Mehmet Nuri BİNGÖL
Köşe Yazarı
Mehmet Nuri BİNGÖL
 

"SİYASET-İ HAZIRA" GÜNLÜK POLİTİKA, "SİYASET-İ ALİYE" İSE İMANİ HİZMETTİR.

<div class="white-background-detail text_post_section product_page news_page" style="margin: 0px; padding: 10px; border: 0px; box-sizing: border-box; background-image: initial; background-position: initial; background-size: initial; background-repeat: initial; background-attachment: initial; background-origin: initial; background-clip: initial; outline: 0px; vertical-align: top; font-family: Arial, sans-serif; font-size: 16px; line-height: 1.42857;"> <div class="detailp" id="detailBody" style="margin: 0px; padding: 0px; border: 0px; box-sizing: border-box; background: transparent; font-weight: inherit; outline: 0px; vertical-align: top;"> <p>&nbsp;Tarih&ccedil;e&rsquo;nin &ldquo;&Ouml;ns&ouml;z&rsquo;&uuml;n&uuml; yazan Ali Ulvi Kurucu&rsquo;nun ifadeleri hakikata ne b&uuml;y&uuml;k bir aynadır:<br /> <br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;&ldquo;Vakta ki aynı s&ouml;z&uuml; Bedi&uuml;zzaman&rsquo;ın ateşler sa&ccedil;an heyecanlı ifadelerinde de okuyunca anladım ki, b&uuml;y&uuml;klere g&ouml;re feragatin &ouml;l&ccedil;&uuml;s&uuml; de b&uuml;y&uuml;yor&hellip; Evet; İslam i&ccedil;in bu kadar acıklı bir feragate katlanmaya razı olan m&uuml;cahitleri, Erham&uuml;rrahimin olan Allah-u Z&uuml;lkerim Taal&acirc; ve Takaddes Hazretleri bırakır mı?&rdquo; (Tarih&ccedil;e-i Hayat, s. 11)<br /> <br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Muhterem M&uuml;eelif&rsquo;in hayatına ş&ouml;yle bir &nbsp;nazar ettiğimizde bile onun kelimelerle anlatılamayan muhteşem tavrını herkesten beklemediğini; gece evradından, tehecc&uuml;dden, tecerr&uuml;dden hi&ccedil; bir zaman taviz vermediği halde, &ldquo;hasların hası&rdquo; diye buyurduğu &ldquo;şakirtlerinin&rdquo; dışında kimseden bunları istemediğine, hatta beklemediğine şahit oluyoruz.<br /> <br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Nur &Uuml;stad Bedi&uuml;zzaman Said Nursi&rsquo; (Ra)ın en k&uuml;&ccedil;&uuml;k bir &ldquo;sağireden&rdquo; bile ka&ccedil;masına rağmen, &ldquo;Farzları yapan, kebirleri işlemeyen kurtulur.&rdquo; diyerek en geniş bir &ldquo;cadde-i k&uuml;bra&rdquo;yı işaretlediğini g&ouml;r&uuml;yoruz.<br /> <br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;&ldquo;Risale-i Nur&rsquo;daki şefkat, vicdan, hakikat, hak, bizi siyasetten menetmiş. &Ccedil;&uuml;nki masumlar belaya d&uuml;şerler, onlara zulmetmiş oluruz. Bazı z&acirc;tlar bunun izahını istediler. Ben de dedim:<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Şimdiki fırtınalı asırda gaddar medeniyetten neş&rsquo;et eden hodg&acirc;mlık ve asabiyet-i unsuriye ve umum&icirc; harbden gelen istibdadat-ı askeriye ve dalaletten &ccedil;ıkan merhametsizlik cihetinde &ouml;yle bir eşedd-i zul&uuml;m ve eşedd-i istibdadat meydan almış ki, ehl-i hak hakkını kuvvet-i maddiye ile m&uuml;dafaa etse, ya eşedd-i zul&uuml;m ile, tarafgirlik bahanesiyle &ccedil;ok b&icirc;&ccedil;areleri yakacak, o halette o da ezlem olacak ve mağlub kalacak. &Ccedil;&uuml;nki mezk&ucirc;r hissiyatla hareket ve taarruz eden insanlar, bir-iki adamın hatasıyla yirmi-otuz adamı, &acirc;di bahanelerle vurur, perişan eder. Eğer ehl-i hak, hak ve adalet yolunda yalnız vuranı vursa, otuz zayiata mukabil yalnız biri kazanır, mağlub vaziyetinde kalır. Eğer mukabele-i bilmisil kaide-i zalimanesiyle, o ehl-i hak dahi bir-ikinin hatasıyla yirmi-otuz b&icirc;&ccedil;areleri ezseler, o vakit hak namına dehşetli bir haksızlık ederler.