Bilal Dursun YILMAZ
Köşe Yazarı
Bilal Dursun YILMAZ
 

Yazının başlığını okura bırakıyorum…

<p>&Ouml;nceden hazzetmesem de yeni yaklaşımım birka&ccedil; kitabı aynı anda okumak. Ge&ccedil;enlerde okumak da ge&ccedil; kaldığımı d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml;m iki eseri bitirdim. İkisi de &ccedil;ok hoşuma gitti. İkisi de birbirinden &ccedil;ok farklı konuları işlemişlerdi. Lakin okurken ikisini de ortak bir payda da buluşturdum.&nbsp;</p> <p>Kitaplardan birisi Ahmet Hamdi Tanpınar&#39;ın Beş Şehir adlı deneme t&uuml;r&uuml; sayılabilecek bir kitabıydı. Diğeri ise George Orwell&rsquo;ın Bin Dokuz Y&uuml;z Seksen D&ouml;rt adlı distopik- politik romanıydı. Kitapların konusuna, neyi nasıl yazdıklarına detaylı değinmeyeceğim. Her iki yazar ve eser hakkında sayısız eleştiri, inceleme, tanıtım vb. kaleme alınmış olduğu i&ccedil;in ben bu yazılanlara yeni bir şeyler ilave edemeyeceğim i&ccedil;in eserlerden duyduğum ge&ccedil; kalmış hazzımı ve heyecanımı da aşik&acirc;r etmek benim yaşımdaki birine ancak mahcubiyet katar.</p> <p>Ben, bu iki şaheseri birlikte okumaktan m&uuml;tevellit bir durumun tespitini farklı bir alan &uuml;zerinden yapmaya &ccedil;alışacağım. Dil konusundaki d&uuml;ş&uuml;ncelerime referans olan bu eserleri farklı akademik &ccedil;alışmalar i&ccedil;in de konu yapmayı d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorum.</p> <p>Eserlerin yazarları hakkındaki bilgim kitaplarının kapak arkasında yazan biyografileri dışında değil. Tanpınar T&uuml;rk m&uuml;nevveri olduğu i&ccedil;in siyasi anlayışını, d&uuml;ş&uuml;nceleri ile yaşamı arasındaki ilişkileri, darbeler d&ouml;nemindeki tavrını, entelekt&uuml;el duruşunu kısacası şahsi hayatını araştırmak istemdim. Yazdıklarını okumama &ouml;nyargı oluşturabilir diye bundan &uuml;rkt&uuml;m. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; yazdıkları &ccedil;ok g&uuml;zel&hellip; Saatleri Ayarlama Enstit&uuml;s&uuml; bug&uuml;ne değin okuduğum en g&uuml;zel T&uuml;rk romanıydı dememi engelleyen bir başka eser şuan aklıma gelmiyor. Bin Dokuz Y&uuml;z Seksen D&ouml;rt ise bence iletişim fak&uuml;ltelerinde, siyaset akademilerinde, sosyoloji derslerinde, psikoloji alanında ders kitabı olarak okutulacak muazzam bir eser. Hakeza Saatleri Ayarlama Enstit&uuml;s&uuml; de&hellip; Ben, her iki eseri de &ouml;ğrencilerime okumaları i&ccedil;in şiddetle tavsiye ediyorum.</p> <p>Neyse ge&ccedil;elim mevzuya; bu k&ouml;şelerde yazarken kullanıldığım bazı kelime ve kavramları anlaşılmaz bulan, bunların yazının ahengini bozduğunu s&ouml;yleyen iyi niyetli bazı dostlarımın eleştirilerine maruz kaldığıma tanık olmuşsunuzdur. Bundan sonrası i&ccedil;in de vaki bir durum&hellip; Bana, yazdıklarının sadeliği ile ş&ouml;hret olmuş b&uuml;y&uuml;k &uuml;statları tavsiye edenler de oluyor. Evet, Aytmatov hakkında eser kaleme almış birisi olarak benim okuduğum en sade ve en b&uuml;y&uuml;k yazar kim diye sorsalar ş&uuml;phesiz Cengiz Aytmatov derim. Lakin bazen işleri birbirine karıştırıyoruz galiba&hellip; Ben Toprak Ana&rsquo;yı okuduğumda okuryazar olan 60 yaşındaki anneme vermiştim okusun diye. