yeni durumlara yeni çözümler getirebilen kişidir. Bebeğin beyin hücreleri, daha döllenmeyi izleyen üçüncü haftadan itibaren gelişmeye başlamaktadır. Beynin fiziksel yapısının gelişiminin büyük bölümü bu dönemde başlamaktadır. Nöronların birçoğu beynin belli bölgelerine göç ederek gelecekte çocuğun reflekslerini, iradi beden hareketlerini, dil ve düşünmeyi, algılamayı yönetecek alt sistemleri oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalar, bebeklerin üç aydan itibaren öğrenmeye ve öğrendiklerini hafızada tutmaya başladıklarını gösteriyor. Önceki yıllarda zekâ ile ilgili daha çok bilişsel (cognitive ) boyut işlenirken, artık duygusal (emotional) ve duyuşsal (sensitive) boyuta da dikkat çekilmektedir. Kalıtımla gelen zekâ düzeyi, duygusal algılar tarafından etkilenmektedir. Son yıllarda yoğun olarak gündemde olan duyguları düzenlemek, duygusal dürtülere hâkim olabilme, karşımızdakinin ne hissettiğini anlayabilme, ilişkileri sağlıklı yürütebilme ile tanımlanan duygusal zekâdaki eksiklikler, depresyon, yeme bozuklukları, uyuşturucu bağımlılığına kadar uzanan riskleri arttırmaktadır. Çocukların genel olarak davranış özelliklerini anlamak ve onların ruh dünyalarına inmek, onların gelişimini yönlendirmek açısından çok önemlidir. Ebeveynlerin çocuklarına doğru eğitimi verebilmeleri, gelişim dönemlerinin özelliklerini bilmeleriyle başlar. Çocukta normal zekâ düzeyi olsa bile, gelişim dönemlerinde yetersiz uyarana maruz kalması, gerekli eğitim ve öğretimin yetersiz verilmesi, zengin uyaran içeren ortamların sunulmayışı, ebeveynlerin ilgisinin az olması, davranış hataları nedeniyle varolan kapasitenin kullanılamayışını mümkün kılabilmektedir. Çocukta zekâ düzeyi ile ilgili problem olmamakla birlikte yaşına uygun zekâ kapasitesini ortaya koymamasının bir sebebi de psikiyatrik rahatsızlıklardır. Bunlar çocukluk çağı depresyonları, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, özel öğrenme güçlükleri, uyum güçlükleri vb.. olabilmektedir. Zekâ testleri ile çocuğun zekâ düzeyi hesaplanmaktadır. Zekâ testleri çocukların yapabilecekleri işlere, becerilerine, yaşlarına uygun sayı, söz ve biçim ilişkisine dayanılarak hazırlanır. Alternatif zekâ kavramlarına gözatarsak Nöropsikolog Howard GARDNER’in çoklu zeka kuramına göre 7 ayrı zeka saptanmıştır. 1. Dilsel zekâ (yazarlar, politikacılar) 2. Mantıksal-matematiksel zekâ (bilimadamları felsefeciler, araştırmacılar) 3. Görsel-mekansal zeka (mimar, denizciler) 4. Bedensel-kinestetik zekâ (sporcular, sanatçılar, dansçılar) 5. Müzikal zekâ (müzisyenler) 6. Kişilerarası zekâ (öğretmen, satıcı, politikacı) 7. Benlik zekâsı (felsefeciler, bilim adamları) Bu kavrama göre zekâ sadece bilişsel değil, aynı zamanda güdüsel ve duygusal faktörlerden kaynaklanır. Örneğin, bir öğrencinin matematik dersinden başarısız olması, bazı durumlarda öğretmeni sevmemesi veya utangaçlık duygularından kaynaklanabilir. ANNE BABALARA DÜŞEN GÖREVLER Feuerstein, yetersiz öğrenmenin en önemli sorununun pasiflik olduğunu vurgular. Zeka, olguları elde etmek değil olguların nasıl elde edileceğini öğrenmekle gelişir. Feuerstein’in zekânın zenginleştirilmesiyle ilgili önerilerinden yola çıkarak, anne babaların şu soruları kendilerine sormaları ve yanıtların “evet” olması durumunda gerçekten çocuklarının gelişimi için çaba gösterdikleri söylenebilir. 