Prof.Dr Cahit KURBANOĞLU
Köşe Yazarı
Prof.Dr Cahit KURBANOĞLU
 

KUTLU DOĞUM 69

KUTLU DOĞUM 69 Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâmın icraatını tasdik eden ve anlatan öyle âlimler var ki kolay kolay karşılarına başkalarının itiraz edecek bir şekilde çıkmaları mümkün değildir. Bunlardan gene Risale-i Nurlarda nakledeceğimiz ve devam etmekte olduğumuz eRisale On Beşinci Şuâ’da: On birinci: Asfiya (Hz. Peygamber asm yolundan giden ilim ve takvâ sahibi velî kullar) ve sıddîkîn (Allah yolunda sadakatte en ileri olanlar) denilen müçtehidler (âyet ve hadîsler başta olmak üzere diğer dinî delillerden hüküm çıkarma bilgi ve kabiliyetine sahip olanlar), imamlar, allâmeler (büyük âlimler); İbni Sina, İbni Rüşd gibi dâhî feylesoflar misillü (felsefeciler gibi) binler ehl-i tahkik (gerçeği araştıran ve delilleriyle bilen âlimler), aklî ve mantıkî bir tarzda, her biri ayrı bir meslekte şüphesiz binler hüccetlere (kanıtlara) ve kat'î burhanlara (kesin sarsılmaz delillere) istinaden (dayanarak) ilmelyakîn derecesinde (ilmi sağlam delillere dayanarak) Muhammed'in (a.s.m.) risaletine ve hakkaniyetine imanları öyle küllî bir şehadettir ki, onların umumu kadar bir zekâsı bulunmayan, karşılarına çıkamaz. İşte o hadsiz şahitlerden birisi, bu zamanda Risale-i Nur'dur ki, münkirler (inançsızlar) ona karşı hiçbir çare bulamadıklarından, zabıta ve adliyeyi aldatıp mahkeme eliyle susturmasına çalışıyorlar. On ikinci: Âlem-i İslâmda her biri ümmetin ehemmiyetli bir kısmını daire-i dersine (ders dairesine) alıp, harika irşad (doğru yolu gösterme) ve kerametlerle (Allah’ın bir ikramı olarak) mânevî terakki ettiren (yükselten) ve hüccetler (kesin deliller) yerinde müşahedata (mânevî âlemlerde bazı hakikatleri gözlemleme), keşfiyata (mânevî âlemlerde bazı hakikatleri keşfetme halleri) dayanan ve aktâb (büyük velilerden zamanının en büyük mürşidi olan kimseler) denilen en derin ehl-i tahkik (gerçeği araştıran ve delilleriyle bilen âlimler) ve hakikat, ruhânî terakkilerinde (ruh âleminde yükselme, yol alma) Muhammed'in (a.s.m.) risaletini ve sadıkıyetini (doğruluğunu) ve en yüksek mertebe-i hakkaniyette (hak ve adalet mertebesinde) bulunduğunu keşfen (bularak) ve şuhuden görüp (kalb ve rûh ile çeşitli mertebeleri görüp) müttefikan (fikir birliğiyle) ve mütetabıkan (birbirine uygunluk içinde) nübüvvetine (peygamberliğine) şehadetleri öyle bir imzadır ki, onların umumu kadar bir yüksek mertebe-i kemâlâtı (mükemmellik mertebesi, derecesini) kazanmayan, o imzayı bozamaz. On üçüncü şehadet: Dört küllî (kapsamlı) ve çok geniş ve kat'î hüccetlerden (kesin delilerden) ibarettir: ‎وَبِشَهَادَةِ اْلاَزْمِنَةِ الْمَاضِيَةِ بِتَوَاتُرِ بَشَارَاتِ الْكَوَاهِنِ وَالْهَوَاتِفِ وَالْعُرَفَۤاءِ فِى اْلاَدْوَارِ السَّالِفِينَ وَبِمُشَاهَدَةِ بَشَارَاتِ الرُّسُلِ وَاْلاَنْبِيَۤاءِ وَبِشَهَادَتِهِمْ وَبَشَارَتِهِمْ عَلَيْهِمُ السَّلاَمُ بِرِسَالَةِ مُحَمَّدٍ عَلَيْهِ الصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ فِى الْكُتُبِ الْمُقَدَّسَةِ 1 “Ve bi şehadetil ezminetil madıyeti bi tevatüri beşaretil kevahini vel hevatifi vel urafâı fil edvarıssalifîne ve bi müşahedeti beşaretirrusuli vel enbiyâi ve bi şahadetihim ve beşaratihim aleyhimüsselamü bi risaleti Muhammed’in