HASİP TAYLAN
Köşe Yazarı
HASİP TAYLAN
 

KUR’AN VE HADİS IŞIĞINDA DÜNYA HAYATI (24)

<p><strong><u>Meleklere iman şu anlamları ihtiva etmelidir:</u></strong></p> <p><strong><u>1-Valıkları hakikidir, mecazi değildir: </u></strong></p> <p>Melekleri g&ouml;rmediğimiz halde, onların ger&ccedil;ek varlıklar olduklarına inanmamız, ayet-i kerimede zikredildiği gibi <strong>&ldquo;Onlar ki gaybe inanırlar&rdquo;</strong> gaybe inanmaktır. Binaenaleyh, Resulullah (s.a.v), diyer Peygamberler (a.s), Sahabiler ve Salihler, ya hakiki suretleri ile ya da beşeri surette g&ouml;rm&uuml;şlerdir.</p> <p>Ancak bilinmesi gereken &ccedil;ok &ouml;nemli ve değerli bir husus var ki, gayba inanma hususudur. En değerli ve sahibine en faydalı iman şekli de budur. Zira m&uuml;şahede neticesinde inanmamak aklin kabul edeceği bir durum değildir. Buna rağmen kişi eğer inanmıyorsa, burada bir arıza aranmalıdır. Burada iki ihtimal vardır. Bu da ya ahmaklıktır yahut ta inattır. Ahmaklık ise, Allah akıl ihsan etsin; inat ise Allah islah etsin demekten başka bize d&uuml;şen bir şey yoktur.</p> <p>Ancak M&uuml;şahade sonucu oluşan iman her zaman makbul değil ve hatta bazen ge&ccedil;erliliğini de yitirebilmektedir. &Ouml;rneğin; &ouml;l&uuml;m alametleri zuhur edince ve kişi onu yakinen m&uuml;şade edince, kişinin imana gelmesi artık ona bir fayda sağlamaz. Keza Ezrail&rsquo;in canını almaya geldiği ve onun bu durumu m&uuml;şahadesinden sonra artık imanı da ona bir fayda sağlamaz ve artık tevbeside kabul olmaz. Tıpkı Fravun&rsquo;un &ouml;l&uuml;mle burun buruna geldiği zaman iman edince; Cenab-i Hakk&rsquo;ın ona hitaben: <strong><span dir="RTL">آلآنَ وَقَدْ عَصَيْتَ قَبْلُ</span> </strong>(Yunus 91)<strong> &ldquo;Şimdi mi imana geliyorsun? Daha &ouml;nce isyanda idin&rdquo; </strong>diyerek, imanının ve tevbesinin ona bir fayda sağlamayacağını beyan etmektedir.</p> <p>Dolayısıyla, Firavun hadiseseinde olduğu gibi, imanın fayda veremiyeceği ve tevbelerin kabul g&ouml;remeyeceği an &ccedil;atmadan ve &ccedil;ok ge&ccedil; olmadan iman ve ona g&ouml;re de amel etmek suretiyle ebedi saadete nail olma imk&acirc;nını Allah&rsquo;ın (c.c) izni ile elde etmek en temel amacımız olmalıdır.</p> <p>Meleklerin varlıkları ile alakalı Kuran-ı kerimde &ccedil;ok&ccedil;a Ayet mevcuttur.&nbsp; Bunlardan Allah (c.c) ile Melekler arasında ge&ccedil;en ilk karşılıklı konuşma olan şu Ayet-ı kerimede zikredildiği gibi; <strong><span dir="RTL">وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الأَرْضِ خَلِيفَةً قَالُواْ أَتَجْعَلُ فِيهَا مَن يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاء وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ إِنِّي أَعْلَمُ مَا لاَ تَعْلَمُونَ</span></strong> <strong>&ldquo;Rabbin Meleklere; Ben yery&uuml;z&uuml;nde bir halife var edeceğim&rdquo; dediğinde, onlar;</strong> <strong>&ldquo;</strong><strong>Biz seni hamdinle tesbih ve noksanlıklardan tenzih etmekte olduğumuz halde, orada fesad &ccedil;ıkaracak ve kanlar d&ouml;kecek kimse mi varedeceksin?&rdquo; demişlerdi. </strong>İnanmak isteyen i&ccedil;in, bu Ayet-ı kerime dahi Meleklerin ger&ccedil;ek varlıklar olduklarına dair delil olarak yeterlidir.</p> <p>Keza bundan &ouml;nce &ldquo;meleklere iman&rdquo; mevzusu ile alakalı, Cebrail (a.s)&rsquo;in peygambere (s.a.v) sorduğu İslam, İman ve İhsan nedir? Sahih-i M&uuml;slim Hadisi, Meleklerin mecaz değil hakiki varlıklar olduklarının fiili ve kavli delilidir. Zira bilfiil Resul&uuml;llah&rsquo;a (s.a.v) gelen ve kehdisine suallerde bulunan kişi, o meleklerden biri ve hatta en eşrafı ve en ekremi olan Cebrail (a.s) idi.</p> <p><strong><u>2-Onlar ancak Allah&rsquo;ın (c.c) istediği yere n&uuml;zul ederler: </u></strong></p> <p>Onlarda insan ve cinler gibi yaratılmış Allah&rsquo;ın (c.c) kulları, memur ve m&uuml;kelleftirler. Allah onları mukerrem kılmış, makamlarını y&uuml;celtmiş ve bazılarını bazılarından &uuml;st&uuml;n kılmıştır. Onlar Allah&rsquo;ın el&ccedil;ileri olarak, Allah tarafından ve Allah&rsquo;ın takdiri nisbetinde g&ouml;nderildikleri kullarına vahiy veya başka şey iletirler. Onlara da vakti gelince &ouml;l&uuml;m caiz kılınmıştır.</p> <p><strong><u>3-Onları Kuran ve S&uuml;nnette tanıtıldığı ve&ccedil;hi ile tasdik etmek: </u></strong></p> <p>Cenab-i Hakk (c.c) onları nasıl vasıflandırdı ise, onlar o şekilde vasıflandırılmalıdırlar. Keza Cenab-i Hakk (c.c) onları kitabında veya Resul&uuml;n&uuml;n s&uuml;nnetinde ne isimle isimlendirdi ise, mesela; Peygamberlere vahiy getirmekle g&ouml;revli melek Cebrail, yağmur ve yağışla g&ouml;revli melek Mikail, sura &uuml;flemekle g&ouml;revli melek İsrafil, Cehennemde g&ouml;revli melek Malik, Cennette g&ouml;revli melek Ridvan, mevtayı sorgulayan melekler M&uuml;nker ve Nekir vs. şekilde isimlendirilmelidirler. Yani; Allah (c.c) onları vasıflandırdığı ve isimlendirdiği şekilde onlara iman etmemiz icap eder. Aksi durum m&uuml;nasip g&ouml;r&uuml;lmemiştir. Mesela; &Ouml;l&uuml;m meleğine Ezrail dendiği gibi. İbni kesir (rh.a) &ldquo;fil bidaye vennihaye (1/47)&rdquo; adlı eserinde bu ismin hi&ccedil;bir sahih hadiste ge&ccedil;mediği, ancak bazı eski eserlerde ge&ccedil;tiği, dolayısıyla Kuran ve Hadisle sabit olmadığından bu isim kullanılmamalıdır demiştir.&nbsp;&nbsp;</p> <p>Melekler, yukarıda Hz.Aişe&rsquo;den (r.anha) naklettiğimiz hadiste zikredildiği gibi, nurdan yaratılmış kullardır. Semada mesk&uuml;nd&uuml;rler. G&ouml;revleri icabı g&ouml;nderildikleri yere inerler. Meleklerin &Acirc;dem (a.s)&rsquo;dan &ouml;nce yaratıldıkları Ayetle sabittir. Ş&ouml;yle ki Cenab-ı Hakk (a.c) meleklere: <strong><span dir="RTL">إِنِّي جَاعِلٞ فِي ٱلۡأَرۡضِ خَلِيفَةٗ</span> </strong>(Bakara 30) <strong>&ldquo;ben yery&uuml;z&uuml;nde bir halife var edeceğim&rdquo; </strong>demesi, Meleklerin &Acirc;dem (a.s)&rsquo;dan &ouml;nce var olduklarının delilidir.</p> <p>Melekler yemezler, i&ccedil;mezler. Onların yeg&acirc;ne gıdaları tesbih ve tehlildir. Melekler yorulmazlar, bıkmazlar, usanmazlar&nbsp; <span dir="RTL">ف<strong>الَّذِينَ عِنْدَ رَبِّكَ يُسَبِّحُونَ لَهُ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَهُمْ لَا يَسْأَمُونَ</strong></span><strong> &ldquo;Rabbinin katında bulunan melekler hi&ccedil; usanmıyarak gece ve g&uuml;nd&uuml;z O&#39;nu tesbih ederler.&rdquo; </strong>(Fussilet 38). Allah&rsquo;ın emrine harfiyen uyarlar, Allah&rsquo;a isyan etmezler ve şu Ayette zikredildiği gibi; <strong><span dir="RTL">وَهُم بِأَمْرِهِ يَعْمَلُونَ</span></strong> &nbsp;<strong>&ldquo;O&#39;nun emriyle amelde bulunurlar</strong>.<strong>&rdquo; </strong>(Enbiya 27). Melekler; iyilik, g&uuml;zellik, hay&acirc; ve intizamla mevsufturlar.</p> <p><strong><u>Meleklerin &Ouml;zellikleri:</u></strong></p> <p><strong><u>1-Meleklerin azamet ve k&uuml;vvetleri:</u></strong></p> <p>Meleklerin b&uuml;y&uuml;kl&uuml;kleri ve kuvvetleri eşit olmayıp, y&uuml;klendikleri g&ouml;reve g&ouml;re, farklı azamet ve g&uuml;ce malik kılınmışlardır. Birka&ccedil; &ouml;rnekle Misal verecek olursak; Cehennemde g&ouml;revli melekleri Cenab-ı Hakk (c.c) ş&ouml;yle tarif etmektedir: <strong><span dir="RTL">عَلَيۡهَا مَلَٰٓئِكَةٌ غِلَاظٞ شِدَادٞ لَّا يَعۡصُونَ ٱللَّهَ مَآ أَمَرَهُمۡ وَيَفۡعَلُونَ مَا يُؤۡمَرُونَ</span> </strong>(Tahrim 6). <strong>&ldquo;O ateşin (Cehennemin) başında son derec sert, (iri c&uuml;sseli), g&uuml;&ccedil;l&uuml; melekler vardır. Allah kendilerine neyi emretmişse ona isyan etmezler ve emredildiklerini yerine getirirler&rdquo;</strong></p> <p>Cehennemde g&ouml;revli meleklerin &ouml;zelliği ile alakalı İbni Abbas (r.a) ş&ouml;yle buyurmaktadır: Onlardan birisinin iki omuzu arasındaki mesafe bir yıl&shy;lık s&uuml;redir. Onlardan birilerinin g&uuml;c&uuml;, indirdiği bir balyoz ile insanı yetmiş yıl cehennemin dibine doğru itecek kadardır. (Kurtubi, Tahrim 6).</p> <p>Başka bir Ayet-i kerime de Cebrail (a.s)&rsquo;i ş&ouml;yle tarif etmektedir: <strong><span dir="RTL">ذِي قُوَّةٍ عِندَ ذِي ٱلۡعَرۡشِ مَكِينٖ&nbsp;مُطَاعٍ&nbsp;ثَمَّ&nbsp;اَم۪ينٍۜ</span> &ldquo;&Ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k bir kudrete maliktir. Arşın sahibi (olan Allah) nezdinde &ccedil;ok itibarlıdır. Orada kendisine itaat olunandır, bir emindir&rdquo;</strong> (Tekvir 20,21).