1. Çocuğunuzun etkinliklerde aktif olmasını sağlıyor musunuz? 2. Öğrenmesi gerekenleri birçok kez tekrar ediyor musunuz? 3. Aktif araştırma ve keşif için çocuğunuzu cesaretlendiriyor musunuz? 4. Evinizi çocuğunuz için tehlikesiz hale getirdiniz mi? 5. Çeşitli oyuncak ve objeleri çocuğunuza sunuyor musunuz? 6. Onunla sürekli konuşuyor, iletişim kuruyor musunuz? 7. Çocuğunuzun neden-sonuç arasındaki bağlantı kurabilmesi için ona yardımcı oluyor musunuz? 8. Çocuğunuz sesler çıkarttığında veya daha üst yaş grubunda sizinle konuştuğunda sevecen sözcüklerle yaklaşıyor musunuz? 9. Bağırmama, fiziksel cezalar uygulamamaya özen gösteriyor musunuz? 10. Çocuğunuzla ilgilendiğinizi ona gösteriyor musunuz? DUYGUSAL ZEKÂ TERİMİ İLK NE ZAMAN ORTAYA ATILMIŞ? İlk defa 1990 yılında Psikolog Peter Salovey ve Psikolog John Mayer tarafından kullanılmış, daha sonra Psikolog Daniel Goleman geliştirmiştir. DUYGUSAL ZEKA NEDİR? Goleman, “Duygusal Zeka” adlı kitabında, duygusal zekanın tanımını şöyle yapmış :” Duygusal zeka, kişinin kendi duygularını anlaması, başkalarının duygularına empati beslemesi ve duygularını yaşamı zenginleştirecek biçimde düzenleyebilme yetisidir.” Goleman, duygusal zekâ becerilerinin, bilişsel zekâ denilen IQ’ dan daha önemli olduğunu vurguluyor. Saloyev, Gardner’in kişisel zekâ yetenekleri kavramını da kendi temel duygusal zekâ tanımının içine katarak, duygusal zekâyı oluşturan yetenekleri 5 ana başlıkta toplamış: a) ÖZBİLİNÇ: Kendini tanıma, duygusal zekânın temelidir. Duygularını tanıyan kişiler, yaşamlarını daha iyi idare ederler, kişisel kararlar gerektiren konularda düşüncelerinden çok daha emindirler (iş-evlilik gibi ). b) DUYGULARI İDARE EDEBİLMEK: Bu yetenek, öz bilinç temeli üstünde gelişmektedir. Bu yeteneği zayıf kişiler sürekli huzursuzluk içindeyken, kuvvetli olan kişiler olumsuz yaşantılar sonucu kendilerini daha kolay toparlarlar. c) KENDİNİ HAREKETE GEÇİRMEK: Duyguları bir amaç doğrultusunda toplayabilmek, dikkat edebilmek, kendini harekete geçirmek, kendine hakim olabilmek ve yaratıcılık için gerekli yetenektir. Bu beceriye sahip olan kişiler, yaptıkları işlerde üretken ve etkilidirler. d) BAŞKALARININ DUYGULARINI ANLAMAK (EMPATİ ) : İnsanlarla ilişkide temel beceridir. Bu yeteneğe sahip kişiler, öğretmenlik, idarecilik gibi mesleklerde başarılı olurlar. e) İLİŞKİLERİ YÜRÜTEBİLMEK: Bu becerisi gelişmiş kişiler, sosyal yaşamlarında oldukça başarılıdırlar. EQ ve IQ ARASINDA NASIL BİR İLİŞKİ VARDIR? EQ ve IQ birbirlerine karşıt olmayan yetilerdir. Aynı zamanda birbirini tamamlayan özelliklerdir. Duygusal zekâyı ölçen ölçekler