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; o, okursa kitabı iliklerine kadar hissedebilirdi &ccedil;&uuml;nk&uuml; o da toprakla &ccedil;ok kere konuşmuştu ama kızım okursa aynı duyguların i&ccedil;ine giremeyecek, kelimeleri anlasa da manayı hissetmeyecekti. Yani yine anlaşılmaz olacaktı.&nbsp;</p> <p>&Uuml;lkemizde dil konusunda hayli eskiye dayanan bir tartışma h&uuml;k&uuml;m s&uuml;rmekte. Herkes bir yol tutturmuş Bektaşi misali sadece kendi tezini doğrulayan bir referansla illa da hakikat bu diyor&hellip;</p> <p>Bu arada Derg&acirc;h yayınlarına da teşekk&uuml;r ediyorum Tanpınar&rsquo;ın diline m&uuml;dahale edip sadeleştirme gibi bir cinayeti işlemedikleri i&ccedil;in, parantez i&ccedil;i a&ccedil;ıklama koymak garabetine d&uuml;şmedikleri i&ccedil;in. Evet, en b&uuml;y&uuml;k edebiyat&ccedil;ımızın en &uuml;nl&uuml; T&uuml;rk romanını Saatleri Ayarlama Enstit&uuml;s&uuml;&rsquo;n&uuml; muhtemelen bug&uuml;n liseli gen&ccedil;ler okumakta zorlanacak, muhteşem bir hicvi tebess&uuml;mle heyecan duyarak okumak yerine sıkılarak okumaya katlanacaklardır. Peki, bu kimin su&ccedil;u Tanpınar&rsquo;ın mı?</p> <p>Konumuz Saatleri Ayarlama Enstit&uuml;s&uuml; değil, Beş Şehir bunun farkındayım ama değinmeden ge&ccedil;mek istemedim. Beş Şehir&rsquo;de Tanpınar ne anlatmış adı &uuml;st&uuml;nde beş tane şehri anlatmış. &Uuml;stelik de sahife sayısı ince bir kitap. Tokat&rsquo;a geldiğim de kıymetli Hasan ağabeyin (Erdem) &ouml;n s&ouml;z&uuml;n&uuml; yazdığı Yasemin Dutoğlu&rsquo;nun Ak Zambaklar Şehri Tokat adlı kitabı Hasan Ağabey bana hediye ettiğinde okumuştum elbette Tanpınar esinlenmesi olduğu hemen g&ouml;ze &ccedil;arpsa da bir Tanpınar eseri olmadığı da &ccedil;ok aşik&acirc;rdı&hellip; Bunu ancak her ikisini okuyanlar mukayese edebilir. Tanpınar az s&ouml;zle &ccedil;ok şey s&ouml;ylemiş, libas i&ccedil;in v&uuml;cuttan kesmemiş, s&ouml;z i&ccedil;in manayı yok etmemiş, az s&ouml;zc&uuml;kle koca bir tarihi, k&uuml;lt&uuml;r&uuml;, kadim bir medeniyeti anlatmış. İşte beni de Tanpınar&rsquo;a meftun eden o b&uuml;y&uuml;k entelekt&uuml;el zaviyesi. Beş şehir; Ankara, Konya, Erzurum, Bursa ve İstanbul... Lakin siz buna Sel&ccedil;uklular, Beylikler, Osmanlı ve Cumhuriyet d&ouml;neminin mimarisi, m&uuml;ziği, folkloru, dini, ticareti b&uuml;t&uuml;n bir tarihi diyebilirsiniz. Ve Moğolların, Bizans&rsquo;ın, Avrupa&rsquo;nın bunlara etkilerini bu eserde g&ouml;rebilirsiniz. Az s&ouml;zle &ccedil;ok şeyin bu kadar g&uuml;zel anlatılması ancak Tanpınar kadar entelekt&uuml;el ediplerle m&uuml;mk&uuml;n.</p> <p>Peki, Orwell&rsquo;ın Bin Dokuz Y&uuml;z Seksen D&ouml;rt&rsquo; adlı eseri ile Beş şehir&rsquo;in bağı ne? Nasıl bir alaka kurdum? Aslında &ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k bir alaka kurdum: Tanpınar dili kullanarak tefekk&uuml;re yol a&ccedil;ıyor. Kelimelerle ufkunuzu genişletiyor.