aleyhissalâtü vesslamu filkütübil mukaddeseti” Bu fıkranın kısaca bir meâli burada beyan edilecek. Ve izahatı ve senetleri, Zülfikar'ın Mu'cizat-ı Ahmediye kısmının âhirinde mükemmel var. 1- Geçmiş asırlardaki kâhinler ve hâtifler ve âriflerden tevatürle nakledilen müjdelerin, semâvî kitaplarda müşahede edilen sair nebî ve resullerin müjdelerinin ve o peygamberlerin (aleyhimüsselâm), mukaddes kitaplarda Muhammed aleyhissalâtü vesselâma şehadet edip onun geleceğini tebşir etmelerinin şehadetiyle… Yani, geçmiş zamanlarda nev-i beşerin meşahir ve namdarlarından (insanların ünlülerinden ve şöhret sahiplerinden), başta enbiya (peygamberler) olarak ârifler (bilgide ileri olanlar), kâhinler (gelecekten haber veren kimseler), hâtifler (kendisi görünmediği halde sesi duyulan ve gelecekten haber veren cinler) müttefikan (fikir birliğiyle) Muhammed'in (a.s.m.) risaletine ve geleceğine irhâsât nev'inden (Peygamberimizde (a.s.m.) peygamber olmadan önce görülen olağanüstü haller ve hâdiseler türünden) gayet sarîh (açık) ve mükerrer (defalarca) haber verdiklerini nakl-i sahih (bir hadîs-i şerifin Peygamber Efendimizden (a.s.m.) doğru ve sağlam kanallarla aktarılması) ve bir kısmı tevatürle (yalan üzerine birleşmeleri mümkün olmayan bir topluluk tarafından bildirilen haber veya hadisler) tarih ve siyer (Peygamberimizin (a.s.m) hayatını konu alan ilim) ve hadîs kitaplarında kayıt ve kabul edilmektedir. Konunun ehli olan ilim sahipleri konuya katkıda bulunmak için kaynaklara müracaat edebilirler. Bu konuya gelecek yazıda devam edilecektir. 28.10.2025 Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Ekleme Tarihi: 28 Ekim 2025 -Salı

KUTLU DOĞUM 69

KUTLU DOĞUM 69 Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâmın icraatını tasdik eden ve anlatan öyle âlimler var ki kolay kolay karşılarına başkalarının itiraz edecek bir şekilde çıkmaları mümkün değildir. Bunlardan gene Risale-i Nurlarda nakledeceğimiz ve devam etmekte olduğumuz eRisale On Beşinci Şuâ’da: On birinci: Asfiya (Hz. Peygamber asm yolundan giden ilim ve takvâ sahibi velî kullar) ve sıddîkîn (Allah yolunda sadakatte en ileri olanlar) denilen müçtehidler (âyet ve hadîsler başta olmak üzere diğer dinî delillerden hüküm çıkarma bilgi ve kabiliyetine sahip olanlar), imamlar, allâmeler (büyük âlimler); İbni Sina, İbni Rüşd gibi dâhî feylesoflar misillü (felsefeciler gibi) binler ehl-i tahkik (gerçeği araştıran ve delilleriyle bilen âlimler), aklî ve mantıkî bir tarzda, her biri ayrı bir meslekte şüphesiz binler hüccetlere (kanıtlara) ve kat'î burhanlara (kesin sarsılmaz delillere) istinaden (dayanarak) ilmelyakîn derecesinde (ilmi sağlam delillere dayanarak) Muhammed'in (a.s.m.) risaletine ve hakkaniyetine imanları öyle küllî bir şehadettir ki, onların umumu kadar bir zekâsı bulunmayan, karşılarına çıkamaz. İşte o hadsiz şahitlerden birisi, bu zamanda Risale-i Nur'dur ki, münkirler (inançsızlar) ona karşı hiçbir çare bulamadıklarından, zabıta ve adliyeyi aldatıp mahkeme eliyle susturmasına çalışıyorlar. On ikinci: Âlem-i İslâmda her biri ümmetin ehemmiyetli bir kısmını daire-i dersine (ders dairesine) alıp, harika irşad (doğru yolu gösterme) ve kerametlerle (Allah’ın bir ikramı olarak) mânevî