Mehmet Nuri BİNGÖL
Köşe Yazarı
Mehmet Nuri BİNGÖL
 

“Hikmet-i Kudsiye” ile Felsefe Hikmeti Münazarası

<p><span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">&ldquo;Bu k&acirc;inatı kim ve ni&ccedil;in yaratmıştır ve bu &acirc;lem ve i&ccedil;indeki eşya ne gibi manalar ifade ediyor?&rdquo; sorularının en m&uuml;kemmel cevabı Kur&rsquo;an-ı Kerim&rsquo;dedir. Bu hikmet kutsiyet kazanmış bir mutlak hakikattır.</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Zira Kur&rsquo;an, k&acirc;inattan Allah namına ve kainatta tecelli eden esması hesabına bahsetmektedir. Felsefenin bakış a&ccedil;ısı ise tamamen d&uuml;nyevidir ve menfaat esasına dayanır. Yani ehl-i felsefe&nbsp; i&ccedil;in g&uuml;neşin nasıl harika bir İl&acirc;h&icirc; sanat olduğu değil, insanlara ne gibi faydalar sağladığı &ouml;nemlidir. [&ldquo;Kime hikmet verilmişse, işte ona pek &ccedil;ok hayır verilmiştir.&rdquo; (Bakara, 2/269)] Ayet-i Kerimesi meseleyi aydınlatmakta değil midir?</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">İnsanın gerek ferd&icirc; hayatını, gerek aile ve toplum hayatını d&uuml;zene koyan b&uuml;t&uuml;n esaslar, Allah kelamında kemaliyle yer almıştır. Kur&rsquo;an&rsquo;ın b&uuml;t&uuml;n h&uuml;k&uuml;mleri hak ve hakikattir, hepsi hikmetli ve faydalıdır. Bunlara uyan kişi, hikmetin bir diğer tarifi olan &ldquo;ahlak-ı İl&acirc;h&icirc;ye ile tahall&ucirc;k,&rdquo; şerefine erer; Kur&rsquo;an ahlakıyla ahl&acirc;klanır.</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Cennet kıymetindeki bu b&uuml;y&uuml;k nimetin kıymetini bilmekle, şahsi ve toplum hayatımızı onun hikmetli kanunlarıyla tanzim etmemizin gereği de g&uuml;ny&uuml;z&uuml;ne &ccedil;ıkmış&nbsp; oluyor. Hak ve batılın &ldquo;muarazası&rdquo; bir bakıma hakkı bulup onu kalben tasdik etmek demektir. 12. S&ouml;z&rsquo;&uuml;n 1. ve 2. Esasında bu muaraza mukni şekilde a&ccedil;ıklanır.</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">&ldquo;Bir zaman hem dindar, hem gayet san&rsquo;atk&acirc;r bir h&acirc;kim-i namdar istedi ki, Kur&rsquo;&acirc;n-ı Hak&icirc;mi, ma&acirc;n&icirc;sindeki kudsiyetine ve kelim&acirc;tındaki i&rsquo;c&acirc;za şayeste bir yazı ile yazsın, o mucizn&uuml;m&acirc; kamete harika bir libas giydirilsin.&rdquo;</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Madde-mana işbirliğinin ve uyumunun en g&uuml;zel misali, ruhlarla bedenler&nbsp; arasındaki harika m&uuml;nasebette kendini g&ouml;sterir. Koyunun ruhu uysal olduğu gibi, y&uuml;n&uuml; de yumuşak, ayakları pen&ccedil;esiz, eti narindir. Aslanın ruhu ile pen&ccedil;esi arasında da buna benzer, ama ters y&ouml;nde ayrı bir uygunluk vardır. Bir c&uuml;mlenin de kelimeleri beden, manası ise ruh h&uuml;km&uuml;ndedir. Bir eserin yapılış gayesi onun ruhu veya manası h&uuml;km&uuml;ndedir. O eser bu gayeye g&ouml;re şekillenir. Her par&ccedil;ası o gayenin tahakkukuna yardım edecek şekilde, b&uuml;y&uuml;kl&uuml;kte, &ouml;zellikte yapılır ve en uygun yere yerleştirilir.