geliştirilse de henüz IQ’yu ölçen testler niteliğinde değildir. IQ doğuştan gelen, kişini yeni durumlara uyabilme yeteneği ise, EQ, gelişebilen, daha az kalıtım yüklü bir yetenektir. Ebeveyn ve öğretmenlere burada önemli görevler düşmektedir. Çocuğun varolan IQ ‘su yanında, yüksek EQ’ lu çocuklar yetiştirmek hedef olmalı. YÜKSEK EQ ‘LU ÇOCUKLAR YETİŞTİRMEK İÇİN EBEVEYN VE ÖĞRETMENLERE DÜŞEN GÖREVLER NELERDİR? Öncelikle doğru iletişim. Ebeveynlerin çocuklarıyla empatiye dayalı doğru iletişimi kurabilmeleri ve çocuklarına empati kurmayı öğretmeleri gerekiyor. Böylelikle çocuk, arkadaşları ile de iyi ilişkiler kuracak, okulda, evde, çevresinde sevilecek, ilişkilerinde başarılı olacaktır. Çocuklarına sorumluluk vererek sorumluluk almayı öğretmeleri gereklidir. Çocuklarını gerekli durumlarda kendi karar vermesi için yüreklendirmeleri, olaylara iyimser bakmayı öğretmeleri, toplumsal hizmetlere katılmalarını sağlamaları, diğer insanlara yardım etmeyi, işbirliğinin ve dürüstlüğün önemini vurgulamaları, herhangi bir sorunla karşılaştıkları zaman sorunla nasıl baş edeceklerini öğretmeleri, konuşma yeteneğinin gelişmesi için çocuklarıyla bol bol sohbet etmeleri, davranışlarıyla örnek olmaları gerekiyor. Unutmamalı ki çocuk, anne-babayı taklit ederek büyür. Sevgiyle Kalın Kürşat Şahin Yıldırımer
Ekleme Tarihi: 12 Nisan 2022 - Salı

ZEKÂ NEDİR NASIL GELİŞİR

ZEKÂ NEDİR NASIL GELİŞİR Zekâ “zihnin öğrenme, öğrenilenden yararlanabilme, yeni durumlara uyabilme ve yeni çözüm yolları bulabilme yeteneği “ olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre, zeki insan öğrendiğini değerlendiren, yeni durumlara yeni çözümler getirebilen kişidir. Bebeğin beyin hücreleri, daha döllenmeyi izleyen üçüncü haftadan itibaren gelişmeye başlamaktadır. Beynin fiziksel yapısının gelişiminin büyük bölümü bu dönemde başlamaktadır. Nöronların birçoğu beynin belli bölgelerine göç ederek gelecekte çocuğun reflekslerini, iradi beden hareketlerini, dil ve düşünmeyi, algılamayı yönetecek alt sistemleri oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalar, bebeklerin üç aydan itibaren öğrenmeye ve öğrendiklerini hafızada tutmaya başladıklarını gösteriyor. Önceki yıllarda zekâ ile ilgili daha çok bilişsel (cognitive ) boyut işlenirken, artık duygusal (emotional) ve duyuşsal (sensitive) boyuta da dikkat çekilmektedir. Kalıtımla gelen zekâ düzeyi, duygusal algılar tarafından etkilenmektedir. Son yıllarda yoğun olarak gündemde olan duyguları düzenlemek, duygusal dürtülere hâkim olabilme, karşımızdakinin ne hissettiğini anlayabilme, ilişkileri sağlıklı yürütebilme ile tanımlanan duygusal zekâdaki eksiklikler, depresyon, yeme bozuklukları, uyuşturucu bağımlılığına kadar uzanan riskleri arttırmaktadır. Çocukların genel olarak davranış özelliklerini anlamak ve onların ruh dünyalarına inmek, onların gelişimini yönlendirmek açısından çok önemlidir. Ebeveynlerin çocuklarına doğru eğitimi verebilmeleri, gelişim dönemlerinin özelliklerini bilmeleriyle