</p> <p>Cebrail (a.s)&rsquo;in kuvveti hakkında rivayet olunduğna g&ouml;re, Hz. Peygamber (s.a.v) Cebrail (a.s)&#39;e, &ldquo;Allah senin kuvvetinden bahsediyor. Kuvvetin ne kadar?&rdquo; diye sormuş, o da, &ldquo;L&ucirc;t kavminin d&ouml;rt şehrini kanatlarımın &uuml;zerine alıp, g&ouml;ktekiler o şehirlerdeki k&ouml;peklerin havlamasını ve horozlarının &ouml;t&uuml;şlerini duyacakları y&uuml;ksekliğe kadar kaldırdım ve yere &ccedil;aldım&rdquo; demiştir. (F. Razi, Tekvir 20)</p> <p><strong>&ldquo;Orada kendisine itaat olunandır.&rdquo;</strong> <strong>&quot;orada&quot;</strong> kelimesi, &quot;Arşın sahibi nezdinde&quot;ye bir işarettir. Buna g&ouml;re mana, &quot;Cebrail (a.s); Allah (c.c) katında mukarreb melekler arasında, kendisine itaat olunan, mukarreb meleklerin onun emrine g&ouml;re hareket edip, fikrine başvurdukları itibarlı bir melektir&quot; şeklinde olur.&nbsp;</p> <p><strong>&ldquo;Bir emindir&rdquo; </strong>demek; &ldquo;O (Cebrail a.s) Allah&#39;ın vahyi ve risaleti (el&ccedil;iliği) konusunda, hainlikten ve hatalardan koruyup muhafaza ettiği, g&uuml;venilir bir el&ccedil;idir&rdquo; demektir. ((F. Razi, Tekvir 21).</p> <p>Peygamberimiz (s.a.v) Cebrail (a.s)&rsquo;ı ş&ouml;yle vasıflandırmaktadır: <strong><em><span dir="RTL">رَأَيْتُهُ مُنْهَبِطًا مِنَ السَّمَاءِ سَادًّا عِظَمُ خَلْقِهِ مَا بَيْنَ السَّمَاءِ إِلَى الأَرْضِ</span> &ldquo;Onun (Cebrail&rsquo;in) hulkiyetinin azameti g&ouml;kten yere kadar olan Sema&rsquo;dan ihtişamlı inişini g&ouml;rd&uuml;m.&rdquo; </em></strong>(M&uuml;slim, iman, Necm Suresi 13. Ayetin izahında).</p> <p>Resul&uuml;llah (s.a.v) Arşın taşıyıcısı melekle alakalı ş&ouml;yle buyurmuktadır: <strong><em><span dir="RTL">أُذِنَ لِي أَنْ</span></em></strong><em><span dir="RTL"> <strong>أُحَدِّثَ عَنْ مَلَكٍ مِنْ مَلَائِكَةِ اللهِ مِنْ حَمَلَةِ العَرْشِ، إِنَّ مَا بَيْنَ شَحْمَةِ أُذُنِهِ إِلَى عَاتِقِهِ مَسِيرَةُ سَبْعِمِائَةِ عَامٍ</strong></span><strong> &ldquo;Bana meleklerden Arşın taşıyıcısı meleğinden bahsetmeme izin verildi. Kulak memesi ile omuzu arasındaki mesafe yediy&uuml;z yıllık bir y&uuml;r&uuml;y&uuml;ş mesafesidir.&rdquo; </strong></em>(Sunen-i Ebi Davud, Kitabusunne, Babun fil cehmiyyeti, 4727)</p> <p>Başka bir Hadis-i şerif dağların Meleğinin azameti ile alakalı, Nebi (s.a.v) ile dağların Meleği arasında ge&ccedil;en konuşmayı Resul&uuml;llah&rsquo;ın zevcesi Hz.Aişe ş&ouml;yle anlatmaktadır: <strong><em><span dir="RTL">أَنَّهَا قَالَتْ لِرَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا رَسُولَ اللهِ، هَلْ أَتَى عَلَيْكَ يَوْمٌ كَانَ أَشَدَّ مِنْ يَوْمِ </span></em><span dir="RTL">أُحُدٍ<em>؟ فَقَالَ: &quot; لَقَدْ لَقِيتُ مِنْ قَوْمِكِ وَكَانَ أَشَدَّ مَا لَقِيتُ مِنْهُمْ يَوْمَ الْعَقَبَةِ، إِذْ عَرَضْتُ نَفْسِي عَلَى ابْنِ عَبْدِ يَالِيلَ بْنِ عَبْدِ كُلَالٍ فَلَمْ يُجِبْنِي إِلَى مَا أَرَدْتُ، فَانْطَلَقْتُ وَأَنَا مَهْمُومٌ عَلَى وَجْهِي، فَلَمْ أَسْتَفِقْ إِلَّا بِقَرْنِ الثَّعَالِبِ، فَرَفَعْتُ رَأْسِي فَإِذَا أَنَا بِسَحَابَةٍ قَدْ أَظَلَّتْنِي فَنَظَرْتُ فَإِذَا فِيهَا جِبْرِيلُ، فَنَادَانِي، فَقَالَ: إِنَّ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ قَدْ سَمِعَ قَوْلَ قَوْمِكَ لَكَ، وَمَا رُدُّوا عَلَيْكَ، وَقَدْ بَعَثَ إِلَيْكَ مَلَكَ الْجِبَالِ لِتَأْمُرَهُ بِمَا شِئْتَ فِيهِمْ &quot;، قَالَ: &quot; فَنَادَانِي مَلَكُ الْجِبَالِ وَسَلَّمَ عَلَيَّ، ثُمَّ قَالَ: يَا مُحَمَّدُ، إِنَّ اللهَ قَدْ سَمِعَ قَوْلَ قَوْمِكَ لَكَ، <u>وَأَنَا مَلَكُ الْجِبَالِ وَقَدْ بَعَثَنِي رَبُّكَ إِلَيْكَ لِتَأْمُرَنِي بِأَمْرِكَ، فَمَا شِئْتَ، إِنْ شِئْتَ أَنْ أُطْبِقَ عَلَيْهِمُ الْأَخْشَبَيْنِ &quot;،[وهما جبلان بمكَّةَ يحيطان بها]،&nbsp; فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: &laquo;بَلْ أَرْجُو أَنْ يُخْرِجَ اللهُ مِنْ أَصْلَابِهِمْ مَنْ يَعْبُدُ اللهَ وَحْدَهُ لَا يُشْرِكُ بِهِ شَيْئًا</u></em></span></strong></p> <p><strong><em>Hz. Aişe (r.anha) Peygamberimiz&rsquo;e (a.s.v): &ldquo;Ya Res&ucirc;lallah! Senin başına Uhud g&uuml;n&uuml;nden daha &ccedil;etin bir g&uuml;n geldi mi?&rdquo; diye sormuş. Peygamberimiz (a.s.v) de: &ldquo;Senin kavminden &ccedil;ektiklerim Akabe g&uuml;n&uuml; &ccedil;ektiğimden daha &ccedil;etin idi. (Taif&rsquo;e gidip) İbni Abdi Yalil-ibni Abdi Kilal&rsquo;e gidip bana yardımcı olmalarını arz ettiğim zaman, istediğime icabet etmemişlerdi. &Uuml;zg&uuml;n bir halde başımı alıp (Mekke&rsquo;ye y&ouml;nelip) gittim. Ancak Karni&rsquo;s-Sealib&rsquo;de kendime gelebildim. Başımı kaldırdığım zaman bir bulutun beni g&ouml;lgelendirmekte olduğunu, buluta baktığımda bir de ne g&ouml;reyim? Bulutun i&ccedil;inde Cebr&acirc;il var. Hemen bana seslendi: &ldquo;Ş&uuml;phe yok ki Allah, kavminin Sana s&ouml;ylediklerini ve Sana verdikleri red cevablarını işitti de onlar hakkında dilediğini kendisine emredesin diye sana dağlar meleğini g&ouml;nderdi!&rdquo; dedi. Dağlar meleği bana</em></strong> <strong><em>seslendi ve selam verdi. Sonra da: &ldquo;Ya Muhammed! Ş&uuml;bhe yok ki Allah, kavminin sana s&ouml;ylediklerini işitti. <u>Ben dağlar meleğiyim! Rabbin, dilediğini bana emredesin diye beni Sana g&ouml;nderdi. Şimdi ne dilersen dile! Eğer onların &uuml;zerine iki dağı kapamamı dilersen dile! (bunlar Mekkeyi &ccedil;evreleyen iki dağdı) dedi. Ben: &lsquo;Hayır! Allah&rsquo;ın onların s&uuml;lblerinden yalnız Allah&rsquo;a ib&acirc;det edecek, O&rsquo;na hi&ccedil;bir şeyi ortak koşmayacak kimseler &ccedil;ıkarmasını dilerim.&rsquo; dedim</u>.</em></strong> (Sahih-i Muslim, Kitabul Cihad, 1795).</p> <p><strong><u>2-Meleklerin kanatları, Hızları ve g&uuml;zellikleri:</u></strong></p> <p>Allah (c.c) Meleklerin kanatlarını, birinin &ouml;b&uuml;r&uuml;nden faklı ve muhtelif sayılarda yaratmıştır. Melekler; pırlanta, yakut gibi g&uuml;&ccedil;l&uuml; renklerle bezenmiş harikulade g&uuml;zellikte kanatlara sahiptirler. Bu kanatlarla yerle sema arasında beşeri s&uuml;ratla mukayese edilemeyecek devasa bir s&uuml;ratle u&ccedil;arlar. Ayrıca ilim ve zikir meclislerini koruma altına alırlar.</p> <p>Konu ile alakalı Kur&rsquo;an-ı azimuşşan ş&ouml;yle buyurmaktadır: <strong><span dir="RTL">ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ فَاطِرِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ جَاعِلِ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةِ رُسُلًا أُوْلِيٓ أَجۡنِحَةٖ مَّثۡنَىٰ وَثُلَٰثَ وَرُبَٰعَۚ يَزِيدُ فِي ٱلۡخَلۡقِ مَا يَشَآءُۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٞ</span> &ldquo;Hamd g&ouml;kleri ve yeri yoktan vareden, melekleri ikişer, &uuml;&ccedil;er ve d&ouml;rder kanatlı el&ccedil;iler kılan Allah&#39;adır. O yaratmada dilediğini artırır. Ş&uuml;phesiz Allah her şeye kadirdir&rdquo; </strong>(Fatır 1).</p> <p>Bu Ayet hakkında Katade ş&ouml;yle demiştir: Kimisinin iki, kimisinin &uuml;&ccedil;, kimisinin d&ouml;rt ka&shy;nadı bulunmaktadır. Onlar bu kanatları ile semadan yere inerler ve yerden de semaya y&uuml;kselirler. Aldıkları bu mesafe ise, şu kadar olup onlar bunu azıcık bir vakitte alırlar. (Kurtubi, Fatır 1).</p> <p>Buhari Sahih&#39;inde, İbn Mes&#39;ud&#39;dan rivayetle: <strong><em><span dir="RTL">حَدَّثَنَا ابْنُ مَسْعُودٍ: أَنَّهُ رَأَى جِبْرِيلَ، لَهُ سِتُّمِائَةِ جَنَاحٍ</span> &ldquo;Peygamber (s.a.v) Cib&shy;ril (a.s)&#39;ı altıy&uuml;z kanadı olduğu halde g&ouml;rm&uuml;şt&uuml;r&rdquo;</em></strong> Sahih-i Buhari, Kitabul bedeulhalk, 3232).</p> <p>Ez-Z&uuml;hr&icirc;&#39;den nakledildiğine g&ouml;re Cebrail (a.s), Peygamber Efendimiz&#39;e ş&ouml;y&shy;le demiş: &quot;Ey Muhammed! Sen İsrafil&#39;i bir g&ouml;rsen, onun onikibin kanadı var&shy;dır. Bu kanadın biri meşrıkte, diğeri mağribtedir. Arş onun omuzu &uuml;zerinde&shy;dir, o y&uuml;ce Allah&#39;ın azameti dolayısıyla o kadar k&uuml;&ccedil;&uuml;l&uuml;r ki; hatta k&uuml;&ccedil;&uuml;k bir kuş gibi bir hale gelir, hatta Rabbinin Arşını ancak Onun azameti taşır. &nbsp;(Kurtubi, Fatır 1).