HASİP TAYLAN
Köşe Yazarı
HASİP TAYLAN
 

KUR’AN VE HADİS IŞIĞINDA DÜNYA HAYATI (26)

<p>M. Hasip TAYLAN</p> <p><strong><u>3-Cennetle g&ouml;revli Melekler:</u></strong> Bunlar; Cenneti mamur etmek ve Cennet&rsquo;e girecekler i&ccedil;in Cennet&rsquo;i hazırlamakla g&ouml;revli meleklerdir. Binaenaleyh bu melekler; Cennet&rsquo;in kapısını a&ccedil;arak, Cennet&rsquo;e girecek olan m&uuml;minleri karşılar ve onları selamlarlar. Ayrıca Allah&rsquo;a (c.c) olan yakınlıkları nedeniyle Allah&rsquo;ın (c.c) onlara Dar&uuml;sselam&rsquo;da (Selam, huzur, s&uuml;k&ucirc;net, saadet yurdu) ikamet etme l&uuml;tfunda bulunduğu i&ccedil;in onları tebrik ederler. Ki şu Ayet-i kerimelerde bu hale delalet etmektedirler: <strong><span dir="RTL">وَسِيقَ ٱلَّذِينَ ٱتَّقَوۡاْ رَبَّهُمۡ إِلَى ٱلۡجَنَّةِ زُمَرًاۖ حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءُوهَا وَفُتِحَتۡ أَبۡوَٰبُهَا وَقَالَ لَهُمۡ خَزَنَتُهَا سَلَٰمٌ عَلَيۡكُمۡ طِبۡتُمۡ فَٱدۡخُلُوهَا خَٰلِدِينَ</span> &ldquo;Rablerine itaat edenler b&ouml;l&uuml;k b&ouml;l&uuml;k Cennet&rsquo;e g&ouml;nderilirler. Cennet&rsquo;e varıp kapıları a&ccedil;ılınca, Cennet&rsquo;in muhafızları ş&ouml;yle derler: Selam &uuml;zerinize olsun. Tertemizsiniz (Tertemiz geldiniz.) Oraya (Cennet&rsquo;e) ebedi kalmak &uuml;zere giriniz.&rdquo; </strong>(Zumer 73). Başka Ayet-i kerimelerde de: <strong><span dir="RTL">جَنَّٰتُ عَدۡنٖ يَدۡخُلُونَهَا وَمَن صَلَحَ مِنۡ ءَابَآئِهِمۡ وَأَزۡوَٰجِهِمۡ وَذُرِّيَّٰتِهِمۡۖ وَٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ يَدۡخُلُونَ عَلَيۡهِم مِّن كُلِّ بَابٖ. سَلَٰمٌ عَلَيۡكُم بِمَا صَبَرۡتُمۡۚ فَنِعۡمَ عُقۡبَى ٱلدَّارِ&nbsp; </span></strong><strong>&nbsp;&ldquo;Kendileri, salih olan babaları, zevceleri ve z&uuml;rriyetleri Adn Cennetlerine gireceklerdir.</strong> <strong>Melekler de her kapıdan yanlarına girerek ş&ouml;yle derler:</strong> <strong>Sabretmenize karşılık size sel&acirc;m olsun. D&uuml;nya yurdunun akıbeti sizler i&ccedil;in ne g&uuml;zel tecelli etmiştir.&rdquo; </strong>(Rad 23-24).</p> <p><strong><u>4-Cehennemle g&ouml;revli Melekler:</u></strong> Bunlar k&acirc;firler ve Cehennem&rsquo;e girecek g&uuml;nahk&acirc;rlar i&ccedil;in Cehennem&rsquo;i hazırlayan ve a&ccedil;ılan Cehennem&rsquo;in kapısında bu z&uuml;mreleri karşılayan ve Allah&rsquo;a (c.c) ve Resul&uuml;ne (s.a.v) itaat etmedikleri ve y&uuml;z &ccedil;evirdikleri i&ccedil;in bu z&uuml;mreleri azarlayan meleklerdir. Bunlar azap melekleridirler ve bunlara Zebani denir. Onlar kaba sıfatlı ve şiddetli tabiatlı meleklerdir. Bu melekler, son derece korkun&ccedil; g&ouml;r&uuml;nt&uuml;leri ile cehennemlikleri karşılarlar. Cehennemlikleri derin bir h&uuml;zne ve şiddetli bir korkuya sevk eder. Bu meleklerin Kuran-ı kerimdeki tasviri ş&ouml;yledir: <strong><span dir="RTL">عَلَيْهَا مَلٰٓئِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللّٰهَ مَٓا اَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُو</span></strong><strong><span dir="RTL">ن</span></strong> <strong>&ldquo;O ateşin (Cehennem ateşinin) başında kaba ve sert tabiatlı melekler vardır. Allah&#39;ın kendilerine emrettiğine karşı gelmezler.</strong> <strong>Kendilerine emredilenleri yaparlar.&rdquo; </strong>(Tahrim 6). Bu meleklerin sayısı şu Ayet-i kerimede ge&ccedil;tiği gibi: <strong><span dir="RTL">عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَۜ</span> &ldquo;Onların (cehennemliklerin) &uuml;zerinde ondokuz melek vardır.&rdquo; </strong>(Muddessir 30). Binaenaleyh, bu meleklere yardımcı refakat&ccedil;i meleklerin sayını aşağıdaki Ayet-i kerimede zikredildiği gibi ancak Allah (c.c) bilir.</p> <p>Rivayet olunduğuna g&ouml;re, Cen&acirc;b-ı Hakk&#39;ın bu Ayet-i nazil olunca, Eb&ucirc; Cehil ve Ebu&#39;l-Eşedd gibi m&uuml;şriklerin: Muhammed&#39;in ondokuzun dışında hi&ccedil; askeri yok mu? Biz bunların hakkından gelebiliriz demelerine cevaben şu Ayet-i kerime inmiştir; <strong><span dir="RTL">وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ اِلَّا هُوَ</span></strong> <strong>&ldquo;Rabbinin ordusu ne kadardır, ancak O (Rabbin) bilir.&rdquo; </strong>(Muddessir 31). Yani; Allah tealanın ordusu, Ebu Cehil ve tayfasının sandığı gibi sadece cehennemin &uuml;zerindeki on dokuz zebaniden ibaret değildir. Kaldı ki bu zebanilerin her biri &ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k ve &ccedil;ok g&uuml;&ccedil;l&uuml;d&uuml;rler. (Taberi, Kurtubi, F.Razi).</p> <p>&nbsp;Şu Ayet-i kerimelerde de cehennemlik z&uuml;mresinin Cehennem&rsquo;e nasıl s&uuml;r&uuml;leceklerine delalet edilmektedirler.<strong> <span dir="RTL">وَس۪يقَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِلٰى جَهَنَّمَ زُمَرًاۜ حَتّٰٓى اِذَا جَٓاؤُ۫هَا فُتِحَتْ اَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَٓا اَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَتْلُونَ عَلَيْكُمْ اٰيَاتِ رَبِّكُمْ وَيُنْذِرُونَكُمْ لِقَٓاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَاۜ قَالُوا بَلٰى وَلٰكِنْ حَقَّتْ كَلِمَةُ الْعَذَابِ عَلَى الْكَافِر۪ينَ</span></strong><strong><span dir="RTL"> .</span></strong> <strong><span dir="RTL">قِيلَ ٱدۡخُلُوٓاْ أَبۡوَٰبَ جَهَنَّمَ خَٰلِدِينَ فِيهَاۖ فَبِئۡسَ مَثۡوَى ٱلۡمُتَكَبِّرِينَ&nbsp;</span></strong><strong> &ldquo;Kafirler b&ouml;l&uuml;k b&ouml;l&uuml;k cehenneme s&uuml;r&uuml;l&uuml;rler. Oraya (Cehennem&rsquo;e) geldiklerinde kapıları a&ccedil;ılır ve oranın muhafızları kendilerine: &quot;Size i&ccedil;inizden, Rabbinizin ayetlerini size okuyan ve bug&uuml;nle karşılaşacağınız hakkında sizi uyaran el&ccedil;iler gelmedi mi?&quot; derler. Onlar da: &quot;Evet, ama k&acirc;firler i&ccedil;in azap s&ouml;z&uuml; hak oldu&quot; derler. </strong>Bunun &uuml;zerine Cehennem muhafızları onlara: <strong>&ldquo;Orada ebed&icirc; kalacağınız cehennemin kapılarından i&ccedil;eri girin. B&uuml;y&uuml;kl&uuml;k taslayanların barınağı ne k&ouml;t&uuml;d&uuml;r.&rdquo;</strong> diyeceklerdir. (Zumer 71-72).</p> <p>Bu fırkaların Cehennem&rsquo;e atıldıktan sonraki hallerini de şu Ayet-i kerimeler tasvir etmektedirler: <strong><span dir="RTL">اِذَٓا اُلْقُوا ف۪يهَا سَمِعُوا لَهَا شَه۪يقًا وَهِيَ تَفُورُۙ</span> &ldquo;Oraya (Cehennem&rsquo;e) atıldıklarında onun kaynarken &ccedil;ıkardığı korkun&ccedil; sesini duyarlar.