terakki ettiren (yükselten) ve hüccetler (kesin deliller) yerinde müşahedata (mânevî âlemlerde bazı hakikatleri gözlemleme), keşfiyata (mânevî âlemlerde bazı hakikatleri keşfetme halleri) dayanan ve aktâb (büyük velilerden zamanının en büyük mürşidi olan kimseler) denilen en derin ehl-i tahkik (gerçeği araştıran ve delilleriyle bilen âlimler) ve hakikat, ruhânî terakkilerinde (ruh âleminde yükselme, yol alma) Muhammed'in (a.s.m.) risaletini ve sadıkıyetini (doğruluğunu) ve en yüksek mertebe-i hakkaniyette (hak ve adalet mertebesinde) bulunduğunu keşfen (bularak) ve şuhuden görüp (kalb ve rûh ile çeşitli mertebeleri görüp) müttefikan (fikir birliğiyle) ve mütetabıkan (birbirine uygunluk içinde) nübüvvetine (peygamberliğine) şehadetleri öyle bir imzadır ki, onların umumu kadar bir yüksek mertebe-i kemâlâtı (mükemmellik mertebesi, derecesini) kazanmayan, o imzayı bozamaz. On üçüncü şehadet: Dört küllî (kapsamlı) ve çok geniş ve kat'î hüccetlerden (kesin delilerden) ibarettir: ‎وَبِشَهَادَةِ اْلاَزْمِنَةِ الْمَاضِيَةِ بِتَوَاتُرِ بَشَارَاتِ الْكَوَاهِنِ وَالْهَوَاتِفِ وَالْعُرَفَۤاءِ فِى اْلاَدْوَارِ السَّالِفِينَ وَبِمُشَاهَدَةِ بَشَارَاتِ الرُّسُلِ وَاْلاَنْبِيَۤاءِ وَبِشَهَادَتِهِمْ وَبَشَارَتِهِمْ عَلَيْهِمُ السَّلاَمُ بِرِسَالَةِ مُحَمَّدٍ عَلَيْهِ الصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ فِى الْكُتُبِ الْمُقَدَّسَةِ 1 “Ve bi şehadetil ezminetil madıyeti bi tevatüri beşaretil kevahini vel hevatifi vel urafâı fil edvarıssalifîne ve bi müşahedeti beşaretirrusuli vel enbiyâi ve bi şahadetihim ve beşaratihim aleyhimüsselamü bi risaleti Muhammed’in aleyhissalâtü vesslamu filkütübil mukaddeseti” Bu fıkranın kısaca bir meâli burada beyan edilecek. Ve izahatı ve senetleri, Zülfikar'ın Mu'cizat-ı Ahmediye kısmının âhirinde mükemmel var. 1- Geçmiş asırlardaki kâhinler ve hâtifler ve âriflerden tevatürle nakledilen müjdelerin, semâvî kitaplarda müşahede edilen sair nebî ve resullerin müjdelerinin ve o peygamberlerin (aleyhimüsselâm), mukaddes kitaplarda Muhammed aleyhissalâtü vesselâma şehadet edip onun geleceğini tebşir etmelerinin şehadetiyle… Yani, geçmiş zamanlarda nev-i beşerin meşahir ve namdarlarından (insanların ünlülerinden ve şöhret sahiplerinden), başta enbiya (peygamberler) olarak ârifler (bilgide ileri olanlar), kâhinler (gelecekten haber veren kimseler), hâtifler (kendisi görünmediği halde sesi duyulan ve gelecekten haber veren cinler) müttefikan (fikir birliğiyle) Muhammed'in (a.s.m.) risaletine ve geleceğine irhâsât nev'inden (Peygamberimizde (a.s.m.) peygamber olmadan önce görülen olağanüstü haller ve hâdiseler türünden) gayet sarîh (açık) ve mükerrer (defalarca) haber verdiklerini nakl-i sahih (bir hadîs-i şerifin Peygamber Efendimizden (a.s.m.) doğru ve sağlam kanallarla aktarılması) ve bir kısmı tevatürle (yalan üzerine birleşmeleri mümkün olmayan bir topluluk tarafından bildirilen haber veya hadisler) tarih ve siyer (Peygamberimizin (a.s.m) hayatını konu alan ilim) ve hadîs kitaplarında kayıt ve kabul edilmektedir. Konunun ehli olan ilim sahipleri konuya katkıda bulunmak için kaynaklara müracaat edebilirler. Bu konuya gelecek yazıda devam edilecektir. 28.10.2025 Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.