</p> <p>Bazıları bu ayetin tefsiri hususunda ş&ouml;yle demişlerdir: Burada bahsedilen kanat, meleğin y&ouml;n&uuml;ne, yani yapacağı işe bir işaret olup, İzahı ş&ouml;yledir; Allah Te&acirc;l&acirc;&#39;nın &uuml;zerinde herhangi bir şey yoktur. Her şey, O&#39;nun kudretinin ve nimetinin h&uuml;k&uuml;mranlığı ve ş&uuml;mul&uuml; altındadır. Meleklerin Allah ile sıkı m&uuml;nasebetleri vardır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; Allah&#39;ın nimetlerini O&#39;ndan alır, kendileri dışında Allah&#39;ın m&uuml;saadesini aldıkları kimselere, varlıklara verirler. (F.Razi, Fatır 1).</p> <p>Ebu Hureyre (r.a) hadisinde; Resul&uuml;llah&rsquo;ın (s.a.v) ş&ouml;yle buyurdukları s&ouml;ylemiştir: <strong><em><span dir="RTL">&quot; إِنَّ لِلَّهِ مَلاَئِكَةً يَطُوفُونَ فِي الطُّرُقِ يَلْتَمِسُونَ أَهْلَ الذِّكْرِ، فَإِذَا وَجَدُوا قَوْمًا يَذْكُرُونَ اللَّهَ تَنَادَوْا: هَلُمُّوا إِلَى حَاجَتِكُمْ &quot; قَالَ: &laquo;فَيَحُفُّونَهُمْ بِأَجْنِحَتِهِمْ إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا&raquo; </span>&nbsp;&ldquo;Allah&#39;ın, yollarda dolaşıp zikredenleri araştıran melekleri vardır. Allahu Te&acirc;l&acirc;&#39;yı zikreden bir cemaate rastlarlarsa, birbirlerini &quot;Aradığınıza gelin!&quot; diye &ccedil;ağırırlar. (Hepsi gelip) onları kanatlarıyla kuşatarak d&uuml;nya semasına kadar arayı doldururlar.&rdquo; </em></strong>(Sahih-i Buhari, Kitabuddaavat, 6408).</p> <p>İbni Hacer (rh.a); meleklerin sıfatları ile alakalı diyor ki: Ehli kelam Cumhuru (Uleması) Melekler hakkında şunları s&ouml;ylemişlerdir: Melekler latif cisimli varlıklardır. Onlara muhtelif şekillere girme kabiliyeti verilmiştir. Semada mesk&uuml;nd&uuml;rler. Onların yıldız oldukları veya cesetlerinden ayrılabilen iyi ruhlar oldukları ve onlar hakkında delil olabilecek herhangi bir ses kanıtı mevcut olmayan başka s&ouml;ylentiler ge&ccedil;erli değildir. (Fethul Bari Şerhul Sahihul Buhari, Kitabu Bedeul Halk, Babu Zikrul Melaiketi)</p> <p>Onlar, g&ouml;ky&uuml;z&uuml;nde bulunan, &ccedil;eşitli şekillere girebilen havai, latif cisimlerdir. (F.Razi, Bakara 30, Meleklerin mertebe ve mahiyetleri))</p> <p>Latif, nurani cismaniler olmaları hasebiyle, hifif ve son derece hızlı hareket etme kudretine sahiptirler. Binaenaleyh, vahiy Meleğinin Allah&rsquo;ın (c.c) katından, yedinci semadan Resul&uuml;llah&rsquo;a (s.a.v) n&uuml;zul&uuml; bir an meselesi idi. D&uuml;nya ile D&uuml;nya Seması arasındaki mesafenin beşy&uuml;z sene olduğu hadisle sabittir. Ve birinci Sema ile ikinci Sema arasındaki mesafe keza beşy&uuml;z senedir. Cenabı Hakk&rsquo;ın (c.c) ali makam katına ulaşıncaya kadar olan mesafe ka&ccedil; senelik mesafe olur acaba? Ki bu mesafeyi vahiy Meleği bir lahzada katetmiştir.</p> <p>&nbsp;Meleklerin h&uuml;sn&uuml; cemalleri ile alakalı, Kuran&rsquo;ı kerimde Hz. Yusuf&rsquo;un g&uuml;zelliğinden bahedilirken meleklere benzetilmesi, meleklerin harikulade g&uuml;zelliğe sahip olduklarının delilidir.</p> <p>Hadise kısaca şu şekilde cereyan eder: Hz. Yusuf kuyudan &ccedil;ıkarılıp k&ouml;le pazarında Mısır vezirine satıldıktan sonra, vezirin hanımı Z&uuml;leyha ona &acirc;şık olur. Bunun &uuml;zerine şehrin kadınları onun hakkında dedikoduya başlarlar. Vezirin karısı, şehirdeki kadınların, kendisi hakkındaki dedikodularını duyunca, onları evine davet eder. Geldikleri zaman, ikram ettiği şeyleri yemeleri i&ccedil;in, herbirinin eline bı&ccedil;ak verir. Ve Yusufa; &ldquo;Yanlarına &ccedil;ık.&rdquo; der. Onlar Yusufu g&ouml;r&uuml;nce hay&shy;retlere d&uuml;ş&uuml;p onun o g&uuml;zelliği karşısında ne yaptıklarının farkında olmayıp, yiyeceklerini kesecekleri yerde, ellerini keserler. Ve ş&ouml;yle derler: <strong><span dir="RTL">مَا هَٰذَا بَشَرًا إِنۡ هَٰذَآ إِلَّا مَلَكٞ كَرِيمٞ</span></strong> &ldquo;<strong>bu bir beşer değildir, olsa olsa &uuml;st&uuml;n bir Melektir&rdquo; </strong>(Yusuf 31).</p> <p><strong><u>3-Melekler; yemezler, i&ccedil;mezler ve evlenmezler:</u></strong></p> <p>Melekler; latif ve ruhani varlıklar olmaları hasebiyle, insan ve cinlerin ihtiya&ccedil; duyduğu, yeme, i&ccedil;me ve evlenme gibi gereksinimlere ihtiya&ccedil; duymazlar ve zaten yapıları itibarıylı buna m&uuml;sait değiller. Meleklerin taamları (gıdaları) tesbih ve tehlildir.</p> <p>Ayet-i kerime ş&ouml;yle buyurmaktadır; <strong><span dir="RTL">فَالَّذِينَ عِنْدَ رَبِّكَ يُسَبِّحُونَ لَهُ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَهُمْ لَا يَسْأَمُونَ</span> &ldquo;Onlar ki (Melekler) Rabbinin katında gece ve g&uuml;nd&uuml;z O&#39;nu tesbih ederler ve hi&ccedil; usanmazlar.&rdquo;</strong> (Fussilet 38).</p> <p>Meleklerin yemediği, i&ccedil;mediği, evlenmediği, gece ve g&uuml;nd&uuml;z tesbih ettikleri &uuml;zerine Ulema&rsquo;nın ittifakı vardır. (F.Razi, Mefatihulgayb 1/76).</p> <p>Keza Siyuti&rsquo;de (Rh.a) ayni g&ouml;r&uuml;ş&uuml; nakletmiştir. (El-Habaik, 264).</p> <p>Melekler&rsquo;in muhtelif şekillere girebileceklerine ve yemeyip i&ccedil;mediklerine başka bir delil de, Melekler&rsquo;in İbrahim (a.s)&rsquo;a beşer suretinde geldiklerinde, İbrahim (a.s) onlara yemek ikramında bulunduğu, ancak onların kendierine takdim edilin taama el uzatmamalarıdır.</p> <p>Hadisenin vukubulması Kuran-ı kerimde ş&ouml;yle zikr edilmektedir: <strong><span dir="RTL">هَلۡ أَتَىٰكَ حَدِيثُ ضَيۡفِ إِبۡرَٰهِيمَ ٱلۡمُكۡرَمِينَ</span> &ldquo;İbrahim&rsquo;in ikramda bulunduğu misafirlerinin hadisesi sana geldi mi?&rdquo; <span dir="RTL">إِذۡ دَخَلُواْ عَلَيۡهِ فَقَالُواْ سَلَٰمٗاۖ قَالَ سَلَٰمٞ قَوۡمٞ مُّنكَرُونَ</span> &ldquo; Onlar ona (İbrahim a.s&rsquo;a) geldiklerinde selam demişlerdi, oda onlara selam demişti, onlar onun i&ccedil;in yabancı (tanınmaz) idiler&rdquo; <span dir="RTL">فَرَاغَ إِلَىٰٓ أَهۡلِهِۦ فَجَآءَ بِعِجۡلٖ سَمِينٖ&nbsp;</span> &ldquo;Sonra ailesine d&ouml;nerek, semiz bir dana getirdi.&rdquo; <span dir="RTL">فَقَرَّبَهُۥٓ إِلَيۡهِمۡ قَالَ أَلَا تَأۡكُلُونَ</span> &ldquo;&Ouml;nlerine koydu ve &ldquo;yemezmisiniz?&rdquo; dedi.&rdquo; <span dir="RTL">فَأَوۡجَسَ مِنۡهُمۡ خِيفَةٗۖ قَالُواْ لَا تَخَفۡۖ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَٰمٍ عَلِيمٖ</span>&nbsp; &ldquo;Derken, ona onlardan bir korku h&acirc;sıl oldu. Onlar ona korkma! Dediler. Ve onu ilim sahibi bir oğul ile m&uuml;jdelediler.&rdquo; </strong>(Zariyat 24-28)</p> <p>&nbsp;Zariyat 28. Ayette mealen <strong>&ldquo;Derken, ona onlardan bir korku h&acirc;sıl oldu.&rdquo; </strong>ifadesinde korku sebebi anlaşılmamaktadır. Ancak, başka bir Ayet-i kerime (Hud 70) Zariyat 28. Ayetini daha anlaşılır bir şekilde ifade etmektedir. Ş&ouml;yleki; Zariyat 26 ve 27 Ayetleri mealen: <strong>Sonra ailesine d&ouml;nerek, semiz bir dana getirdi. &Ouml;nlerine koydu ve &ldquo;yemezmisiniz?&rdquo; dedi. <span dir="RTL">فَلَمَّا رَءَآ أَيۡدِيَهُمۡ لَا تَصِلُ إِلَيۡهِ نَكِرَهُمۡ وَأَوۡجَسَ مِنۡهُمۡ خِيفَةٗۚ قَالُواْ لَا تَخَفۡ إِنَّآ أُرۡسِلۡنَآ إِلَىٰ قَوۡمِ لُوطٖ </span>&nbsp;<u>Onların ona (hazırlayıp getirdiği semiz dana yemeğine) el uzatmadıklarını g&ouml;r&uuml;nce de, halleri hoşuna gitmedi ve ona onlardan bir korku h&acirc;sıl oldu. </u>Onlar da korkma! &ldquo;Biz Lut kavmine g&ouml;nderildik&rdquo; dediler. </strong>(Hud 70).</p> <p><strong><u>4-Melekler&rsquo;in başka şekillere girme kabiliyeti:</u></strong></p> <p>Allah (c.c), Melekleri latif cismani varlıklar olarak yaratmış ve dolayısıyla, Meleklere kendi asli yapıları dışında, başka muhtelif şekillere girme kabiliyetini de bahşetmiştir. Bazen g&uuml;zel surette bazende g&uuml;zel olmayan surette g&ouml;r&uuml;n&uuml;rler. Nitekim Cebrail (a.s) peygamberimize (s.a.v) umumiyetle cemil bir erkek ve&ccedil;hi ile g&ouml;r&uuml;nm&uuml;şt&uuml;r. Bazende &ccedil;ok temiz ve cemil bir ve&ccedil;he sahip olan sahabilerden Dıhyet-ulkelbi ( <span dir="RTL">دحية الكلبي</span> ) ve&ccedil;hi ile g&ouml;r&uuml;nm&uuml;şt&uuml;r.</p> <p>Keza Hz. İbrahim (a.s)&rsquo;a beşer ve&ccedil;hi ile gitmişlerdir. Bu husus Ayet-i kerimede ş&ouml;yle dile getirilmektedir: <strong><span dir="RTL">هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ ضَيْفِ اِبْرٰه۪يمَ الْمُكْرَم۪ينَۢ</span></strong> <strong>&ldquo;İbrahim&rsquo;in ikramda bulunduğu misafirlerinin hadisesi sana geldimi?