</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">&ldquo;İşte o nakkaş zat, Kur&rsquo;&acirc;n&rsquo;ı pek acip bir tarzda yazdı. B&uuml;t&uuml;n kıymettar cevherleri yazısında istimal etti. Hakaikının tenevv&uuml;&uuml;ne işaret i&ccedil;in, bazı m&uuml;cessem hurufatını elmas ve z&uuml;mr&uuml;tle ve bir kısmını l&uuml;&rsquo;l&uuml;&rsquo; ve akikle ve bir taifesini pırlanta ve mercanla ve bir nev&rsquo;ini altın ve g&uuml;m&uuml;şle yazdı. Hem &ouml;yle bir tarzda s&uuml;slendirip m&uuml;nakkaş etti ki, okumayı bilen ve bilmeyen herkes tem&acirc;ş&acirc;sından hayran olup istihsan ederdi. Bahusus ehl-i hakikatin nazarına, o sur&icirc; g&uuml;zellik, m&acirc;n&acirc;sındaki gayet parlak g&uuml;zelliğin ve gayet şirin tezyinatın iş&acirc;r&acirc;tı olduğundan, pek kıymettar bir antika olmuştur. Sonra o h&acirc;kim, şu musann&acirc; ve murass&acirc; Kur&rsquo;&acirc;n&rsquo;ı, bir ecneb&icirc; feylesofa ve bir M&uuml;sl&uuml;man &acirc;lime g&ouml;sterdi. Hem tecr&uuml;be, hem m&uuml;k&acirc;fat i&ccedil;in emretti ki, &lsquo;Her biriniz, bunun hikmetine dair bir eser yazınız.&rsquo;&rdquo;</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Burada verilen temel mesaj, eşyanın ve hadisatın yaratılmasında ne gibi İl&acirc;h&icirc; gayeler olduğunun araştırılmasıdır. B&uuml;t&uuml;n fen ilimleri k&acirc;inattaki varlıkların ve hadiselerin oluş gayesini ve faydalarını araştırırlar. Bunu yaparken k&acirc;inat kitabını yazan &ldquo;kudret ve hikmet sahibi bir zat&rdquo; olması gerektiğini hi&ccedil; d&uuml;ş&uuml;nm&uuml;yorlarsa, bu hikmet abesiyete kalbolur, yani yapılan iş ger&ccedil;ek manada hikmet değildir. &Uuml;stad&rsquo;ın verdiği misalde bunu a&ccedil;ık&ccedil;a g&ouml;rmek m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r. Bu hakikati bilerek yapılan araştırmalar ise hakiki hikmettir. Nitekim &Uuml;stad Hazretleri Kur&rsquo;an i&ccedil;in &ldquo;&hellip;nuran&icirc; hikmeti neşreden odur.&rdquo; buyurmakla, diğer hikmetin zulman&icirc; olduğunu ders vermiş oluyor.</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">&ldquo;Evvel&acirc; o feylesof, sonra o &acirc;lim, ona dair birer kitap telif ettiler. Fakat feylesofun kitabı, yalnız harflerin nakışlarından ve m&uuml;nasebetlerinden ve vaziyetlerinden ve cevherlerinin h&acirc;siyetlerinden ve tarifatından bahseder, m&acirc;n&acirc;sına hi&ccedil; ilişmez. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; o ecneb&icirc; adam, Arab&icirc; hattı okumayı hi&ccedil; bilmez. Hatt&acirc; o m&uuml;zeyyen Kur&rsquo;&acirc;n&rsquo;ı, bilmiyor ki bir kitaptır ve m&acirc;n&acirc;yı ifade eden yazıdır. Belki ona m&uuml;nakkaş bir antika nazarıyla bakıyor. L&acirc;kin, &ccedil;endan Arab&icirc; bilmiyor, fakat &ccedil;ok iyi bir m&uuml;hendistir, g&uuml;zel bir tasvircidir, mahir bir kimyagerdir, sarraf bir cevhercidir. İşte o adam bu san&rsquo;atlara g&ouml;re eserini yazdı.