<br /> <br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;İşte Kur&rsquo;anın emriyle, gayet şiddetle ve nefretle siyasetten ve idareye karışmaktan ka&ccedil;ındığımızın hakik&icirc; hikmeti ve sebebi budur. Yoksa bizde &ouml;yle bir hak kuvveti var ki, hakkımızı tam ve m&uuml;kemmel m&uuml;dafaa edebilirdik. Hem madem herşey ge&ccedil;ici ve f&acirc;nidir ve &ouml;l&uuml;m &ouml;lm&uuml;yor ve kabir kapısı kapanmıyor ve zahmet ise rahmete kalboluyor; elbette biz, sabır ve ş&uuml;k&uuml;rle tevekk&uuml;l edip s&uuml;k&ucirc;t ederiz. Zarar ile icbar ile s&uuml;k&ucirc;tumuzu bozdurmak ise; insafa adalete, gayret-i vataniyeye ve hamiyet-i milliyeye b&uuml;t&uuml;n b&uuml;t&uuml;n zıddır, muhaliftir.&rdquo; (Şualar,s.292) ifadeleriyle &ldquo;ihtilalvari&rdquo; bir siyasetin İslam&rsquo;daki &ldquo;şefkat, vicdan, hakikat, hak&rdquo; gibi temel esaslara tamamen zıt olduğunu beyan ederek, bir başka eserinde ifade ettiği gibi, yaptığı hizmete ancak &ldquo;siyaset-i &acirc;liye&rdquo; denebileceğini ihtarla, ŞAHSININ ve ruhu ruhuna en yakın &ldquo;has şakirtler&rdquo;in g&uuml;nl&uuml;k politikanın i&ccedil;inde olmak ş&ouml;yle dursun, &ldquo;zihnen meşgul olmanın&rdquo; bile zulme rıza derecesinde bir hal olduğunu izah etmektedir.<br /> <br /> &nbsp; &nbsp; &#39;Fakat bu k&ouml;yde madem sekiz senedir ki, sırf esasat-ı imaniye, us&ucirc;l-&uuml; hakaik-i diniye ile meşgul&uuml;z. Elbette bu k&ouml;yde bize karşı muannidane bir heyetin takib edeceği esas, imansızlığa ve us&ucirc;l-&uuml; diniyeye muhalif, hatt&acirc; zındıka hesabına bir hareket yerine girer. Bilinsin bilinmesin netice &ouml;yle &ccedil;ıkar. &Ccedil;&uuml;nki bu havalide umumca tebeyy&uuml;n etmiş ki, siyaset cereyanlarıyla al&acirc;kadar değilim, belki yalnız hakaik-i diniye ile meşgul&uuml;z. Şimdi burada birisi bize muhalif hareket etse, h&uuml;k&ucirc;met hesabına olamaz; &ccedil;&uuml;nki mesleğimiz siyas&icirc; değil. Hem yeni bid&rsquo;alar hesabına da olamaz, &ccedil;&uuml;nki hakik&icirc; meşgalemiz, esasat-ı imaniye ve Kur&rsquo;aniyedir. Hem resm&icirc; Diyanet Dairesinin emirleri hesabına dahi değil. &Ccedil;&uuml;nki emirlerini tenkid ve muhalefet meşgalesi bizi kuds&icirc; hizmetimizden men&rsquo;ettiği i&ccedil;in, o meşgaleyi başkasına bırakıp onunla meşgul olmuyoruz. M&uuml;mk&uuml;n olduğu kadar o emirlere karşı temas ettirmemeye &ccedil;alışıyoruz.&rdquo; (Barla Lahikası, 198)<br /> <br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;&ldquo;Onunla meşgul olmuyoruz.&rdquo; İfadesi &ldquo;evleviyetle&rdquo; kendi zatı, haslar ve hasların hası ve hizmetimizin cari bir umdesi olmadığını beyan i&ccedil;indir. &nbsp;Eğer bu b&ouml;yle olmasaydı, Emirdağ Lahikası&rsquo;ndaki o izni vermezdi &Uuml;stad.