&rdquo; <span dir="RTL">اِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًاۜ قَالَ سَلَامٌۚ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ</span> &ldquo;İbrahim&rsquo;e vardıklarında ona selam, oda onlara selam ey yabancılar demişti.&rdquo; <span dir="RTL">فَرَاغَ اِلٰٓى اَهْلِه۪ فَجَٓاءَ بِعِجْلٍ سَم۪ينٍۙ</span> &ldquo;Onlara sezdirmeden hanımına gitti ve semiz bir buzağı ile (pişirilmiş) geri d&ouml;nm&uuml;şt&uuml;.&rdquo; <span dir="RTL">فَقَرَّبَهُٓ اِلَيْهِمْ قَالَ اَلَا تَأْكُلُونَۘ</span> &ldquo;Onların &ouml;n&uuml;ne koymuştu da yemez misiniz demişti.&rdquo;</strong> <strong><span dir="RTL">فَاَوْجَسَ مِنْهُمْ خ۪يفَةًۜ قَالُوا لَا تَخَفْۜ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ</span></strong><strong> &ldquo;Yemediklerini g&ouml;r&uuml;nce, onlardan dolayı i&ccedil;ine bir korku d&uuml;şt&uuml;; ama onlar: &ldquo;Korkma!&rdquo; Demişlerdi ve O&#39;na bilgi sahibi bir oğlu olacağını m&uuml;jdelemişlerdi.&rdquo; </strong>(Zariyat 24-28).</p> <p>Ayni şekilde Cebrail (a.s) Meryem (a.s)&rsquo;a beşer suretinde g&ouml;r&uuml;nm&uuml;şt&uuml;r. Bu husus Kuran-ı azimuşşanda ş&ouml;yle zikr edilmektedir: <strong><span dir="RTL">وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مَرْيَمَۢ اِذِ انْتَبَذَتْ مِنْ اَهْلِهَا مَكَانًا شَرْقِيًّاۙ</span></strong> <strong>&ldquo;Kitap&#39;ta Meryem&#39;i de zikret. Hani o, ailesinden kopup doğu tarafında bir yere &ccedil;ekilmişti.&rdquo; <span dir="RTL">فَٱتَّخَذَتۡ مِن دُونِهِمۡ حِجَابٗا فَأَرۡسَلۡنَآ إِلَيۡهَا رُوحَنَا فَتَمَثَّلَ لَهَا بَشَرٗا سَوِيّٗا</span> &ldquo;Ve ailesiyle arasına bir perde germişti. Derken ona meleğimiz Cebrail&rsquo;i g&ouml;ndermiştik. Oda Meryem&#39;e eli y&uuml;z&uuml; d&uuml;zg&uuml;n bir insan şeklinde g&ouml;r&uuml;nm&uuml;şt&uuml;.&rdquo; &nbsp;<span dir="RTL">قَالَتْ اِنّ۪ٓي اَعُوذُ بِالرَّحْمٰنِ مِنْكَ اِنْ كُنْتَ تَقِيًّا</span> (Meryem ona): &ldquo;Ger&ccedil;ekten ben, senden Allah&rsquo;a sığınırım. Eğer m&uuml;tteki biri isen (bana sakın dokunma) dedi.&rdquo; <span dir="RTL">قَالَ اِنَّمَٓا اَنَا۬ رَسُولُ رَبِّكِۗ لِاَهَبَ لَكِ غُلَامًا زَكِيًّا</span> &ldquo;Oda; Ben ancak senin Rabbinin bir el&ccedil;isiyim. Sana tertemiz bir oğlan &ccedil;ocuk bahşetmek &uuml;zere buradayım.&rdquo; </strong>(Meryem 16-19).</p> <p>Yukarıdaki misallerde g&ouml;r&uuml;ld&uuml;ğ&uuml; gibi, Melek/Melekler gerek Peygamberirimize (s.a.v), gerek İbrahim (a.s)&rsquo;a ve gerek se Meryem (a.s)&rsquo;a beşer suretinde g&ouml;r&uuml;nm&uuml;şlerdir. Binaenaleyh hep erkek şeklinde g&ouml;r&uuml;nm&uuml;şlerdir.</p> <p>Ayrıca Cebrail (a.s) kendi asli hulkiyeti &uuml;zere de Peygamberimiz (s.a.v.)&rsquo;e g&ouml;r&uuml;nm&uuml;şt&uuml;r.</p> <p>Meleklerin g&uuml;zel olmayan, korkutucu şekillerde g&ouml;r&uuml;nmesi ise, &ouml;zellikle facir, k&acirc;fir ve g&uuml;nahk&acirc;rlarla alakalıdır. &Ouml;rneğin; &ouml;l&uuml;m anında ruhunu almak istediği insanın yanına gelen melekler, k&acirc;fire ve facire son derece korkun&ccedil; bir surette g&ouml;r&uuml;nerek ş&ouml;yle hitap ederler: &quot;&Ccedil;ık, ey habis cesette olan habis ruh! Al&ccedil;altılmış olarak ve Cehennemle m&uuml;jdelenmiş olarak &ccedil;ık.&quot; Bu hitap ruhun &ccedil;ıkışına dek s&uuml;rer. (İmam Şa&#39;r&acirc;ni, Tezkiret&uuml;&rsquo;l-imam Ebi Abdillah el-Kutubi,&nbsp; s. 17 Kahire).</p> <p>Keza Ayet-i kerimede k&acirc;firlerin canını almakla ilgili olarak şunlar zikr edilmektedir; <strong><span dir="RTL">وَلَوْ تَرٰٓى اِذْ يَتَوَفَّى الَّذ۪ينَ كَفَرُواۙ الْمَلٰٓئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَاَدْبَارَهُمْۚ وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَر۪يقِ</span> &ldquo;Meleklerin k&acirc;firlerin canını alıken, &ouml;nlerine ve arkalarına (y&uuml;zlerine ve sırtlarına) nasıl vurduklarını ve tadın yakıcı azbı dediklerini bir g&ouml;seydin.&rdquo; </strong>(Enfal 50).</p> <p>Bu şekilde bir tasvir, &ouml;zellikle şunu g&ouml;steriyor ki; k&acirc;fir kimsenin bedeninden ruhu kabzolunurken onun hakikatte neler &ccedil;ektiğini ve nasıl yanarak gittiğini dışardakilerin g&ouml;r&uuml;p m&uuml;şahede etmesi m&uuml;mk&uuml;n değildir. Bunu ihtar ederken şuna da işaret ediyor ki, k&acirc;firin ruhu, d&uuml;nyaya y&ouml;nelik iken bedeninden kabzolunduğu nezi&#39; halinde, d&uuml;nyadan d&ouml;ner ahirete y&ouml;nelir ve h&acirc;lbuki o, k&uuml;fr&uuml;nden dolayı ahiret &acirc;leminde karanlıklardan başka bir şey m&uuml;şahede etmez. D&uuml;nyaya ve cismani hazlara şiddetle muhabbetinden dolayı o vakit bu ayrılık anında, bu kopmadan ve uzaklaşmadan &ouml;yle bir elem ve hasret duyar, &ouml;yle bir acı &ccedil;eker ki, yanar da yanar. Bu yanmadan dolayı her t&uuml;rl&uuml; nurdan mahrum olarak &ouml;n&uuml;nde azab, ardında lanet olarak o karanlığa atılır. Ve artık yeniden dirilişinde de mahşer yerinde haşrolunuşunda da bu minval &uuml;zere acıları s&uuml;rer gider. (E.H.Yazır, Enfal 50,51).</p> <p><strong><u>5-Melekler&rsquo;in ilmi, konuşmaları, yorgunluk ve bıkkınlık duymamaları:</u></strong></p> <p>Melekler, insanların aksine, Allah&rsquo;ın (c.c) kendilerine takdir ettiği miktarca, ilimlerini direkt Allah&rsquo;tan (c.c) alırlar. H&acirc;lbuki Cenab-i Hakk (c.c) insana eşyayı ve evreni inceleme, &ouml;ğrenme, tanıma ve keşfetme kabiliyeti bahşetmiştir. Ayrıca Melekler kitabet (yazı) ilminde de mahirdirler. Ki Allah&rsquo;ın (a.c) buyurdukları gibi; <span dir="RTL">.</span> <strong><span dir="RTL">وَإِنَّ عَلَيۡكُمۡ لَحَٰفِظِينَ . كِرَامٗا كَٰتِبِينَ . يَعۡلَمُونَ مَا تَفۡعَلُونَ</span> &nbsp;</strong><strong>&ldquo;Ş&ouml;phesiz &uuml;zerinizde muhafızlar (koruyucular) vardır. Bunlar m&uuml;kerrem k&acirc;tiplerdir. Ne yaptıklarınızı bilirler.&rdquo; </strong>(İnfitar 10-13).</p> <p>Yani; bu kerem sahibi k&acirc;tipler, insanın yaptığı her şeyi kayd eden meleklerdir. Kerem sahibi olmaları sıfatıyla, kimseyi kayırmazlar, kimseye haksızlık etmezler, kimseye kin ve nefret g&uuml;tmezler. Kimin ne yaptığını &ccedil;ok iyi bilirler ve mutlak adalet &uuml;zere yapılanı kayıt altına alırlar.</p> <p>Melekler; zaman ve zemine g&ouml;re icap edilen lisan ile konuşuma kabiliyetine sahiptirler. &Ouml;rneğin israiloğulları peygamberleri ve Meryem (a.s) ile kendi dilleri olan İbranice konuşmuşlardır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) ile Cebrail (a.s) arap&ccedil;a konuşmuştur. Mevta makberinde iken sual Melekleri, mevtanın dili ne ise o dil ile kendisini suale &ccedil;ekerler. Keza kıyamet g&uuml;n&uuml;nde Cennet veya Cehennemle m&uuml;jdenenlere kendi dilleri ile hitab ederler.</p> <p>Bunlara &ouml;rnek şu Ayet-i kerimeleri vermek yeterlidir kanaatindeyiz:</p> <p>&nbsp;Muttekiler i&ccedil;in: <strong><span dir="RTL">اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ طَيِّب۪ينَۙ يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُۙ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ</span> &ldquo;Onlar &ouml;yle kimselerdir ki (muttekiler), melekler canlarını tertemiz alırlar ve onlara; yaptığınız salih amellerden dolayı, Cennete girin derler.&rdquo; </strong>(Nahl 32).</p> <p>M&uuml;şrik ve m&uuml;crimler i&ccedil;in: <strong><span dir="RTL">فَادْخُلُٓوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ فَلَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ</span> &ldquo;Ebedi kalacağınız Cehennem kapılarından girin. M&uuml;tekebbirlerin (zalimlerin, diktat&ouml;rlerin, zorbaların) devamlı ikametg&acirc;hları ne k&ouml;t&uuml;d&uuml;r?&rdquo; </strong>(Nahl 29).</p> <p>Meleklerin zati &ouml;zelliklerinden birisi de; Rablerine kayıtsız ve şartsız itaat ederler ve Rablerinden aldıklrı t&uuml;m emirleri harfiyyen icra ederler ve bundan dolayıda herhangi bir yorgunluk, bitkinlik ve bıkkınlık his etmezler. Bundan dolayı Cenab-i Hakk (c.c) Melekleri ş&ouml;yle vasıflandırmaktadır; <strong><span dir="RTL">يُسَبِّحُونَ ٱلَّيۡلَ وَٱلنَّهَارَ لَا يَفۡتُرُونَ</span> &ldquo;Onlar (Melekler) bıkmadan, usanmadan ve ara vermeden, gece ve g&uuml;nd&uuml;z Allah&rsquo;ı (c.c) teşbih ederler.&rdquo; </strong>(Enbiya 20). (DEVAM EDECEK İNŞAALLH)</p> <p>&nbsp;</p>