&rdquo;</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">&ldquo;Amma M&uuml;sl&uuml;man &acirc;lim ise, ona baktığı vakit anladı ki, o, Kit&acirc;b-ı M&uuml;b&icirc;ndir, Kur&rsquo;&acirc;n-ı Hak&icirc;mdir. İşte bu hakperest zat, ne tezyinat-ı zahirisine ehemmiyet verdi ve ne de hurufun nukuşuyla iştigal etti.&rdquo;</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">&ldquo;Ehemmiyet vermeme&rdquo; ifadesini, &ldquo;&ouml;ncelikle manaya ehemmiyet vermek, sureti ikinci planda d&uuml;ş&uuml;nmek&rdquo; şeklinde anlamamız gerekir. B&uuml;t&uuml;n varlık &acirc;lemi Allah&rsquo;ın esma ve sıfat tecellileriyle ortaya &ccedil;ıkmışlardır. Eşyanın zahirinde başka, batınlarında başka isimler tecelli eder. Hepsi g&uuml;zeldir, hepsi tefekk&uuml;rl&uuml;kt&uuml;r.</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">&ldquo;Belki &ouml;yle bir şeyle meşgul oldu ki, milyon mertebe &ouml;teki adamın iştigal ettiği meselelerinden daha &acirc;li, daha gal&icirc;, daha l&acirc;tif, daha şerif, daha n&acirc;fi, daha cami&rsquo;&hellip; &Ccedil;&uuml;nk&uuml;, nukuşun perdesi altında olan hakaik-ı kudsiyesinden ve env&acirc;r-ı esrarından bahsederek gayet g&uuml;zel bir tefsir-i şerif yazdı.&rdquo;</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">&ldquo;Sonra, ikisi eserlerini g&ouml;t&uuml;r&uuml;p o h&acirc;kim-i z&icirc;ş&acirc;na takdim ettiler. O h&acirc;kim, evvel&acirc; feylesofun eserini aldı. Baktı, g&ouml;rd&uuml; ki, o hodpesend ve tabiatperest adam, &ccedil;ok &ccedil;alışmış, fakat hi&ccedil; hakik&icirc; hikmetini yazmamış, hi&ccedil;bir m&acirc;n&acirc;sını anlamamış. Belki karıştırmış. Ona karşı h&uuml;rmetsizlik, belki edepsizlik etmiş. &Ccedil;&uuml;nk&uuml;, o menba-ı hakaik olan Kur&rsquo;&acirc;n&rsquo;ı, m&acirc;n&acirc;sız nukuş zannederek m&acirc;n&acirc; cihetinde kıymetsizlikle tahkir etmiş olduğundan, o h&acirc;kim-i hak&icirc;m dahi onun eserini başına vurdu, huzurundan &ccedil;ıkardı.&rdquo;</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Onun kitabının reddedilmesi, manayı dikkate almadığı, sadece nakışlarla vakit ge&ccedil;irdiği i&ccedil;indir.&nbsp; O zat, Kur&rsquo;anı okuyamamış, ondaki iman ve marifet derslerinden istifade edememiş, onun h&uuml;k&uuml;mlerini bilememiştir. &Uuml;stad&rsquo;ın getirdiği temsilden faydalanarak bu konuda ş&ouml;yle bir misal verebiliriz: Padişah bir kimseye bir mektup g&ouml;nderse, kendisine bazı tekliflerde bulunsa ve bunları yaptığı takdirde belli bir makama tayin edileceğini bildirse. Mektubu alan zat, padişaha ş&ouml;yle bir cevap verse:</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">&ldquo;Mektubunuzu aldım. Mektup beyaz ve kenarları nakışlı bir zarfa konulmuş