&rdquo;&nbsp; </strong>&nbsp;<strong><span dir="RTL">تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِۜ كُلَّمَٓا اُلْقِيَ ف۪يهَا فَوْجٌ سَاَلَهُمْ خَزَنَتُهَٓا اَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذ۪يرٌ</span></strong><strong> &ldquo;(Cehennem) &Ouml;fkesinden nerdeyse &ccedil;atlayacaktır. Her bir z&uuml;mre oraya (Cehennem&rsquo;e) atıldık&ccedil;a muhafızları onlara: &quot;Size bir uyarıcı gelmedi mi?&quot; diye sorarlar.&rdquo; <span dir="RTL">قَالُوا بَلٰى قَدْ جَٓاءَنَا نَذ۪يرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللّٰهُ مِنْ شَيْءٍۚ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ كَب۪يرٍ</span>&nbsp; &ldquo;Onlar: Evet derler. Bize ger&ccedil;ekten bir uyarıcı geldi. Fakat biz yalanladık ve onlara: Allah hi&ccedil;bir şey indirmedi; siz yalnızca b&uuml;y&uuml;k bir yanılgı i&ccedil;indesiniz dedik.&rdquo; </strong>Ve devamında pişmanlık duyarak ve su&ccedil;larını itiraf ederek ş&ouml;yle derler: <strong><span dir="RTL">وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ اَوْ</span></strong><span dir="RTL"> <strong>نَعْقِلُ مَا كُنَّا ف۪ٓي اَصْحَابِ السَّع۪يرِ</strong></span><strong> &ldquo;Eğer biz (uyarıcıyı) dinlemiş veya akıl etmiş olsaydık şu &ccedil;ılgın ateşin halkı arasında olmazdık.&rdquo; </strong>(Mulk 7-10).</p> <p>Muhammed b. Ka&#39;b el-Kuraz&icirc; dedi ki: Y&uuml;&shy;ce Allah ş&ouml;yle buyurmaktadır: Ateşte olanlar cehennem muhafızlarına diyecek&shy;ler ki: <strong><span dir="RTL">وَقَالَ الَّذ۪ينَ فِي النَّارِ لِخَزَنَةِ جَهَنَّمَ ادْعُوا رَبَّكُمْ يُخَفِّفْ عَنَّا يَوْمًا مِنَ الْعَذَابِ</span> </strong>&ldquo;<strong>Rabbinize dua edin ki, &uuml;zerimizden bir g&uuml;n olsun azabı hafifletsin.&quot;</strong> (Mu&#39;min 49). B&ouml;ylece onlar &uuml;zerlerinden azabın bir g&uuml;n dahi hafifle&shy;tilmesini isteyecekler. Bu istekleri kabul edilmeyerek, onlara ş&ouml;yle cevab ve&shy;rilecek: <strong><span dir="RTL">قَالُٓوا اَوَلَمْ تَكُ تَأْت۪يكُمْ رُسُلُكُمْ بِالْبَيِّنَاتِۜ قَالُوا بَلٰىۜ قَالُوا فَادْعُواۚ وَمَا دُعٰٓؤُا الْكَافِر۪ينَ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ۟</span></strong><strong> &ldquo;Peygamberleriniz size apa&ccedil;ık deliller getirmediler mi? Onlar: Evet diyecekler. (Muhafızlar) diyecekler ki: Şimdi siz dua edin. K&acirc;firlerin duası nede olsa boşunadır.&rdquo;</strong> (Mu&#39;min 50).</p> <p>Muhammed b. Ka&#39;b devamla dedi ki: Onlar (Cehennemlikler) muhafızlardan &uuml;mitlerini kesince, Malik&#39;e seslenecekler. Malik diğer bek&ccedil;ilerin başı olup cehennemin ortasında oturduğu bir yeri vardır. Azap meleklerinin de &uuml;zerinde gidip geldiği k&ouml;pr&uuml;ler vardır. (K&ouml;pr&uuml;lerin) en yakın olan yerlerini nasıl g&ouml;r&uuml;yorsa, en uzaktaki yerlerini de &ouml;ylece g&ouml;r&uuml;r.</p> <p>Cehennemdekiler: <strong><span dir="RTL">وَنَادَوْا&nbsp;يَا&nbsp;مَالِكُ&nbsp;لِيَقْضِ&nbsp;عَلَيْنَا&nbsp;رَبُّكَۜ &ldquo;</span>Ey Malik! Rabbin hakkımızda h&uuml;k&uuml;m versin&rdquo; </strong>diyecekler (Zuhruf 77). Bu s&ouml;zleriyle &ouml;l&uuml;m&uuml; isteyecekler. Malik, seksen sene onlara cevap vermeksizin susa&shy;caktır.</p> <p>Muhammed b. Ka&#39;b dedi ki: Bir sene &uuml;&ccedil;y&uuml;zaltmış g&uuml;nd&uuml;r. Bir ay otuz g&uuml;nd&uuml;r, bir g&uuml;n ise sizin saydığınız bin yıl gibidir. Seksen yıl sonra onlara bakarak:<strong><span dir="RTL"> قَالَ&nbsp;اِنَّكُمْ&nbsp;مَاكِثُونَ</span></strong> <strong>&ldquo;Sizler muhakkak b&ouml;yle kalacaklarsınız&rdquo;</strong> diye cevap verecektir (Zuhruf 77). Son&shy;ra da hadisin geri kalan b&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml; zikretmektedir. Bu hadisi İbnu&#39;l-Mubarek nakletmiştir.</p> <p>Ebu&#39;d-Derda&#39;nın rivayet ettiği hadise g&ouml;re de Peygamber (s.a.v) ş&ouml;yle bu&shy;yurmuştur: &quot;Malik&#39;e seslenin, diyecekler. Ey Malik! Rabbiniz bizim hakkımız&shy;da h&uuml;k&uuml;m versin, diyecekler. O da kendilerine: Sizler muhakkak b&ouml;yle ka&shy;lacaklarsınız diyecek.&quot;&nbsp; (Kurtubi, Zuhruf 77)</p> <p><strong><u>5-Yağış, dağlar ve nebatatla g&ouml;revli Melek:</u></strong> Yağışlardan, dağlardan ve nebatattan sorumlu Melek, Mikail aleyhisselamdir. Yağmurun yağması, r&uuml;zg&acirc;rın esmesi ve b&uuml;t&uuml;n nebatatın yetişmesi i&ccedil;in Allah (c.c), Mikail (a.s)&rsquo;ı g&ouml;revlendirmiştir.</p> <p>&nbsp;<span dir="RTL">في حديثِ ابنِ عبَّاسٍ رضي الله عنهما أنَّ النبيَّ صلَّى الله عليه وسلَّم سأل جبريلَ: <strong><em>عَلَى أَيِّ شَيْءٍ مِيكَائِيلُ؟ قَالَ: عَلَى النَّبَاتِ وَالقَطْرِ</em></strong></span>&nbsp; &ldquo;İbni Abbas&rsquo;tan (r.anhuma) nakledilen Hadis&rsquo;e g&ouml;re; Nebi (s.a.v) Cebrail (a.s)&rsquo;a: <strong>&ldquo;<em>Mikail (a.s) ne ile g&ouml;revlidir? Cebrail (a.s): Nebat ve yağmur ile&rdquo;</em></strong><em>&nbsp; diye cevap vermiştir.</em> (Mu&rsquo;cemul kebir, Tabarani, 11/379).</p> <p>Yağışla g&ouml;revli Melekten Kuran-ı kerim ş&ouml;yle bahsetmektedir: <strong><span dir="RTL">فَٱلزَّٰجِرَٰتِ زَجۡرٗا</span> &ldquo;O haykırıp da s&uuml;renlere yemin olsun&rdquo; </strong>(Saffat 2).</p> <p>M&uuml;cahid ve S&uuml;dd&icirc;&rsquo;ye g&ouml;re (Saffat Suresinin) ikinci ayette ifade edilenlerin de, bulutları sevk ve idare eden melekler olduklarını s&ouml;ylemişlerdir.</p> <p>Taberi&rsquo;de bu g&ouml;r&uuml;ş&uuml; tercih etmiştir. Bu g&ouml;r&uuml;şe g&ouml;re &acirc;yetin meali: Bulutları sevk ve idare edenlere yemin olsun demektir. (İbni Kesir, Taberi, Saffat 2).</p> <p>Ve bu bağlamda İbni Kesir (rh.a) &ldquo;El Bidayeh ve Ennihayeh&rdquo; adlı eserinde (1/46), Mikail (a.s)&rsquo;ın g&ouml;revli olduğu yağmur ve nebatat bu d&uuml;nyadaki erzakın teminine y&ouml;neliktir. Binaenaleyh bu faaliyetlerde Mikail (a.s)&rsquo;ın yardımcıları da Allah&rsquo;ın (c.c) emr buyurduğu amelleri ifa etmekte g&ouml;rev almaktadırlar. Bu Melekler, Cenab-i Hakk&rsquo;ın (c.c) istediği yere r&uuml;zg&acirc;rı ve bulutları sevk ederler. Ve rivayete g&ouml;re, semadan yere inen her bir damla yağmurla birlikte bir Melek, onu ikrarlı bir şekilde d&uuml;şmesi gereken yere d&uuml;şmesini sağlamaktadır. (İbni Kesir, El Bidayeh ve Ennihayeh, 1/46).