Dr. Vehbi KARA
Köşe Yazarı
Dr. Vehbi KARA
 

Bu deli gömleğini nasıl çıkaracağız?

Bu deli gömleğini nasıl çıkaracağız? İlkokuldan üniversiteye kadar her yerde çocuklarımıza ve gençlerimize bir deli gömleği giydirilmeye çalışılıyor. Siyasi partilerin tamamında Cumhuriyetimizin ilk yılları hakkında akıl almaz güzellemeler yapılıyor. Zavallı öğrencilerimiz, bir dünyaya bir de papağan gibi bazı kelimeleri ezberleyip tekrarlayan öğretmenlere bakıp; ikilemde kalmaya devam ediyorlar. İşin daha acı olan tarafı ise akademisyen, tarihçi, diplomat, hukukçu gibi çeşitli unvanlara sahip konuşmacılar aynı bu öğretmenlerimiz gibi akla ziyan sözleri bütün dünyanın gözü önünde konuşmaktan çekinmiyorlar. Kimse de kalkıp “Yahu durun! Bu gittiğiniz çıkmaz sokak” diyemiyor. B Neden bu şekilde yazıyorum hiç düşündünüz mü? Aslında hürriyet ve özgürlüklerin geliştiği 21. Yüzyılda hala bu sözleri sarf etmek beni derinden sarsıyor. Fakat maksadımı ifade edebilmek için mecbur kaldığımın bilinmesini isterim. O halde “Şu deli gömleğini çıkarın artık!” Cumhuriyetin kurulmuş olduğu tarihten tam 99 yıl geçti. Fakat öğretmenlerimiz ve televizyonlarda ahkâm kesen hatiplerimiz çıkıp “biz yıllarca CHP’nin tek partili baskı yönetimi ile idare edildik” demekten acizdir. “Batılı ülkeler, Asya ve Amerika kıtasındaki bazı devletler; sanayi devrimini yaparken biz kelle kesmek ve idam mangaları kurarak zaten az sayıda olan insan kaynağımızı acımasızca yok ettik!” Diyemiyor. İşin daha vahim olan kısmı ise şudur: Tek partili baskı rejimini “demokrasi” diye yutturmaya kalkan gafiller dahi çıkabiliyor. CHP liderlerine güzelleme yapabilmek adına; insan haklarını ve demokratik ilkeleri küçümseyip “bu toplum öyle medeni yönetime layık değildir” diyecek kadar milletimize karşı yabancılaştıklarını görebiliyoruz. Batıya köle olmuş ve milletini aşağılayan bu insanlarla çok basit olarak konuşmak gerekiyor zira beyin yapıları henüz yeterince gelişmemiştir. Umarım ezberleri bozulur ve bir parça akıllıca konuşmaya başlarlar. Beğenmedikleri Osmanlı devletinin siyasi rejiminden en az 50 sene geriye gittiklerini fark etmiş olurlar. Evet, Osmanlı Meclis-i Mebusanı dünyadaki bir çok ülkenin ilerisinde 1876 tarihinde Sultan 2. Abdülhamid Han tarafından açılmış ve çok partili hayatın birçok özelliğini taşıyan bir şekle kavuşmuştu. Meclisimizde her türlü inanç ve düşünce sistemine sahip partiler ve mebuslar bulunurdu. Hatta bugün İngiltere’de olduğu gibi “Lordlar Kamarası” veya pek çok ülkede bulunan “senato” benzeri kurumlar “Ayan Meclisi” adı altında yöneticilere ve padişaha danışmanlık yapan kurumlar dahi vardı. Kanun-u Esasi adı verilen anayasamız 1920’deki kurucu meclisimizde de yürürlükte kalmıştır. 1924 yılına kadar tamamen Osmanlı’daki aynı hükümleri taşıyan anayasa; halifeliğin meclis uhdesine ve hükümete verilmesine kadar değişmemiştir. Daha sonra 10 Nisan 1928 tarihinde “Devletin dini İslam’dır” olan anayasanın ikinci maddesi kaldırılmıştır. Fakat Meclisimizde asıl büyük değişiklik ve geriye gidiş; Lozan Anlaşmasının kabul edilebilmesi için yapılan ikinci meclis seçimlerinde yaşanmıştır. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Türkiye Komünist Partisi, Sebest Fırka ve daha nice yeni siyasi parti kapatılmıştır. Öyle ki; liderlerinin çoğu öldürülmek ve hapse atılmak suretiyle tasfiye edilmiştir. Mecliste muhalefetin olmadığı ve CHP tarafından atanan milletvekilleri ile ancak 1946 tarihinde ilk defa çok partili seçimler yapılabilmiştir. Hileli olan bu seçimde CHP içinden çıkarılan Demokrat Parti ile çok partili hayata; neredeyse 74 yıllık bir gecikme ile yeniden kavuşabilmişizdir. 