olarak elime ge&ccedil;ti. Mektubu yazdırdığınız memurunuzun cidden harika bir hattı var. Bu hat, d&uuml;nya &ccedil;apında bir değere sahiptir. Kullandığı m&uuml;rekkep de &ccedil;ok kaliteli&hellip;&rdquo;</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Buna benzer bir&ccedil;ok bilgiye yer verse de padişahın isteğini hi&ccedil; dikkate almasa ve tayin olacağı makama liyakat kesbetmek i&ccedil;in bir gayret g&ouml;stermese; kendisine vaad&nbsp; edilen o makama gelemeyeceği gibi, bu bilgisizliğine ve nezaketsizliğine karşı da ayrıca ceza g&ouml;rmesi beklenir.</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">&ldquo;Sonra &ouml;teki hakperest, m&uuml;dakkik &acirc;limin eserine baktı. G&ouml;rd&uuml; ki, gayet g&uuml;zel ve n&acirc;fi bir tefsir ve gayet hak&icirc;m&acirc;ne, m&uuml;rşid&acirc;ne bir teliftir. &lsquo;Aferin, b&acirc;rek&acirc;llah!..&rsquo; dedi. &lsquo;İşte hikmet budur ve &acirc;lim ve hak&icirc;m, bunun sahibine derler. &Ouml;teki adam ise haddinden tecav&uuml;z etmiş bir san&rsquo;atk&acirc;rdır.&rsquo; Sonra, onun eserine bir m&uuml;k&acirc;fat olarak, herbir harfine mukabil, t&uuml;kenmez hazinesinden on altın verilsin irade etti.Eğer temsili fehmettinse, bak, hakikatin y&uuml;z&uuml;n&uuml; de g&ouml;r:&rdquo;</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Meselin hakikatını hep beraber d&uuml;ş&uuml;nmeye veya okumaya var mıyız?</span></p>
Ekleme Tarihi: 09 Şubat 2020 - Pazar

“Hikmet-i Kudsiye” ile Felsefe Hikmeti Münazarası

<p><span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">&ldquo;Bu k&acirc;inatı kim ve ni&ccedil;in yaratmıştır ve bu &acirc;lem ve i&ccedil;indeki eşya ne gibi manalar ifade ediyor?&rdquo; sorularının en m&uuml;kemmel cevabı Kur&rsquo;an-ı Kerim&rsquo;dedir. Bu hikmet kutsiyet kazanmış bir mutlak hakikattır.</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Zira Kur&rsquo;an, k&acirc;inattan Allah namına ve kainatta tecelli eden esması hesabına bahsetmektedir. Felsefenin bakış a&ccedil;ısı ise tamamen d&uuml;nyevidir ve menfaat esasına dayanır. Yani ehl-i felsefe&nbsp; i&ccedil;in g&uuml;neşin nasıl harika bir İl&acirc;h&icirc; sanat olduğu değil, insanlara ne gibi faydalar sağladığı &ouml;nemlidir. [&ldquo;Kime hikmet verilmişse, işte ona pek &ccedil;ok hayır verilmiştir.&rdquo; (Bakara, 2/269)] Ayet-i Kerimesi meseleyi aydınlatmakta değil midir?</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">İnsanın gerek ferd&icirc; hayatını, gerek aile ve toplum hayatını d&uuml;zene koyan b&uuml;t&uuml;n esaslar, Allah kelamında kemaliyle yer almıştır. Kur&rsquo;an&rsquo;ın b&uuml;t&uuml;n h&uuml;k&uuml;mleri hak ve hakikattir, hepsi hikmetli ve faydalıdır. Bunlara uyan kişi, hikmetin bir diğer tarifi olan &ldquo;ahlak-ı İl&acirc;h&icirc;ye ile tahall&ucirc;k,&rdquo; şerefine erer; Kur&rsquo;an ahlakıyla ahl&acirc;klanır.