</p> <p>Mevzu ile alakalı bir Hadis-i şerif ş&ouml;yledir;&nbsp; <strong><em><span dir="RTL">وقد ثَبَتَ مِنْ حديثِ ابنِ عبَّاسٍ رضي الله عنهما أنَّ النبيَّ صلَّى الله عليه وسلَّم سُئِلَ عن الرعد فقال: &laquo;مَلَكٌ مِنَ المَلَائِكَةِ مُوَكَّلٌ بِالسَّحَابِ، مَعَهُ مَخَارِيقُ مِنْ نَارٍ يَسُوقُ بِهَا السَّحَابَ حَيْثُ شَاءَ اللهُ&raquo; فَقَالُوا: &laquo;فَمَا هَذَا الصَّوْتُ الَّذِي نَسْمَعُ؟&raquo; قَالَ: &laquo;زَجْرُهُ بِالسَّحَابِ إِذَا زَجَرَهُ حَتَّى يَنْتَهِيَ إِلَى حَيْثُ أُمِرَ</span></em></strong><em><span dir="RTL">&raquo; [أخرجه الترمذيُّ في تفسير القرآن باب: ومِنْ سورة الرعد</span><strong>&nbsp; &ldquo;İbn Abbas&rsquo;tan (r.anhuma) gelen bir rivayetin tesbitine g&ouml;re, Hz.Peygamber&rsquo;e (s.a.v) R&acirc;d&rsquo;tan sorulan soru &uuml;zerine ş&ouml;yle buyurdular:&nbsp;&ldquo;R&acirc;d (g&ouml;k g&uuml;r&uuml;lt&uuml;s&uuml;),&nbsp; bulutla g&ouml;revli meleklerden bir melektir. Beraberinde ateşten kırba&ccedil;lar vardır. Onlarla Allah&rsquo;ın (c.c) dilediği yere bulutları s&uuml;rer. Bunun &uuml;zerine; bu duyduğumuz ses nedir? Diye sorulunca: Duyduğumuz ses ise, adı ge&ccedil;en meleğin bulutları emredilen yerlere s&uuml;rerken onları sıkıştırmasından ileri gelmektedir.&rdquo;</strong></em> <em>(Şamile, S&uuml;nen-i Tirmiz&icirc;, Tefsiru Sureti&rsquo;r-Rad, 3117).</em></p> <p>Mikail (a.s)&rsquo;ın Allah (c.c) katında mek&acirc;nı ali ve derecesi y&uuml;cedir. Binaenaleyh Cenab-ı Hakk (c.c) Kuran-ı azimuşşanda hasseten O&rsquo;na ayrıcalık tanımış ve Cebrail (a.s) ile birlikte ş&ouml;yle zikretmiştir: <strong><span dir="RTL">مَنْ كَانَ عَدُوًّا لِلَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَرُسُلِهِ وَجِبْرِيلَ وَمِيكَالَ فَإِنَّ اللَّهَ عَدُوٌّ لِلْكَافِرِينَ</span></strong><strong> &ldquo;Kim, Allah&#39;a ve meleklerine ve peygamberlerine ve Cibril&#39;e ve Mikal&#39;e d&uuml;şman olursa bilsin ki Allah da k&acirc;firlere d&uuml;şmandır.&rdquo; </strong>(Bakara 98).</p> <p>Ve keza Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) gece namazlarında yaptığı duasında: <strong><span dir="RTL">اللهم رب جبريل وميكائيل وإسرافيل</span> &ldquo;Ya Cebrail ve Mikail ve İsrafil&rsquo;in Rabbi&rdquo; </strong>diye nidada bulunmuştur. Dolayısıyla Ulema; Peygamberimiz tarafından duasında zikrettiği bu &uuml;&ccedil; Melek, Meleklerin en faziletlileridir demiştir. (M&uuml;slim, Siyoti şerhi 2/377; Tuhfetul Ebrar 50, Siyoti).</p> <p><strong><u>6-Sur&rsquo;a &uuml;flemekle g&ouml;revli Melek:</u></strong> Sur&rsquo;a &uuml;flemekle g&ouml;revli Melek İsrafil (a.s) dir. İsrafil (a.s) yukarıda zikrettiğimiz &uuml;&ccedil; faziletli Melekten biridir. İsrafil (a.s) bu g&ouml;revin ifasına memur olarak Cenab-i Hakk&rsquo;ın emrine amadeliğini şu Hadis-i şerif dile getirmektedir. <strong><em><span dir="RTL">وعن أبي هريرة رضي الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: إن طرف صاحب الصور منذ وكل به مستعد ينظر نحو العرش، مخافة أن يؤمر قبل أن يرتد إليه طرفه، كأن عينيه كوكبان دريان</span> &ldquo;Ebi Hureyre&rsquo;den rivayetle, Resulullah (s.a.v) s&ouml;yle buyurdular: Sur&rsquo;la g&ouml;revli olan (İsrafil a.s.), Kendisine bu g&ouml;rev verildiğinden beri g&ouml;zlerini parlak iki yıldız gibi hi&ccedil; kırpmadan Arş&rsquo;a dikmiş</em></strong> <strong><em>ne zaman &uuml;f&uuml;rmekle emrolunacağına bakmaktadır.&rdquo;</em></strong></p> <p>Ahmed bin Hambel&rsquo;in (r.a) Mesnedinde, Abdullah bin Amr bin As&rsquo;tan (r.a) ş&ouml;yle rivayet edilmektedir: <strong><em><span dir="RTL">جاء أعرابي إلى النبي صلى الله عليه وسلم فقال: ما الصور؟ فقال: قرن ينفخ فيه</span> &ldquo;Arabın biri peygamberimiz (s.a.v)&rsquo;e gelerek, Sur nedir? Diye sordu. Peygamberimiz (s.a.v) i&ccedil;ine &uuml;f&uuml;r&uuml;len bir kornadır. Diye cevap verdiler.&rdquo; </em></strong>(Ahmed bin Hambel Mesnedi 6658)</p> <p>İsrafil (a.s) Sur&rsquo;a &uuml;&ccedil; defa &uuml;fler. Birinci &uuml;f&uuml;r&uuml;ş feza&#39; (dehşe&shy;te kapılma) &uuml;f&uuml;r&uuml;ş&uuml;d&uuml;r. İkinci &uuml;f&uuml;r&uuml;ş her şeyin &ouml;leceği &uuml;f&uuml;r&uuml;ş&uuml;d&uuml;r. &Uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml;&shy;s&uuml; ise &ouml;ld&uuml;kten sonra diriliş ve &acirc;lemlerin Rabbinin huzuruna kalkış &uuml;f&uuml;r&uuml;ş&uuml;&shy;d&uuml;r,</p> <p><u>Birinci &Uuml;f&uuml;r&uuml;ş:</u> Dehşet ve korku &uuml;f&uuml;r&uuml;ş&uuml;d&uuml;r. Bu Ayet-i kerimede ş&ouml;yle ge&ccedil;mektedir; <strong><span dir="RTL">وَيَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَفَزِعَ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ إِلَّا مَنْ شَاءَ اللَّهُ</span> &ldquo;Sur&#39;a &uuml;flendiği g&uuml;n Allah&#39;ın diledikleri dışında g&ouml;klerde ve yerde kim varsa korku ve dehşete kapılır.&rdquo; </strong>(Neml 87).</p> <p><u>&ldquo;Allah&#39;ın diledikleri m&uuml;stesna&rdquo;</u> ifadesine gelince; bundan murad, Allah Te&acirc;l&acirc;&#39;nın, kalbini sağlamlaştırmış olduğu meleklerdir. &Acirc;limler bunların; Cebrail, Mik&acirc;il, İsrafil ve &ouml;l&uuml;m meleği (Azrail) olduğunu s&ouml;ylemişlerdir. Şehitler olduğu da s&ouml;ylenmiştir. Dahh&acirc;k&#39;tan, huriler, cehennem bek&ccedil;ileri ve Arş&#39;ı taşıyan melekler olduğu rivayet edilmiştir. (F.Razi, Neml 87).</p> <p><u>İkinci &Uuml;f&uuml;r&uuml;ş:</u> Bu &uuml;f&uuml;r&uuml;şle hayat son bulur. Ayet-i kerimede ge&ccedil;tiği gibi: <strong><span dir="RTL">وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَصَعِقَ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ إِلَّا مَنْ شَاءَ اللَّهُ</span></strong><strong> &ldquo;S&ucirc;ra &uuml;f&uuml;r&uuml;lm&uuml;ş -Allah&#39;ın diledikleri m&uuml;stesna- g&ouml;klerde ve yer&shy;de olanların hepsi &ouml;lm&uuml;şt&uuml;r.&rdquo; </strong>(Z&uuml;mer 68).</p> <p>&Acirc;yette zikredilen -Allah&#39;ın diledikleri m&uuml;stesna- kimselerden maksat, Enes b. M&acirc;lik ve S&uuml;dd&icirc;&#39;ye g&ouml;re Cebrail, Mik&acirc;ii, İsrafil ve Azrail&#39;dir. Al&shy;lah teala b&uuml;t&uuml;n yaratıklanın ruhlannı aldıktan sonra geriye bu melekler kalır. Da&shy;ha sonra bunların da canlarını alır geriye sadece kendi zatı kalır.