Mehmet Nuri BİNGÖL
Köşe Yazarı
Mehmet Nuri BİNGÖL
 

TARİHİ SEVDİREN ADAM'A RAHMET DİLEĞİYLE

<p>Yavuz Bahadıroğlu mahlasıyla neslime &ldquo;tarihi sevdiren adam&rdquo; Niyazi Birinci emaneti Rabbine teslim etti. Allah rahmet eylesin.<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Tarihimizi sevdirip sayısı azımsanamayacak genci MİLLİ İRFAN davasına kazandıran romancı, yazar, gazeteci ve hatip Yavuz Bahadıroğlu Rabbinin d&acirc;vetine uydu ve başta Cumhurbaşkanımız&nbsp; olmak &uuml;zere sevenlerinin duaları eşliğinde toprağa verildi.<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Bahadıroğlu&rsquo;nun en b&uuml;y&uuml;k hizmeti, resmi tarihin birilerine g&ouml;re şekillendirilmiş &ouml;ğretilerinin aslını en doğru şekilde kaleme alması, nesilleri bu şuurla yetiştirmesi ve eğitmesi olmuştur.&nbsp;<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Ben de bir&ccedil;ok kişi gibi onun romanlarıyla yetiştim. Bug&uuml;n mazimizi seviyorsak, ecdadımıza sahip &ccedil;ıkıyorsak bunu b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;&uuml;de Bahadıroğlu gibi iyi yazarlarımıza bor&ccedil;luyuz. Onun gibi yazarlar sivil tarih anlayışını emin adımlarla yerleştirmiş ve nesillere&nbsp; tarihimizi en doğru bi&ccedil;imde aktarmıştır.<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Ortaokul yıllarımda ilk okuduğum romanı Elveda Buhara idi. Ardından Buhara Yanıyor ve Sunguroğlu geldi. Onunla ilk g&ouml;r&uuml;şmem ve tanışmam 1978&#39;deydi.&nbsp;<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;İstanbul Edebiyat Fak&uuml;ltesinin ilk yılında tanışmak ve yeni yazdığım bir hikayeyi ona g&ouml;stermek i&ccedil;in &ccedil;alıştığı gazetesine gittim. &quot;Hasta&quot; başlıklı hikayemi sonuna kadar dinledi. Tasvir ve diyalogları başarılı bulmakla birlikte hikaye kişilikleri i&ccedil;in onu diyemeyeceğini belirtti. Neden diye sorduğumda şu cevabı aldım:<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;&quot;Nuri, bir hikayede bulunan t&uuml;m kişiler olumlu ve iyi huylu olursa eserin vaka &ouml;ğesi akıcı olmaz ve okuyucu tarafından ilgi &ccedil;ekmez &quot;&nbsp;<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Ger&ccedil;ekten de denilen d&uuml;zeltmeleri yapınca hikayeyi 1980 yılında bir dergi rahat&ccedil;a yayımladı.<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Tarih&icirc; romanlarını Yavuz Bahadıroğlu m&uuml;stearı ismiyle, &ccedil;ocuk kitaplarını ise Niyazi Birinci adıyla kaleme alıyordu. Ayrıca bir ulusal gazetedeki Veysel Akpınar m&uuml;stearıyla yazdığı k&ouml;şe yazıları da milli değerler bakımından şuurlandırıyordu bizi...<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Yazarımız 1945&rsquo;te Rize Pazar&rsquo;a bağlı Hisarlı k&ouml;y&uuml;nde doğmuştu. Temel tahsilinden sonra ulusal bir gazetede muhabir, istihbarat şefi ve yazar (1971) olarak bulunmuştu. 