<br /> <br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;&ldquo;Kahraman Burhan&rsquo;ın Serbest Fırkası&rsquo;nın&rdquo; Yani yeni kurulan Demokrat Parti&rsquo;nin- reisine verdiği cevab g&uuml;zeldir. Evet Nurcular, siyasetlerle al&acirc;kaları olmaz. Yalnız iman hakikatlarıyla b&uuml;t&uuml;n hayatları bağlıdır. Şimdiye kadar gizli komiteden, siyaseti dinsizliğe ve zındıkaya &acirc;let edenler, istibdad-ı mutlakla Nurcuları ezdiler. İnş&acirc;allah bir sebeb &ccedil;ıkar (o istibdadı kıracak, masum ve mazlum Nurcuları kurtaracak. Fakat &ccedil;ok dikkat ve ihtiyat l&acirc;zımdır. Risale-i Nur, d&uuml;nyada her cereyanın fevkinde bulunması ve umumun malı olması cihetiyle, bir tarafa t&acirc;bi&rsquo; ve d&acirc;hil olmaz. Belki m&uuml;tecaviz dinsizlere karşı haklı tarafa yardımcı olur ve dost olur ve ihtiyat kuvveti h&uuml;km&uuml;nde onlara bir nokta-i istinad olur. Fakat siyaset hesabına değil; belki Nurların intişarı ve maslahatı hesabına bazı kardeşler; Nurlar namına değil, belki kendi şahısları namına girebilir.&rdquo; (Emirdağ Lahikası, 1. c, 160)<br /> <br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Bu &ldquo;tecviz&rdquo;den ( izinden) şunu anlamak gerek... Hazret, daha sonraki (bilhassa talebelerine verdiği son derste) ehveni şer g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml; bir partinin bir il başkanına, &ldquo;Biz nur talebelerinin siyasetle alakası yoktur.&rdquo; şeklindeki cevabını &ldquo;tahsin&rdquo; etmesi, dost ve kardeşlerin ehven-i şer olarak baktıkları bir siyasi kuruluş karşısındaki tavrını a&ccedil;ık&ccedil;a ispat ediyor. &ldquo;&Ccedil;ok dikkat lazımdır.&rdquo; c&uuml;mlesi ile meseleyi izah ediyor; yani yaptıkları hi&ccedil;bir icraatı &ldquo;mihenk&rdquo;e vurmadan tasdik etmemeleri gerektiğini s&ouml;yl&uuml;yor.<br /> <br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;&ldquo;&hellip;siyaset hesabına değil; belki Nurların intişarı ve maslahatı hesabına bazı kardeşler; Nurlar namına değil, belki kendi şahısları namına girebilir.&rdquo; (Emirdağ Lahikası, 1. c, 160)<br /> <br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Mana olarak diyelim. Hani &Uuml;stad, hayatında &nbsp;-&ouml;z halinde- d&ouml;rt kelime ile d&ouml;rt c&uuml;mle &ouml;ğrendiğini, mesleğini de bunlara istinad ettirdiğini s&ouml;yl&uuml;yordu ya Muhakemat ve S&uuml;nuhatta&hellip;<br /> <br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp; Bu kelimlerden biri de &ldquo;mana-yı harfi&rdquo; idi. Demek bu meselede de hadiselere manayı ismiyle değil, manayı harfiyle bakmamız gerekiyor. Eğer bazı insanlar eğer siyaset i&ccedil;inde hizmeti l&uuml;zumlu g&ouml;r&uuml;yorlarsa, bunu mana-yı harfi ile yapmaları gerekiyor; &ldquo;siyaset hesabına değil&rdquo;! Hele hele &ldquo;bid&rsquo;ak&acirc;r siyaset&rdquo;e bir &ldquo;alet-i la-yeş&rsquo;ur&rdquo; şuursuz alet&quot; olabilecek şekilde &ldquo;mana-yı ismiyle&rdquo; bakmakarı SADAKATSIZLIKTIR. &quot;Nurculuk&quot; iddiasındaki bir gazete ve &ccedil;evresi gibi...