Dr. Vehbi KARA
Köşe Yazarı
Dr. Vehbi KARA
 

Misakı Milli’nin Öneminin Anlaşılması

Misakı Milli’nin Öneminin Anlaşılması Musul ve Kerkük gibi Misakı Milli sınırları içinde kalan vatan topraklarının kaybedilmesi konusunun işlendiği Akit TV’de yayınlanan Kayıt Dışı Tarih programını izledim. Değerli tarihçi Mustafa Armağan’ın bu konuda yapmış olduğu çalışmalar gerçekten de takdire şayandır. Ne yazık ki aradan neredeyse yüz yıl geçtikten sonra yaşadığımız acı olayların içyüzünü öğrenebiliyoruz. Bu nedenle kişilere bağlı kalmadan ve kimseden korkmadan yapılan çalışmalara millet olarak çok ihtiyacımız var. Çünkü güçlü bir Türkiye için tarihten almamız gereken dersler vardır. O halde bazı tarihsel olaylara değinerek Misakı Milli adı verilen yeminimizi sık sık gündeme taşımak gerekiyor. “Maksat vatan ise gerisi teferruattır”  diyen vatandaşlarımızın kaybedilen vatan topraklarının kurtarılabilmesi için öncelikle yaşadığımız olayları soğukkanlılıkla ve içtenlikle değerlendirmesi gerekiyor. Eğer yakın tarihimizi iyi bilirsek; ülkemizin geleceğini de daha sağlam bir şekilde inşa edebiliriz. Bu konuda halkımızın bilinçlendirilmesi için eğitim sistemimizde yapılması milli ve manevi değerlerin üzerinde durulması gerekmektedir. Emekli bir asker olarak yaşamış olduğum çok acı bir olayı arz etmek istiyorum. Bu sayede umulur ki komutanlarımız ve öğretmenlerimiz Misakı Milli’nin önemini daha iyi idrak edebilirler. Canımız ciğerimiz evlatlarımıza tarihi gerçekleri doğru anlatıp benzer hataları yapmamak için tedbir almak gerekmektedir. 12 Eylül darbecileri ülke menfaatlerinin korunması konusunda çok büyük hatalar yapmıştır. Örneğin ABD’li askerler bir telefon ile askeri cunta lideri Kenan Evren’den talepte bulunup kolaylıkla isteklerini yerine getirebiliyorlardı. Nihayetinde Yunanistan’ın yeniden NATO’ya alınması konusunda ülkemiz yararına hiçbir talepte bulunmadan onay vermiştik. Fakat aynı Yunanistan bu olaydan birkaç yıl sonra Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmesini veto edebilmişti.   Fakat bundan daha kötüsünü ise cuntacı Kenan Evren’in Genelkurmay Başkanı olarak atadığı bir general ve onu destekleyen askerler yapmıştı. 1926 Ankara Anlaşmasına göre İngilizlere bıraktığımız Musul Kerkük’ü kurtarma fırsatını yakalamıştık. Birinci Körfez Savaşı esnasında Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesi ile başlayan süreçte Musul ve Kerkük’ün kurtarılması fırsatı Birleşmiş Milletler kararları ile mümkün hale gelmişti. Fakat CHP öncülüğündeki bazı partiler ve silahlı kuvvetlerinin başındaki generaller savaş yolu ile vatan topraklarının kurtarılmasını istemiyorlardı. Cumhurbaşkanı Özal, 17 Ocak 1991 tarihinde başlayan “Çöl Fırtınası Harekatı’na” katılmak ve Misakı Milli sınırları içerisinde yer alan topraklarımızı kurtarmak istiyordu. Fakat Genelkurmay Başkanı istifa etmiş yerine geçen komutanlar ise “ordumuz harbe hazır” değil gerekçesi ile savaştan kaçmışlardı. Hâlbuki bugün dahi askeri talimatların en başında “emri altındaki birlikleri harbe hazır tutma”  görevi yazmaktadır. Fakat her 8-10 yılda bir yapılan askeri darbeler ordumuzdaki disiplini bozmuş halkın seçtiği yöneticilere karşı bir başkaldırı meydana gelmişti. Bu fırsat 1 Mart 2003 tarihinde bir kez daha kaçırılmıştı. CHP ve kendilerine destek veren asker-bürokrat-siyasetçiler, Irak’a asker gönderme teskeresine karşı çıkmışlardı. Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın bütün çabaları boşa çıkmış 264’e karşı 250 oyla elde edilen çoğunluğa rağmen 267 sayısına ulaşılamadığı için teskere reddedilmişti. Asker belki 50 yıl beslenir fakat sadece bir gün lazım olur. İşte o gün gelmiş fakat milli ve manevi değerlerden yoksun olarak yetiştirilen komutanlar yüzünden iki defa ayağımıza kadar gelen fırsatı kaçırmıştık. O halde yaşadığımız bu acı olaylardan ders çıkarmalı ve askerlerimizin sivil yöneticilere itaat etmesinin ne derece önemli olduğunu herkesin bilmesi gerekiyor, vesselam…. Dr. Vehbi Kara  
Ekleme Tarihi: 23 Aralık 2021 - Perşembe

