Mehmet Nuri BİNGÖL
Köşe Yazarı
Mehmet Nuri BİNGÖL
 

Risalet Nurlarıyla -Her emri "müsbet" olan Peygamberimize (asm)-

Risalet Nurlarıyla -Her emri "müsbet" olan Peygamberimize (asm)- Bir çöl sabahında doğdu sesin. Kum tepeleri ve vaha susarken güneş bile secdeye vardı. Bir anne yüreğindeki veda bir yetimlik kadar derin, bir ümmet kadar bereketliydi gelişin. Gökyüzü seni bekliyordu sükûtla… Bir yıldız kaydı ve Mekke’nin kalbi titredi... Ey sükutun en gür hali, ey taşları konuşturan rahmet! Sizinle açıldı sema, seninle çözüldü zincirler... Bir çobanın duasında, bir kervanın izinde ve bir yetimin gözyaşında adını öğrendi dünya: Muhammedi Arabi… Gül solsa da gönüller seninle yeşerdi. Taşlar, ceylan ve deve bile dile geldi ve ayetler, sözler, kelam kalplerde nice can buldu. Simdi ise her ezanla Siz geçiyorsunuz kalbimizden, femimizden her salâvâtla diriliyor zaman Size en çok yaklaştığımız an sözün sustuğu ve gözlerin dolduğu an... ** Geceydi ama karanlık değildi bir mağara sessizliğin en derin yerinde kalbin en dip sığınağında bir Zat (asm) susarak konuşuyordu Ne yıldız vardı o an ne rüzgâr... Sadece bir bekleyiş yalnızca bir ağırlık ve bir ses görünmeyen yerden gelen "Oku!" Dondu zaman, taşlar sustu tüyler diken diken oldu göğsünde kainatın... "Oku!" dedi melek "yaratan Rabbinin adına" Ve o an bir çağ başladı; bir kelime bir çağlayan gibi taştan, ışıktan, harften yeryüzüne indi... ** Ört beni dedi ört beni Hatice! Çünkü yüreği yanmıştı nur ile kelime ve "oku"dan öte "IKRA" emriyle... Ve o ilk söz bir tohum gibi düştü toprağa; Nebaen edip dal budak verdi Ashab, tabiin, kutup; ümmet oldu kısaca .. Hala yankılanır o mağaranın içinden bir ses: "Oku!" Kendini, muazzam kâinatı ve Kur'an'ı Ve kalbini oku ** Taş duvarlar arasında bir kelime dolaşıyordu: Allah Aziz ve Celil! Ama dudaklarda değil yüreklerin en derin yerindeydi henüz... Mekke, putlarla susmuştu ticaretle, soyla, kibirle kapanmıştı kulaklar hakikate. Ama O, ısrarla çağırıyordu insanı Rabbine; gece indiğinde yıldızlarla konuşur gibi gündüzleri ise taşa toprakla sabrı yazardı Bir el çocuk başını okşarken öbür el zulme taşı yüreğinde taşıyor Hak geldi ama kolay değildi, her adımda bir çığlık, bir işkence nice kan damlası vardı Yasir şehit düştü Sümeyye’nin tenine mızrak saplandı Bilal, taşların altında "Ahad!" dedi ama o hep aynı sözü tekrarladı; hep aynı secdeyi sundu Rabbine: sabır… sabır… sabır dilemede... Çünkü O biliyordu ki zafer, sabırla gelir zulmün en koyu anında rahmetin kapısı açılır. ** karanlıkta ilk ışık oydu Hira’dan inen o yorgun Zat'a ilk sarılan, ilk inanan Ört beni, dediğinde yalnızca bir örtü değil bir ömür sardı üzerine... İman ve İslam bir kadının gözünden bir annenin yüreğinden aktı dünyaya mallarını verdi yüreğini verdi sükûnetini ve dualarını Mekke sırtını dönse de o hep oradaydı bir dağ, bir dua gibi... her taş atıldığında bir sevgiyle örttü yarayı her yalan söylendiğinde bir hakikatle doğrulttu onu O varken yoksulluk yok gibiydi, yalnızlık eksikti. Çünkü onun bakışı bir ümmetin gözbebeğiydi Ve Sen hep Hatice dedin yıllar sonra bile çünkü ilk iman ilk sükûn ilk dostluk hep o’ndaydı ** Sessizdi gece yıldızlar sarkmıştı semadan gölgeler yürüyordu dağların ardında bir kalp bir emaneti taşıyordu dünyaya Mekke geride kaldı bir hasret gibi… bir dağ gibi… ama yüzü dönüktü hakikate yol onu çağırıyordu Bir hurma dalı kıpırdadı bir kuş kanadını sessizce açtı Ebû Bekir’in gözlerinde bir veda duruyordu ama gözyaşları değil teslimiyet damlıyordu o an Sevr'in mağarasında taş bile sükûnet buldu örümcek örtüsünü dokudu ümmetin üzerine bir güvercin rahmetin nöbetini tuttu Ve sonra ışıkla doğdu sabah bir yol bir şehir bir çağ başladı Medine sadece bir şehir değildi artık bir kalbin bütün zamanlara kök salışıydı Hicret bir kaçış değildi bir dirilişti ve biz o yolculukta öğrendik imanın en güzel adımını. Bizim hicretimiz bundan geri Yiğidin yıkıldığı Anadolu değil Kalbimiz olacaktır artık, " Arabistan da olsam buraya gelirdim" Seda salan Üstad gibi... Mehmet Nuri BİNGÖL/ 2003
Ekleme Tarihi: 02 July 2025 - Wednesday