<br /> &nbsp;&nbsp;<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;&Ccedil;&uuml;nk&uuml; &ldquo;bu ehemmiyetli sırdandır ki, din d&uuml;sturlarının bir h&acirc;dimi olmak cihetinde (g&uuml;neş gibi imanlar taşıyan bir kısım sahabeler ve onlara benzeyen m&uuml;cahid&icirc;nden, selef-i s&acirc;lih&icirc;nden başka) siyaset&ccedil;i, ekserce tam m&uuml;ttaki dindar olamaz. Tam ve hakik&icirc; dindar, m&uuml;ttaki olanlar siyaset&ccedil;i olmazlar. Yani maksad-ı asl&icirc; siyasetini yapanlarda, din ikinci derecede kalır, teba&icirc; h&uuml;km&uuml;ne ge&ccedil;er. Hakik&icirc; dindar ise; &ldquo;b&uuml;t&uuml;n k&acirc;inatın en b&uuml;y&uuml;k gayesi ubudiyet-i insaniyedir&rdquo; diye siyasete aşk-ı merak ile değil; ikinci &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; mertebede onu dine ve hakikata &acirc;let etmeye -eğer m&uuml;mk&uuml;nse- (Ya değilse, hi&ccedil; giremez demektir.) &ccedil;alışabilir. Yoksa b&acirc;ki elmasları, kırılacak &acirc;di şişelere &acirc;let yapar.&rdquo; (Emirdağ Lahikası, s. 57)<br /> <br /> &nbsp; &nbsp;Bu pasajı bir defa daha okuyunca bir husus daha tebell&uuml;r etti zihnimde. Bu &ouml;l&ccedil;&uuml;ler ilk planda, birinci muhatap olan (mektubun muhatabı) talebelerdir. Eğer onlardan bazıları siyasete girerse, verilen &ouml;l&ccedil;&uuml;n&uuml;n dışında davranamazlar. Yani buradaki tehdit bizler i&ccedil;indir. Yoksa kendimizi hedefin dışına atıp da, sadece şahsen muhafazakar olan insanları hedefe koymak, tek kelimeyle ibareleri anlamamaktır. Bir hususi mektubu &ldquo;kim s&ouml;ylemiş, neden s&ouml;ylemiş, nasıl s&ouml;ylemiş, kime s&ouml;ylemiş&rdquo; şeklindeki tefsir usul&uuml;n&uuml;n uzağında g&ouml;rme gibi bir itikadi eksikliği &nbsp;hatırlattı bana.</p> </div> </div>
Ekleme Tarihi: 12 Eylül 2019 - Perşembe

"SİYASET-İ HAZIRA" GÜNLÜK POLİTİKA, "SİYASET-İ ALİYE" İSE İMANİ HİZMETTİR.

<div class="white-background-detail text_post_section product_page news_page" style="margin: 0px; padding: 10px; border: 0px; box-sizing: border-box; background-image: initial; background-position: initial; background-size: initial; background-repeat: initial; background-attachment: initial; background-origin: initial; background-clip: initial; outline: 0px; vertical-align: top; font-family: Arial, sans-serif; font-size: 16px; line-height: 1.42857;"> <div class="detailp" id="detailBody" style="margin: 0px; padding: 0px; border: 0px; box-sizing: border-box; background: transparent; font-weight: inherit; outline: 0px; vertical-align: top;"> <p>&nbsp;Tarih&ccedil;e&rsquo;nin &ldquo;&Ouml;ns&ouml;z&rsquo;&uuml;n&uuml; yazan Ali Ulvi Kurucu&rsquo;nun ifadeleri hakikata ne b&uuml;y&uuml;k bir aynadır:<br /> <br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;&ldquo;Vakta ki aynı s&ouml;z&uuml; Bedi&uuml;zzaman&rsquo;ın ateşler sa&ccedil;an heyecanlı ifadelerinde de okuyunca anladım ki, b&uuml;y&uuml;klere g&ouml;re feragatin &ouml;l&ccedil;&uuml;s&uuml; de b&uuml;y&uuml;yor&hellip; Evet; İslam i&ccedil;in bu kadar acıklı bir feragate katlanmaya razı olan m&uuml;cahitleri, Erham&uuml;rrahimin olan Allah-u Z&uuml;lkerim Taal&acirc; ve Takaddes Hazretleri bırakır mı?