Bilal Dursun YILMAZ
Köşe Yazarı
Bilal Dursun YILMAZ
 

80’li Yılların Çocuklarına Mektup

<p><strong><em>Uzun bir ayrılıktan sonra&hellip;</em></strong></p> <p>Ge&ccedil;en aylarda kaleme aldığım bir-iki mektupta geleceği daha iyi anlayabilmek ona tam istikamet verebilmek adına Hasan ağabeyle ge&ccedil;mişe d&ouml;n&uuml;k bir medeniyet yolculuğuna &ccedil;ıkmak istediğimden bahsetmiş, bu konuda bazı tasavvurlarımı dile getirmiştim. Hasan ağabeyle tanışmamızdan bu yana hayli zaman ge&ccedil;miş olmasına rağmen t&uuml;m planlarım akim kaldı. Atalet yolumu kesti, esbap gidemezsin dedi gerisi ise iş-g&uuml;&ccedil;, pandemi hepsi bahane&hellip;</p> <p>Lakin Hasan ağabeyle ilk tanıştığımda kent m&uuml;zesi bah&ccedil;esinde bana iki sual sormuştu ilki &ldquo;ka&ccedil; yaşındasın?&rdquo; ben kırk (40) yaşımdayım deyince ikici olarak da &ldquo;dedeni g&ouml;rd&uuml;n m&uuml;?&rdquo; sorusunu y&ouml;neltmişti. Ben &ldquo;evet iki dedemi de g&ouml;rd&uuml;m deyince bana; &ldquo;o zaman &ccedil;ok şanslısın&rdquo; demişti. Buradaki şansın ne olduğunu o an i&ccedil;in pek anlamamış,&nbsp; bu s&ouml;ze derin bir mana verememiştim muhabbetin insicamından olsa gerek yine de bazı &ccedil;ıkarımlar yapmıştım.&nbsp; Lakin şimdi şimdi Hasan ağabeyin ne demek istediğini biraz daha anlıyorum&hellip;</p> <p>İnsan &ccedil;ocukken fıtrat gereği olsa hep geleceği merak eder.&nbsp; &ldquo;Filan yaşımda acaba nerede, nasıl bir hayatın i&ccedil;inde olacağım&rdquo; diye d&uuml;ş&uuml;n&uuml;r. Her &ccedil;ocuk b&ouml;yle başlar hayata; gelecekte nerede, nasıl ve kimlerle beraber bir hayatım olacak&hellip; Gen&ccedil;ken deli akar kan, hayaller, idealler kuşatır bedeni ve ruhu&hellip; Hep bir &ccedil;aba olur ileriye d&ouml;n&uuml;k, &ccedil;oğu kez geri d&ouml;nmek, arkaya bakmak istemez insan yaş kırka gelinceye kadar.&nbsp; Kırka gelince durur, nefes alırız, d&uuml;ş&uuml;n&uuml;r&uuml;z hesap ederiz ve yine de y&uuml;r&uuml;r&uuml;z&hellip;</p> <p>Kırk yaş anlamlıdır hem de &ccedil;ok. Anlamlı olmasaydı verilir miydi peygamberlik kırka baliğ olunca&hellip; Demek ki Batılıların batıl bir akidesi olsa da bazı sayılara anlam tevehh&uuml;m etmek, o bizde de vardır.&nbsp; Her batıl şeyde bir dane-i hakikat olduğu inancı&hellip; İşte bu hakikat bizim i&ccedil;in kırk yaşın kem&acirc;l&acirc;tıdır. Elbette her kırk yaşına gelen k&acirc;mil olmaz amma k&acirc;mil olanlarda kırkı g&ouml;renlerdir benim tasavvurumda&hellip;</p> <p>Kırkıma gelene kadar ben de geriye bakmadım bakacak vaktim de olmadı, niyetim de&hellip; Kırka gelince durdum ve Hasan ağabeyin dediği şeyi d&uuml;ş&uuml;nmeye başladım; dedemi g&ouml;rm&uuml;ş olmakla son şanslı nesil grubuna nasıl girmiş olurum. Bu ne demek? Zaten adetullahtan her yaşayan dedesini g&ouml;r&uuml;yor. Bu devran b&ouml;yle gelmiş b&ouml;yle de gidecek peki bizim kuşağı bizden sonraki kuşaklardan ayıran saikalar neler o zaman?</p> <p>Ge&ccedil;en yıl <strong>Tokat Kent M&uuml;zesini</strong> gezerken sergilenen pek &ccedil;ok eşyayı bir zamanlar kullandığımı tahattur ettim.