başlar. Çocukta normal zekâ düzeyi olsa bile, gelişim dönemlerinde yetersiz uyarana maruz kalması, gerekli eğitim ve öğretimin yetersiz verilmesi, zengin uyaran içeren ortamların sunulmayışı, ebeveynlerin ilgisinin az olması, davranış hataları nedeniyle varolan kapasitenin kullanılamayışını mümkün kılabilmektedir. Çocukta zekâ düzeyi ile ilgili problem olmamakla birlikte yaşına uygun zekâ kapasitesini ortaya koymamasının bir sebebi de psikiyatrik rahatsızlıklardır. Bunlar çocukluk çağı depresyonları, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, özel öğrenme güçlükleri, uyum güçlükleri vb.. olabilmektedir. Zekâ testleri ile çocuğun zekâ düzeyi hesaplanmaktadır. Zekâ testleri çocukların yapabilecekleri işlere, becerilerine, yaşlarına uygun sayı, söz ve biçim ilişkisine dayanılarak hazırlanır. Alternatif zekâ kavramlarına gözatarsak Nöropsikolog Howard GARDNER’in çoklu zeka kuramına göre 7 ayrı zeka saptanmıştır. 1. Dilsel zekâ (yazarlar, politikacılar) 2. Mantıksal-matematiksel zekâ (bilimadamları felsefeciler, araştırmacılar) 3. Görsel-mekansal zeka (mimar, denizciler) 4. Bedensel-kinestetik zekâ (sporcular, sanatçılar, dansçılar) 5. Müzikal zekâ (müzisyenler) 6. Kişilerarası zekâ (öğretmen, satıcı, politikacı) 7. Benlik zekâsı (felsefeciler, bilim adamları) Bu kavrama göre zekâ sadece bilişsel değil, aynı zamanda güdüsel ve duygusal faktörlerden kaynaklanır. Örneğin, bir öğrencinin matematik dersinden başarısız olması, bazı durumlarda öğretmeni sevmemesi veya utangaçlık duygularından kaynaklanabilir. ANNE BABALARA DÜŞEN GÖREVLER Feuerstein, yetersiz öğrenmenin en önemli sorununun pasiflik olduğunu vurgular. Zeka, olguları elde etmek değil olguların nasıl elde edileceğini öğrenmekle gelişir. Feuerstein’in zekânın zenginleştirilmesiyle ilgili önerilerinden yola çıkarak, anne babaların şu soruları kendilerine sormaları ve yanıtların “evet” olması durumunda gerçekten çocuklarının gelişimi için çaba gösterdikleri söylenebilir. 1. Çocuğunuzun etkinliklerde aktif olmasını sağlıyor musunuz? 2. Öğrenmesi gerekenleri birçok kez tekrar ediyor musunuz? 3. Aktif araştırma ve keşif için çocuğunuzu cesaretlendiriyor musunuz? 4. Evinizi çocuğunuz için tehlikesiz hale getirdiniz mi? 5. Çeşitli oyuncak ve objeleri çocuğunuza sunuyor musunuz? 6. Onunla sürekli konuşuyor, iletişim kuruyor musunuz? 7. Çocuğunuzun neden-sonuç arasındaki bağlantı kurabilmesi için ona yardımcı oluyor musunuz? 8. Çocuğunuz sesler çıkarttığında veya daha üst yaş grubunda sizinle konuştuğunda sevecen sözcüklerle yaklaşıyor musunuz? 9. Bağırmama, fiziksel cezalar uygulamamaya özen gösteriyor musunuz? 