1876 ile 1950 yılları arasında dünyada büyük gelişmeler kaydedilmiştir. Elektrikli araçlar, buhar kazanları ve sonrasında patlayıcı motorların icat edilmesi ile üretim ve teknolojide sanayi devrimi gerçekleştirilmiştir. Dünyanın çehresini değiştiren bu gelişmeler meydana gelirken Türkiye’de ise “devrim” olarak sunulan tuhaf gelişmeler yaşanmıştır. Şapka kanunu çıkarılmış, medreseler kapatılmış, harf devrimi yapılarak milyonlarca vatandaşımız okuma yazma bilmez hale getirilmiştir. Bu sürede birkaç fabrika da yapılmıştır. Örneğin bira ve likör fabrikası gibi çok ihtiyaç duyulan sanayi tesislerinin inşasına hız verilmiştir! Bu memleket CHP yüzünden en az 50 sene geri bırakılmıştır. Osmanlıdan kalan bazı sanayi tesisleri sayesinde ayakta kalmayı başarabilen Türk toplumu, 1960’tan itibaren yine Batılı devletler ve ABD gibi ülkelerin azmettirmesi ile her 8-10 yılda bir askeri darbelere maruz kalmıştır. İşte Türkiye’nin 100 yıllık siyasi hayatı böyle acılarla ve zorbalıkla dolu olarak geçmiştir. Şimdi bu utanç verici yüzyılı övünerek anlatmanın ve genç dimağlara “hürriyet” ve “özgürlük” şeklinde sunmanın ne âlemi vardır? İnsan bir parça utanır ve hayâ eder. Geçmişimizdeki bu acı dönemi kalkıp Türk toplumunun başarısı olarak sunmak; bir insanın gülünç duruma düşmesi demektir. Fakat ne yazık ki; bu acı gerçekleri söyleyen insanlara “fesli adam” veya “gerici yobaz” diyorlar. Sahi! Toplumumuzdan bu deli gömleğini artık çıkarmak gerekmiyormu? Vesselam…. Dr. Vehbi Kara
Ekleme Tarihi: 17 Şubat 2022 - Perşembe

Bu deli gömleğini nasıl çıkaracağız?

Bu deli gömleğini nasıl çıkaracağız? İlkokuldan üniversiteye kadar her yerde çocuklarımıza ve gençlerimize bir deli gömleği giydirilmeye çalışılıyor. Siyasi partilerin tamamında Cumhuriyetimizin ilk yılları hakkında akıl almaz güzellemeler yapılıyor. Zavallı öğrencilerimiz, bir dünyaya bir de papağan gibi bazı kelimeleri ezberleyip tekrarlayan öğretmenlere bakıp; ikilemde kalmaya devam ediyorlar. İşin daha acı olan tarafı ise akademisyen, tarihçi, diplomat, hukukçu gibi çeşitli unvanlara sahip konuşmacılar aynı bu öğretmenlerimiz gibi akla ziyan sözleri bütün dünyanın gözü önünde konuşmaktan çekinmiyorlar. Kimse de kalkıp “Yahu durun! Bu gittiğiniz çıkmaz sokak” diyemiyor. B Neden bu şekilde yazıyorum hiç düşündünüz mü? Aslında hürriyet ve özgürlüklerin geliştiği 21. Yüzyılda hala bu sözleri sarf etmek beni derinden sarsıyor. Fakat maksadımı ifade edebilmek için mecbur kaldığımın bilinmesini isterim. O halde “Şu deli gömleğini çıkarın artık!” Cumhuriyetin kurulmuş olduğu tarihten tam 99 yıl geçti. Fakat öğretmenlerimiz ve televizyonlarda ahkâm kesen hatiplerimiz çıkıp “biz yıllarca CHP’nin tek partili baskı yönetimi ile idare edildik” demekten acizdir. “Batılı ülkeler, Asya ve Amerika kıtasındaki bazı devletler; sanayi devrimini yaparken biz kelle kesmek ve idam mangaları kurarak zaten az sayıda olan insan kaynağımızı acımasızca yok ettik!” Diyemiyor. İşin daha vahim olan kısmı ise şudur: Tek partili baskı rejimini “demokrasi” diye yutturmaya kalkan gafiller dahi çıkabiliyor. CHP liderlerine güzelleme yapabilmek adına; insan haklarını ve demokratik ilkeleri küçümseyip “bu toplum öyle medeni yönetime layık değildir” diyecek