Ekleme Tarihi: 25 Eylül 2019 - Çarşamba

KUR’AN VE HADİS IŞIĞINDA DÜNYA HAYATI (24)

<p><strong><u>Meleklere iman şu anlamları ihtiva etmelidir:</u></strong></p> <p><strong><u>1-Valıkları hakikidir, mecazi değildir: </u></strong></p> <p>Melekleri g&ouml;rmediğimiz halde, onların ger&ccedil;ek varlıklar olduklarına inanmamız, ayet-i kerimede zikredildiği gibi <strong>&ldquo;Onlar ki gaybe inanırlar&rdquo;</strong> gaybe inanmaktır. Binaenaleyh, Resulullah (s.a.v), diyer Peygamberler (a.s), Sahabiler ve Salihler, ya hakiki suretleri ile ya da beşeri surette g&ouml;rm&uuml;şlerdir.</p> <p>Ancak bilinmesi gereken &ccedil;ok &ouml;nemli ve değerli bir husus var ki, gayba inanma hususudur. En değerli ve sahibine en faydalı iman şekli de budur. Zira m&uuml;şahede neticesinde inanmamak aklin kabul edeceği bir durum değildir. Buna rağmen kişi eğer inanmıyorsa, burada bir arıza aranmalıdır. Burada iki ihtimal vardır. Bu da ya ahmaklıktır yahut ta inattır. Ahmaklık ise, Allah akıl ihsan etsin; inat ise Allah islah etsin demekten başka bize d&uuml;şen bir şey yoktur.</p> <p>Ancak M&uuml;şahade sonucu oluşan iman her zaman makbul değil ve hatta bazen ge&ccedil;erliliğini de yitirebilmektedir. &Ouml;rneğin; &ouml;l&uuml;m alametleri zuhur edince ve kişi onu yakinen m&uuml;şade edince, kişinin imana gelmesi artık ona bir fayda sağlamaz. Keza Ezrail&rsquo;in canını almaya geldiği ve onun bu durumu m&uuml;şahadesinden sonra artık imanı da ona bir fayda sağlamaz ve artık tevbeside kabul olmaz. Tıpkı Fravun&rsquo;un &ouml;l&uuml;mle burun buruna geldiği zaman iman edince; Cenab-i Hakk&rsquo;ın ona hitaben: <strong><span dir="RTL">آلآنَ وَقَدْ عَصَيْتَ قَبْلُ</span> </strong>(Yunus 91)<strong> &ldquo;Şimdi mi imana geliyorsun? Daha &ouml;nce isyanda idin&rdquo; </strong>diyerek, imanının ve tevbesinin ona bir fayda sağlamayacağını beyan etmektedir.</p> <p>Dolayısıyla, Firavun hadiseseinde olduğu gibi, imanın fayda veremiyeceği ve tevbelerin kabul g&ouml;remeyeceği an &ccedil;atmadan ve &ccedil;ok ge&ccedil; olmadan iman ve ona g&ouml;re de amel etmek suretiyle ebedi saadete nail olma imk&acirc;nını Allah&rsquo;ın (c.c) izni ile elde etmek en temel amacımız olmalıdır.</p> <p>Meleklerin varlıkları ile alakalı Kuran-ı kerimde &ccedil;ok&ccedil;a Ayet mevcuttur.&nbsp; Bunlardan Allah (c.c) ile Melekler arasında ge&ccedil;en ilk karşılıklı konuşma olan şu Ayet-ı kerimede zikredildiği gibi; <strong><span dir="RTL">وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الأَرْضِ خَلِيفَةً قَالُواْ أَتَجْعَلُ فِيهَا مَن يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاء وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ إِنِّي أَعْلَمُ مَا لاَ تَعْلَمُونَ</span></strong> <strong>&ldquo;Rabbin Meleklere; Ben yery&uuml;z&uuml;nde bir halife var edeceğim&rdquo; dediğinde, onlar;</strong> <strong>&ldquo;</strong><strong>Biz seni hamdinle tesbih ve noksanlıklardan tenzih etmekte olduğumuz halde, orada fesad &ccedil;ıkaracak ve kanlar d&ouml;kecek kimse mi varedeceksin?&rdquo; demişlerdi. </strong>İnanmak isteyen i&ccedil;in, bu Ayet-ı kerime dahi Meleklerin ger&ccedil;ek varlıklar olduklarına dair delil olarak yeterlidir.</p> <p>Keza bundan &ouml;nce &ldquo;meleklere iman&rdquo; mevzusu ile alakalı, Cebrail (a.s)&rsquo;in peygambere (s.a.v) sorduğu İslam, İman ve İhsan nedir? Sahih-i M&uuml;slim Hadisi, Meleklerin mecaz değil hakiki varlıklar olduklarının fiili ve kavli delilidir. Zira bilfiil Resul&uuml;llah&rsquo;a (s.a.v) gelen ve kehdisine suallerde bulunan kişi, o meleklerden biri ve hatta en eşrafı ve en ekremi olan Cebrail (a.s) idi.</p> <p><strong><u>2-Onlar ancak Allah&rsquo;ın (c.c) istediği yere n&uuml;zul ederler: </u></strong></p> <p>Onlarda insan ve cinler gibi yaratılmış Allah&rsquo;ın (c.c) kulları, memur ve m&uuml;kelleftirler. Allah onları mukerrem kılmış, makamlarını y&uuml;celtmiş ve bazılarını bazılarından &uuml;st&uuml;n kılmıştır. Onlar Allah&rsquo;ın el&ccedil;ileri olarak, Allah tarafından ve Allah&rsquo;ın takdiri nisbetinde g&ouml;nderildikleri kullarına vahiy veya başka şey iletirler. Onlara da vakti gelince &ouml;l&uuml;m caiz kılınmıştır.</p> <p><strong><u>3-Onları Kuran ve S&uuml;nnette tanıtıldığı ve&ccedil;hi ile tasdik etmek: </u></strong></p> <p>Cenab-i Hakk (c.c) onları nasıl vasıflandırdı ise, onlar o şekilde vasıflandırılmalıdırlar. Keza Cenab-i Hakk (c.c) onları kitabında veya Resul&uuml;n&uuml;n s&uuml;nnetinde ne isimle isimlendirdi ise, mesela; Peygamberlere vahiy getirmekle g&ouml;revli melek Cebrail, yağmur ve yağışla g&ouml;revli melek Mikail, sura &uuml;flemekle g&ouml;revli melek İsrafil, Cehennemde g&ouml;revli melek Malik, Cennette g&ouml;revli melek Ridvan, mevtayı sorgulayan melekler M&uuml;nker ve Nekir vs. şekilde isimlendirilmelidirler. Yani; Allah (c.c) onları vasıflandırdığı ve isimlendirdiği şekilde onlara iman etmemiz icap eder. Aksi durum m&uuml;nasip g&ouml;r&uuml;lmemiştir. Mesela; &Ouml;l&uuml;m meleğine Ezrail dendiği gibi. İbni kesir (rh.a) &ldquo;fil bidaye vennihaye (1/47)&rdquo; adlı eserinde bu ismin hi&ccedil;bir sahih hadiste ge&ccedil;mediği, ancak bazı eski eserlerde ge&ccedil;tiği, dolayısıyla Kuran ve Hadisle sabit olmadığından bu isim kullanılmamalıdır demiştir.&nbsp;&nbsp;</p> <p>Melekler, yukarıda Hz.Aişe&rsquo;den (r.anha) naklettiğimiz hadiste zikredildiği gibi, nurdan yaratılmış kullardır. Semada mesk&uuml;nd&uuml;rler. G&ouml;revleri icabı g&ouml;nderildikleri yere inerler. Meleklerin &Acirc;dem (a.s)&rsquo;dan &ouml;nce yaratıldıkları Ayetle sabittir. Ş&ouml;yle ki Cenab-ı Hakk (a.c) meleklere: <strong><span dir="RTL">إِنِّي جَاعِلٞ فِي ٱلۡأَرۡضِ خَلِيفَةٗ</span> </strong>(Bakara 30) <strong>&ldquo;ben yery&uuml;z&uuml;nde bir halife var edeceğim&rdquo; </strong>demesi, Meleklerin &Acirc;dem (a.s)&rsquo;dan &ouml;nce var olduklarının delilidir.</p> <p>Melekler yemezler, i&ccedil;mezler. Onların yeg&acirc;ne gıdaları tesbih ve tehlildir. Melekler yorulmazlar, bıkmazlar, usanmazlar&nbsp; <span dir="RTL">ف<strong>الَّذِينَ عِنْدَ رَبِّكَ يُسَبِّحُونَ لَهُ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَهُمْ لَا يَسْأَمُونَ</strong></span><strong> &ldquo;Rabbinin katında bulunan melekler hi&ccedil; usanmıyarak gece ve g&uuml;nd&uuml;z O&#39;nu tesbih ederler.&rdquo; </strong>(Fussilet 38). Allah&rsquo;ın emrine harfiyen uyarlar, Allah&rsquo;a isyan etmezler ve şu Ayette zikredildiği gibi; <strong><span dir="RTL">وَهُم بِأَمْرِهِ يَعْمَلُونَ</span></strong> &nbsp;<strong>&ldquo;O&#39;nun emriyle amelde bulunurlar</strong>.<strong>&rdquo; </strong>(Enbiya 27). Melekler; iyilik, g&uuml;zellik, hay&acirc; ve intizamla mevsufturlar.</p> <p><strong><u>Meleklerin &Ouml;zellikleri:</u></strong></p> <p><strong><u>1-Meleklerin azamet ve k&uuml;vvetleri:</u></strong></p> <p>Meleklerin b&uuml;y&uuml;kl&uuml;kleri ve kuvvetleri eşit olmayıp, y&uuml;klendikleri g&ouml;reve g&ouml;re, farklı azamet ve g&uuml;ce malik kılınmışlardır. Birka&ccedil; &ouml;rnekle Misal verecek olursak; Cehennemde g&ouml;revli melekleri Cenab-ı Hakk (c.c) ş&ouml;yle tarif etmektedir: <strong><span dir="RTL">عَلَيۡهَا مَلَٰٓئِكَةٌ غِلَاظٞ شِدَادٞ لَّا يَعۡصُونَ ٱللَّهَ مَآ أَمَرَهُمۡ وَيَفۡعَلُونَ مَا يُؤۡمَرُونَ</span> </strong>(Tahrim 6). <strong>&ldquo;O ateşin (Cehennemin) başında son derec sert, (iri c&uuml;sseli), g&uuml;&ccedil;l&uuml; melekler vardır. Allah kendilerine neyi emretmişse ona isyan etmezler ve emredildiklerini yerine getirirler&rdquo;</strong></p> <p>Cehennemde g&ouml;revli meleklerin &ouml;zelliği ile alakalı İbni Abbas (r.a) ş&ouml;yle buyurmaktadır: Onlardan birisinin iki omuzu arasındaki mesafe bir yıl&shy;lık s&uuml;redir. Onlardan birilerinin g&uuml;c&uuml;, indirdiği bir balyoz ile insanı yetmiş yıl cehennemin dibine doğru itecek kadardır. (Kurtubi, Tahrim 6).</p> <p>Başka bir Ayet-i kerime de Cebrail (a.s)&rsquo;i ş&ouml;yle tarif etmektedir: <strong><span dir="RTL">ذِي قُوَّةٍ عِندَ ذِي ٱلۡعَرۡشِ مَكِينٖ&nbsp;مُطَاعٍ&nbsp;ثَمَّ&nbsp;اَم۪ينٍۜ</span> &ldquo;&Ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k bir kudrete maliktir. Arşın sahibi (olan Allah) nezdinde &ccedil;ok itibarlıdır. Orada kendisine itaat olunandır, bir emindir&rdquo;</strong> (Tekvir 20,21).