&rdquo; (Tarih&ccedil;e-i Hayat, s. 11)<br /> <br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Muhterem M&uuml;eelif&rsquo;in hayatına ş&ouml;yle bir &nbsp;nazar ettiğimizde bile onun kelimelerle anlatılamayan muhteşem tavrını herkesten beklemediğini; gece evradından, tehecc&uuml;dden, tecerr&uuml;dden hi&ccedil; bir zaman taviz vermediği halde, &ldquo;hasların hası&rdquo; diye buyurduğu &ldquo;şakirtlerinin&rdquo; dışında kimseden bunları istemediğine, hatta beklemediğine şahit oluyoruz.<br /> <br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Nur &Uuml;stad Bedi&uuml;zzaman Said Nursi&rsquo; (Ra)ın en k&uuml;&ccedil;&uuml;k bir &ldquo;sağireden&rdquo; bile ka&ccedil;masına rağmen, &ldquo;Farzları yapan, kebirleri işlemeyen kurtulur.&rdquo; diyerek en geniş bir &ldquo;cadde-i k&uuml;bra&rdquo;yı işaretlediğini g&ouml;r&uuml;yoruz.<br /> <br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;&ldquo;Risale-i Nur&rsquo;daki şefkat, vicdan, hakikat, hak, bizi siyasetten menetmiş. &Ccedil;&uuml;nki masumlar belaya d&uuml;şerler, onlara zulmetmiş oluruz. Bazı z&acirc;tlar bunun izahını istediler. Ben de dedim:<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Şimdiki fırtınalı asırda gaddar medeniyetten neş&rsquo;et eden hodg&acirc;mlık ve asabiyet-i unsuriye ve umum&icirc; harbden gelen istibdadat-ı askeriye ve dalaletten &ccedil;ıkan merhametsizlik cihetinde &ouml;yle bir eşedd-i zul&uuml;m ve eşedd-i istibdadat meydan almış ki, ehl-i hak hakkını kuvvet-i maddiye ile m&uuml;dafaa etse, ya eşedd-i zul&uuml;m ile, tarafgirlik bahanesiyle &ccedil;ok b&icirc;&ccedil;areleri yakacak, o halette o da ezlem olacak ve mağlub kalacak. &Ccedil;&uuml;nki mezk&ucirc;r hissiyatla hareket ve taarruz eden insanlar, bir-iki adamın hatasıyla yirmi-otuz adamı, &acirc;di bahanelerle vurur, perişan eder. Eğer ehl-i hak, hak ve adalet yolunda yalnız vuranı vursa, otuz zayiata mukabil yalnız biri kazanır, mağlub vaziyetinde kalır. Eğer mukabele-i bilmisil kaide-i zalimanesiyle, o ehl-i hak dahi bir-ikinin hatasıyla yirmi-otuz b&icirc;&ccedil;areleri ezseler, o vakit hak namına dehşetli bir haksızlık ederler.<br /> <br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;İşte Kur&rsquo;anın emriyle, gayet şiddetle ve nefretle siyasetten ve idareye karışmaktan ka&ccedil;ındığımızın hakik&icirc; hikmeti ve sebebi budur. Yoksa bizde &ouml;yle bir hak kuvveti var ki, hakkımızı tam ve m&uuml;kemmel m&uuml;dafaa edebilirdik. Hem madem herşey ge&ccedil;ici ve f&acirc;nidir ve &ouml;l&uuml;m &ouml;lm&uuml;yor ve kabir kapısı kapanmıyor ve zahmet ise rahmete kalboluyor; elbette biz, sabır ve ş&uuml;k&uuml;rle tevekk&uuml;l edip s&uuml;k&ucirc;t ederiz. Zarar ile icbar ile s&uuml;k&ucirc;tumuzu bozdurmak ise; insafa adalete, gayret-i vataniyeye ve hamiyet-i milliyeye b&uuml;t&uuml;n b&uuml;t&uuml;n zıddır, muhaliftir.&rdquo; (Şualar,s.292) ifadeleriyle &ldquo;ihtilalvari&rdquo; bir siyasetin İslam&rsquo;daki &ldquo;şefkat, vicdan, hakikat, hak&rdquo; gibi temel esaslara tamamen zıt olduğunu beyan ederek, bir başka eserinde ifade ettiği gibi, yaptığı hizmete ancak &ldquo;siyaset-i &acirc;liye&rdquo; denebileceğini ihtarla, ŞAHSININ ve ruhu ruhuna en yakın &ldquo;has şakirtler&rdquo;in g&uuml;nl&uuml;k politikanın i&ccedil;inde olmak ş&ouml;yle dursun, &ldquo;zihnen meşgul olmanın&rdquo; bile zulme rıza derecesinde bir hal olduğunu izah etmektedir.