</p> <p>Ebu Hureyre (r.a.) dan nakledilen diğer bir rivayete g&ouml;re ise, Sur&#39;a birinci defa &uuml;f&uuml;r&uuml;l&uuml;nce sadece şehitler sarsılmaz. İkinci &uuml;f&uuml;r&uuml;l&uuml;şte ise her şey &ouml;l&uuml;r geri&shy;ye Cebrail, Mik&acirc;ii, Azrail ve Arş&#39;ı sırtında taşıyan melekler kalır. Sonra Cebrail ve Mikail&rsquo;in canlarını alır. Allah Te&acirc;l&acirc;, arşı sırtlarında taşıyan meleklere emreder onlar da &ouml;l&uuml;rler. Geriye sadece Azrail kalır. Sonra Allah Te&acirc;l&acirc; onun da &ouml;lmesini emreder ve sadece Allahın kendisi kalır. (Taberi, Zumer 68).</p> <p>Enes (r.a) yoluyla rivayet edilen Hadise g&ouml;re, Ashap Peygamberimize (s.a.v): Ey Allah&#39;ın pey&shy;gamberi! Allah&#39;ın istisna ettiği kimseler kimlerdir? Diye sordular. Peygamber ş&ouml;yle buyurdu: Bunlar Cebrail, Mikail, İsrafil ve &ouml;l&uuml;m meleğidir. Y&uuml;ce Al&shy;lah &ouml;l&uuml;m meleğine -daha iyi bilen o olduğu halde- ey &ouml;l&uuml;m meleği yarattıklarımdan geriye kim kaldı? Diye soracak, &ouml;l&uuml;m meleği: Rabbim Ceb&shy;rail, Mikail, İsrafil ve senin zayıf kulun &ouml;l&uuml;m meleği kaldı diyecek. Y&uuml;ce Al&shy;lah: İsrafil ve Mikail&#39;in canını al, diyecek. Her ikisi de koca bir dağ gibi &ouml;l&uuml; olarak yere yıkılacaklar. Y&uuml;ce Allah bu sefer: &Ouml;l, ey &ouml;l&uuml;m meleği diye bu&shy;yuracak, o da &ouml;lecek. Y&uuml;ce Allah Cebrail&#39;e: Kim kaldı ey Cebrail? Diye sora&shy;cak, Cebrail: Ey celal ve ikram sahibi senin şanın y&uuml;ce ve m&uuml;barektir. Geri&shy;ye sadece senin ebedi kalıcı zatın bir de &ouml;lmeye ve yok olmaya mahk&ucirc;m Cib&shy;ril kaldı. Bu sefer y&uuml;ce Allah: Ey Cebrail! Senin de &ouml;lmen ka&ccedil;ınılmaz bir ger&ccedil;ektir, diye buyuracak. Cebrail secdeye kapanacak, kanatlarını &ccedil;ırpacak ve: Se&shy;ni tenzih ederim Rabbim, şanın y&uuml;ce ve m&uuml;barektir, ey celal ve ikram sahi&shy;bi diyecek. Peygamber (s.a.v) devamla buyurdu ki: Onun hilkat itibariyle Mi&shy;kail&#39;in hilkatine &uuml;st&uuml;nl&uuml;ğ&uuml; b&uuml;y&uuml;k&ccedil;e bir dağın k&uuml;&ccedil;&uuml;k tepeciklerden birisine &uuml;st&uuml;nl&uuml;ğ&uuml; gibidir. (Kurtubi, Zumer 68).</p> <p><u>&Uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; &Uuml;f&uuml;r&uuml;ş:</u> Ba&rsquo;s, yani &ouml;ld&uuml;kten sonra diriliş, kalkış ve &acirc;lemlerin Rabbinin huzuruna y&uuml;r&uuml;y&uuml;ş &uuml;f&uuml;r&uuml;ğ&uuml;&shy;d&uuml;r. Ayet-i kerimede zikredildiği gibi; <strong><span dir="RTL">ثُمَّ نُفِخَ فِيهِ أُخْرَى فَإِذَا هُمْ قِيَامٌ يَنْظُرُونَ</span> &ldquo;sonra yeniden bir daha &uuml;flenecek, o zaman t&uuml;m &ouml;lenler hepsi dirilmiş, ne olacak diye bakınıp duracaklar&rdquo; </strong>(Zumer 68).</p> <p>Sonra dirilteceklerinin ilki İsrafil olacak, ona ikinci bir sefer Sura &uuml;f&uuml;rmesini emredecektir. Bu, diriltilme nefhası olan &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; &uuml;f&uuml;rme&shy;dir. Allah Te&acirc;l&acirc; buyurur ki: &ldquo;Sonra ona bir daha &uuml;flenmiş ve bir de bakacaksın ki ayakta bakınıp duruyorlar.&rdquo; Kemik ve un ufak olduk&shy;tan sonra onların, diriler olarak ayakta bakınıp durduklarını g&ouml;recek&shy;sin. Onlar dirilmişler, kıyamet g&uuml;n&uuml;n&uuml;n korkularına bakmaktadırlar. Nitekim başka ayetlerde ş&ouml;yle buyrulur:&nbsp; &nbsp;<strong><span dir="RTL">فَاِذَا هُمْ بِالسَّاهِرَةِ</span></strong> <strong><span dir="RTL">فَاِنَّمَا&nbsp;هِيَ&nbsp;زَجْرَةٌ&nbsp;وَاحِدَةٌۙ</span></strong> &nbsp;<strong>&ldquo;Doğrusu bir tek &ccedil;ığlık yete&shy;cektir. Hepsi hemen bir d&uuml;zl&uuml;ğe d&ouml;k&uuml;lecektir.&rdquo;</strong> (N&acirc;zi&acirc;t, 13 -14); <strong><span dir="RTL">يَوْمَ&nbsp;يَدْعُوكُمْ&nbsp;فَتَسْتَج۪يبُونَ&nbsp;بِحَمْدِه۪&nbsp;وَتَظُنُّونَ&nbsp;اِنْ&nbsp;لَبِثْتُمْ&nbsp;اِلَّا&nbsp;قَل۪يلًا۟</span></strong> <strong>&ldquo;O, sizi &ccedil;ağırdığı g&uuml;n; hamd ederek davetine uyarsınız. Ve &ccedil;ok az kalmış oldu&shy;ğunuzu zannedersiniz.&rdquo;</strong> (İsr&acirc;, 52); <strong><span dir="RTL">وَمِنْ&nbsp;اٰيَاتِه۪ٓ&nbsp;اَنْ&nbsp;تَقُومَ&nbsp;السَّمَٓاءُ&nbsp;وَالْاَرْضُ&nbsp;بِاَمْرِه۪ۜ&nbsp;ثُمَّ&nbsp;اِذَا&nbsp;دَعَاكُمْ&nbsp;دَعْوَةً&nbsp;مِنَ&nbsp;الْاَرْضِ&nbsp;اِذَٓا&nbsp;اَنْتُمْ&nbsp;تَخْرُجُونَ</span></strong><strong> &ldquo;</strong><strong>G&ouml;ğ&uuml;n ve yerin O&#39;nun emri ile ayak&shy;ta durması da yine O&#39;nun ayetlerindendir. Sonra sizi yerden bir &ccedil;ağrıyla &ccedil;ağırdığı zaman, hemen &ccedil;ıkı verirsiniz.&rdquo;</strong> (R&ucirc;m, 25). (İbni Kesir, Zumer 68).</p> <p>Bazı M&uuml;fessirlere g&ouml;re Sur&rsquo;a &uuml;&ccedil; kez değil iki kez &uuml;flenir. Bu hususu İmam Kurtubi kendi tefsirinde ş&ouml;yle zikretmektedir: S&ucirc;r&#39;a &uuml;f&uuml;rmenin sayısı hususun&shy;da sahih olan ise bunların &uuml;&ccedil; değil iki olduğudur. Feza&#39; (korku ve dehşete kapılma) &uuml;f&uuml;r&uuml;ğ&uuml; aslında baygınlık (sa&#39;k) &uuml;f&uuml;r&uuml;ş&uuml;ne racidir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; bu iki hu&shy;sus, bu İki &uuml;f&uuml;r&uuml;şle birlikte olacaktır. Yani onlar &ouml;yle bir dehşete kapılacak&shy;lardır ki, bundan dolayı &ouml;leceklerdir.</p> <p>El-Kuşeyr&icirc; ve başkalarının g&ouml;r&uuml;ş&uuml;ne g&ouml;re de Feza&#39; (korku ve dehşete kapılma) &uuml;f&uuml;r&uuml;ğ&uuml; &ouml;ld&uuml;kten sonra diriliş nefhasına racidir. O bu &acirc;yet-i kerime ile (Neml 87) ilgili a&ccedil;ıklamaları esnasında ş&ouml;yle demektedir: İkinci &uuml;f&uuml;r&uuml;şten kasıt; onların dehşete kapılmış olarak diriltilmeleri ve <strong><span dir="RTL">قَالُوا&nbsp;يَا&nbsp;وَيْلَنَا&nbsp;مَنْ&nbsp;بَعَثَنَا&nbsp;مِنْ&nbsp;مَرْقَدِنَاۢ&nbsp;هٰذَا&nbsp;مَا&nbsp;وَعَدَ&nbsp;الرَّحْمٰنُ&nbsp;وَصَدَقَ&nbsp;الْمُرْسَلُونَ</span></strong> &ldquo;<strong>Vay halimize! Yattığımız yerden kim kaldır&shy;dı bizi? Bu Rahman&#39;ın vaad ettiğidir. Ve peygamberler de doğru s&ouml;ylemişler.&quot; </strong>(Y&acirc;s&icirc;n 52) diyecekleri ve kendilerini dehşete d&uuml;ş&uuml;r&uuml;p korku duy&shy;malarına sebep teşkil edecek işler g&ouml;recek olmalarıdır.</p> <p>İşte bu &uuml;f&uuml;r&uuml;ş bora&shy;zan sesi gibi olacaktır. İnsanlar da amellerinin karşılıklarını g&ouml;recekleri yer&shy;de toplanacaklardır. Bunu da Katade s&ouml;ylemiştir. (Kurtubi, Neml 87). (Devam edecek inşallah)</p> <p>&nbsp;</p>
Ekleme Tarihi: 01 Temmuz 2020 - Çarşamba