10. Çocuğunuzla ilgilendiğinizi ona gösteriyor musunuz? DUYGUSAL ZEKÂ TERİMİ İLK NE ZAMAN ORTAYA ATILMIŞ? İlk defa 1990 yılında Psikolog Peter Salovey ve Psikolog John Mayer tarafından kullanılmış, daha sonra Psikolog Daniel Goleman geliştirmiştir. DUYGUSAL ZEKA NEDİR? Goleman, “Duygusal Zeka” adlı kitabında, duygusal zekanın tanımını şöyle yapmış :” Duygusal zeka, kişinin kendi duygularını anlaması, başkalarının duygularına empati beslemesi ve duygularını yaşamı zenginleştirecek biçimde düzenleyebilme yetisidir.” Goleman, duygusal zekâ becerilerinin, bilişsel zekâ denilen IQ’ dan daha önemli olduğunu vurguluyor. Saloyev, Gardner’in kişisel zekâ yetenekleri kavramını da kendi temel duygusal zekâ tanımının içine katarak, duygusal zekâyı oluşturan yetenekleri 5 ana başlıkta toplamış: a) ÖZBİLİNÇ: Kendini tanıma, duygusal zekânın temelidir. Duygularını tanıyan kişiler, yaşamlarını daha iyi idare ederler, kişisel kararlar gerektiren konularda düşüncelerinden çok daha emindirler (iş-evlilik gibi ). b) DUYGULARI İDARE EDEBİLMEK: Bu yetenek, öz bilinç temeli üstünde gelişmektedir. Bu yeteneği zayıf kişiler sürekli huzursuzluk içindeyken, kuvvetli olan kişiler olumsuz yaşantılar sonucu kendilerini daha kolay toparlarlar. c) KENDİNİ HAREKETE GEÇİRMEK: Duyguları bir amaç doğrultusunda toplayabilmek, dikkat edebilmek, kendini harekete geçirmek, kendine hakim olabilmek ve yaratıcılık için gerekli yetenektir. Bu beceriye sahip olan kişiler, yaptıkları işlerde üretken ve etkilidirler. d) BAŞKALARININ DUYGULARINI ANLAMAK (EMPATİ ) : İnsanlarla ilişkide temel beceridir. Bu yeteneğe sahip kişiler, öğretmenlik, idarecilik gibi mesleklerde başarılı olurlar. e) İLİŞKİLERİ YÜRÜTEBİLMEK: Bu becerisi gelişmiş kişiler, sosyal yaşamlarında oldukça başarılıdırlar. EQ ve IQ ARASINDA NASIL BİR İLİŞKİ VARDIR? EQ ve IQ birbirlerine karşıt olmayan yetilerdir. Aynı zamanda birbirini tamamlayan özelliklerdir. Duygusal zekâyı ölçen ölçekler geliştirilse de henüz IQ’yu ölçen testler niteliğinde değildir. IQ doğuştan gelen, kişini yeni durumlara uyabilme yeteneği ise, EQ, gelişebilen, daha az kalıtım yüklü bir yetenektir. Ebeveyn ve öğretmenlere burada önemli görevler düşmektedir. Çocuğun varolan IQ ‘su yanında, yüksek EQ’ lu çocuklar yetiştirmek hedef olmalı. YÜKSEK EQ ‘LU ÇOCUKLAR YETİŞTİRMEK İÇİN EBEVEYN VE ÖĞRETMENLERE DÜŞEN GÖREVLER NELERDİR? Öncelikle doğru iletişim. Ebeveynlerin çocuklarıyla empatiye dayalı doğru iletişimi kurabilmeleri ve çocuklarına empati kurmayı öğretmeleri gerekiyor. Böylelikle çocuk, arkadaşları ile de iyi ilişkiler kuracak, okulda, evde, çevresinde sevilecek, ilişkilerinde başarılı olacaktır. Çocuklarına sorumluluk vererek sorumluluk almayı öğretmeleri gereklidir. Çocuklarını gerekli durumlarda kendi karar vermesi için yüreklendirmeleri, olaylara iyimser bakmayı öğretmeleri, toplumsal hizmetlere katılmalarını sağlamaları, diğer insanlara yardım etmeyi, işbirliğinin ve dürüstlüğün önemini vurgulamaları, herhangi bir sorunla karşılaştıkları zaman sorunla nasıl baş edeceklerini öğretmeleri, konuşma yeteneğinin gelişmesi için çocuklarıyla bol bol sohbet etmeleri, davranışlarıyla örnek olmaları gerekiyor. Unutmamalı ki çocuk, anne-babayı taklit ederek büyür. Sevgiyle Kalın Kürşat Şahin Yıldırımer
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.