&nbsp; Orwell ise dili yok etmenin d&uuml;ş&uuml;nceyi de yok etmek olduğunu m&uuml;thiş şekilde dramatize etmiş.&nbsp;</p> <p>Orwell&rsquo;ın bu eseri dedim ya pek &ccedil;ok alanda ders kitabı olarak okutulacak kadar &ouml;nemli. Kitapta okuduğunuz şeylerin bir kısmını bug&uuml;n yaşadığınızı hissediyorsunuz &ldquo;bu g&uuml;n&uuml; anlatmış&rdquo; diyorsunuz bazen ge&ccedil;mişe gidiyor bug&uuml;n yaşadıklarınıza ş&uuml;krediyorsunuz bazen de o korkun&ccedil; gelecek bir g&uuml;n gelecek mi diye &uuml;rperiyorsunuz. &Ouml;yle bir kitap lakin ben bug&uuml;n Bin Dokuz Y&uuml;z Seksen D&ouml;rt&rsquo;&uuml;n sadece bir y&ouml;n&uuml;ne değinmek istiyorum:</p> <p>Bin Dokuz Y&uuml;z Seksen D&ouml;rt romanının en ilgin&ccedil; kısımlarından biri toplum i&ccedil;eresindeki dil kullanımını konu etmesidir. Hatta b&uuml;t&uuml;n bir kitabın bana g&ouml;re ana temasıdır dil. Kendini dil a&ccedil;ısından yetersiz bir şekilde ifade edebilen bir insan hem bilgi edinme hem de bilgiyi a&ccedil;ığa vurma y&ouml;n&uuml;nden etkin değildir. İnternet ve chat g&uuml;nl&uuml;k yaşamamızın bir par&ccedil;ası haline geldiğinde, insanların bu yeni sanal ortamda birbiriyle anlaşmak i&ccedil;in yarattığı kısaltmalardan ve yeni terimlerden oluşan dil, bana ister istemez Bin Dokuz Y&uuml;z Seksen D&ouml;rt romanını anımsatmaktadır. B&ouml;yle bir dil, yukardan gelen bir baskıyla değil, bireylerin kendi isteğiyle oluşmaktadır.</p> <p>Artık yazı yazmanın i&ccedil;imden gelmediği bu g&uuml;nlerde daha &ouml;nce yazdıklarıma gelen eleştiriler: &ldquo;abi &ccedil;ok uzun yazıyorsun&rdquo; &ldquo;abi &ccedil;ok ağır ve anlaşılmaz kelimler kullanıyorsun&rdquo; &ldquo;abi konuların birbirinden kopuk&rdquo; gibi s&ouml;ylemlerden oluşmaktaydı. Eleştirilere bakınca sanki hepsi de haklı gibi... Bilişim/iletişim &ccedil;ağını yaşadığımız bu d&ouml;nemde iletişim teknolojilerinin &uuml;r&uuml;nleri ve bu alandaki yazılımların nicelliği arttık&ccedil;a iletişimin niteliği kayboldu. Susmanın bile derin bir iletişim olduğu, kalpten kalbe giden yollar artık bir tıklık kalp emojisi ile v&uuml;cut bulmuş durumda. İletişim ağlarını elinde tutanlar sihirli bir lambanın da sahipleri ve lambayı da dilediklerine diledikleri şekilde kullandırıyorlar. Yanlış hatırlamıyorsam Facebook, &ldquo;bedava ve bedava kalacak&rdquo; gibi bir sloganla hayatımıza girmişti. D&uuml;nyanın en zenginleri listesinde ilk 10&rsquo;da adı ge&ccedil;enler bilişim/iletişim teknolojilerini elinde tutanlar. Ama verdikleri hizmet bedava... Elbette bu g&uuml;c&uuml; elinde tutanların bir amaca hizmet etmemeleri d&uuml;ş&uuml;n&uuml;lemez.