KUR’AN VE HADİS IŞIĞINDA DÜNYA HAYATI (26)

<p>M. Hasip TAYLAN</p> <p><strong><u>3-Cennetle g&ouml;revli Melekler:</u></strong> Bunlar; Cenneti mamur etmek ve Cennet&rsquo;e girecekler i&ccedil;in Cennet&rsquo;i hazırlamakla g&ouml;revli meleklerdir. Binaenaleyh bu melekler; Cennet&rsquo;in kapısını a&ccedil;arak, Cennet&rsquo;e girecek olan m&uuml;minleri karşılar ve onları selamlarlar. Ayrıca Allah&rsquo;a (c.c) olan yakınlıkları nedeniyle Allah&rsquo;ın (c.c) onlara Dar&uuml;sselam&rsquo;da (Selam, huzur, s&uuml;k&ucirc;net, saadet yurdu) ikamet etme l&uuml;tfunda bulunduğu i&ccedil;in onları tebrik ederler. Ki şu Ayet-i kerimelerde bu hale delalet etmektedirler: <strong><span dir="RTL">وَسِيقَ ٱلَّذِينَ ٱتَّقَوۡاْ رَبَّهُمۡ إِلَى ٱلۡجَنَّةِ زُمَرًاۖ حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءُوهَا وَفُتِحَتۡ أَبۡوَٰبُهَا وَقَالَ لَهُمۡ خَزَنَتُهَا سَلَٰمٌ عَلَيۡكُمۡ طِبۡتُمۡ فَٱدۡخُلُوهَا خَٰلِدِينَ</span> &ldquo;Rablerine itaat edenler b&ouml;l&uuml;k b&ouml;l&uuml;k Cennet&rsquo;e g&ouml;nderilirler. Cennet&rsquo;e varıp kapıları a&ccedil;ılınca, Cennet&rsquo;in muhafızları ş&ouml;yle derler: Selam &uuml;zerinize olsun. Tertemizsiniz (Tertemiz geldiniz.) Oraya (Cennet&rsquo;e) ebedi kalmak &uuml;zere giriniz.&rdquo; </strong>(Zumer 73). Başka Ayet-i kerimelerde de: <strong><span dir="RTL">جَنَّٰتُ عَدۡنٖ يَدۡخُلُونَهَا وَمَن صَلَحَ مِنۡ ءَابَآئِهِمۡ وَأَزۡوَٰجِهِمۡ وَذُرِّيَّٰتِهِمۡۖ وَٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ يَدۡخُلُونَ عَلَيۡهِم مِّن كُلِّ بَابٖ. سَلَٰمٌ عَلَيۡكُم بِمَا صَبَرۡتُمۡۚ فَنِعۡمَ عُقۡبَى ٱلدَّارِ&nbsp; </span></strong><strong>&nbsp;&ldquo;Kendileri, salih olan babaları, zevceleri ve z&uuml;rriyetleri Adn Cennetlerine gireceklerdir.</strong> <strong>Melekler de her kapıdan yanlarına girerek ş&ouml;yle derler:</strong> <strong>Sabretmenize karşılık size sel&acirc;m olsun. D&uuml;nya yurdunun akıbeti sizler i&ccedil;in ne g&uuml;zel tecelli etmiştir.&rdquo; </strong>(Rad 23-24).</p> <p><strong><u>4-Cehennemle g&ouml;revli Melekler:</u></strong> Bunlar k&acirc;firler ve Cehennem&rsquo;e girecek g&uuml;nahk&acirc;rlar i&ccedil;in Cehennem&rsquo;i hazırlayan ve a&ccedil;ılan Cehennem&rsquo;in kapısında bu z&uuml;mreleri karşılayan ve Allah&rsquo;a (c.c) ve Resul&uuml;ne (s.a.v) itaat etmedikleri ve y&uuml;z &ccedil;evirdikleri i&ccedil;in bu z&uuml;mreleri azarlayan meleklerdir. Bunlar azap melekleridirler ve bunlara Zebani denir. Onlar kaba sıfatlı ve şiddetli tabiatlı meleklerdir. Bu melekler, son derece korkun&ccedil; g&ouml;r&uuml;nt&uuml;leri ile cehennemlikleri karşılarlar. Cehennemlikleri derin bir h&uuml;zne ve şiddetli bir korkuya sevk eder. Bu meleklerin Kuran-ı kerimdeki tasviri ş&ouml;yledir: <strong><span dir="RTL">عَلَيْهَا مَلٰٓئِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللّٰهَ مَٓا اَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُو</span></strong><strong><span dir="RTL">ن</span></strong> <strong>&ldquo;O ateşin (Cehennem ateşinin) başında kaba ve sert tabiatlı melekler vardır. Allah&#39;ın kendilerine emrettiğine karşı gelmezler.</strong> <strong>Kendilerine emredilenleri yaparlar.&rdquo; </strong>(Tahrim 6). Bu meleklerin sayısı şu Ayet-i kerimede ge&ccedil;tiği gibi: <strong><span dir="RTL">عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَۜ</span> &ldquo;Onların (cehennemliklerin) &uuml;zerinde ondokuz melek vardır.&rdquo; </strong>(Muddessir 30). Binaenaleyh, bu meleklere yardımcı refakat&ccedil;i meleklerin sayını aşağıdaki Ayet-i kerimede zikredildiği gibi ancak Allah (c.c) bilir.</p> <p>Rivayet olunduğuna g&ouml;re, Cen&acirc;b-ı Hakk&#39;ın bu Ayet-i nazil olunca, Eb&ucirc; Cehil ve Ebu&#39;l-Eşedd gibi m&uuml;şriklerin: Muhammed&#39;in ondokuzun dışında hi&ccedil; askeri yok mu? Biz bunların hakkından gelebiliriz demelerine cevaben şu Ayet-i kerime inmiştir; <strong><span dir="RTL">وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ اِلَّا هُوَ</span></strong> <strong>&ldquo;Rabbinin ordusu ne kadardır, ancak O (Rabbin) bilir.&rdquo; </strong>(Muddessir 31). Yani; Allah tealanın ordusu, Ebu Cehil ve tayfasının sandığı gibi sadece cehennemin &uuml;zerindeki on dokuz zebaniden ibaret değildir. Kaldı ki bu zebanilerin her biri &ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k ve &ccedil;ok g&uuml;&ccedil;l&uuml;d&uuml;rler. (Taberi, Kurtubi, F.Razi).</p> <p>&nbsp;Şu Ayet-i kerimelerde de cehennemlik z&uuml;mresinin Cehennem&rsquo;e nasıl s&uuml;r&uuml;leceklerine delalet edilmektedirler.<strong> <span dir="RTL">وَس۪يقَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِلٰى جَهَنَّمَ زُمَرًاۜ حَتّٰٓى اِذَا جَٓاؤُ۫هَا فُتِحَتْ اَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَٓا اَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَتْلُونَ عَلَيْكُمْ اٰيَاتِ رَبِّكُمْ وَيُنْذِرُونَكُمْ لِقَٓاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَاۜ قَالُوا بَلٰى وَلٰكِنْ حَقَّتْ كَلِمَةُ الْعَذَابِ عَلَى الْكَافِر۪ينَ</span></strong><strong><span dir="RTL"> .</span></strong> <strong><span dir="RTL">قِيلَ ٱدۡخُلُوٓاْ أَبۡوَٰبَ جَهَنَّمَ خَٰلِدِينَ فِيهَاۖ فَبِئۡسَ مَثۡوَى ٱلۡمُتَكَبِّرِينَ&nbsp;</span></strong><strong> &ldquo;Kafirler b&ouml;l&uuml;k b&ouml;l&uuml;k cehenneme s&uuml;r&uuml;l&uuml;rler. Oraya (Cehennem&rsquo;e) geldiklerinde kapıları a&ccedil;ılır ve oranın muhafızları kendilerine: &quot;Size i&ccedil;inizden, Rabbinizin ayetlerini size okuyan ve bug&uuml;nle karşılaşacağınız hakkında sizi uyaran el&ccedil;iler gelmedi mi?&quot; derler. Onlar da: &quot;Evet, ama k&acirc;firler i&ccedil;in azap s&ouml;z&uuml; hak oldu&quot; derler. </strong>Bunun &uuml;zerine Cehennem muhafızları onlara: <strong>&ldquo;Orada ebed&icirc; kalacağınız cehennemin kapılarından i&ccedil;eri girin. B&uuml;y&uuml;kl&uuml;k taslayanların barınağı ne k&ouml;t&uuml;d&uuml;r.&rdquo;</strong> diyeceklerdir. (Zumer 71-72).</p> <p>Bu fırkaların Cehennem&rsquo;e atıldıktan sonraki hallerini de şu Ayet-i kerimeler tasvir etmektedirler: <strong><span dir="RTL">اِذَٓا اُلْقُوا ف۪يهَا سَمِعُوا لَهَا شَه۪يقًا وَهِيَ تَفُورُۙ</span> &ldquo;Oraya (Cehennem&rsquo;e) atıldıklarında onun kaynarken &ccedil;ıkardığı korkun&ccedil; sesini duyarlar.