&nbsp; Ge&ccedil;miş yıllarda kullanılan pek &ccedil;ok alet-edevat bug&uuml;n m&uuml;zelik olmuştu. Ben o kadar yaşlandım mı ki d&uuml;n kullandıklarım bug&uuml;n m&uuml;zede sergileniyor? altı &uuml;st&uuml; 1980 doğumluyum. Bazı sohbetlerimde ilkokulun &ouml;nemli bir kısmını gaz lambası ışığında bitirdiğimi, sabanla &ccedil;ift s&uuml;rd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z&uuml;, &ccedil;ocuklarımızın sadece fotoğraflardan g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;, bildiği kurtuluş savaşı yıllarında cepheye m&uuml;himmat taşıyan kadınların kullandığı kağnı arabası bizim i&ccedil;in en b&uuml;y&uuml;k icattı &ouml;yle olmasaydı o &ouml;k&uuml;z arabasından bir tanede bizim olurdu ama olmadı o bile bizim i&ccedil;in l&uuml;kst&uuml;. Harmanı taş dişli d&ouml;vene at ya da &ouml;k&uuml;zleri s&uuml;rerek yapardık. Saban, boyunduruk, enek, sami, kındıra, laydan, kem, dirken, yaba b&uuml;t&uuml;n bunlar en &ouml;nemli hacetlerimizdi. Tep&uuml;r, serpu&ccedil;, kalbur, şadıra en m&uuml;him kap-kacaklarımızdı. Yarı gaz lambası ışığında bitirdiğim ilkokuldan sonra İzmir&rsquo;e geldim &uuml;&ccedil; sene falan ge&ccedil;mişti ki benim artık bir cep telefonum vardı. Evet, nasıl bir savrulma nasıl bir d&ouml;n&uuml;ş&uuml;m harmanda &ouml;k&uuml;ze <strong>tapeş</strong> tutan o eller şimdi cep telefonu taşıyordu. &Ouml;zel olduğumuzu anlamasak da bizim nesli 90&rsquo;lı yıllardan sonra d&uuml;nyaya gelenlerden ayıran, &ouml;zel kılan bu ge&ccedil;mişimiz ve tarihi rol&uuml;m&uuml;zd&uuml;. Biz, bir d&ouml;neme k&ouml;pr&uuml;y&uuml;z.&nbsp; Evet, bizler Hasan ağabeyin deyimiyle ge&ccedil;mişle yeni nesil arasındaki son k&ouml;pr&uuml;y&uuml;z. Şanslı mıyız? o biraz farkında olanlar i&ccedil;in ge&ccedil;erli diyebiliriz.&nbsp; Bizim nesil bir yandan &uuml;lkenin modernleşmesine, kentleşmesine tanık olurken &ouml;b&uuml;r yandan da hafızayı koruyan ve bunu gelecek nesillere aktarabilecek son nesildi.&nbsp; Biz, <strong>harddisk </strong>nedir,<strong> flash bellek </strong>nasıl kullanılır, <strong>YouTube </strong>ve <strong>Google </strong>ne işe yarar hepsini bilirken ve bunları kullanırken<strong> tapeşi, laydanı, hevengi </strong>de fiilen kullandık, biliyoruz. Peki diyeceksiniz ki e biliyorsunuz da bu bildikleriniz bug&uuml;n neye yarar, ya da bu saydıklarınızı bug&uuml;n bilmeyenler ne kaybeder, bunun onlara eksisi, zararı ne olur? Biraz beylik c&uuml;mlesi olacak ama ge&ccedil;mişini, nereden geldiğini bilmeyen nereye gideceğinde de, nerede duracağını da bocalar.</p> <p>Elbette bu neslin pek &ccedil;ok handikabı da oldu; bir kere k&ouml;yl&uuml;m&uuml; kalmalı, şehirli mi olmalı, ge&ccedil;mişini unutmalı, yaşatmalı mı, &uuml;st&uuml;ne s&uuml;nger mi &ccedil;ekmeli işte b&uuml;t&uuml;n bunlarda pek &ccedil;ok gelgitler yaşadığı i&ccedil;in maalesef ki bu neslin sulb&uuml;nden gelenlerde de b&uuml;y&uuml;k bir erozyon yaşanmaktadır. Kısmen kayıp bir nesil t&uuml;rettiğimizi s&ouml;ylemek acımasız bir yorum mu olur bilemiyorum.&nbsp;</p> <p>Evet, k&ouml;yden kente g&ouml;&ccedil;erken hafızlarımız dolu olarak geldik. Lakin ya yozlaştık, ya ge&ccedil;mişimizden utandık, ya o ge&ccedil;mişten &ouml;&ccedil; alırcasına bir hayat yaşamayı tercih ettik ne tam kendimiz olduk ne de başkası gibi olmayı başarabildik.</p> <p>B&ouml;yle bir yazı niyetiyle bilgisayarın başına oturmamış olsam da neticede bu yazı &ccedil;ıktı&hellip;</p> <p>&nbsp;</p>