&nbsp; Bu ama&ccedil;ları bence d&uuml;ş&uuml;nemeyen insanlar imal etmek. Bir nevi robot insanlar. Uzun s&uuml;re robotları insan gibi yapmaya &ccedil;alıştılar fakat robot yapmanın maliyeti insanları robotlaştırmaktan daha ucuz olduğunu keşfedenler b&ouml;ylece bir taşla birka&ccedil; kuş vurdular bizler nasıl olsa robot olmaya para &ouml;deyen g&ouml;n&uuml;ll&uuml;leriz. B&ouml;ylece hem robotlaşıyoruz hem de bunun i&ccedil;in her şeyimizi feda ediyoruz.&nbsp; &Ouml;nce Facebook gibi biraz daha insansı yazılımlarla toplumu bu mecralara alıştırdılar. Bir s&uuml;re sonra insanların d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;klerini yazabilmesine biraz fazla imk&acirc;n tanıyan Facebook&rsquo;u demode kılıp daha az kelamla daha &ccedil;ok şey anlattığını zanneden s&ouml;z cambazları i&ccedil;in Twitter&rsquo;ı icat ettiler b&ouml;ylece ifadelerimize, d&uuml;ş&uuml;ncelerimize biraz daha sınır koydular. Sonra WhatsApp&rsquo;ı hayatımızın merkezine oturttular. Artık b&uuml;t&uuml;n yazışmalarımız emoji diline d&ouml;n&uuml;şt&uuml;. Artık &ldquo;lambada titreyen alev &uuml;ş&uuml;yor&rdquo; gibi bir c&uuml;mleyi kurabilmemiz m&uuml;mk&uuml;n olmayan bir hale geldik. Uzun uzun sevgi s&ouml;zc&uuml;kleri yerine bir iki kalpli emoji ile b&uuml;t&uuml;n duygularımızı aktardığımıza kanaat getirdik. B&ouml;ylece uzun uzun yazmak, okumak, dinlemek zahmetinden de kurtulduk (!). T&uuml;rkiye&rsquo;de bireylerin g&uuml;nde ortalama 2 saat 46 dakikayı asosyal medyada ge&ccedil;irdiği bir d&ouml;nemde değil yazmaya, okumaya, birbirimizle konuşmaya da vaktimiz kalmadı. &Uuml;stelik bu istatistik 2019&rsquo;ait yani pandemi &ouml;ncesine.&nbsp;&nbsp;</p> <p>Bin Dokuz Y&uuml;z Seksen D&ouml;rt romanında &ldquo;parti&rdquo;, insanların d&uuml;ş&uuml;nmesini engellemenin bir yolunu bulmuştur: yeni bir dil; adı da &ldquo;yenikonuş&rdquo;. Yenikonuş&rsquo;un tek amacı, kullanılmakta olan s&ouml;zc&uuml;kleri her ge&ccedil;en g&uuml;n biraz daha azaltarak, insanların kendilerini ifade edebilmelerini olanaksız kılmaktır. 1984&#39;te hen&uuml;z yenikonuş tek iletim aracı değildir, İngilizce ile birlikte kullanılmaktadır. Ama partinin hedefi yenikonuş&#39;un 2050&#39;ye dek İngilizcenin tamamen yerini almasıdır. Yenikonuş benimsendiği ve ingilizce (Osmanlıca diye ifade edilen ve k&uuml;lt&uuml;r&uuml;m&uuml;zle meczolmuş aslında &ouml;z T&uuml;rk&ccedil;emizin) tamamen unutulduğu zaman, kabul g&ouml;ren &ouml;ğretilere karşıt d&uuml;ş&uuml;ncenin &uuml;zerinde d&uuml;ş&uuml;n&uuml;lmesi olanaksız hale gelecektir. Yani, yenikonuş&#39;un s&ouml;zc&uuml;k dağarcığı, bir parti &uuml;yesinin a&ccedil;ıklamak istediği t&uuml;m kavramları doğru ve ustaca kullanabilmesine izin verirken, bunun dışındaki t&uuml;m kavramları ve onlara ulaşabilmenin dolamba&ccedil;lı y&ouml;ntemlerini ortadan kaldırmaktadır.&nbsp;</p> <p>Aslında kitap &uuml;zerine ve dil &uuml;zerine s&ouml;ylemek istediğim daha &ccedil;ok şey var ama eminim ki beni buraya kadar &ccedil;ok az kişi okuyacak. Okuyanlar yoruma nokta (.) koysun desem zannımca kendimi rezil ederim acaba ka&ccedil; kişi nokta koyar? J</p> <p>Bilal Dursun YILMAZ</p>