<br /> <br /> &nbsp; &nbsp; &#39;Fakat bu k&ouml;yde madem sekiz senedir ki, sırf esasat-ı imaniye, us&ucirc;l-&uuml; hakaik-i diniye ile meşgul&uuml;z. Elbette bu k&ouml;yde bize karşı muannidane bir heyetin takib edeceği esas, imansızlığa ve us&ucirc;l-&uuml; diniyeye muhalif, hatt&acirc; zındıka hesabına bir hareket yerine girer. Bilinsin bilinmesin netice &ouml;yle &ccedil;ıkar. &Ccedil;&uuml;nki bu havalide umumca tebeyy&uuml;n etmiş ki, siyaset cereyanlarıyla al&acirc;kadar değilim, belki yalnız hakaik-i diniye ile meşgul&uuml;z. Şimdi burada birisi bize muhalif hareket etse, h&uuml;k&ucirc;met hesabına olamaz; &ccedil;&uuml;nki mesleğimiz siyas&icirc; değil. Hem yeni bid&rsquo;alar hesabına da olamaz, &ccedil;&uuml;nki hakik&icirc; meşgalemiz, esasat-ı imaniye ve Kur&rsquo;aniyedir. Hem resm&icirc; Diyanet Dairesinin emirleri hesabına dahi değil. &Ccedil;&uuml;nki emirlerini tenkid ve muhalefet meşgalesi bizi kuds&icirc; hizmetimizden men&rsquo;ettiği i&ccedil;in, o meşgaleyi başkasına bırakıp onunla meşgul olmuyoruz. M&uuml;mk&uuml;n olduğu kadar o emirlere karşı temas ettirmemeye &ccedil;alışıyoruz.&rdquo; (Barla Lahikası, 198)<br /> <br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;&ldquo;Onunla meşgul olmuyoruz.&rdquo; İfadesi &ldquo;evleviyetle&rdquo; kendi zatı, haslar ve hasların hası ve hizmetimizin cari bir umdesi olmadığını beyan i&ccedil;indir. &nbsp;Eğer bu b&ouml;yle olmasaydı, Emirdağ Lahikası&rsquo;ndaki o izni vermezdi &Uuml;stad.<br /> <br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;&ldquo;Kahraman Burhan&rsquo;ın Serbest Fırkası&rsquo;nın&rdquo; Yani yeni kurulan Demokrat Parti&rsquo;nin- reisine verdiği cevab g&uuml;zeldir. Evet Nurcular, siyasetlerle al&acirc;kaları olmaz. Yalnız iman hakikatlarıyla b&uuml;t&uuml;n hayatları bağlıdır. Şimdiye kadar gizli komiteden, siyaseti dinsizliğe ve zındıkaya &acirc;let edenler, istibdad-ı mutlakla Nurcuları ezdiler. İnş&acirc;allah bir sebeb &ccedil;ıkar (o istibdadı kıracak, masum ve mazlum Nurcuları kurtaracak. Fakat &ccedil;ok dikkat ve ihtiyat l&acirc;zımdır. Risale-i Nur, d&uuml;nyada her cereyanın fevkinde bulunması ve umumun malı olması cihetiyle, bir tarafa t&acirc;bi&rsquo; ve d&acirc;hil olmaz. Belki m&uuml;tecaviz dinsizlere karşı haklı tarafa yardımcı olur ve dost olur ve ihtiyat kuvveti h&uuml;km&uuml;nde onlara bir nokta-i istinad olur. Fakat siyaset hesabına değil; belki Nurların intişarı ve maslahatı hesabına bazı kardeşler; Nurlar namına değil, belki kendi şahısları namına girebilir.&rdquo; (Emirdağ Lahikası, 1. c, 160)<br /> <br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Bu &ldquo;tecviz&rdquo;den ( izinden) şunu anlamak gerek... Hazret, daha sonraki (bilhassa talebelerine verdiği son derste) ehveni şer g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml; bir partinin bir il başkanına, &ldquo;Biz nur talebelerinin siyasetle alakası yoktur.&rdquo; şeklindeki cevabını &ldquo;tahsin&rdquo; etmesi, dost ve kardeşlerin ehven-i şer olarak baktıkları bir siyasi kuruluş karşısındaki tavrını a&ccedil;ık&ccedil;a ispat ediyor. &ldquo;&Ccedil;ok dikkat lazımdır.