kadar milletimize karşı yabancılaştıklarını görebiliyoruz. Batıya köle olmuş ve milletini aşağılayan bu insanlarla çok basit olarak konuşmak gerekiyor zira beyin yapıları henüz yeterince gelişmemiştir. Umarım ezberleri bozulur ve bir parça akıllıca konuşmaya başlarlar. Beğenmedikleri Osmanlı devletinin siyasi rejiminden en az 50 sene geriye gittiklerini fark etmiş olurlar. Evet, Osmanlı Meclis-i Mebusanı dünyadaki bir çok ülkenin ilerisinde 1876 tarihinde Sultan 2. Abdülhamid Han tarafından açılmış ve çok partili hayatın birçok özelliğini taşıyan bir şekle kavuşmuştu. Meclisimizde her türlü inanç ve düşünce sistemine sahip partiler ve mebuslar bulunurdu. Hatta bugün İngiltere’de olduğu gibi “Lordlar Kamarası” veya pek çok ülkede bulunan “senato” benzeri kurumlar “Ayan Meclisi” adı altında yöneticilere ve padişaha danışmanlık yapan kurumlar dahi vardı. Kanun-u Esasi adı verilen anayasamız 1920’deki kurucu meclisimizde de yürürlükte kalmıştır. 1924 yılına kadar tamamen Osmanlı’daki aynı hükümleri taşıyan anayasa; halifeliğin meclis uhdesine ve hükümete verilmesine kadar değişmemiştir. Daha sonra 10 Nisan 1928 tarihinde “Devletin dini İslam’dır” olan anayasanın ikinci maddesi kaldırılmıştır. Fakat Meclisimizde asıl büyük değişiklik ve geriye gidiş; Lozan Anlaşmasının kabul edilebilmesi için yapılan ikinci meclis seçimlerinde yaşanmıştır. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Türkiye Komünist Partisi, Sebest Fırka ve daha nice yeni siyasi parti kapatılmıştır. Öyle ki; liderlerinin çoğu öldürülmek ve hapse atılmak suretiyle tasfiye edilmiştir. Mecliste muhalefetin olmadığı ve CHP tarafından atanan milletvekilleri ile ancak 1946 tarihinde ilk defa çok partili seçimler yapılabilmiştir. Hileli olan bu seçimde CHP içinden çıkarılan Demokrat Parti ile çok partili hayata; neredeyse 74 yıllık bir gecikme ile yeniden kavuşabilmişizdir. 1876 ile 1950 yılları arasında dünyada büyük gelişmeler kaydedilmiştir. Elektrikli araçlar, buhar kazanları ve sonrasında patlayıcı motorların icat edilmesi ile üretim ve teknolojide sanayi devrimi gerçekleştirilmiştir. Dünyanın çehresini değiştiren bu gelişmeler meydana gelirken Türkiye’de ise “devrim” olarak sunulan tuhaf gelişmeler yaşanmıştır. Şapka kanunu çıkarılmış, medreseler kapatılmış, harf devrimi yapılarak milyonlarca vatandaşımız okuma yazma bilmez hale getirilmiştir. Bu sürede birkaç fabrika da yapılmıştır. Örneğin bira ve likör fabrikası gibi çok ihtiyaç duyulan sanayi tesislerinin inşasına hız verilmiştir! Bu memleket CHP yüzünden en az 50 sene geri bırakılmıştır. Osmanlıdan kalan bazı sanayi tesisleri sayesinde ayakta kalmayı başarabilen Türk toplumu, 1960’tan itibaren yine Batılı devletler ve ABD gibi ülkelerin azmettirmesi ile her 8-10 yılda bir askeri darbelere maruz kalmıştır. İşte Türkiye’nin 100 yıllık siyasi hayatı böyle acılarla ve zorbalıkla dolu olarak geçmiştir. Şimdi bu utanç verici yüzyılı övünerek anlatmanın ve genç dimağlara “hürriyet” ve “özgürlük” şeklinde sunmanın ne âlemi vardır? İnsan bir parça utanır ve hayâ eder. Geçmişimizdeki bu acı dönemi kalkıp Türk toplumunun başarısı olarak sunmak; bir insanın gülünç duruma düşmesi demektir. Fakat ne yazık ki; bu acı gerçekleri söyleyen insanlara “fesli adam” veya “gerici yobaz” diyorlar. Sahi! Toplumumuzdan bu deli gömleğini artık çıkarmak gerekmiyormu? Vesselam…. Dr. Vehbi Kara
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.