Ekleme Tarihi: 16 Şubat 2021 - Salı

Yazının başlığını okura bırakıyorum…

<p>&Ouml;nceden hazzetmesem de yeni yaklaşımım birka&ccedil; kitabı aynı anda okumak. Ge&ccedil;enlerde okumak da ge&ccedil; kaldığımı d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml;m iki eseri bitirdim. İkisi de &ccedil;ok hoşuma gitti. İkisi de birbirinden &ccedil;ok farklı konuları işlemişlerdi. Lakin okurken ikisini de ortak bir payda da buluşturdum.&nbsp;</p> <p>Kitaplardan birisi Ahmet Hamdi Tanpınar&#39;ın Beş Şehir adlı deneme t&uuml;r&uuml; sayılabilecek bir kitabıydı. Diğeri ise George Orwell&rsquo;ın Bin Dokuz Y&uuml;z Seksen D&ouml;rt adlı distopik- politik romanıydı. Kitapların konusuna, neyi nasıl yazdıklarına detaylı değinmeyeceğim. Her iki yazar ve eser hakkında sayısız eleştiri, inceleme, tanıtım vb. kaleme alınmış olduğu i&ccedil;in ben bu yazılanlara yeni bir şeyler ilave edemeyeceğim i&ccedil;in eserlerden duyduğum ge&ccedil; kalmış hazzımı ve heyecanımı da aşik&acirc;r etmek benim yaşımdaki birine ancak mahcubiyet katar.</p> <p>Ben, bu iki şaheseri birlikte okumaktan m&uuml;tevellit bir durumun tespitini farklı bir alan &uuml;zerinden yapmaya &ccedil;alışacağım. Dil konusundaki d&uuml;ş&uuml;ncelerime referans olan bu eserleri farklı akademik &ccedil;alışmalar i&ccedil;in de konu yapmayı d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorum.</p> <p>Eserlerin yazarları hakkındaki bilgim kitaplarının kapak arkasında yazan biyografileri dışında değil. Tanpınar T&uuml;rk m&uuml;nevveri olduğu i&ccedil;in siyasi anlayışını, d&uuml;ş&uuml;nceleri ile yaşamı arasındaki ilişkileri, darbeler d&ouml;nemindeki tavrını, entelekt&uuml;el duruşunu kısacası şahsi hayatını araştırmak istemdim. Yazdıklarını okumama &ouml;nyargı oluşturabilir diye bundan &uuml;rkt&uuml;m. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; yazdıkları &ccedil;ok g&uuml;zel&hellip; Saatleri Ayarlama Enstit&uuml;s&uuml; bug&uuml;ne değin okuduğum en g&uuml;zel T&uuml;rk romanıydı dememi engelleyen bir başka eser şuan aklıma gelmiyor. Bin Dokuz Y&uuml;z Seksen D&ouml;rt ise bence iletişim fak&uuml;ltelerinde, siyaset akademilerinde, sosyoloji derslerinde, psikoloji alanında ders kitabı olarak okutulacak muazzam bir eser. Hakeza Saatleri Ayarlama Enstit&uuml;s&uuml; de&hellip; Ben, her iki eseri de &ouml;ğrencilerime okumaları i&ccedil;in şiddetle tavsiye ediyorum.</p> <p>Neyse ge&ccedil;elim mevzuya; bu k&ouml;şelerde yazarken kullanıldığım bazı kelime ve kavramları anlaşılmaz bulan, bunların yazının ahengini bozduğunu s&ouml;yleyen iyi niyetli bazı dostlarımın eleştirilerine maruz kaldığıma tanık olmuşsunuzdur. Bundan sonrası i&ccedil;in de vaki bir durum&hellip; Bana, yazdıklarının sadeliği ile ş&ouml;hret olmuş b&uuml;y&uuml;k &uuml;statları tavsiye edenler de oluyor. Evet, Aytmatov hakkında eser kaleme almış birisi olarak benim okuduğum en sade ve en b&uuml;y&uuml;k yazar kim diye sorsalar ş&uuml;phesiz Cengiz Aytmatov derim. Lakin bazen işleri birbirine karıştırıyoruz galiba&hellip; Ben Toprak Ana&rsquo;yı okuduğumda okuryazar olan 60 yaşındaki anneme vermiştim okusun diye. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; o, okursa kitabı iliklerine kadar hissedebilirdi &ccedil;&uuml;nk&uuml; o da toprakla &ccedil;ok kere konuşmuştu ama kızım okursa aynı duyguların i&ccedil;ine giremeyecek, kelimeleri anlasa da manayı hissetmeyecekti. Yani yine anlaşılmaz olacaktı.&nbsp;</p> <p>&Uuml;lkemizde dil konusunda hayli eskiye dayanan bir tartışma h&uuml;k&uuml;m s&uuml;rmekte. Herkes bir yol tutturmuş Bektaşi misali sadece kendi tezini doğrulayan bir referansla illa da hakikat bu diyor&hellip;</p> <p>Bu arada Derg&acirc;h yayınlarına da teşekk&uuml;r ediyorum Tanpınar&rsquo;ın diline m&uuml;dahale edip sadeleştirme gibi bir cinayeti işlemedikleri i&ccedil;in, parantez i&ccedil;i a&ccedil;ıklama koymak garabetine d&uuml;şmedikleri i&ccedil;in. Evet, en b&uuml;y&uuml;k edebiyat&ccedil;ımızın en &uuml;nl&uuml; T&uuml;rk romanını Saatleri Ayarlama Enstit&uuml;s&uuml;&rsquo;n&uuml; muhtemelen bug&uuml;n liseli gen&ccedil;ler okumakta zorlanacak, muhteşem bir hicvi tebess&uuml;mle heyecan duyarak okumak yerine sıkılarak okumaya katlanacaklardır. Peki, bu kimin su&ccedil;u Tanpınar&rsquo;ın mı?</p> <p>Konumuz Saatleri Ayarlama Enstit&uuml;s&uuml; değil, Beş Şehir bunun farkındayım ama değinmeden ge&ccedil;mek istemedim. Beş Şehir&rsquo;de Tanpınar ne anlatmış adı &uuml;st&uuml;nde beş tane şehri anlatmış. &Uuml;stelik de sahife sayısı ince bir kitap. Tokat&rsquo;a geldiğim de kıymetli Hasan ağabeyin (Erdem) &ouml;n s&ouml;z&uuml;n&uuml; yazdığı Yasemin Dutoğlu&rsquo;nun Ak Zambaklar Şehri Tokat adlı kitabı Hasan Ağabey bana hediye ettiğinde okumuştum elbette Tanpınar esinlenmesi olduğu hemen g&ouml;ze &ccedil;arpsa da bir Tanpınar eseri olmadığı da &ccedil;ok aşik&acirc;rdı&hellip; Bunu ancak her ikisini okuyanlar mukayese edebilir. Tanpınar az s&ouml;zle &ccedil;ok şey s&ouml;ylemiş, libas i&ccedil;in v&uuml;cuttan kesmemiş, s&ouml;z i&ccedil;in manayı yok etmemiş, az s&ouml;zc&uuml;kle koca bir tarihi, k&uuml;lt&uuml;r&uuml;, kadim bir medeniyeti anlatmış. İşte beni de Tanpınar&rsquo;a meftun eden o b&uuml;y&uuml;k entelekt&uuml;el zaviyesi. Beş şehir; Ankara, Konya, Erzurum, Bursa ve İstanbul... Lakin siz buna Sel&ccedil;uklular, Beylikler, Osmanlı ve Cumhuriyet d&ouml;neminin mimarisi, m&uuml;ziği, folkloru, dini, ticareti b&uuml;t&uuml;n bir tarihi diyebilirsiniz. Ve Moğolların, Bizans&rsquo;ın, Avrupa&rsquo;nın bunlara etkilerini bu eserde g&ouml;rebilirsiniz. Az s&ouml;zle &ccedil;ok şeyin bu kadar g&uuml;zel anlatılması ancak Tanpınar kadar entelekt&uuml;el ediplerle m&uuml;mk&uuml;n.</p> <p>Peki, Orwell&rsquo;ın Bin Dokuz Y&uuml;z Seksen D&ouml;rt&rsquo; adlı eseri ile Beş şehir&rsquo;in bağı ne? Nasıl bir alaka kurdum? Aslında &ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k bir alaka kurdum: Tanpınar dili kullanarak tefekk&uuml;re yol a&ccedil;ıyor. Kelimelerle ufkunuzu genişletiyor.