&rdquo; c&uuml;mlesi ile meseleyi izah ediyor; yani yaptıkları hi&ccedil;bir icraatı &ldquo;mihenk&rdquo;e vurmadan tasdik etmemeleri gerektiğini s&ouml;yl&uuml;yor.<br /> <br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;&ldquo;&hellip;siyaset hesabına değil; belki Nurların intişarı ve maslahatı hesabına bazı kardeşler; Nurlar namına değil, belki kendi şahısları namına girebilir.&rdquo; (Emirdağ Lahikası, 1. c, 160)<br /> <br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Mana olarak diyelim. Hani &Uuml;stad, hayatında &nbsp;-&ouml;z halinde- d&ouml;rt kelime ile d&ouml;rt c&uuml;mle &ouml;ğrendiğini, mesleğini de bunlara istinad ettirdiğini s&ouml;yl&uuml;yordu ya Muhakemat ve S&uuml;nuhatta&hellip;<br /> <br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp; Bu kelimlerden biri de &ldquo;mana-yı harfi&rdquo; idi. Demek bu meselede de hadiselere manayı ismiyle değil, manayı harfiyle bakmamız gerekiyor. Eğer bazı insanlar eğer siyaset i&ccedil;inde hizmeti l&uuml;zumlu g&ouml;r&uuml;yorlarsa, bunu mana-yı harfi ile yapmaları gerekiyor; &ldquo;siyaset hesabına değil&rdquo;! Hele hele &ldquo;bid&rsquo;ak&acirc;r siyaset&rdquo;e bir &ldquo;alet-i la-yeş&rsquo;ur&rdquo; şuursuz alet&quot; olabilecek şekilde &ldquo;mana-yı ismiyle&rdquo; bakmakarı SADAKATSIZLIKTIR. &quot;Nurculuk&quot; iddiasındaki bir gazete ve &ccedil;evresi gibi...<br /> &nbsp;&nbsp;<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;&Ccedil;&uuml;nk&uuml; &ldquo;bu ehemmiyetli sırdandır ki, din d&uuml;sturlarının bir h&acirc;dimi olmak cihetinde (g&uuml;neş gibi imanlar taşıyan bir kısım sahabeler ve onlara benzeyen m&uuml;cahid&icirc;nden, selef-i s&acirc;lih&icirc;nden başka) siyaset&ccedil;i, ekserce tam m&uuml;ttaki dindar olamaz. Tam ve hakik&icirc; dindar, m&uuml;ttaki olanlar siyaset&ccedil;i olmazlar. Yani maksad-ı asl&icirc; siyasetini yapanlarda, din ikinci derecede kalır, teba&icirc; h&uuml;km&uuml;ne ge&ccedil;er. Hakik&icirc; dindar ise; &ldquo;b&uuml;t&uuml;n k&acirc;inatın en b&uuml;y&uuml;k gayesi ubudiyet-i insaniyedir&rdquo; diye siyasete aşk-ı merak ile değil; ikinci &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; mertebede onu dine ve hakikata &acirc;let etmeye -eğer m&uuml;mk&uuml;nse- (Ya değilse, hi&ccedil; giremez demektir.) &ccedil;alışabilir. Yoksa b&acirc;ki elmasları, kırılacak &acirc;di şişelere &acirc;let yapar.&rdquo; (Emirdağ Lahikası, s. 57)<br /> <br /> &nbsp; &nbsp;Bu pasajı bir defa daha okuyunca bir husus daha tebell&uuml;r etti zihnimde. Bu &ouml;l&ccedil;&uuml;ler ilk planda, birinci muhatap olan (mektubun muhatabı) talebelerdir. Eğer onlardan bazıları siyasete girerse, verilen &ouml;l&ccedil;&uuml;n&uuml;n dışında davranamazlar. Yani buradaki tehdit bizler i&ccedil;indir. Yoksa kendimizi hedefin dışına atıp da, sadece şahsen muhafazakar olan insanları hedefe koymak, tek kelimeyle ibareleri anlamamaktır. Bir hususi mektubu &ldquo;kim s&ouml;ylemiş, neden s&ouml;ylemiş, nasıl s&ouml;ylemiş, kime s&ouml;ylemiş&rdquo; şeklindeki tefsir usul&uuml;n&uuml;n uzağında g&ouml;rme gibi bir itikadi eksikliği &nbsp;hatırlattı bana.</p> </div> </div>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.