</p> <p>Cebrail (a.s)&rsquo;in kuvveti hakkında rivayet olunduğna g&ouml;re, Hz. Peygamber (s.a.v) Cebrail (a.s)&#39;e, &ldquo;Allah senin kuvvetinden bahsediyor. Kuvvetin ne kadar?&rdquo; diye sormuş, o da, &ldquo;L&ucirc;t kavminin d&ouml;rt şehrini kanatlarımın &uuml;zerine alıp, g&ouml;ktekiler o şehirlerdeki k&ouml;peklerin havlamasını ve horozlarının &ouml;t&uuml;şlerini duyacakları y&uuml;ksekliğe kadar kaldırdım ve yere &ccedil;aldım&rdquo; demiştir. (F. Razi, Tekvir 20)</p> <p><strong>&ldquo;Orada kendisine itaat olunandır.&rdquo;</strong> <strong>&quot;orada&quot;</strong> kelimesi, &quot;Arşın sahibi nezdinde&quot;ye bir işarettir. Buna g&ouml;re mana, &quot;Cebrail (a.s); Allah (c.c) katında mukarreb melekler arasında, kendisine itaat olunan, mukarreb meleklerin onun emrine g&ouml;re hareket edip, fikrine başvurdukları itibarlı bir melektir&quot; şeklinde olur.&nbsp;</p> <p><strong>&ldquo;Bir emindir&rdquo; </strong>demek; &ldquo;O (Cebrail a.s) Allah&#39;ın vahyi ve risaleti (el&ccedil;iliği) konusunda, hainlikten ve hatalardan koruyup muhafaza ettiği, g&uuml;venilir bir el&ccedil;idir&rdquo; demektir. ((F. Razi, Tekvir 21).</p> <p>Peygamberimiz (s.a.v) Cebrail (a.s)&rsquo;ı ş&ouml;yle vasıflandırmaktadır: <strong><em><span dir="RTL">رَأَيْتُهُ مُنْهَبِطًا مِنَ السَّمَاءِ سَادًّا عِظَمُ خَلْقِهِ مَا بَيْنَ السَّمَاءِ إِلَى الأَرْضِ</span> &ldquo;Onun (Cebrail&rsquo;in) hulkiyetinin azameti g&ouml;kten yere kadar olan Sema&rsquo;dan ihtişamlı inişini g&ouml;rd&uuml;m.&rdquo; </em></strong>(M&uuml;slim, iman, Necm Suresi 13. Ayetin izahında).</p> <p>Resul&uuml;llah (s.a.v) Arşın taşıyıcısı melekle alakalı ş&ouml;yle buyurmuktadır: <strong><em><span dir="RTL">أُذِنَ لِي أَنْ</span></em></strong><em><span dir="RTL"> <strong>أُحَدِّثَ عَنْ مَلَكٍ مِنْ مَلَائِكَةِ اللهِ مِنْ حَمَلَةِ العَرْشِ، إِنَّ مَا بَيْنَ شَحْمَةِ أُذُنِهِ إِلَى عَاتِقِهِ مَسِيرَةُ سَبْعِمِائَةِ عَامٍ</strong></span><strong> &ldquo;Bana meleklerden Arşın taşıyıcısı meleğinden bahsetmeme izin verildi. Kulak memesi ile omuzu arasındaki mesafe yediy&uuml;z yıllık bir y&uuml;r&uuml;y&uuml;ş mesafesidir.&rdquo; </strong></em>(Sunen-i Ebi Davud, Kitabusunne, Babun fil cehmiyyeti, 4727)</p> <p>Başka bir Hadis-i şerif dağların Meleğinin azameti ile alakalı, Nebi (s.a.v) ile dağların Meleği arasında ge&ccedil;en konuşmayı Resul&uuml;llah&rsquo;ın zevcesi Hz.Aişe ş&ouml;yle anlatmaktadır: <strong><em><span dir="RTL">أَنَّهَا قَالَتْ لِرَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا رَسُولَ اللهِ، هَلْ أَتَى عَلَيْكَ يَوْمٌ كَانَ أَشَدَّ مِنْ يَوْمِ </span></em><span dir="RTL">أُحُدٍ<em>؟ فَقَالَ: &quot; لَقَدْ لَقِيتُ مِنْ قَوْمِكِ وَكَانَ أَشَدَّ مَا لَقِيتُ مِنْهُمْ يَوْمَ الْعَقَبَةِ، إِذْ عَرَضْتُ نَفْسِي عَلَى ابْنِ عَبْدِ يَالِيلَ بْنِ عَبْدِ كُلَالٍ فَلَمْ يُجِبْنِي إِلَى مَا أَرَدْتُ، فَانْطَلَقْتُ وَأَنَا مَهْمُومٌ عَلَى وَجْهِي، فَلَمْ أَسْتَفِقْ إِلَّا بِقَرْنِ الثَّعَالِبِ، فَرَفَعْتُ رَأْسِي فَإِذَا أَنَا بِسَحَابَةٍ قَدْ أَظَلَّتْنِي فَنَظَرْتُ فَإِذَا فِيهَا جِبْرِيلُ، فَنَادَانِي، فَقَالَ: إِنَّ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ قَدْ سَمِعَ قَوْلَ قَوْمِكَ لَكَ، وَمَا رُدُّوا عَلَيْكَ، وَقَدْ بَعَثَ إِلَيْكَ مَلَكَ الْجِبَالِ لِتَأْمُرَهُ بِمَا شِئْتَ فِيهِمْ &quot;، قَالَ: &quot; فَنَادَانِي مَلَكُ الْجِبَالِ وَسَلَّمَ عَلَيَّ، ثُمَّ قَالَ: يَا مُحَمَّدُ، إِنَّ اللهَ قَدْ سَمِعَ قَوْلَ قَوْمِكَ لَكَ، <u>وَأَنَا مَلَكُ الْجِبَالِ وَقَدْ بَعَثَنِي رَبُّكَ إِلَيْكَ لِتَأْمُرَنِي بِأَمْرِكَ، فَمَا شِئْتَ، إِنْ شِئْتَ أَنْ أُطْبِقَ عَلَيْهِمُ الْأَخْشَبَيْنِ &quot;،[وهما جبلان بمكَّةَ يحيطان بها]،&nbsp; فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: &laquo;بَلْ أَرْجُو أَنْ يُخْرِجَ اللهُ مِنْ أَصْلَابِهِمْ مَنْ يَعْبُدُ اللهَ وَحْدَهُ لَا يُشْرِكُ بِهِ شَيْئًا</u></em></span></strong></p> <p><strong><em>Hz. Aişe (r.anha) Peygamberimiz&rsquo;e (a.s.v): &ldquo;Ya Res&ucirc;lallah! Senin başına Uhud g&uuml;n&uuml;nden daha &ccedil;etin bir g&uuml;n geldi mi?&rdquo; diye sormuş. Peygamberimiz (a.s.v) de: &ldquo;Senin kavminden &ccedil;ektiklerim Akabe g&uuml;n&uuml; &ccedil;ektiğimden daha &ccedil;etin idi. (Taif&rsquo;e gidip) İbni Abdi Yalil-ibni Abdi Kilal&rsquo;e gidip bana yardımcı olmalarını arz ettiğim zaman, istediğime icabet etmemişlerdi. &Uuml;zg&uuml;n bir halde başımı alıp (Mekke&rsquo;ye y&ouml;nelip) gittim. Ancak Karni&rsquo;s-Sealib&rsquo;de kendime gelebildim. Başımı kaldırdığım zaman bir bulutun beni g&ouml;lgelendirmekte olduğunu, buluta baktığımda bir de ne g&ouml;reyim? Bulutun i&ccedil;inde Cebr&acirc;il var. Hemen bana seslendi: &ldquo;Ş&uuml;phe yok ki Allah, kavminin Sana s&ouml;ylediklerini ve Sana verdikleri red cevablarını işitti de onlar hakkında dilediğini kendisine emredesin diye sana dağlar meleğini g&ouml;nderdi!&rdquo; dedi. Dağlar meleği bana</em></strong> <strong><em>seslendi ve selam verdi. Sonra da: &ldquo;Ya Muhammed! Ş&uuml;bhe yok ki Allah, kavminin sana s&ouml;ylediklerini işitti. <u>Ben dağlar meleğiyim! Rabbin, dilediğini bana emredesin diye beni Sana g&ouml;nderdi. Şimdi ne dilersen dile! Eğer onların &uuml;zerine iki dağı kapamamı dilersen dile! (bunlar Mekkeyi &ccedil;evreleyen iki dağdı) dedi. Ben: &lsquo;Hayır! Allah&rsquo;ın onların s&uuml;lblerinden yalnız Allah&rsquo;a ib&acirc;det edecek, O&rsquo;na hi&ccedil;bir şeyi ortak koşmayacak kimseler &ccedil;ıkarmasını dilerim.&rsquo; dedim</u>.</em></strong> (Sahih-i Muslim, Kitabul Cihad, 1795).</p> <p><strong><u>2-Meleklerin kanatları, Hızları ve g&uuml;zellikleri:</u></strong></p> <p>Allah (c.c) Meleklerin kanatlarını, birinin &ouml;b&uuml;r&uuml;nden faklı ve muhtelif sayılarda yaratmıştır. Melekler; pırlanta, yakut gibi g&uuml;&ccedil;l&uuml; renklerle bezenmiş harikulade g&uuml;zellikte kanatlara sahiptirler. Bu kanatlarla yerle sema arasında beşeri s&uuml;ratla mukayese edilemeyecek devasa bir s&uuml;ratle u&ccedil;arlar. Ayrıca ilim ve zikir meclislerini koruma altına alırlar.</p> <p>Konu ile alakalı Kur&rsquo;an-ı azimuşşan ş&ouml;yle buyurmaktadır: <strong><span dir="RTL">ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ فَاطِرِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ جَاعِلِ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةِ رُسُلًا أُوْلِيٓ أَجۡنِحَةٖ مَّثۡنَىٰ وَثُلَٰثَ وَرُبَٰعَۚ يَزِيدُ فِي ٱلۡخَلۡقِ مَا يَشَآءُۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٞ</span> &ldquo;Hamd g&ouml;kleri ve yeri yoktan vareden, melekleri ikişer, &uuml;&ccedil;er ve d&ouml;rder kanatlı el&ccedil;iler kılan Allah&#39;adır. O yaratmada dilediğini artırır. Ş&uuml;phesiz Allah her şeye kadirdir&rdquo; </strong>(Fatır 1).</p> <p>Bu Ayet hakkında Katade ş&ouml;yle demiştir: Kimisinin iki, kimisinin &uuml;&ccedil;, kimisinin d&ouml;rt ka&shy;nadı bulunmaktadır. Onlar bu kanatları ile semadan yere inerler ve yerden de semaya y&uuml;kselirler. Aldıkları bu mesafe ise, şu kadar olup onlar bunu azıcık bir vakitte alırlar. (Kurtubi, Fatır 1).</p> <p>Buhari Sahih&#39;inde, İbn Mes&#39;ud&#39;dan rivayetle: <strong><em><span dir="RTL">حَدَّثَنَا ابْنُ مَسْعُودٍ: أَنَّهُ رَأَى جِبْرِيلَ، لَهُ سِتُّمِائَةِ جَنَاحٍ</span> &ldquo;Peygamber (s.a.v) Cib&shy;ril (a.s)&#39;ı altıy&uuml;z kanadı olduğu halde g&ouml;rm&uuml;şt&uuml;r&rdquo;</em></strong> Sahih-i Buhari, Kitabul bedeulhalk, 3232).</p> <p>Ez-Z&uuml;hr&icirc;&#39;den nakledildiğine g&ouml;re Cebrail (a.s), Peygamber Efendimiz&#39;e ş&ouml;y&shy;le demiş: &quot;Ey Muhammed! Sen İsrafil&#39;i bir g&ouml;rsen, onun onikibin kanadı var&shy;dır. Bu kanadın biri meşrıkte, diğeri mağribtedir. Arş onun omuzu &uuml;zerinde&shy;dir, o y&uuml;ce Allah&#39;ın azameti dolayısıyla o kadar k&uuml;&ccedil;&uuml;l&uuml;r ki; hatta k&uuml;&ccedil;&uuml;k bir kuş gibi bir hale gelir, hatta Rabbinin Arşını ancak Onun azameti taşır. &nbsp;(Kurtubi, Fatır 1).