1981&rsquo;den itibaren Yeni Nesil&rsquo;de yazmış, Can Kardeş dergisinin Genel Yayın y&ouml;netmenliğini &uuml;stlenmişti. T&uuml;rkiye Milli K&uuml;lt&uuml;r Vakfı, T&uuml;rkiye Yazarlar Birliği ve ESKADER tarafından &ouml;d&uuml;ller almıştı. Yazdığı 100 civarında &ccedil;ocuk romanını &ccedil;eşitli imzalarla yayımlamıştı. Bahadıroğlu&rsquo;nun dışında Veysel Akpınar, Şeref Baysal, Bahadır Alp, Nurcan Sevin&ccedil; imzalarını da kullanmıştı. Tarih&icirc; roman, hik&acirc;ye, deneme, araştırma, oyun ve &ccedil;ocuk kitabı olmak &uuml;zere bir&ccedil;ok eseri bulunan yazarın başlıca romanları şunlar: Buhara Yanıyor, Elveda Buhara, Kırım Kan Ağlıyor,&nbsp; Şirpen&ccedil;e, Yolbaşı, D&ouml;rd&uuml;nc&uuml; Murad, Sunguroğlu, Turgut Alp, End&uuml;l&uuml;s&rsquo;e Veda. Bu k&ouml;kl&uuml; romanlarının dışında pek &ccedil;ok gen&ccedil;lik romanı, sosyal muhtevalı eserleri de var.<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Kitapları defalarca basılan ve T&uuml;rkiye&rsquo;de satış rekorları kıran Bahadıroğlu&rsquo;nun romanları sadece tarihle alakalı değildir. Ne var ki daha &ccedil;ok tarih&icirc; romanlarıyla tanındı ve bu romanlarıyla sevildi. &Ccedil;ok geniş bir okuyucu ve hayran kitlesine ulaştı.<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Denizci olan baba vasıtasıyla Risale-i Nurlarla tanışır ve yazdığı Osmanlıca n&uuml;shayı Bedi&uuml;zzaman Said Nursi&rsquo;ye g&ouml;nderir. Gelen kitapta &ldquo;Kalemin kılı&ccedil; gibi keskin olsun!&rdquo; duası yazılıdır. Bahadıroğlu, yazdıklarının okuyucu tarafından iştiyakla okunmasını ve kabul g&ouml;rmesini bu duanın bereketine bağlıyordu.<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Yazı yazmayı bir &lsquo;hizmet&rsquo;, inandığı dava i&ccedil;in bir &lsquo;vazife&rsquo; kabul eden Bahadıroğlu, bir yazısında sanat anlayışını ş&ouml;yle &ouml;zetliyordu: &ldquo;Sanat, sanat i&ccedil;in, inan&ccedil; i&ccedil;indir. Sanat&ccedil;ı, insanları Ezel&icirc; ve Ebed&icirc; Sanatk&acirc;r&rsquo;a yaklaştırabildiği &ouml;l&ccedil;&uuml;de başarılı sayılır. Sanat&ccedil;ının g&ouml;revi, cemiyetin &ouml;z&uuml;n&uuml; aramak, k&ouml;k&uuml;ne inmek, ger&ccedil;ekler &uuml;st&uuml; ger&ccedil;eği bulmak ve sunmaktır. Maksat, Hakk&rsquo;a ve hakikate hizmet; kalem, takdire mazhar bir vasıta; eser, iyiyi, doğruyu, g&uuml;zel g&ouml;stermesi şartıyla muhterem bir mirastır.&rdquo;<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;O bir bakıma g&uuml;n&uuml;m&uuml;z&uuml;n&nbsp; &ldquo;H&acirc;ce-i evvel&rdquo;i yani Ahmet Midhat Efendi&rsquo;siydi. &Ccedil;ok farklı t&uuml;rlerde yazıyordu. Romandan hik&acirc;yeye, piyesten denemeye, &ccedil;ocuk kitabından ansiklopediye, k&ouml;şe yazısından edebiyat kritiklerine kadar &ccedil;ok geniş alanda kalem oynatıyordu. Kaleme adanmış bir &ouml;m&uuml;rd&uuml; onunki. Onu daha iyi tanımak, destansı hayat hik&acirc;yesini, d&uuml;ş&uuml;ncelerini, sanat anlayışını, ideallerini, mefk&ucirc;resini ve hayallerini kavrayabilmek i&ccedil;in mutlaka eserlerini okumak gerek.