&nbsp; Orwell ise dili yok etmenin d&uuml;ş&uuml;nceyi de yok etmek olduğunu m&uuml;thiş şekilde dramatize etmiş.&nbsp;</p> <p>Orwell&rsquo;ın bu eseri dedim ya pek &ccedil;ok alanda ders kitabı olarak okutulacak kadar &ouml;nemli. Kitapta okuduğunuz şeylerin bir kısmını bug&uuml;n yaşadığınızı hissediyorsunuz &ldquo;bu g&uuml;n&uuml; anlatmış&rdquo; diyorsunuz bazen ge&ccedil;mişe gidiyor bug&uuml;n yaşadıklarınıza ş&uuml;krediyorsunuz bazen de o korkun&ccedil; gelecek bir g&uuml;n gelecek mi diye &uuml;rperiyorsunuz. &Ouml;yle bir kitap lakin ben bug&uuml;n Bin Dokuz Y&uuml;z Seksen D&ouml;rt&rsquo;&uuml;n sadece bir y&ouml;n&uuml;ne değinmek istiyorum:</p> <p>Bin Dokuz Y&uuml;z Seksen D&ouml;rt romanının en ilgin&ccedil; kısımlarından biri toplum i&ccedil;eresindeki dil kullanımını konu etmesidir. Hatta b&uuml;t&uuml;n bir kitabın bana g&ouml;re ana temasıdır dil. Kendini dil a&ccedil;ısından yetersiz bir şekilde ifade edebilen bir insan hem bilgi edinme hem de bilgiyi a&ccedil;ığa vurma y&ouml;n&uuml;nden etkin değildir. İnternet ve chat g&uuml;nl&uuml;k yaşamamızın bir par&ccedil;ası haline geldiğinde, insanların bu yeni sanal ortamda birbiriyle anlaşmak i&ccedil;in yarattığı kısaltmalardan ve yeni terimlerden oluşan dil, bana ister istemez Bin Dokuz Y&uuml;z Seksen D&ouml;rt romanını anımsatmaktadır. B&ouml;yle bir dil, yukardan gelen bir baskıyla değil, bireylerin kendi isteğiyle oluşmaktadır.</p> <p>Artık yazı yazmanın i&ccedil;imden gelmediği bu g&uuml;nlerde daha &ouml;nce yazdıklarıma gelen eleştiriler: &ldquo;abi &ccedil;ok uzun yazıyorsun&rdquo; &ldquo;abi &ccedil;ok ağır ve anlaşılmaz kelimler kullanıyorsun&rdquo; &ldquo;abi konuların birbirinden kopuk&rdquo; gibi s&ouml;ylemlerden oluşmaktaydı. Eleştirilere bakınca sanki hepsi de haklı gibi... Bilişim/iletişim &ccedil;ağını yaşadığımız bu d&ouml;nemde iletişim teknolojilerinin &uuml;r&uuml;nleri ve bu alandaki yazılımların nicelliği arttık&ccedil;a iletişimin niteliği kayboldu. Susmanın bile derin bir iletişim olduğu, kalpten kalbe giden yollar artık bir tıklık kalp emojisi ile v&uuml;cut bulmuş durumda. İletişim ağlarını elinde tutanlar sihirli bir lambanın da sahipleri ve lambayı da dilediklerine diledikleri şekilde kullandırıyorlar. Yanlış hatırlamıyorsam Facebook, &ldquo;bedava ve bedava kalacak&rdquo; gibi bir sloganla hayatımıza girmişti. D&uuml;nyanın en zenginleri listesinde ilk 10&rsquo;da adı ge&ccedil;enler bilişim/iletişim teknolojilerini elinde tutanlar. Ama verdikleri hizmet bedava... Elbette bu g&uuml;c&uuml; elinde tutanların bir amaca hizmet etmemeleri d&uuml;ş&uuml;n&uuml;lemez.&nbsp; Bu ama&ccedil;ları bence d&uuml;ş&uuml;nemeyen insanlar imal etmek. Bir nevi robot insanlar. Uzun s&uuml;re robotları insan gibi yapmaya &ccedil;alıştılar fakat robot yapmanın maliyeti insanları robotlaştırmaktan daha ucuz olduğunu keşfedenler b&ouml;ylece bir taşla birka&ccedil; kuş vurdular bizler nasıl olsa robot olmaya para &ouml;deyen g&ouml;n&uuml;ll&uuml;leriz. B&ouml;ylece hem robotlaşıyoruz hem de bunun i&ccedil;in her şeyimizi feda ediyoruz.