Misakı Milli’nin Öneminin Anlaşılması

Misakı Milli’nin Öneminin Anlaşılması Musul ve Kerkük gibi Misakı Milli sınırları içinde kalan vatan topraklarının kaybedilmesi konusunun işlendiği Akit TV’de yayınlanan Kayıt Dışı Tarih programını izledim. Değerli tarihçi Mustafa Armağan’ın bu konuda yapmış olduğu çalışmalar gerçekten de takdire şayandır. Ne yazık ki aradan neredeyse yüz yıl geçtikten sonra yaşadığımız acı olayların içyüzünü öğrenebiliyoruz. Bu nedenle kişilere bağlı kalmadan ve kimseden korkmadan yapılan çalışmalara millet olarak çok ihtiyacımız var. Çünkü güçlü bir Türkiye için tarihten almamız gereken dersler vardır. O halde bazı tarihsel olaylara değinerek Misakı Milli adı verilen yeminimizi sık sık gündeme taşımak gerekiyor. “Maksat vatan ise gerisi teferruattır”  diyen vatandaşlarımızın kaybedilen vatan topraklarının kurtarılabilmesi için öncelikle yaşadığımız olayları soğukkanlılıkla ve içtenlikle değerlendirmesi gerekiyor. Eğer yakın tarihimizi iyi bilirsek; ülkemizin geleceğini de daha sağlam bir şekilde inşa edebiliriz. Bu konuda halkımızın bilinçlendirilmesi için eğitim sistemimizde yapılması milli ve manevi değerlerin üzerinde durulması gerekmektedir. Emekli bir asker olarak yaşamış olduğum çok acı bir olayı arz etmek istiyorum. Bu sayede umulur ki komutanlarımız ve öğretmenlerimiz Misakı Milli’nin önemini daha iyi idrak edebilirler. Canımız ciğerimiz evlatlarımıza tarihi gerçekleri doğru anlatıp benzer hataları yapmamak için tedbir almak gerekmektedir. 12 Eylül darbecileri ülke menfaatlerinin korunması konusunda çok büyük hatalar yapmıştır. Örneğin ABD’li askerler bir telefon ile askeri cunta lideri Kenan Evren’den talepte bulunup kolaylıkla isteklerini yerine getirebiliyorlardı. Nihayetinde Yunanistan’ın yeniden NATO’ya alınması konusunda ülkemiz yararına hiçbir talepte bulunmadan onay vermiştik. Fakat aynı Yunanistan bu olaydan birkaç yıl sonra Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmesini veto edebilmişti.   Fakat bundan daha kötüsünü ise cuntacı Kenan Evren’in Genelkurmay Başkanı olarak atadığı bir general ve onu destekleyen askerler yapmıştı. 1926 Ankara Anlaşmasına göre İngilizlere bıraktığımız Musul Kerkük’ü kurtarma fırsatını yakalamıştık. Birinci Körfez Savaşı esnasında Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesi ile başlayan süreçte Musul ve Kerkük’ün kurtarılması fırsatı Birleşmiş Milletler kararları ile mümkün hale gelmişti. Fakat CHP öncülüğündeki bazı partiler ve silahlı kuvvetlerinin başındaki generaller savaş yolu ile vatan topraklarının kurtarılmasını istemiyorlardı. Cumhurbaşkanı Özal, 17 Ocak 1991 tarihinde başlayan “Çöl Fırtınası Harekatı’na” katılmak ve Misakı Milli sınırları içerisinde yer alan topraklarımızı kurtarmak istiyordu. Fakat Genelkurmay Başkanı istifa etmiş yerine geçen komutanlar ise “ordumuz harbe hazır” değil gerekçesi ile savaştan kaçmışlardı. Hâlbuki bugün dahi askeri talimatların en başında “emri altındaki birlikleri harbe hazır tutma”  görevi yazmaktadır. Fakat her 8-10 yılda bir yapılan askeri darbeler ordumuzdaki disiplini bozmuş halkın seçtiği yöneticilere karşı bir başkaldırı meydana gelmişti. Bu fırsat 1 Mart 2003 tarihinde bir kez daha kaçırılmıştı. CHP ve kendilerine destek veren asker-bürokrat-siyasetçiler, Irak’a asker gönderme teskeresine karşı çıkmışlardı. Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın bütün çabaları boşa çıkmış 264’e karşı 250 oyla elde edilen çoğunluğa rağmen 267 sayısına ulaşılamadığı için teskere reddedilmişti. Asker belki 50 yıl beslenir fakat sadece bir gün lazım olur. İşte o gün gelmiş fakat milli ve manevi değerlerden yoksun olarak yetiştirilen komutanlar yüzünden iki defa ayağımıza kadar gelen fırsatı kaçırmıştık. O halde yaşadığımız bu acı olaylardan ders çıkarmalı ve askerlerimizin sivil yöneticilere itaat etmesinin ne derece önemli olduğunu herkesin bilmesi gerekiyor, vesselam…. Dr. Vehbi Kara  
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.