<br /> &lsquo;Yavuz Bahadıroğlu&rsquo;, ger&ccedil;ek isminin yerini aldığı i&ccedil;in Niyazi adını kullanmıyordu. Niyazi ismini kullanan sadece eşi Fatma Hanım imiş. &ldquo;Eşim, &lsquo;Niyazi!&rsquo; diye seslendiği zaman, bazen duymazdan geliyorum!&rdquo; diyordu tebess&uuml;m ederek. Yavuz Bahadıroğlu adını se&ccedil;erken, o d&ouml;nem yaşanan bir sıkıntıyı ş&ouml;yle anlatmıştı:<br /> &ldquo;1970&rsquo;lerde B&acirc;bı&acirc;li&rsquo;de bir kaht-ı rical (adam kıtlığı) vardı. Ben gazetede &ccedil;alışırken o kadar &ccedil;ok yazıyorum ki, bir g&uuml;nde 4-5 yazıya Niyazi Birinci imzasını atmam gerekiyordu. Bunu biraz &ccedil;eşitlendirelim dedik. Biraz da &lsquo;adam kıtlığı mı var?&rsquo; dedirtmemek i&ccedil;in, ayıp olmasın diye yazılarda kullanmak i&ccedil;in farklı imzalar bulduk. Yavuz Bahadıroğlu dışında Şeref Baysal, Bahadır Alp, Veysel Akpınar, Sel&ccedil;uk Kuleli, Nurcan Sevin&ccedil; imzalarını kullandım. Haber yapıyor, fotoğraf &ccedil;ekiyor, k&ouml;şe yazısı yazıyorum... B&uuml;t&uuml;n bunlara tek imza atmak garip oluyordu. Roman yazdığımda da hukuk m&uuml;şavirimiz rahmetli Bekir Berk abi, &lsquo;Bu b&ouml;yle olmaz, gel sana başka isim bulalım. Senin ismin Yavuz Serdaroğlu olsun!&rsquo; dedi. Ben Yavuz ismini beğendim, ancak Serdaroğlu yerine, kendi soyumuzdan gelen Bahadıroğlu ismini daha sempatik buldum. Bekir abinin kızmasına rağmen, onda karar kıldık. Bana &lsquo;Laz inadın tuttu.&rsquo; filan dediyse de &ouml;yle kaldı.&rdquo;<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Tarih&ccedil;iliğinin yanı sıra bence Yavuz Bahadıroğlu&rsquo;nun asıl &ouml;nemi, &ccedil;ocuklar ve ergenlik d&ouml;nemini yaşayan gen&ccedil;ler i&ccedil;in kaleme aldığı romanlardı. Sunguroğlu serisi, Buhara Yanıyor, Şirpen&ccedil;e ve benzeri romanlardı. Hepimize &ldquo;temel bir tarih şuuru&rdquo; ve bir &ldquo;kimlik&rdquo; kazandıran romanlardı onlar. Tabiri caizse &ldquo;bize hayal kurmayı &ouml;ğreten&rdquo; Necip Fazıl&rsquo;ın &ldquo;surda a&ccedil;tığı gediğin&rdquo; yansımaları idi Yavuz Bahadıroğlu&rsquo;nun ve o kuşağın ortaya koyduğu emekler.</p> <p>Bakmayın siz bir takım insan taklidi yapanların &ldquo;Atat&uuml;rk d&uuml;şmanlığı ile bilinen tarih&ccedil;i &ouml;ld&uuml;&rdquo; haberi yapmasına. Yavuz Bahadıroğlu&rsquo;nu &ldquo;Atat&uuml;rk d&uuml;şmanı&rdquo; etiketine sıkıştırarak etkisizleştirmeye &ccedil;alışanlara inat, demeliyiz ki Bahadıroğlu gibi adamlar etiketlere sığmaz. Onlar sizin b&uuml;t&uuml;n&uuml;yle ihata etmeye &ccedil;abaladığınız ve oryantasyonunu yerinden etmeye uğraştığınız aziz T&uuml;rk milletine gidilmesi gereken istikameti g&ouml;steren işaret levhalarıdır.<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;1982 yılında birlikte &ccedil;alıştığım Niyazi Birinci (Yavuz Bahadıroğlu) benim i&ccedil;in bir ağabeyden &ccedil;ok k&uuml;lt&uuml;r hayatımda derin izler bırakan ger&ccedil;ek bir ustaydı gibiydi.&nbsp; &nbsp;Mekanı Cennet olsun, amin.</p> <p>Mehmet Nuri BİNG&Ouml;L</p>