&nbsp; &Ouml;nce Facebook gibi biraz daha insansı yazılımlarla toplumu bu mecralara alıştırdılar. Bir s&uuml;re sonra insanların d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;klerini yazabilmesine biraz fazla imk&acirc;n tanıyan Facebook&rsquo;u demode kılıp daha az kelamla daha &ccedil;ok şey anlattığını zanneden s&ouml;z cambazları i&ccedil;in Twitter&rsquo;ı icat ettiler b&ouml;ylece ifadelerimize, d&uuml;ş&uuml;ncelerimize biraz daha sınır koydular. Sonra WhatsApp&rsquo;ı hayatımızın merkezine oturttular. Artık b&uuml;t&uuml;n yazışmalarımız emoji diline d&ouml;n&uuml;şt&uuml;. Artık &ldquo;lambada titreyen alev &uuml;ş&uuml;yor&rdquo; gibi bir c&uuml;mleyi kurabilmemiz m&uuml;mk&uuml;n olmayan bir hale geldik. Uzun uzun sevgi s&ouml;zc&uuml;kleri yerine bir iki kalpli emoji ile b&uuml;t&uuml;n duygularımızı aktardığımıza kanaat getirdik. B&ouml;ylece uzun uzun yazmak, okumak, dinlemek zahmetinden de kurtulduk (!). T&uuml;rkiye&rsquo;de bireylerin g&uuml;nde ortalama 2 saat 46 dakikayı asosyal medyada ge&ccedil;irdiği bir d&ouml;nemde değil yazmaya, okumaya, birbirimizle konuşmaya da vaktimiz kalmadı. &Uuml;stelik bu istatistik 2019&rsquo;ait yani pandemi &ouml;ncesine.&nbsp;&nbsp;</p> <p>Bin Dokuz Y&uuml;z Seksen D&ouml;rt romanında &ldquo;parti&rdquo;, insanların d&uuml;ş&uuml;nmesini engellemenin bir yolunu bulmuştur: yeni bir dil; adı da &ldquo;yenikonuş&rdquo;. Yenikonuş&rsquo;un tek amacı, kullanılmakta olan s&ouml;zc&uuml;kleri her ge&ccedil;en g&uuml;n biraz daha azaltarak, insanların kendilerini ifade edebilmelerini olanaksız kılmaktır. 1984&#39;te hen&uuml;z yenikonuş tek iletim aracı değildir, İngilizce ile birlikte kullanılmaktadır. Ama partinin hedefi yenikonuş&#39;un 2050&#39;ye dek İngilizcenin tamamen yerini almasıdır. Yenikonuş benimsendiği ve ingilizce (Osmanlıca diye ifade edilen ve k&uuml;lt&uuml;r&uuml;m&uuml;zle meczolmuş aslında &ouml;z T&uuml;rk&ccedil;emizin) tamamen unutulduğu zaman, kabul g&ouml;ren &ouml;ğretilere karşıt d&uuml;ş&uuml;ncenin &uuml;zerinde d&uuml;ş&uuml;n&uuml;lmesi olanaksız hale gelecektir. Yani, yenikonuş&#39;un s&ouml;zc&uuml;k dağarcığı, bir parti &uuml;yesinin a&ccedil;ıklamak istediği t&uuml;m kavramları doğru ve ustaca kullanabilmesine izin verirken, bunun dışındaki t&uuml;m kavramları ve onlara ulaşabilmenin dolamba&ccedil;lı y&ouml;ntemlerini ortadan kaldırmaktadır.&nbsp;</p> <p>Aslında kitap &uuml;zerine ve dil &uuml;zerine s&ouml;ylemek istediğim daha &ccedil;ok şey var ama eminim ki beni buraya kadar &ccedil;ok az kişi okuyacak. Okuyanlar yoruma nokta (.) koysun desem zannımca kendimi rezil ederim acaba ka&ccedil; kişi nokta koyar? J</p> <p>Bilal Dursun YILMAZ</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.