Risalet Nurlarıyla -Her emri "müsbet" olan Peygamberimize (asm)-

Risalet Nurlarıyla -Her emri "müsbet" olan Peygamberimize (asm)- Bir çöl sabahında doğdu sesin. Kum tepeleri ve vaha susarken güneş bile secdeye vardı. Bir anne yüreğindeki veda bir yetimlik kadar derin, bir ümmet kadar bereketliydi gelişin. Gökyüzü seni bekliyordu sükûtla… Bir yıldız kaydı ve Mekke’nin kalbi titredi... Ey sükutun en gür hali, ey taşları konuşturan rahmet! Sizinle açıldı sema, seninle çözüldü zincirler... Bir çobanın duasında, bir kervanın izinde ve bir yetimin gözyaşında adını öğrendi dünya: Muhammedi Arabi… Gül solsa da gönüller seninle yeşerdi. Taşlar, ceylan ve deve bile dile geldi ve ayetler, sözler, kelam kalplerde nice can buldu. Simdi ise her ezanla Siz geçiyorsunuz kalbimizden, femimizden her salâvâtla diriliyor zaman Size en çok yaklaştığımız an sözün sustuğu ve gözlerin dolduğu an... ** Geceydi ama karanlık değildi bir mağara sessizliğin en derin yerinde kalbin en dip sığınağında bir Zat (asm) susarak konuşuyordu Ne yıldız vardı o an ne rüzgâr... Sadece bir bekleyiş yalnızca bir ağırlık ve bir ses görünmeyen yerden gelen "Oku!" Dondu zaman, taşlar sustu tüyler diken diken oldu göğsünde kainatın... "Oku!" dedi melek "yaratan Rabbinin adına" Ve o an bir çağ başladı; bir kelime bir çağlayan gibi taştan, ışıktan, harften yeryüzüne indi... ** Ört beni dedi ört beni Hatice! Çünkü yüreği yanmıştı nur ile kelime ve "oku"dan öte "IKRA" emriyle... Ve o ilk söz bir tohum gibi düştü toprağa; Nebaen edip dal budak verdi Ashab, tabiin, kutup; ümmet oldu kısaca .. Hala yankılanır o mağaranın içinden bir ses: "Oku!" Kendini, muazzam kâinatı ve Kur'an'ı Ve kalbini oku ** Taş duvarlar arasında bir kelime dolaşıyordu: Allah Aziz ve Celil! Ama dudaklarda değil yüreklerin en derin yerindeydi henüz... Mekke, putlarla susmuştu ticaretle, soyla, kibirle kapanmıştı kulaklar hakikate. Ama O, ısrarla çağırıyordu insanı Rabbine; gece indiğinde yıldızlarla konuşur gibi gündüzleri ise taşa toprakla sabrı yazardı Bir el çocuk başını okşarken öbür el zulme taşı yüreğinde taşıyor Hak geldi ama kolay değildi, her adımda bir çığlık, bir işkence nice kan damlası vardı Yasir şehit düştü Sümeyye’nin tenine mızrak saplandı Bilal, taşların altında "Ahad!" dedi ama o hep aynı sözü tekrarladı; hep aynı secdeyi sundu Rabbine: sabır… sabır… sabır dilemede... Çünkü O biliyordu ki zafer, sabırla gelir zulmün en koyu anında rahmetin kapısı açılır. ** karanlıkta ilk ışık oydu Hira’dan inen o yorgun Zat'a ilk sarılan, ilk inanan Ört beni, dediğinde yalnızca bir örtü değil bir ömür sardı üzerine... İman ve İslam bir kadının gözünden bir annenin yüreğinden aktı dünyaya mallarını verdi yüreğini verdi sükûnetini ve dualarını Mekke sırtını dönse de o hep oradaydı bir dağ, bir dua gibi... her taş atıldığında bir sevgiyle örttü yarayı her yalan söylendiğinde bir hakikatle doğrulttu onu O varken yoksulluk yok gibiydi, yalnızlık eksikti. Çünkü onun bakışı bir ümmetin gözbebeğiydi Ve Sen hep Hatice dedin yıllar sonra bile çünkü ilk iman ilk sükûn ilk dostluk hep o’ndaydı ** Sessizdi gece yıldızlar sarkmıştı semadan gölgeler yürüyordu dağların ardında bir kalp bir emaneti taşıyordu dünyaya Mekke geride kaldı bir hasret gibi… bir dağ gibi… ama yüzü dönüktü hakikate yol onu çağırıyordu Bir hurma dalı kıpırdadı bir kuş kanadını sessizce açtı Ebû Bekir’in gözlerinde bir veda duruyordu ama gözyaşları değil teslimiyet damlıyordu o an Sevr'in mağarasında taş bile sükûnet buldu örümcek örtüsünü dokudu ümmetin üzerine bir güvercin rahmetin nöbetini tuttu Ve sonra ışıkla doğdu sabah bir yol bir şehir bir çağ başladı Medine sadece bir şehir değildi artık bir kalbin bütün zamanlara kök salışıydı Hicret bir kaçış değildi bir dirilişti ve biz o yolculukta öğrendik imanın en güzel adımını. Bizim hicretimiz bundan geri Yiğidin yıkıldığı Anadolu değil Kalbimiz olacaktır artık, " Arabistan da olsam buraya gelirdim" Seda salan Üstad gibi... Mehmet Nuri BİNGÖL/ 2003
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.