&rdquo;&nbsp; </strong>&nbsp;<strong><span dir="RTL">تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِۜ كُلَّمَٓا اُلْقِيَ ف۪يهَا فَوْجٌ سَاَلَهُمْ خَزَنَتُهَٓا اَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذ۪يرٌ</span></strong><strong> &ldquo;(Cehennem) &Ouml;fkesinden nerdeyse &ccedil;atlayacaktır. Her bir z&uuml;mre oraya (Cehennem&rsquo;e) atıldık&ccedil;a muhafızları onlara: &quot;Size bir uyarıcı gelmedi mi?&quot; diye sorarlar.&rdquo; <span dir="RTL">قَالُوا بَلٰى قَدْ جَٓاءَنَا نَذ۪يرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللّٰهُ مِنْ شَيْءٍۚ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ كَب۪يرٍ</span>&nbsp; &ldquo;Onlar: Evet derler. Bize ger&ccedil;ekten bir uyarıcı geldi. Fakat biz yalanladık ve onlara: Allah hi&ccedil;bir şey indirmedi; siz yalnızca b&uuml;y&uuml;k bir yanılgı i&ccedil;indesiniz dedik.&rdquo; </strong>Ve devamında pişmanlık duyarak ve su&ccedil;larını itiraf ederek ş&ouml;yle derler: <strong><span dir="RTL">وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ اَوْ</span></strong><span dir="RTL"> <strong>نَعْقِلُ مَا كُنَّا ف۪ٓي اَصْحَابِ السَّع۪يرِ</strong></span><strong> &ldquo;Eğer biz (uyarıcıyı) dinlemiş veya akıl etmiş olsaydık şu &ccedil;ılgın ateşin halkı arasında olmazdık.&rdquo; </strong>(Mulk 7-10).</p> <p>Muhammed b. Ka&#39;b el-Kuraz&icirc; dedi ki: Y&uuml;&shy;ce Allah ş&ouml;yle buyurmaktadır: Ateşte olanlar cehennem muhafızlarına diyecek&shy;ler ki: <strong><span dir="RTL">وَقَالَ الَّذ۪ينَ فِي النَّارِ لِخَزَنَةِ جَهَنَّمَ ادْعُوا رَبَّكُمْ يُخَفِّفْ عَنَّا يَوْمًا مِنَ الْعَذَابِ</span> </strong>&ldquo;<strong>Rabbinize dua edin ki, &uuml;zerimizden bir g&uuml;n olsun azabı hafifletsin.&quot;</strong> (Mu&#39;min 49). B&ouml;ylece onlar &uuml;zerlerinden azabın bir g&uuml;n dahi hafifle&shy;tilmesini isteyecekler. Bu istekleri kabul edilmeyerek, onlara ş&ouml;yle cevab ve&shy;rilecek: <strong><span dir="RTL">قَالُٓوا اَوَلَمْ تَكُ تَأْت۪يكُمْ رُسُلُكُمْ بِالْبَيِّنَاتِۜ قَالُوا بَلٰىۜ قَالُوا فَادْعُواۚ وَمَا دُعٰٓؤُا الْكَافِر۪ينَ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ۟</span></strong><strong> &ldquo;Peygamberleriniz size apa&ccedil;ık deliller getirmediler mi? Onlar: Evet diyecekler. (Muhafızlar) diyecekler ki: Şimdi siz dua edin. K&acirc;firlerin duası nede olsa boşunadır.&rdquo;</strong> (Mu&#39;min 50).</p> <p>Muhammed b. Ka&#39;b devamla dedi ki: Onlar (Cehennemlikler) muhafızlardan &uuml;mitlerini kesince, Malik&#39;e seslenecekler. Malik diğer bek&ccedil;ilerin başı olup cehennemin ortasında oturduğu bir yeri vardır. Azap meleklerinin de &uuml;zerinde gidip geldiği k&ouml;pr&uuml;ler vardır. (K&ouml;pr&uuml;lerin) en yakın olan yerlerini nasıl g&ouml;r&uuml;yorsa, en uzaktaki yerlerini de &ouml;ylece g&ouml;r&uuml;r.</p> <p>Cehennemdekiler: <strong><span dir="RTL">وَنَادَوْا&nbsp;يَا&nbsp;مَالِكُ&nbsp;لِيَقْضِ&nbsp;عَلَيْنَا&nbsp;رَبُّكَۜ &ldquo;</span>Ey Malik! Rabbin hakkımızda h&uuml;k&uuml;m versin&rdquo; </strong>diyecekler (Zuhruf 77). Bu s&ouml;zleriyle &ouml;l&uuml;m&uuml; isteyecekler. Malik, seksen sene onlara cevap vermeksizin susa&shy;caktır.</p> <p>Muhammed b. Ka&#39;b dedi ki: Bir sene &uuml;&ccedil;y&uuml;zaltmış g&uuml;nd&uuml;r. Bir ay otuz g&uuml;nd&uuml;r, bir g&uuml;n ise sizin saydığınız bin yıl gibidir. Seksen yıl sonra onlara bakarak:<strong><span dir="RTL"> قَالَ&nbsp;اِنَّكُمْ&nbsp;مَاكِثُونَ</span></strong> <strong>&ldquo;Sizler muhakkak b&ouml;yle kalacaklarsınız&rdquo;</strong> diye cevap verecektir (Zuhruf 77). Son&shy;ra da hadisin geri kalan b&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml; zikretmektedir. Bu hadisi İbnu&#39;l-Mubarek nakletmiştir.</p> <p>Ebu&#39;d-Derda&#39;nın rivayet ettiği hadise g&ouml;re de Peygamber (s.a.v) ş&ouml;yle bu&shy;yurmuştur: &quot;Malik&#39;e seslenin, diyecekler. Ey Malik! Rabbiniz bizim hakkımız&shy;da h&uuml;k&uuml;m versin, diyecekler. O da kendilerine: Sizler muhakkak b&ouml;yle ka&shy;lacaklarsınız diyecek.&quot;&nbsp; (Kurtubi, Zuhruf 77)</p> <p><strong><u>5-Yağış, dağlar ve nebatatla g&ouml;revli Melek:</u></strong> Yağışlardan, dağlardan ve nebatattan sorumlu Melek, Mikail aleyhisselamdir. Yağmurun yağması, r&uuml;zg&acirc;rın esmesi ve b&uuml;t&uuml;n nebatatın yetişmesi i&ccedil;in Allah (c.c), Mikail (a.s)&rsquo;ı g&ouml;revlendirmiştir.</p> <p>&nbsp;<span dir="RTL">في حديثِ ابنِ عبَّاسٍ رضي الله عنهما أنَّ النبيَّ صلَّى الله عليه وسلَّم سأل جبريلَ: <strong><em>عَلَى أَيِّ شَيْءٍ مِيكَائِيلُ؟ قَالَ: عَلَى النَّبَاتِ وَالقَطْرِ</em></strong></span>&nbsp; &ldquo;İbni Abbas&rsquo;tan (r.anhuma) nakledilen Hadis&rsquo;e g&ouml;re; Nebi (s.a.v) Cebrail (a.s)&rsquo;a: <strong>&ldquo;<em>Mikail (a.s) ne ile g&ouml;revlidir? Cebrail (a.s): Nebat ve yağmur ile&rdquo;</em></strong><em>&nbsp; diye cevap vermiştir.</em> (Mu&rsquo;cemul kebir, Tabarani, 11/379).</p> <p>Yağışla g&ouml;revli Melekten Kuran-ı kerim ş&ouml;yle bahsetmektedir: <strong><span dir="RTL">فَٱلزَّٰجِرَٰتِ زَجۡرٗا</span> &ldquo;O haykırıp da s&uuml;renlere yemin olsun&rdquo; </strong>(Saffat 2).</p> <p>M&uuml;cahid ve S&uuml;dd&icirc;&rsquo;ye g&ouml;re (Saffat Suresinin) ikinci ayette ifade edilenlerin de, bulutları sevk ve idare eden melekler olduklarını s&ouml;ylemişlerdir.</p> <p>Taberi&rsquo;de bu g&ouml;r&uuml;ş&uuml; tercih etmiştir. Bu g&ouml;r&uuml;şe g&ouml;re &acirc;yetin meali: Bulutları sevk ve idare edenlere yemin olsun demektir. (İbni Kesir, Taberi, Saffat 2).</p> <p>Ve bu bağlamda İbni Kesir (rh.a) &ldquo;El Bidayeh ve Ennihayeh&rdquo; adlı eserinde (1/46), Mikail (a.s)&rsquo;ın g&ouml;revli olduğu yağmur ve nebatat bu d&uuml;nyadaki erzakın teminine y&ouml;neliktir. Binaenaleyh bu faaliyetlerde Mikail (a.s)&rsquo;ın yardımcıları da Allah&rsquo;ın (c.c) emr buyurduğu amelleri ifa etmekte g&ouml;rev almaktadırlar. Bu Melekler, Cenab-i Hakk&rsquo;ın (c.c) istediği yere r&uuml;zg&acirc;rı ve bulutları sevk ederler. Ve rivayete g&ouml;re, semadan yere inen her bir damla yağmurla birlikte bir Melek, onu ikrarlı bir şekilde d&uuml;şmesi gereken yere d&uuml;şmesini sağlamaktadır. (İbni Kesir, El Bidayeh ve Ennihayeh, 1/46).