</p> <p>Bazıları bu ayetin tefsiri hususunda ş&ouml;yle demişlerdir: Burada bahsedilen kanat, meleğin y&ouml;n&uuml;ne, yani yapacağı işe bir işaret olup, İzahı ş&ouml;yledir; Allah Te&acirc;l&acirc;&#39;nın &uuml;zerinde herhangi bir şey yoktur. Her şey, O&#39;nun kudretinin ve nimetinin h&uuml;k&uuml;mranlığı ve ş&uuml;mul&uuml; altındadır. Meleklerin Allah ile sıkı m&uuml;nasebetleri vardır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; Allah&#39;ın nimetlerini O&#39;ndan alır, kendileri dışında Allah&#39;ın m&uuml;saadesini aldıkları kimselere, varlıklara verirler. (F.Razi, Fatır 1).</p> <p>Ebu Hureyre (r.a) hadisinde; Resul&uuml;llah&rsquo;ın (s.a.v) ş&ouml;yle buyurdukları s&ouml;ylemiştir: <strong><em><span dir="RTL">&quot; إِنَّ لِلَّهِ مَلاَئِكَةً يَطُوفُونَ فِي الطُّرُقِ يَلْتَمِسُونَ أَهْلَ الذِّكْرِ، فَإِذَا وَجَدُوا قَوْمًا يَذْكُرُونَ اللَّهَ تَنَادَوْا: هَلُمُّوا إِلَى حَاجَتِكُمْ &quot; قَالَ: &laquo;فَيَحُفُّونَهُمْ بِأَجْنِحَتِهِمْ إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا&raquo; </span>&nbsp;&ldquo;Allah&#39;ın, yollarda dolaşıp zikredenleri araştıran melekleri vardır. Allahu Te&acirc;l&acirc;&#39;yı zikreden bir cemaate rastlarlarsa, birbirlerini &quot;Aradığınıza gelin!&quot; diye &ccedil;ağırırlar. (Hepsi gelip) onları kanatlarıyla kuşatarak d&uuml;nya semasına kadar arayı doldururlar.&rdquo; </em></strong>(Sahih-i Buhari, Kitabuddaavat, 6408).</p> <p>İbni Hacer (rh.a); meleklerin sıfatları ile alakalı diyor ki: Ehli kelam Cumhuru (Uleması) Melekler hakkında şunları s&ouml;ylemişlerdir: Melekler latif cisimli varlıklardır. Onlara muhtelif şekillere girme kabiliyeti verilmiştir. Semada mesk&uuml;nd&uuml;rler. Onların yıldız oldukları veya cesetlerinden ayrılabilen iyi ruhlar oldukları ve onlar hakkında delil olabilecek herhangi bir ses kanıtı mevcut olmayan başka s&ouml;ylentiler ge&ccedil;erli değildir. (Fethul Bari Şerhul Sahihul Buhari, Kitabu Bedeul Halk, Babu Zikrul Melaiketi)</p> <p>Onlar, g&ouml;ky&uuml;z&uuml;nde bulunan, &ccedil;eşitli şekillere girebilen havai, latif cisimlerdir. (F.Razi, Bakara 30, Meleklerin mertebe ve mahiyetleri))</p> <p>Latif, nurani cismaniler olmaları hasebiyle, hifif ve son derece hızlı hareket etme kudretine sahiptirler. Binaenaleyh, vahiy Meleğinin Allah&rsquo;ın (c.c) katından, yedinci semadan Resul&uuml;llah&rsquo;a (s.a.v) n&uuml;zul&uuml; bir an meselesi idi. D&uuml;nya ile D&uuml;nya Seması arasındaki mesafenin beşy&uuml;z sene olduğu hadisle sabittir. Ve birinci Sema ile ikinci Sema arasındaki mesafe keza beşy&uuml;z senedir. Cenabı Hakk&rsquo;ın (c.c) ali makam katına ulaşıncaya kadar olan mesafe ka&ccedil; senelik mesafe olur acaba? Ki bu mesafeyi vahiy Meleği bir lahzada katetmiştir.</p> <p>&nbsp;Meleklerin h&uuml;sn&uuml; cemalleri ile alakalı, Kuran&rsquo;ı kerimde Hz. Yusuf&rsquo;un g&uuml;zelliğinden bahedilirken meleklere benzetilmesi, meleklerin harikulade g&uuml;zelliğe sahip olduklarının delilidir.</p> <p>Hadise kısaca şu şekilde cereyan eder: Hz. Yusuf kuyudan &ccedil;ıkarılıp k&ouml;le pazarında Mısır vezirine satıldıktan sonra, vezirin hanımı Z&uuml;leyha ona &acirc;şık olur. Bunun &uuml;zerine şehrin kadınları onun hakkında dedikoduya başlarlar. Vezirin karısı, şehirdeki kadınların, kendisi hakkındaki dedikodularını duyunca, onları evine davet eder. Geldikleri zaman, ikram ettiği şeyleri yemeleri i&ccedil;in, herbirinin eline bı&ccedil;ak verir. Ve Yusufa; &ldquo;Yanlarına &ccedil;ık.&rdquo; der. Onlar Yusufu g&ouml;r&uuml;nce hay&shy;retlere d&uuml;ş&uuml;p onun o g&uuml;zelliği karşısında ne yaptıklarının farkında olmayıp, yiyeceklerini kesecekleri yerde, ellerini keserler. Ve ş&ouml;yle derler: <strong><span dir="RTL">مَا هَٰذَا بَشَرًا إِنۡ هَٰذَآ إِلَّا مَلَكٞ كَرِيمٞ</span></strong> &ldquo;<strong>bu bir beşer değildir, olsa olsa &uuml;st&uuml;n bir Melektir&rdquo; </strong>(Yusuf 31).</p> <p><strong><u>3-Melekler; yemezler, i&ccedil;mezler ve evlenmezler:</u></strong></p> <p>Melekler; latif ve ruhani varlıklar olmaları hasebiyle, insan ve cinlerin ihtiya&ccedil; duyduğu, yeme, i&ccedil;me ve evlenme gibi gereksinimlere ihtiya&ccedil; duymazlar ve zaten yapıları itibarıylı buna m&uuml;sait değiller. Meleklerin taamları (gıdaları) tesbih ve tehlildir.</p> <p>Ayet-i kerime ş&ouml;yle buyurmaktadır; <strong><span dir="RTL">فَالَّذِينَ عِنْدَ رَبِّكَ يُسَبِّحُونَ لَهُ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَهُمْ لَا يَسْأَمُونَ</span> &ldquo;Onlar ki (Melekler) Rabbinin katında gece ve g&uuml;nd&uuml;z O&#39;nu tesbih ederler ve hi&ccedil; usanmazlar.&rdquo;</strong> (Fussilet 38).</p> <p>Meleklerin yemediği, i&ccedil;mediği, evlenmediği, gece ve g&uuml;nd&uuml;z tesbih ettikleri &uuml;zerine Ulema&rsquo;nın ittifakı vardır. (F.Razi, Mefatihulgayb 1/76).</p> <p>Keza Siyuti&rsquo;de (Rh.a) ayni g&ouml;r&uuml;ş&uuml; nakletmiştir. (El-Habaik, 264).</p> <p>Melekler&rsquo;in muhtelif şekillere girebileceklerine ve yemeyip i&ccedil;mediklerine başka bir delil de, Melekler&rsquo;in İbrahim (a.s)&rsquo;a beşer suretinde geldiklerinde, İbrahim (a.s) onlara yemek ikramında bulunduğu, ancak onların kendierine takdim edilin taama el uzatmamalarıdır.</p> <p>Hadisenin vukubulması Kuran-ı kerimde ş&ouml;yle zikr edilmektedir: <strong><span dir="RTL">هَلۡ أَتَىٰكَ حَدِيثُ ضَيۡفِ إِبۡرَٰهِيمَ ٱلۡمُكۡرَمِينَ</span> &ldquo;İbrahim&rsquo;in ikramda bulunduğu misafirlerinin hadisesi sana geldi mi?&rdquo; <span dir="RTL">إِذۡ دَخَلُواْ عَلَيۡهِ فَقَالُواْ سَلَٰمٗاۖ قَالَ سَلَٰمٞ قَوۡمٞ مُّنكَرُونَ</span> &ldquo; Onlar ona (İbrahim a.s&rsquo;a) geldiklerinde selam demişlerdi, oda onlara selam demişti, onlar onun i&ccedil;in yabancı (tanınmaz) idiler&rdquo; <span dir="RTL">فَرَاغَ إِلَىٰٓ أَهۡلِهِۦ فَجَآءَ بِعِجۡلٖ سَمِينٖ&nbsp;</span> &ldquo;Sonra ailesine d&ouml;nerek, semiz bir dana getirdi.&rdquo; <span dir="RTL">فَقَرَّبَهُۥٓ إِلَيۡهِمۡ قَالَ أَلَا تَأۡكُلُونَ</span> &ldquo;&Ouml;nlerine koydu ve &ldquo;yemezmisiniz?&rdquo; dedi.&rdquo; <span dir="RTL">فَأَوۡجَسَ مِنۡهُمۡ خِيفَةٗۖ قَالُواْ لَا تَخَفۡۖ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَٰمٍ عَلِيمٖ</span>&nbsp; &ldquo;Derken, ona onlardan bir korku h&acirc;sıl oldu. Onlar ona korkma! Dediler. Ve onu ilim sahibi bir oğul ile m&uuml;jdelediler.&rdquo; </strong>(Zariyat 24-28)</p> <p>&nbsp;Zariyat 28. Ayette mealen <strong>&ldquo;Derken, ona onlardan bir korku h&acirc;sıl oldu.&rdquo; </strong>ifadesinde korku sebebi anlaşılmamaktadır. Ancak, başka bir Ayet-i kerime (Hud 70) Zariyat 28. Ayetini daha anlaşılır bir şekilde ifade etmektedir. Ş&ouml;yleki; Zariyat 26 ve 27 Ayetleri mealen: <strong>Sonra ailesine d&ouml;nerek, semiz bir dana getirdi. &Ouml;nlerine koydu ve &ldquo;yemezmisiniz?&rdquo; dedi. <span dir="RTL">فَلَمَّا رَءَآ أَيۡدِيَهُمۡ لَا تَصِلُ إِلَيۡهِ نَكِرَهُمۡ وَأَوۡجَسَ مِنۡهُمۡ خِيفَةٗۚ قَالُواْ لَا تَخَفۡ إِنَّآ أُرۡسِلۡنَآ إِلَىٰ قَوۡمِ لُوطٖ </span>&nbsp;<u>Onların ona (hazırlayıp getirdiği semiz dana yemeğine) el uzatmadıklarını g&ouml;r&uuml;nce de, halleri hoşuna gitmedi ve ona onlardan bir korku h&acirc;sıl oldu. </u>Onlar da korkma! &ldquo;Biz Lut kavmine g&ouml;nderildik&rdquo; dediler. </strong>(Hud 70).</p> <p><strong><u>4-Melekler&rsquo;in başka şekillere girme kabiliyeti:</u></strong></p> <p>Allah (c.c), Melekleri latif cismani varlıklar olarak yaratmış ve dolayısıyla, Meleklere kendi asli yapıları dışında, başka muhtelif şekillere girme kabiliyetini de bahşetmiştir. Bazen g&uuml;zel surette bazende g&uuml;zel olmayan surette g&ouml;r&uuml;n&uuml;rler. Nitekim Cebrail (a.s) peygamberimize (s.a.v) umumiyetle cemil bir erkek ve&ccedil;hi ile g&ouml;r&uuml;nm&uuml;şt&uuml;r. Bazende &ccedil;ok temiz ve cemil bir ve&ccedil;he sahip olan sahabilerden Dıhyet-ulkelbi ( <span dir="RTL">دحية الكلبي</span> ) ve&ccedil;hi ile g&ouml;r&uuml;nm&uuml;şt&uuml;r.</p> <p>Keza Hz. İbrahim (a.s)&rsquo;a beşer ve&ccedil;hi ile gitmişlerdir. Bu husus Ayet-i kerimede ş&ouml;yle dile getirilmektedir: <strong><span dir="RTL">هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ ضَيْفِ اِبْرٰه۪يمَ الْمُكْرَم۪ينَۢ</span></strong> <strong>&ldquo;İbrahim&rsquo;in ikramda bulunduğu misafirlerinin hadisesi sana geldimi?