</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Cennet kıymetindeki bu b&uuml;y&uuml;k nimetin kıymetini bilmekle, şahsi ve toplum hayatımızı onun hikmetli kanunlarıyla tanzim etmemizin gereği de g&uuml;ny&uuml;z&uuml;ne &ccedil;ıkmış&nbsp; oluyor. Hak ve batılın &ldquo;muarazası&rdquo; bir bakıma hakkı bulup onu kalben tasdik etmek demektir. 12. S&ouml;z&rsquo;&uuml;n 1. ve 2. Esasında bu muaraza mukni şekilde a&ccedil;ıklanır.</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">&ldquo;Bir zaman hem dindar, hem gayet san&rsquo;atk&acirc;r bir h&acirc;kim-i namdar istedi ki, Kur&rsquo;&acirc;n-ı Hak&icirc;mi, ma&acirc;n&icirc;sindeki kudsiyetine ve kelim&acirc;tındaki i&rsquo;c&acirc;za şayeste bir yazı ile yazsın, o mucizn&uuml;m&acirc; kamete harika bir libas giydirilsin.&rdquo;</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Madde-mana işbirliğinin ve uyumunun en g&uuml;zel misali, ruhlarla bedenler&nbsp; arasındaki harika m&uuml;nasebette kendini g&ouml;sterir. Koyunun ruhu uysal olduğu gibi, y&uuml;n&uuml; de yumuşak, ayakları pen&ccedil;esiz, eti narindir. Aslanın ruhu ile pen&ccedil;esi arasında da buna benzer, ama ters y&ouml;nde ayrı bir uygunluk vardır. Bir c&uuml;mlenin de kelimeleri beden, manası ise ruh h&uuml;km&uuml;ndedir. Bir eserin yapılış gayesi onun ruhu veya manası h&uuml;km&uuml;ndedir. O eser bu gayeye g&ouml;re şekillenir. Her par&ccedil;ası o gayenin tahakkukuna yardım edecek şekilde, b&uuml;y&uuml;kl&uuml;kte, &ouml;zellikte yapılır ve en uygun yere yerleştirilir.</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">&ldquo;İşte o nakkaş zat, Kur&rsquo;&acirc;n&rsquo;ı pek acip bir tarzda yazdı. B&uuml;t&uuml;n kıymettar cevherleri yazısında istimal etti. Hakaikının tenevv&uuml;&uuml;ne işaret i&ccedil;in, bazı m&uuml;cessem hurufatını elmas ve z&uuml;mr&uuml;tle ve bir kısmını l&uuml;&rsquo;l&uuml;&rsquo; ve akikle ve bir taifesini pırlanta ve mercanla ve bir nev&rsquo;ini altın ve g&uuml;m&uuml;şle yazdı. Hem &ouml;yle bir tarzda s&uuml;slendirip m&uuml;nakkaş etti ki, okumayı bilen ve bilmeyen herkes tem&acirc;ş&acirc;sından hayran olup istihsan ederdi. Bahusus ehl-i hakikatin nazarına, o sur&icirc; g&uuml;zellik, m&acirc;n&acirc;sındaki gayet parlak g&uuml;zelliğin ve gayet şirin tezyinatın iş&acirc;r&acirc;tı olduğundan, pek kıymettar bir antika olmuştur. Sonra o h&acirc;kim, şu musann&acirc; ve murass&acirc; Kur&rsquo;&acirc;n&rsquo;ı, bir ecneb&icirc; feylesofa ve bir M&uuml;sl&uuml;man &acirc;lime g&ouml;sterdi. Hem tecr&uuml;be, hem m&uuml;k&acirc;fat i&ccedil;in emretti ki, &lsquo;Her biriniz, bunun hikmetine dair bir eser yazınız.