</p> <p>Mevzu ile alakalı bir Hadis-i şerif ş&ouml;yledir;&nbsp; <strong><em><span dir="RTL">وقد ثَبَتَ مِنْ حديثِ ابنِ عبَّاسٍ رضي الله عنهما أنَّ النبيَّ صلَّى الله عليه وسلَّم سُئِلَ عن الرعد فقال: &laquo;مَلَكٌ مِنَ المَلَائِكَةِ مُوَكَّلٌ بِالسَّحَابِ، مَعَهُ مَخَارِيقُ مِنْ نَارٍ يَسُوقُ بِهَا السَّحَابَ حَيْثُ شَاءَ اللهُ&raquo; فَقَالُوا: &laquo;فَمَا هَذَا الصَّوْتُ الَّذِي نَسْمَعُ؟&raquo; قَالَ: &laquo;زَجْرُهُ بِالسَّحَابِ إِذَا زَجَرَهُ حَتَّى يَنْتَهِيَ إِلَى حَيْثُ أُمِرَ</span></em></strong><em><span dir="RTL">&raquo; [أخرجه الترمذيُّ في تفسير القرآن باب: ومِنْ سورة الرعد</span><strong>&nbsp; &ldquo;İbn Abbas&rsquo;tan (r.anhuma) gelen bir rivayetin tesbitine g&ouml;re, Hz.Peygamber&rsquo;e (s.a.v) R&acirc;d&rsquo;tan sorulan soru &uuml;zerine ş&ouml;yle buyurdular:&nbsp;&ldquo;R&acirc;d (g&ouml;k g&uuml;r&uuml;lt&uuml;s&uuml;),&nbsp; bulutla g&ouml;revli meleklerden bir melektir. Beraberinde ateşten kırba&ccedil;lar vardır. Onlarla Allah&rsquo;ın (c.c) dilediği yere bulutları s&uuml;rer. Bunun &uuml;zerine; bu duyduğumuz ses nedir? Diye sorulunca: Duyduğumuz ses ise, adı ge&ccedil;en meleğin bulutları emredilen yerlere s&uuml;rerken onları sıkıştırmasından ileri gelmektedir.&rdquo;</strong></em> <em>(Şamile, S&uuml;nen-i Tirmiz&icirc;, Tefsiru Sureti&rsquo;r-Rad, 3117).</em></p> <p>Mikail (a.s)&rsquo;ın Allah (c.c) katında mek&acirc;nı ali ve derecesi y&uuml;cedir. Binaenaleyh Cenab-ı Hakk (c.c) Kuran-ı azimuşşanda hasseten O&rsquo;na ayrıcalık tanımış ve Cebrail (a.s) ile birlikte ş&ouml;yle zikretmiştir: <strong><span dir="RTL">مَنْ كَانَ عَدُوًّا لِلَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَرُسُلِهِ وَجِبْرِيلَ وَمِيكَالَ فَإِنَّ اللَّهَ عَدُوٌّ لِلْكَافِرِينَ</span></strong><strong> &ldquo;Kim, Allah&#39;a ve meleklerine ve peygamberlerine ve Cibril&#39;e ve Mikal&#39;e d&uuml;şman olursa bilsin ki Allah da k&acirc;firlere d&uuml;şmandır.&rdquo; </strong>(Bakara 98).</p> <p>Ve keza Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) gece namazlarında yaptığı duasında: <strong><span dir="RTL">اللهم رب جبريل وميكائيل وإسرافيل</span> &ldquo;Ya Cebrail ve Mikail ve İsrafil&rsquo;in Rabbi&rdquo; </strong>diye nidada bulunmuştur. Dolayısıyla Ulema; Peygamberimiz tarafından duasında zikrettiği bu &uuml;&ccedil; Melek, Meleklerin en faziletlileridir demiştir. (M&uuml;slim, Siyoti şerhi 2/377; Tuhfetul Ebrar 50, Siyoti).</p> <p><strong><u>6-Sur&rsquo;a &uuml;flemekle g&ouml;revli Melek:</u></strong> Sur&rsquo;a &uuml;flemekle g&ouml;revli Melek İsrafil (a.s) dir. İsrafil (a.s) yukarıda zikrettiğimiz &uuml;&ccedil; faziletli Melekten biridir. İsrafil (a.s) bu g&ouml;revin ifasına memur olarak Cenab-i Hakk&rsquo;ın emrine amadeliğini şu Hadis-i şerif dile getirmektedir. <strong><em><span dir="RTL">وعن أبي هريرة رضي الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: إن طرف صاحب الصور منذ وكل به مستعد ينظر نحو العرش، مخافة أن يؤمر قبل أن يرتد إليه طرفه، كأن عينيه كوكبان دريان</span> &ldquo;Ebi Hureyre&rsquo;den rivayetle, Resulullah (s.a.v) s&ouml;yle buyurdular: Sur&rsquo;la g&ouml;revli olan (İsrafil a.s.), Kendisine bu g&ouml;rev verildiğinden beri g&ouml;zlerini parlak iki yıldız gibi hi&ccedil; kırpmadan Arş&rsquo;a dikmiş</em></strong> <strong><em>ne zaman &uuml;f&uuml;rmekle emrolunacağına bakmaktadır.&rdquo;</em></strong></p> <p>Ahmed bin Hambel&rsquo;in (r.a) Mesnedinde, Abdullah bin Amr bin As&rsquo;tan (r.a) ş&ouml;yle rivayet edilmektedir: <strong><em><span dir="RTL">جاء أعرابي إلى النبي صلى الله عليه وسلم فقال: ما الصور؟ فقال: قرن ينفخ فيه</span> &ldquo;Arabın biri peygamberimiz (s.a.v)&rsquo;e gelerek, Sur nedir? Diye sordu. Peygamberimiz (s.a.v) i&ccedil;ine &uuml;f&uuml;r&uuml;len bir kornadır. Diye cevap verdiler.&rdquo; </em></strong>(Ahmed bin Hambel Mesnedi 6658)</p> <p>İsrafil (a.s) Sur&rsquo;a &uuml;&ccedil; defa &uuml;fler. Birinci &uuml;f&uuml;r&uuml;ş feza&#39; (dehşe&shy;te kapılma) &uuml;f&uuml;r&uuml;ş&uuml;d&uuml;r. İkinci &uuml;f&uuml;r&uuml;ş her şeyin &ouml;leceği &uuml;f&uuml;r&uuml;ş&uuml;d&uuml;r. &Uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml;&shy;s&uuml; ise &ouml;ld&uuml;kten sonra diriliş ve &acirc;lemlerin Rabbinin huzuruna kalkış &uuml;f&uuml;r&uuml;ş&uuml;&shy;d&uuml;r,</p> <p><u>Birinci &Uuml;f&uuml;r&uuml;ş:</u> Dehşet ve korku &uuml;f&uuml;r&uuml;ş&uuml;d&uuml;r. Bu Ayet-i kerimede ş&ouml;yle ge&ccedil;mektedir; <strong><span dir="RTL">وَيَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَفَزِعَ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ إِلَّا مَنْ شَاءَ اللَّهُ</span> &ldquo;Sur&#39;a &uuml;flendiği g&uuml;n Allah&#39;ın diledikleri dışında g&ouml;klerde ve yerde kim varsa korku ve dehşete kapılır.&rdquo; </strong>(Neml 87).</p> <p><u>&ldquo;Allah&#39;ın diledikleri m&uuml;stesna&rdquo;</u> ifadesine gelince; bundan murad, Allah Te&acirc;l&acirc;&#39;nın, kalbini sağlamlaştırmış olduğu meleklerdir. &Acirc;limler bunların; Cebrail, Mik&acirc;il, İsrafil ve &ouml;l&uuml;m meleği (Azrail) olduğunu s&ouml;ylemişlerdir. Şehitler olduğu da s&ouml;ylenmiştir. Dahh&acirc;k&#39;tan, huriler, cehennem bek&ccedil;ileri ve Arş&#39;ı taşıyan melekler olduğu rivayet edilmiştir. (F.Razi, Neml 87).</p> <p><u>İkinci &Uuml;f&uuml;r&uuml;ş:</u> Bu &uuml;f&uuml;r&uuml;şle hayat son bulur. Ayet-i kerimede ge&ccedil;tiği gibi: <strong><span dir="RTL">وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَصَعِقَ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ إِلَّا مَنْ شَاءَ اللَّهُ</span></strong><strong> &ldquo;S&ucirc;ra &uuml;f&uuml;r&uuml;lm&uuml;ş -Allah&#39;ın diledikleri m&uuml;stesna- g&ouml;klerde ve yer&shy;de olanların hepsi &ouml;lm&uuml;şt&uuml;r.&rdquo; </strong>(Z&uuml;mer 68).</p> <p>&Acirc;yette zikredilen -Allah&#39;ın diledikleri m&uuml;stesna- kimselerden maksat, Enes b. M&acirc;lik ve S&uuml;dd&icirc;&#39;ye g&ouml;re Cebrail, Mik&acirc;ii, İsrafil ve Azrail&#39;dir. Al&shy;lah teala b&uuml;t&uuml;n yaratıklanın ruhlannı aldıktan sonra geriye bu melekler kalır. Da&shy;ha sonra bunların da canlarını alır geriye sadece kendi zatı kalır.