&rdquo; <span dir="RTL">اِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًاۜ قَالَ سَلَامٌۚ قَوْمٌ مُنْكَرُونَ</span> &ldquo;İbrahim&rsquo;e vardıklarında ona selam, oda onlara selam ey yabancılar demişti.&rdquo; <span dir="RTL">فَرَاغَ اِلٰٓى اَهْلِه۪ فَجَٓاءَ بِعِجْلٍ سَم۪ينٍۙ</span> &ldquo;Onlara sezdirmeden hanımına gitti ve semiz bir buzağı ile (pişirilmiş) geri d&ouml;nm&uuml;şt&uuml;.&rdquo; <span dir="RTL">فَقَرَّبَهُٓ اِلَيْهِمْ قَالَ اَلَا تَأْكُلُونَۘ</span> &ldquo;Onların &ouml;n&uuml;ne koymuştu da yemez misiniz demişti.&rdquo;</strong> <strong><span dir="RTL">فَاَوْجَسَ مِنْهُمْ خ۪يفَةًۜ قَالُوا لَا تَخَفْۜ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَل۪يمٍ</span></strong><strong> &ldquo;Yemediklerini g&ouml;r&uuml;nce, onlardan dolayı i&ccedil;ine bir korku d&uuml;şt&uuml;; ama onlar: &ldquo;Korkma!&rdquo; Demişlerdi ve O&#39;na bilgi sahibi bir oğlu olacağını m&uuml;jdelemişlerdi.&rdquo; </strong>(Zariyat 24-28).</p> <p>Ayni şekilde Cebrail (a.s) Meryem (a.s)&rsquo;a beşer suretinde g&ouml;r&uuml;nm&uuml;şt&uuml;r. Bu husus Kuran-ı azimuşşanda ş&ouml;yle zikr edilmektedir: <strong><span dir="RTL">وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مَرْيَمَۢ اِذِ انْتَبَذَتْ مِنْ اَهْلِهَا مَكَانًا شَرْقِيًّاۙ</span></strong> <strong>&ldquo;Kitap&#39;ta Meryem&#39;i de zikret. Hani o, ailesinden kopup doğu tarafında bir yere &ccedil;ekilmişti.&rdquo; <span dir="RTL">فَٱتَّخَذَتۡ مِن دُونِهِمۡ حِجَابٗا فَأَرۡسَلۡنَآ إِلَيۡهَا رُوحَنَا فَتَمَثَّلَ لَهَا بَشَرٗا سَوِيّٗا</span> &ldquo;Ve ailesiyle arasına bir perde germişti. Derken ona meleğimiz Cebrail&rsquo;i g&ouml;ndermiştik. Oda Meryem&#39;e eli y&uuml;z&uuml; d&uuml;zg&uuml;n bir insan şeklinde g&ouml;r&uuml;nm&uuml;şt&uuml;.&rdquo; &nbsp;<span dir="RTL">قَالَتْ اِنّ۪ٓي اَعُوذُ بِالرَّحْمٰنِ مِنْكَ اِنْ كُنْتَ تَقِيًّا</span> (Meryem ona): &ldquo;Ger&ccedil;ekten ben, senden Allah&rsquo;a sığınırım. Eğer m&uuml;tteki biri isen (bana sakın dokunma) dedi.&rdquo; <span dir="RTL">قَالَ اِنَّمَٓا اَنَا۬ رَسُولُ رَبِّكِۗ لِاَهَبَ لَكِ غُلَامًا زَكِيًّا</span> &ldquo;Oda; Ben ancak senin Rabbinin bir el&ccedil;isiyim. Sana tertemiz bir oğlan &ccedil;ocuk bahşetmek &uuml;zere buradayım.&rdquo; </strong>(Meryem 16-19).</p> <p>Yukarıdaki misallerde g&ouml;r&uuml;ld&uuml;ğ&uuml; gibi, Melek/Melekler gerek Peygamberirimize (s.a.v), gerek İbrahim (a.s)&rsquo;a ve gerek se Meryem (a.s)&rsquo;a beşer suretinde g&ouml;r&uuml;nm&uuml;şlerdir. Binaenaleyh hep erkek şeklinde g&ouml;r&uuml;nm&uuml;şlerdir.</p> <p>Ayrıca Cebrail (a.s) kendi asli hulkiyeti &uuml;zere de Peygamberimiz (s.a.v.)&rsquo;e g&ouml;r&uuml;nm&uuml;şt&uuml;r.</p> <p>Meleklerin g&uuml;zel olmayan, korkutucu şekillerde g&ouml;r&uuml;nmesi ise, &ouml;zellikle facir, k&acirc;fir ve g&uuml;nahk&acirc;rlarla alakalıdır. &Ouml;rneğin; &ouml;l&uuml;m anında ruhunu almak istediği insanın yanına gelen melekler, k&acirc;fire ve facire son derece korkun&ccedil; bir surette g&ouml;r&uuml;nerek ş&ouml;yle hitap ederler: &quot;&Ccedil;ık, ey habis cesette olan habis ruh! Al&ccedil;altılmış olarak ve Cehennemle m&uuml;jdelenmiş olarak &ccedil;ık.&quot; Bu hitap ruhun &ccedil;ıkışına dek s&uuml;rer. (İmam Şa&#39;r&acirc;ni, Tezkiret&uuml;&rsquo;l-imam Ebi Abdillah el-Kutubi,&nbsp; s. 17 Kahire).</p> <p>Keza Ayet-i kerimede k&acirc;firlerin canını almakla ilgili olarak şunlar zikr edilmektedir; <strong><span dir="RTL">وَلَوْ تَرٰٓى اِذْ يَتَوَفَّى الَّذ۪ينَ كَفَرُواۙ الْمَلٰٓئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَاَدْبَارَهُمْۚ وَذُوقُوا عَذَابَ الْحَر۪يقِ</span> &ldquo;Meleklerin k&acirc;firlerin canını alıken, &ouml;nlerine ve arkalarına (y&uuml;zlerine ve sırtlarına) nasıl vurduklarını ve tadın yakıcı azbı dediklerini bir g&ouml;seydin.&rdquo; </strong>(Enfal 50).</p> <p>Bu şekilde bir tasvir, &ouml;zellikle şunu g&ouml;steriyor ki; k&acirc;fir kimsenin bedeninden ruhu kabzolunurken onun hakikatte neler &ccedil;ektiğini ve nasıl yanarak gittiğini dışardakilerin g&ouml;r&uuml;p m&uuml;şahede etmesi m&uuml;mk&uuml;n değildir. Bunu ihtar ederken şuna da işaret ediyor ki, k&acirc;firin ruhu, d&uuml;nyaya y&ouml;nelik iken bedeninden kabzolunduğu nezi&#39; halinde, d&uuml;nyadan d&ouml;ner ahirete y&ouml;nelir ve h&acirc;lbuki o, k&uuml;fr&uuml;nden dolayı ahiret &acirc;leminde karanlıklardan başka bir şey m&uuml;şahede etmez. D&uuml;nyaya ve cismani hazlara şiddetle muhabbetinden dolayı o vakit bu ayrılık anında, bu kopmadan ve uzaklaşmadan &ouml;yle bir elem ve hasret duyar, &ouml;yle bir acı &ccedil;eker ki, yanar da yanar. Bu yanmadan dolayı her t&uuml;rl&uuml; nurdan mahrum olarak &ouml;n&uuml;nde azab, ardında lanet olarak o karanlığa atılır. Ve artık yeniden dirilişinde de mahşer yerinde haşrolunuşunda da bu minval &uuml;zere acıları s&uuml;rer gider. (E.H.Yazır, Enfal 50,51).</p> <p><strong><u>5-Melekler&rsquo;in ilmi, konuşmaları, yorgunluk ve bıkkınlık duymamaları:</u></strong></p> <p>Melekler, insanların aksine, Allah&rsquo;ın (c.c) kendilerine takdir ettiği miktarca, ilimlerini direkt Allah&rsquo;tan (c.c) alırlar. H&acirc;lbuki Cenab-i Hakk (c.c) insana eşyayı ve evreni inceleme, &ouml;ğrenme, tanıma ve keşfetme kabiliyeti bahşetmiştir. Ayrıca Melekler kitabet (yazı) ilminde de mahirdirler. Ki Allah&rsquo;ın (a.c) buyurdukları gibi; <span dir="RTL">.</span> <strong><span dir="RTL">وَإِنَّ عَلَيۡكُمۡ لَحَٰفِظِينَ . كِرَامٗا كَٰتِبِينَ . يَعۡلَمُونَ مَا تَفۡعَلُونَ</span> &nbsp;</strong><strong>&ldquo;Ş&ouml;phesiz &uuml;zerinizde muhafızlar (koruyucular) vardır. Bunlar m&uuml;kerrem k&acirc;tiplerdir. Ne yaptıklarınızı bilirler.&rdquo; </strong>(İnfitar 10-13).</p> <p>Yani; bu kerem sahibi k&acirc;tipler, insanın yaptığı her şeyi kayd eden meleklerdir. Kerem sahibi olmaları sıfatıyla, kimseyi kayırmazlar, kimseye haksızlık etmezler, kimseye kin ve nefret g&uuml;tmezler. Kimin ne yaptığını &ccedil;ok iyi bilirler ve mutlak adalet &uuml;zere yapılanı kayıt altına alırlar.</p> <p>Melekler; zaman ve zemine g&ouml;re icap edilen lisan ile konuşuma kabiliyetine sahiptirler. &Ouml;rneğin israiloğulları peygamberleri ve Meryem (a.s) ile kendi dilleri olan İbranice konuşmuşlardır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) ile Cebrail (a.s) arap&ccedil;a konuşmuştur. Mevta makberinde iken sual Melekleri, mevtanın dili ne ise o dil ile kendisini suale &ccedil;ekerler. Keza kıyamet g&uuml;n&uuml;nde Cennet veya Cehennemle m&uuml;jdenenlere kendi dilleri ile hitab ederler.</p> <p>Bunlara &ouml;rnek şu Ayet-i kerimeleri vermek yeterlidir kanaatindeyiz:</p> <p>&nbsp;Muttekiler i&ccedil;in: <strong><span dir="RTL">اَلَّذ۪ينَ تَتَوَفّٰيهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ طَيِّب۪ينَۙ يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُۙ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ</span> &ldquo;Onlar &ouml;yle kimselerdir ki (muttekiler), melekler canlarını tertemiz alırlar ve onlara; yaptığınız salih amellerden dolayı, Cennete girin derler.&rdquo; </strong>(Nahl 32).</p> <p>M&uuml;şrik ve m&uuml;crimler i&ccedil;in: <strong><span dir="RTL">فَادْخُلُٓوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ فَلَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ</span> &ldquo;Ebedi kalacağınız Cehennem kapılarından girin. M&uuml;tekebbirlerin (zalimlerin, diktat&ouml;rlerin, zorbaların) devamlı ikametg&acirc;hları ne k&ouml;t&uuml;d&uuml;r?&rdquo; </strong>(Nahl 29).</p> <p>Meleklerin zati &ouml;zelliklerinden birisi de; Rablerine kayıtsız ve şartsız itaat ederler ve Rablerinden aldıklrı t&uuml;m emirleri harfiyyen icra ederler ve bundan dolayıda herhangi bir yorgunluk, bitkinlik ve bıkkınlık his etmezler. Bundan dolayı Cenab-i Hakk (c.c) Melekleri ş&ouml;yle vasıflandırmaktadır; <strong><span dir="RTL">يُسَبِّحُونَ ٱلَّيۡلَ وَٱلنَّهَارَ لَا يَفۡتُرُونَ</span> &ldquo;Onlar (Melekler) bıkmadan, usanmadan ve ara vermeden, gece ve g&uuml;nd&uuml;z Allah&rsquo;ı (c.c) teşbih ederler.&rdquo; </strong>(Enbiya 20). (DEVAM EDECEK İNŞAALLH)</p> <p>&nbsp;</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.