&rsquo;&rdquo;</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Burada verilen temel mesaj, eşyanın ve hadisatın yaratılmasında ne gibi İl&acirc;h&icirc; gayeler olduğunun araştırılmasıdır. B&uuml;t&uuml;n fen ilimleri k&acirc;inattaki varlıkların ve hadiselerin oluş gayesini ve faydalarını araştırırlar. Bunu yaparken k&acirc;inat kitabını yazan &ldquo;kudret ve hikmet sahibi bir zat&rdquo; olması gerektiğini hi&ccedil; d&uuml;ş&uuml;nm&uuml;yorlarsa, bu hikmet abesiyete kalbolur, yani yapılan iş ger&ccedil;ek manada hikmet değildir. &Uuml;stad&rsquo;ın verdiği misalde bunu a&ccedil;ık&ccedil;a g&ouml;rmek m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r. Bu hakikati bilerek yapılan araştırmalar ise hakiki hikmettir. Nitekim &Uuml;stad Hazretleri Kur&rsquo;an i&ccedil;in &ldquo;&hellip;nuran&icirc; hikmeti neşreden odur.&rdquo; buyurmakla, diğer hikmetin zulman&icirc; olduğunu ders vermiş oluyor.</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">&ldquo;Evvel&acirc; o feylesof, sonra o &acirc;lim, ona dair birer kitap telif ettiler. Fakat feylesofun kitabı, yalnız harflerin nakışlarından ve m&uuml;nasebetlerinden ve vaziyetlerinden ve cevherlerinin h&acirc;siyetlerinden ve tarifatından bahseder, m&acirc;n&acirc;sına hi&ccedil; ilişmez. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; o ecneb&icirc; adam, Arab&icirc; hattı okumayı hi&ccedil; bilmez. Hatt&acirc; o m&uuml;zeyyen Kur&rsquo;&acirc;n&rsquo;ı, bilmiyor ki bir kitaptır ve m&acirc;n&acirc;yı ifade eden yazıdır. Belki ona m&uuml;nakkaş bir antika nazarıyla bakıyor. L&acirc;kin, &ccedil;endan Arab&icirc; bilmiyor, fakat &ccedil;ok iyi bir m&uuml;hendistir, g&uuml;zel bir tasvircidir, mahir bir kimyagerdir, sarraf bir cevhercidir. İşte o adam bu san&rsquo;atlara g&ouml;re eserini yazdı.&rdquo;</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">&ldquo;Amma M&uuml;sl&uuml;man &acirc;lim ise, ona baktığı vakit anladı ki, o, Kit&acirc;b-ı M&uuml;b&icirc;ndir, Kur&rsquo;&acirc;n-ı Hak&icirc;mdir. İşte bu hakperest zat, ne tezyinat-ı zahirisine ehemmiyet verdi ve ne de hurufun nukuşuyla iştigal etti.&rdquo;</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">&ldquo;Ehemmiyet vermeme&rdquo; ifadesini, &ldquo;&ouml;ncelikle manaya ehemmiyet vermek, sureti ikinci planda d&uuml;ş&uuml;nmek&rdquo; şeklinde anlamamız gerekir. B&uuml;t&uuml;n varlık &acirc;lemi Allah&rsquo;ın esma ve sıfat tecellileriyle ortaya &ccedil;ıkmışlardır. Eşyanın zahirinde başka, batınlarında başka isimler tecelli eder. Hepsi g&uuml;zeldir, hepsi tefekk&uuml;rl&uuml;kt&uuml;r.</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">&ldquo;Belki &ouml;yle bir şeyle meşgul oldu ki, milyon mertebe &ouml;teki adamın iştigal ettiği meselelerinden daha &acirc;li, daha gal&icirc;, daha l&acirc;tif, daha şerif, daha n&acirc;fi, daha cami&rsquo;&hellip; &Ccedil;&uuml;nk&uuml;, nukuşun perdesi altında olan hakaik-ı kudsiyesinden ve env&acirc;r-ı esrarından bahsederek gayet g&uuml;zel bir tefsir-i şerif yazdı.