</p> <p>Ebu Hureyre (r.a.) dan nakledilen diğer bir rivayete g&ouml;re ise, Sur&#39;a birinci defa &uuml;f&uuml;r&uuml;l&uuml;nce sadece şehitler sarsılmaz. İkinci &uuml;f&uuml;r&uuml;l&uuml;şte ise her şey &ouml;l&uuml;r geri&shy;ye Cebrail, Mik&acirc;ii, Azrail ve Arş&#39;ı sırtında taşıyan melekler kalır. Sonra Cebrail ve Mikail&rsquo;in canlarını alır. Allah Te&acirc;l&acirc;, arşı sırtlarında taşıyan meleklere emreder onlar da &ouml;l&uuml;rler. Geriye sadece Azrail kalır. Sonra Allah Te&acirc;l&acirc; onun da &ouml;lmesini emreder ve sadece Allahın kendisi kalır. (Taberi, Zumer 68).</p> <p>Enes (r.a) yoluyla rivayet edilen Hadise g&ouml;re, Ashap Peygamberimize (s.a.v): Ey Allah&#39;ın pey&shy;gamberi! Allah&#39;ın istisna ettiği kimseler kimlerdir? Diye sordular. Peygamber ş&ouml;yle buyurdu: Bunlar Cebrail, Mikail, İsrafil ve &ouml;l&uuml;m meleğidir. Y&uuml;ce Al&shy;lah &ouml;l&uuml;m meleğine -daha iyi bilen o olduğu halde- ey &ouml;l&uuml;m meleği yarattıklarımdan geriye kim kaldı? Diye soracak, &ouml;l&uuml;m meleği: Rabbim Ceb&shy;rail, Mikail, İsrafil ve senin zayıf kulun &ouml;l&uuml;m meleği kaldı diyecek. Y&uuml;ce Al&shy;lah: İsrafil ve Mikail&#39;in canını al, diyecek. Her ikisi de koca bir dağ gibi &ouml;l&uuml; olarak yere yıkılacaklar. Y&uuml;ce Allah bu sefer: &Ouml;l, ey &ouml;l&uuml;m meleği diye bu&shy;yuracak, o da &ouml;lecek. Y&uuml;ce Allah Cebrail&#39;e: Kim kaldı ey Cebrail? Diye sora&shy;cak, Cebrail: Ey celal ve ikram sahibi senin şanın y&uuml;ce ve m&uuml;barektir. Geri&shy;ye sadece senin ebedi kalıcı zatın bir de &ouml;lmeye ve yok olmaya mahk&ucirc;m Cib&shy;ril kaldı. Bu sefer y&uuml;ce Allah: Ey Cebrail! Senin de &ouml;lmen ka&ccedil;ınılmaz bir ger&ccedil;ektir, diye buyuracak. Cebrail secdeye kapanacak, kanatlarını &ccedil;ırpacak ve: Se&shy;ni tenzih ederim Rabbim, şanın y&uuml;ce ve m&uuml;barektir, ey celal ve ikram sahi&shy;bi diyecek. Peygamber (s.a.v) devamla buyurdu ki: Onun hilkat itibariyle Mi&shy;kail&#39;in hilkatine &uuml;st&uuml;nl&uuml;ğ&uuml; b&uuml;y&uuml;k&ccedil;e bir dağın k&uuml;&ccedil;&uuml;k tepeciklerden birisine &uuml;st&uuml;nl&uuml;ğ&uuml; gibidir. (Kurtubi, Zumer 68).</p> <p><u>&Uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; &Uuml;f&uuml;r&uuml;ş:</u> Ba&rsquo;s, yani &ouml;ld&uuml;kten sonra diriliş, kalkış ve &acirc;lemlerin Rabbinin huzuruna y&uuml;r&uuml;y&uuml;ş &uuml;f&uuml;r&uuml;ğ&uuml;&shy;d&uuml;r. Ayet-i kerimede zikredildiği gibi; <strong><span dir="RTL">ثُمَّ نُفِخَ فِيهِ أُخْرَى فَإِذَا هُمْ قِيَامٌ يَنْظُرُونَ</span> &ldquo;sonra yeniden bir daha &uuml;flenecek, o zaman t&uuml;m &ouml;lenler hepsi dirilmiş, ne olacak diye bakınıp duracaklar&rdquo; </strong>(Zumer 68).</p> <p>Sonra dirilteceklerinin ilki İsrafil olacak, ona ikinci bir sefer Sura &uuml;f&uuml;rmesini emredecektir. Bu, diriltilme nefhası olan &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; &uuml;f&uuml;rme&shy;dir. Allah Te&acirc;l&acirc; buyurur ki: &ldquo;Sonra ona bir daha &uuml;flenmiş ve bir de bakacaksın ki ayakta bakınıp duruyorlar.&rdquo; Kemik ve un ufak olduk&shy;tan sonra onların, diriler olarak ayakta bakınıp durduklarını g&ouml;recek&shy;sin. Onlar dirilmişler, kıyamet g&uuml;n&uuml;n&uuml;n korkularına bakmaktadırlar. Nitekim başka ayetlerde ş&ouml;yle buyrulur:&nbsp; &nbsp;<strong><span dir="RTL">فَاِذَا هُمْ بِالسَّاهِرَةِ</span></strong> <strong><span dir="RTL">فَاِنَّمَا&nbsp;هِيَ&nbsp;زَجْرَةٌ&nbsp;وَاحِدَةٌۙ</span></strong> &nbsp;<strong>&ldquo;Doğrusu bir tek &ccedil;ığlık yete&shy;cektir. Hepsi hemen bir d&uuml;zl&uuml;ğe d&ouml;k&uuml;lecektir.&rdquo;</strong> (N&acirc;zi&acirc;t, 13 -14); <strong><span dir="RTL">يَوْمَ&nbsp;يَدْعُوكُمْ&nbsp;فَتَسْتَج۪يبُونَ&nbsp;بِحَمْدِه۪&nbsp;وَتَظُنُّونَ&nbsp;اِنْ&nbsp;لَبِثْتُمْ&nbsp;اِلَّا&nbsp;قَل۪يلًا۟</span></strong> <strong>&ldquo;O, sizi &ccedil;ağırdığı g&uuml;n; hamd ederek davetine uyarsınız. Ve &ccedil;ok az kalmış oldu&shy;ğunuzu zannedersiniz.&rdquo;</strong> (İsr&acirc;, 52); <strong><span dir="RTL">وَمِنْ&nbsp;اٰيَاتِه۪ٓ&nbsp;اَنْ&nbsp;تَقُومَ&nbsp;السَّمَٓاءُ&nbsp;وَالْاَرْضُ&nbsp;بِاَمْرِه۪ۜ&nbsp;ثُمَّ&nbsp;اِذَا&nbsp;دَعَاكُمْ&nbsp;دَعْوَةً&nbsp;مِنَ&nbsp;الْاَرْضِ&nbsp;اِذَٓا&nbsp;اَنْتُمْ&nbsp;تَخْرُجُونَ</span></strong><strong> &ldquo;</strong><strong>G&ouml;ğ&uuml;n ve yerin O&#39;nun emri ile ayak&shy;ta durması da yine O&#39;nun ayetlerindendir. Sonra sizi yerden bir &ccedil;ağrıyla &ccedil;ağırdığı zaman, hemen &ccedil;ıkı verirsiniz.&rdquo;</strong> (R&ucirc;m, 25). (İbni Kesir, Zumer 68).</p> <p>Bazı M&uuml;fessirlere g&ouml;re Sur&rsquo;a &uuml;&ccedil; kez değil iki kez &uuml;flenir. Bu hususu İmam Kurtubi kendi tefsirinde ş&ouml;yle zikretmektedir: S&ucirc;r&#39;a &uuml;f&uuml;rmenin sayısı hususun&shy;da sahih olan ise bunların &uuml;&ccedil; değil iki olduğudur. Feza&#39; (korku ve dehşete kapılma) &uuml;f&uuml;r&uuml;ğ&uuml; aslında baygınlık (sa&#39;k) &uuml;f&uuml;r&uuml;ş&uuml;ne racidir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; bu iki hu&shy;sus, bu İki &uuml;f&uuml;r&uuml;şle birlikte olacaktır. Yani onlar &ouml;yle bir dehşete kapılacak&shy;lardır ki, bundan dolayı &ouml;leceklerdir.</p> <p>El-Kuşeyr&icirc; ve başkalarının g&ouml;r&uuml;ş&uuml;ne g&ouml;re de Feza&#39; (korku ve dehşete kapılma) &uuml;f&uuml;r&uuml;ğ&uuml; &ouml;ld&uuml;kten sonra diriliş nefhasına racidir. O bu &acirc;yet-i kerime ile (Neml 87) ilgili a&ccedil;ıklamaları esnasında ş&ouml;yle demektedir: İkinci &uuml;f&uuml;r&uuml;şten kasıt; onların dehşete kapılmış olarak diriltilmeleri ve <strong><span dir="RTL">قَالُوا&nbsp;يَا&nbsp;وَيْلَنَا&nbsp;مَنْ&nbsp;بَعَثَنَا&nbsp;مِنْ&nbsp;مَرْقَدِنَاۢ&nbsp;هٰذَا&nbsp;مَا&nbsp;وَعَدَ&nbsp;الرَّحْمٰنُ&nbsp;وَصَدَقَ&nbsp;الْمُرْسَلُونَ</span></strong> &ldquo;<strong>Vay halimize! Yattığımız yerden kim kaldır&shy;dı bizi? Bu Rahman&#39;ın vaad ettiğidir. Ve peygamberler de doğru s&ouml;ylemişler.&quot; </strong>(Y&acirc;s&icirc;n 52) diyecekleri ve kendilerini dehşete d&uuml;ş&uuml;r&uuml;p korku duy&shy;malarına sebep teşkil edecek işler g&ouml;recek olmalarıdır.</p> <p>İşte bu &uuml;f&uuml;r&uuml;ş bora&shy;zan sesi gibi olacaktır. İnsanlar da amellerinin karşılıklarını g&ouml;recekleri yer&shy;de toplanacaklardır. Bunu da Katade s&ouml;ylemiştir. (Kurtubi, Neml 87). (Devam edecek inşallah)</p> <p>&nbsp;</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.