Ekleme Tarihi: 26 Ocak 2021 - Salı

TARİHİ SEVDİREN ADAM'A RAHMET DİLEĞİYLE

<p>Yavuz Bahadıroğlu mahlasıyla neslime &ldquo;tarihi sevdiren adam&rdquo; Niyazi Birinci emaneti Rabbine teslim etti. Allah rahmet eylesin.<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Tarihimizi sevdirip sayısı azımsanamayacak genci MİLLİ İRFAN davasına kazandıran romancı, yazar, gazeteci ve hatip Yavuz Bahadıroğlu Rabbinin d&acirc;vetine uydu ve başta Cumhurbaşkanımız&nbsp; olmak &uuml;zere sevenlerinin duaları eşliğinde toprağa verildi.<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Bahadıroğlu&rsquo;nun en b&uuml;y&uuml;k hizmeti, resmi tarihin birilerine g&ouml;re şekillendirilmiş &ouml;ğretilerinin aslını en doğru şekilde kaleme alması, nesilleri bu şuurla yetiştirmesi ve eğitmesi olmuştur.&nbsp;<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Ben de bir&ccedil;ok kişi gibi onun romanlarıyla yetiştim. Bug&uuml;n mazimizi seviyorsak, ecdadımıza sahip &ccedil;ıkıyorsak bunu b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;&uuml;de Bahadıroğlu gibi iyi yazarlarımıza bor&ccedil;luyuz. Onun gibi yazarlar sivil tarih anlayışını emin adımlarla yerleştirmiş ve nesillere&nbsp; tarihimizi en doğru bi&ccedil;imde aktarmıştır.<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Ortaokul yıllarımda ilk okuduğum romanı Elveda Buhara idi. Ardından Buhara Yanıyor ve Sunguroğlu geldi. Onunla ilk g&ouml;r&uuml;şmem ve tanışmam 1978&#39;deydi.&nbsp;<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;İstanbul Edebiyat Fak&uuml;ltesinin ilk yılında tanışmak ve yeni yazdığım bir hikayeyi ona g&ouml;stermek i&ccedil;in &ccedil;alıştığı gazetesine gittim. &quot;Hasta&quot; başlıklı hikayemi sonuna kadar dinledi. Tasvir ve diyalogları başarılı bulmakla birlikte hikaye kişilikleri i&ccedil;in onu diyemeyeceğini belirtti. Neden diye sorduğumda şu cevabı aldım:<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;&quot;Nuri, bir hikayede bulunan t&uuml;m kişiler olumlu ve iyi huylu olursa eserin vaka &ouml;ğesi akıcı olmaz ve okuyucu tarafından ilgi &ccedil;ekmez &quot;&nbsp;<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Ger&ccedil;ekten de denilen d&uuml;zeltmeleri yapınca hikayeyi 1980 yılında bir dergi rahat&ccedil;a yayımladı.<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Tarih&icirc; romanlarını Yavuz Bahadıroğlu m&uuml;stearı ismiyle, &ccedil;ocuk kitaplarını ise Niyazi Birinci adıyla kaleme alıyordu. Ayrıca bir ulusal gazetedeki Veysel Akpınar m&uuml;stearıyla yazdığı k&ouml;şe yazıları da milli değerler bakımından şuurlandırıyordu bizi...<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Yazarımız 1945&rsquo;te Rize Pazar&rsquo;a bağlı Hisarlı k&ouml;y&uuml;nde doğmuştu. Temel tahsilinden sonra ulusal bir gazetede muhabir, istihbarat şefi ve yazar (1971) olarak bulunmuştu. 