&rdquo;</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">&ldquo;Sonra, ikisi eserlerini g&ouml;t&uuml;r&uuml;p o h&acirc;kim-i z&icirc;ş&acirc;na takdim ettiler. O h&acirc;kim, evvel&acirc; feylesofun eserini aldı. Baktı, g&ouml;rd&uuml; ki, o hodpesend ve tabiatperest adam, &ccedil;ok &ccedil;alışmış, fakat hi&ccedil; hakik&icirc; hikmetini yazmamış, hi&ccedil;bir m&acirc;n&acirc;sını anlamamış. Belki karıştırmış. Ona karşı h&uuml;rmetsizlik, belki edepsizlik etmiş. &Ccedil;&uuml;nk&uuml;, o menba-ı hakaik olan Kur&rsquo;&acirc;n&rsquo;ı, m&acirc;n&acirc;sız nukuş zannederek m&acirc;n&acirc; cihetinde kıymetsizlikle tahkir etmiş olduğundan, o h&acirc;kim-i hak&icirc;m dahi onun eserini başına vurdu, huzurundan &ccedil;ıkardı.&rdquo;</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Onun kitabının reddedilmesi, manayı dikkate almadığı, sadece nakışlarla vakit ge&ccedil;irdiği i&ccedil;indir.&nbsp; O zat, Kur&rsquo;anı okuyamamış, ondaki iman ve marifet derslerinden istifade edememiş, onun h&uuml;k&uuml;mlerini bilememiştir. &Uuml;stad&rsquo;ın getirdiği temsilden faydalanarak bu konuda ş&ouml;yle bir misal verebiliriz: Padişah bir kimseye bir mektup g&ouml;nderse, kendisine bazı tekliflerde bulunsa ve bunları yaptığı takdirde belli bir makama tayin edileceğini bildirse. Mektubu alan zat, padişaha ş&ouml;yle bir cevap verse:</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">&ldquo;Mektubunuzu aldım. Mektup beyaz ve kenarları nakışlı bir zarfa konulmuş olarak elime ge&ccedil;ti. Mektubu yazdırdığınız memurunuzun cidden harika bir hattı var. Bu hat, d&uuml;nya &ccedil;apında bir değere sahiptir. Kullandığı m&uuml;rekkep de &ccedil;ok kaliteli&hellip;&rdquo;</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Buna benzer bir&ccedil;ok bilgiye yer verse de padişahın isteğini hi&ccedil; dikkate almasa ve tayin olacağı makama liyakat kesbetmek i&ccedil;in bir gayret g&ouml;stermese; kendisine vaad&nbsp; edilen o makama gelemeyeceği gibi, bu bilgisizliğine ve nezaketsizliğine karşı da ayrıca ceza g&ouml;rmesi beklenir.</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">&ldquo;Sonra &ouml;teki hakperest, m&uuml;dakkik &acirc;limin eserine baktı. G&ouml;rd&uuml; ki, gayet g&uuml;zel ve n&acirc;fi bir tefsir ve gayet hak&icirc;m&acirc;ne, m&uuml;rşid&acirc;ne bir teliftir. &lsquo;Aferin, b&acirc;rek&acirc;llah!..&rsquo; dedi. &lsquo;İşte hikmet budur ve &acirc;lim ve hak&icirc;m, bunun sahibine derler. &Ouml;teki adam ise haddinden tecav&uuml;z etmiş bir san&rsquo;atk&acirc;rdır.&rsquo; Sonra, onun eserine bir m&uuml;k&acirc;fat olarak, herbir harfine mukabil, t&uuml;kenmez hazinesinden on altın verilsin irade etti.Eğer temsili fehmettinse, bak, hakikatin y&uuml;z&uuml;n&uuml; de g&ouml;r:&rdquo;</span><br /> <br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Meselin hakikatını hep beraber d&uuml;ş&uuml;nmeye veya okumaya var mıyız?</span></p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.