Ekleme Tarihi: 30 Aralık 2020 - Çarşamba

80’li Yılların Çocuklarına Mektup

<p><strong><em>Uzun bir ayrılıktan sonra&hellip;</em></strong></p> <p>Ge&ccedil;en aylarda kaleme aldığım bir-iki mektupta geleceği daha iyi anlayabilmek ona tam istikamet verebilmek adına Hasan ağabeyle ge&ccedil;mişe d&ouml;n&uuml;k bir medeniyet yolculuğuna &ccedil;ıkmak istediğimden bahsetmiş, bu konuda bazı tasavvurlarımı dile getirmiştim. Hasan ağabeyle tanışmamızdan bu yana hayli zaman ge&ccedil;miş olmasına rağmen t&uuml;m planlarım akim kaldı. Atalet yolumu kesti, esbap gidemezsin dedi gerisi ise iş-g&uuml;&ccedil;, pandemi hepsi bahane&hellip;</p> <p>Lakin Hasan ağabeyle ilk tanıştığımda kent m&uuml;zesi bah&ccedil;esinde bana iki sual sormuştu ilki &ldquo;ka&ccedil; yaşındasın?&rdquo; ben kırk (40) yaşımdayım deyince ikici olarak da &ldquo;dedeni g&ouml;rd&uuml;n m&uuml;?&rdquo; sorusunu y&ouml;neltmişti. Ben &ldquo;evet iki dedemi de g&ouml;rd&uuml;m deyince bana; &ldquo;o zaman &ccedil;ok şanslısın&rdquo; demişti. Buradaki şansın ne olduğunu o an i&ccedil;in pek anlamamış,&nbsp; bu s&ouml;ze derin bir mana verememiştim muhabbetin insicamından olsa gerek yine de bazı &ccedil;ıkarımlar yapmıştım.&nbsp; Lakin şimdi şimdi Hasan ağabeyin ne demek istediğini biraz daha anlıyorum&hellip;</p> <p>İnsan &ccedil;ocukken fıtrat gereği olsa hep geleceği merak eder.&nbsp; &ldquo;Filan yaşımda acaba nerede, nasıl bir hayatın i&ccedil;inde olacağım&rdquo; diye d&uuml;ş&uuml;n&uuml;r. Her &ccedil;ocuk b&ouml;yle başlar hayata; gelecekte nerede, nasıl ve kimlerle beraber bir hayatım olacak&hellip; Gen&ccedil;ken deli akar kan, hayaller, idealler kuşatır bedeni ve ruhu&hellip; Hep bir &ccedil;aba olur ileriye d&ouml;n&uuml;k, &ccedil;oğu kez geri d&ouml;nmek, arkaya bakmak istemez insan yaş kırka gelinceye kadar.&nbsp; Kırka gelince durur, nefes alırız, d&uuml;ş&uuml;n&uuml;r&uuml;z hesap ederiz ve yine de y&uuml;r&uuml;r&uuml;z&hellip;</p> <p>Kırk yaş anlamlıdır hem de &ccedil;ok. Anlamlı olmasaydı verilir miydi peygamberlik kırka baliğ olunca&hellip; Demek ki Batılıların batıl bir akidesi olsa da bazı sayılara anlam tevehh&uuml;m etmek, o bizde de vardır.&nbsp; Her batıl şeyde bir dane-i hakikat olduğu inancı&hellip; İşte bu hakikat bizim i&ccedil;in kırk yaşın kem&acirc;l&acirc;tıdır. Elbette her kırk yaşına gelen k&acirc;mil olmaz amma k&acirc;mil olanlarda kırkı g&ouml;renlerdir benim tasavvurumda&hellip;</p> <p>Kırkıma gelene kadar ben de geriye bakmadım bakacak vaktim de olmadı, niyetim de&hellip; Kırka gelince durdum ve Hasan ağabeyin dediği şeyi d&uuml;ş&uuml;nmeye başladım; dedemi g&ouml;rm&uuml;ş olmakla son şanslı nesil grubuna nasıl girmiş olurum. Bu ne demek? Zaten adetullahtan her yaşayan dedesini g&ouml;r&uuml;yor. Bu devran b&ouml;yle gelmiş b&ouml;yle de gidecek peki bizim kuşağı bizden sonraki kuşaklardan ayıran saikalar neler o zaman?</p> <p>Ge&ccedil;en yıl <strong>Tokat Kent M&uuml;zesini</strong> gezerken sergilenen pek &ccedil;ok eşyayı bir zamanlar kullandığımı tahattur ettim.