1981&rsquo;den itibaren Yeni Nesil&rsquo;de yazmış, Can Kardeş dergisinin Genel Yayın y&ouml;netmenliğini &uuml;stlenmişti. T&uuml;rkiye Milli K&uuml;lt&uuml;r Vakfı, T&uuml;rkiye Yazarlar Birliği ve ESKADER tarafından &ouml;d&uuml;ller almıştı. Yazdığı 100 civarında &ccedil;ocuk romanını &ccedil;eşitli imzalarla yayımlamıştı. Bahadıroğlu&rsquo;nun dışında Veysel Akpınar, Şeref Baysal, Bahadır Alp, Nurcan Sevin&ccedil; imzalarını da kullanmıştı. Tarih&icirc; roman, hik&acirc;ye, deneme, araştırma, oyun ve &ccedil;ocuk kitabı olmak &uuml;zere bir&ccedil;ok eseri bulunan yazarın başlıca romanları şunlar: Buhara Yanıyor, Elveda Buhara, Kırım Kan Ağlıyor,&nbsp; Şirpen&ccedil;e, Yolbaşı, D&ouml;rd&uuml;nc&uuml; Murad, Sunguroğlu, Turgut Alp, End&uuml;l&uuml;s&rsquo;e Veda. Bu k&ouml;kl&uuml; romanlarının dışında pek &ccedil;ok gen&ccedil;lik romanı, sosyal muhtevalı eserleri de var.<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Kitapları defalarca basılan ve T&uuml;rkiye&rsquo;de satış rekorları kıran Bahadıroğlu&rsquo;nun romanları sadece tarihle alakalı değildir. Ne var ki daha &ccedil;ok tarih&icirc; romanlarıyla tanındı ve bu romanlarıyla sevildi. &Ccedil;ok geniş bir okuyucu ve hayran kitlesine ulaştı.<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Denizci olan baba vasıtasıyla Risale-i Nurlarla tanışır ve yazdığı Osmanlıca n&uuml;shayı Bedi&uuml;zzaman Said Nursi&rsquo;ye g&ouml;nderir. Gelen kitapta &ldquo;Kalemin kılı&ccedil; gibi keskin olsun!&rdquo; duası yazılıdır. Bahadıroğlu, yazdıklarının okuyucu tarafından iştiyakla okunmasını ve kabul g&ouml;rmesini bu duanın bereketine bağlıyordu.<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Yazı yazmayı bir &lsquo;hizmet&rsquo;, inandığı dava i&ccedil;in bir &lsquo;vazife&rsquo; kabul eden Bahadıroğlu, bir yazısında sanat anlayışını ş&ouml;yle &ouml;zetliyordu: &ldquo;Sanat, sanat i&ccedil;in, inan&ccedil; i&ccedil;indir. Sanat&ccedil;ı, insanları Ezel&icirc; ve Ebed&icirc; Sanatk&acirc;r&rsquo;a yaklaştırabildiği &ouml;l&ccedil;&uuml;de başarılı sayılır. Sanat&ccedil;ının g&ouml;revi, cemiyetin &ouml;z&uuml;n&uuml; aramak, k&ouml;k&uuml;ne inmek, ger&ccedil;ekler &uuml;st&uuml; ger&ccedil;eği bulmak ve sunmaktır. Maksat, Hakk&rsquo;a ve hakikate hizmet; kalem, takdire mazhar bir vasıta; eser, iyiyi, doğruyu, g&uuml;zel g&ouml;stermesi şartıyla muhterem bir mirastır.&rdquo;<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;O bir bakıma g&uuml;n&uuml;m&uuml;z&uuml;n&nbsp; &ldquo;H&acirc;ce-i evvel&rdquo;i yani Ahmet Midhat Efendi&rsquo;siydi. &Ccedil;ok farklı t&uuml;rlerde yazıyordu. Romandan hik&acirc;yeye, piyesten denemeye, &ccedil;ocuk kitabından ansiklopediye, k&ouml;şe yazısından edebiyat kritiklerine kadar &ccedil;ok geniş alanda kalem oynatıyordu. Kaleme adanmış bir &ouml;m&uuml;rd&uuml; onunki. Onu daha iyi tanımak, destansı hayat hik&acirc;yesini, d&uuml;ş&uuml;ncelerini, sanat anlayışını, ideallerini, mefk&ucirc;resini ve hayallerini kavrayabilmek i&ccedil;in mutlaka eserlerini okumak gerek.