&nbsp; Ge&ccedil;miş yıllarda kullanılan pek &ccedil;ok alet-edevat bug&uuml;n m&uuml;zelik olmuştu. Ben o kadar yaşlandım mı ki d&uuml;n kullandıklarım bug&uuml;n m&uuml;zede sergileniyor? altı &uuml;st&uuml; 1980 doğumluyum. Bazı sohbetlerimde ilkokulun &ouml;nemli bir kısmını gaz lambası ışığında bitirdiğimi, sabanla &ccedil;ift s&uuml;rd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z&uuml;, &ccedil;ocuklarımızın sadece fotoğraflardan g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;, bildiği kurtuluş savaşı yıllarında cepheye m&uuml;himmat taşıyan kadınların kullandığı kağnı arabası bizim i&ccedil;in en b&uuml;y&uuml;k icattı &ouml;yle olmasaydı o &ouml;k&uuml;z arabasından bir tanede bizim olurdu ama olmadı o bile bizim i&ccedil;in l&uuml;kst&uuml;. Harmanı taş dişli d&ouml;vene at ya da &ouml;k&uuml;zleri s&uuml;rerek yapardık. Saban, boyunduruk, enek, sami, kındıra, laydan, kem, dirken, yaba b&uuml;t&uuml;n bunlar en &ouml;nemli hacetlerimizdi. Tep&uuml;r, serpu&ccedil;, kalbur, şadıra en m&uuml;him kap-kacaklarımızdı. Yarı gaz lambası ışığında bitirdiğim ilkokuldan sonra İzmir&rsquo;e geldim &uuml;&ccedil; sene falan ge&ccedil;mişti ki benim artık bir cep telefonum vardı. Evet, nasıl bir savrulma nasıl bir d&ouml;n&uuml;ş&uuml;m harmanda &ouml;k&uuml;ze <strong>tapeş</strong> tutan o eller şimdi cep telefonu taşıyordu. &Ouml;zel olduğumuzu anlamasak da bizim nesli 90&rsquo;lı yıllardan sonra d&uuml;nyaya gelenlerden ayıran, &ouml;zel kılan bu ge&ccedil;mişimiz ve tarihi rol&uuml;m&uuml;zd&uuml;. Biz, bir d&ouml;neme k&ouml;pr&uuml;y&uuml;z.&nbsp; Evet, bizler Hasan ağabeyin deyimiyle ge&ccedil;mişle yeni nesil arasındaki son k&ouml;pr&uuml;y&uuml;z. Şanslı mıyız? o biraz farkında olanlar i&ccedil;in ge&ccedil;erli diyebiliriz.&nbsp; Bizim nesil bir yandan &uuml;lkenin modernleşmesine, kentleşmesine tanık olurken &ouml;b&uuml;r yandan da hafızayı koruyan ve bunu gelecek nesillere aktarabilecek son nesildi.&nbsp; Biz, <strong>harddisk </strong>nedir,<strong> flash bellek </strong>nasıl kullanılır, <strong>YouTube </strong>ve <strong>Google </strong>ne işe yarar hepsini bilirken ve bunları kullanırken<strong> tapeşi, laydanı, hevengi </strong>de fiilen kullandık, biliyoruz. Peki diyeceksiniz ki e biliyorsunuz da bu bildikleriniz bug&uuml;n neye yarar, ya da bu saydıklarınızı bug&uuml;n bilmeyenler ne kaybeder, bunun onlara eksisi, zararı ne olur? Biraz beylik c&uuml;mlesi olacak ama ge&ccedil;mişini, nereden geldiğini bilmeyen nereye gideceğinde de, nerede duracağını da bocalar.</p> <p>Elbette bu neslin pek &ccedil;ok handikabı da oldu; bir kere k&ouml;yl&uuml;m&uuml; kalmalı, şehirli mi olmalı, ge&ccedil;mişini unutmalı, yaşatmalı mı, &uuml;st&uuml;ne s&uuml;nger mi &ccedil;ekmeli işte b&uuml;t&uuml;n bunlarda pek &ccedil;ok gelgitler yaşadığı i&ccedil;in maalesef ki bu neslin sulb&uuml;nden gelenlerde de b&uuml;y&uuml;k bir erozyon yaşanmaktadır. Kısmen kayıp bir nesil t&uuml;rettiğimizi s&ouml;ylemek acımasız bir yorum mu olur bilemiyorum.&nbsp;</p> <p>Evet, k&ouml;yden kente g&ouml;&ccedil;erken hafızlarımız dolu olarak geldik. Lakin ya yozlaştık, ya ge&ccedil;mişimizden utandık, ya o ge&ccedil;mişten &ouml;&ccedil; alırcasına bir hayat yaşamayı tercih ettik ne tam kendimiz olduk ne de başkası gibi olmayı başarabildik.</p> <p>B&ouml;yle bir yazı niyetiyle bilgisayarın başına oturmamış olsam da neticede bu yazı &ccedil;ıktı&hellip;</p> <p>&nbsp;</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.