<br /> &lsquo;Yavuz Bahadıroğlu&rsquo;, ger&ccedil;ek isminin yerini aldığı i&ccedil;in Niyazi adını kullanmıyordu. Niyazi ismini kullanan sadece eşi Fatma Hanım imiş. &ldquo;Eşim, &lsquo;Niyazi!&rsquo; diye seslendiği zaman, bazen duymazdan geliyorum!&rdquo; diyordu tebess&uuml;m ederek. Yavuz Bahadıroğlu adını se&ccedil;erken, o d&ouml;nem yaşanan bir sıkıntıyı ş&ouml;yle anlatmıştı:<br /> &ldquo;1970&rsquo;lerde B&acirc;bı&acirc;li&rsquo;de bir kaht-ı rical (adam kıtlığı) vardı. Ben gazetede &ccedil;alışırken o kadar &ccedil;ok yazıyorum ki, bir g&uuml;nde 4-5 yazıya Niyazi Birinci imzasını atmam gerekiyordu. Bunu biraz &ccedil;eşitlendirelim dedik. Biraz da &lsquo;adam kıtlığı mı var?&rsquo; dedirtmemek i&ccedil;in, ayıp olmasın diye yazılarda kullanmak i&ccedil;in farklı imzalar bulduk. Yavuz Bahadıroğlu dışında Şeref Baysal, Bahadır Alp, Veysel Akpınar, Sel&ccedil;uk Kuleli, Nurcan Sevin&ccedil; imzalarını kullandım. Haber yapıyor, fotoğraf &ccedil;ekiyor, k&ouml;şe yazısı yazıyorum... B&uuml;t&uuml;n bunlara tek imza atmak garip oluyordu. Roman yazdığımda da hukuk m&uuml;şavirimiz rahmetli Bekir Berk abi, &lsquo;Bu b&ouml;yle olmaz, gel sana başka isim bulalım. Senin ismin Yavuz Serdaroğlu olsun!&rsquo; dedi. Ben Yavuz ismini beğendim, ancak Serdaroğlu yerine, kendi soyumuzdan gelen Bahadıroğlu ismini daha sempatik buldum. Bekir abinin kızmasına rağmen, onda karar kıldık. Bana &lsquo;Laz inadın tuttu.&rsquo; filan dediyse de &ouml;yle kaldı.&rdquo;<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;Tarih&ccedil;iliğinin yanı sıra bence Yavuz Bahadıroğlu&rsquo;nun asıl &ouml;nemi, &ccedil;ocuklar ve ergenlik d&ouml;nemini yaşayan gen&ccedil;ler i&ccedil;in kaleme aldığı romanlardı. Sunguroğlu serisi, Buhara Yanıyor, Şirpen&ccedil;e ve benzeri romanlardı. Hepimize &ldquo;temel bir tarih şuuru&rdquo; ve bir &ldquo;kimlik&rdquo; kazandıran romanlardı onlar. Tabiri caizse &ldquo;bize hayal kurmayı &ouml;ğreten&rdquo; Necip Fazıl&rsquo;ın &ldquo;surda a&ccedil;tığı gediğin&rdquo; yansımaları idi Yavuz Bahadıroğlu&rsquo;nun ve o kuşağın ortaya koyduğu emekler.</p> <p>Bakmayın siz bir takım insan taklidi yapanların &ldquo;Atat&uuml;rk d&uuml;şmanlığı ile bilinen tarih&ccedil;i &ouml;ld&uuml;&rdquo; haberi yapmasına. Yavuz Bahadıroğlu&rsquo;nu &ldquo;Atat&uuml;rk d&uuml;şmanı&rdquo; etiketine sıkıştırarak etkisizleştirmeye &ccedil;alışanlara inat, demeliyiz ki Bahadıroğlu gibi adamlar etiketlere sığmaz. Onlar sizin b&uuml;t&uuml;n&uuml;yle ihata etmeye &ccedil;abaladığınız ve oryantasyonunu yerinden etmeye uğraştığınız aziz T&uuml;rk milletine gidilmesi gereken istikameti g&ouml;steren işaret levhalarıdır.<br /> &nbsp; &nbsp; &nbsp;1982 yılında birlikte &ccedil;alıştığım Niyazi Birinci (Yavuz Bahadıroğlu) benim i&ccedil;in bir ağabeyden &ccedil;ok k&uuml;lt&uuml;r hayatımda derin izler bırakan ger&ccedil;ek bir ustaydı gibiydi.&nbsp; &nbsp;Mekanı Cennet olsun, amin.</p> <p>Mehmet Nuri BİNG&Ouml;L</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.