MİSAFİR KALEM
Köşe Yazarı
MİSAFİR KALEM
 

EMEKSİZ YEMEK

EMEKSİZ YEMEK Koruyan, kollayan ve bağışlayıcılığı bol olan Allah’ın ismi ile başlarım. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi af ve mağfireti tüm kardeşlerimin üzerine olsun. Saygıdeğer okurlarım! Emeksiz yemek olmaz diye bir deyim var. Gençlerimiz maalesef iş beğenmiyor veya işe başlamak için diplomasını öne sürüp üst mevkilerden işe başlamak istiyor. Bu konuda yaşadığım bir anıyı sizlerle paylaşacağım. Tanıdığım bir işyeri sahibi vardı. Sağ olsun iş için aracı olduğum hiç kimseyi reddetmedi. İş yeri sahibiyle aramın iyi olduğunu duyanlar, devlet memuru olarak çalıştığım yere de, evime de işe girmek için gelmeye başlamışlardı. Yine bir gün bir yavrumuz iş istemeye geldi. Biraz konuştuk. İş geldi diploma konusuna. 4 yıllık fakülte mezunu olduğunu İnsan Kaynakları bölümünü bitirdiğinden bahsetti. Okulu bitirdiği için evleneceğini ancak maddiyatının evlenmesine engel olduğunu söyledi. Kısacası çalışmaya ve dolayısıyla paraya ihtiyacı vardı. Tanıdığımın işyerinde, İnsan Kaynaklarında bir müdür arkadaş var. O da arkadaşım. İnsan kaynaklarında o an için ihtiyaç yoktu. Çocuğumuza, iş yerine gitmeden önce dedim “bak işyerinde bir kural var, o da en alt seviyeden başlatıp duruma göre değerlendirmek. Seni önce üretimde eleman olarak başlatacaklar. Ayrıca çalıştığın sürede, cep telefonu ile meşgul olmayacaksın. Çok acil bir ihtiyaç olacak olursa, en fazla 1 dakika 2 dakika konuşup durumunu aradığın kişiye bildirecek veya arayanın neden aradığını öğrenip kapatacaksın. Zamanla, orada yetkili olan arkadaşlar (ki onları da tanıyorum) senin çalışmana, işe verdiğin öneme, cep telefonu kullanımına, diğer personelle ve yetkililerle iletişimine, temizliğine, elinin düzgünlüğüne, işe geliş gidiş saatlerine uymana bakacaklar. Eğer durumun olumlu olursa, ondan sonra yükseleceksin. Bunlara evet dersen gidelim konuşuvereyim” dedim. Çocuğumuz işe çok ihtiyacı olduğunu nerede olursa olsun çalışacağını söyledi. Atladık arabama, gittik işyerine. Tabi hemen hemen hepsini tanıdığım için hoş geldin merasiminden sonra İnsan Kaynakları bölümüne gittik. İş başvuru formunu doldurdular. Tabi müdür kurnaz. Çocuğa “sen şimdi üniversite mezunusun. Benden masa başı iş istersin. Hatta İnsan Kaynaklarında çalışmak da istersin. Zamanla benim koltuğa da oturmak istersin” dedi Çocuk diplomanın verdiği özgüvenle “yani masa başı iş verirseniz daha iyi olur. Zamanla bakarsın müdür de oluruz” dedi. İşte o an müdür bana baktı. Ben de yavaşça kaşımı kaldırdım, bundan olmaz anlamında. Çünkü gitmeden önce belki 3 kere belki 5 kere “nerede çalış derseniz ben orada çalışırım diyeceksin bak unutma” diyerek tembihleye tembihleye gittik. Ancak müdür ona zarf attı. O da kapana düştü. Tabi müdür arkadaş, biz formunu aldık. Başvurunuzu ilgili kurulda görüşüp size bildireceğiz” dedi ve bitirdi. Çocuğa dedim, sen çık, aşağıda beni bekle ben geliyorum, dedim. Çocuk gittikten sonra arkadaşa, “bak o kadar tembihledim ki anlatamam, ancak buraya gelince söylediklerimin hepsini unuttu. Sen sakın değerlendirme” dedim. Abi ben şimdiye kadar getirdiklerinin hiç birine kurul murul diye bir şey demedim. Sen ısrar edersen o da kabul ederse ben yine de onu işe alacağım ancak her zamanki yaptığımız gibi üretimde başlatırım dedi. Ben de sakın bunu başlatma. Personel arasında sıkıntı çıkaracak, ayrıca diplomasını öne sürüp üretimde de tam kapasite çalışmayıp verimli olmayacak belli dedim. Vedalaşıp ayrıldım. Arabamın yanına vardım. Araç ile iş yerinden ayrıldıktan sonra yolda neden benim dediklerimi unuttun? Ben sana ne demiştim dedim. Çocuk ne bileyim müdür öyle konuşunca ben de o şekilde konuştum dedi. Kendisine o işi unutmasını başka yere iş bakmasını söyledim ve gönderdim. Arkadaşlar! Memuriyetten emekli olduktan sonra şahsen acizane kendimi eğitime verdim. Kiminin deyimiyle Alternatif Tıp, kimine göre Kişisel Gelişim Uzmanlığı, kimine göre de Danışmanlık eğitimleri aldım. Birçok danışana elimden geldiğince faydalı olmaya gayret ettim. O kadar çeşitli insanla karşılaştım ki anlatamam. Hem şifalanmak istiyorlar hem para vermek istemiyorlar. Seans başına şu kadar alıyorum diyorum pazarlık yapıyorlar. İndirim yapıyorsun tamam diyorsun. Seans bittiğinde yaptığın indirime tekrar indirim yaptırmaya çalışıyorlar. Anlamak zor. Markete gidiyoruz. Alış veriş yapıyoruz. Alış veriş ücretindeki 5 kuruşluk küsurata hiç birimiz ses çıkarmıyoruz paşa paşa ödüyoruz. Diyecekler ki şifalandırma yapmak çok zorlu değil. Yani nihayetinde sırtında taş taşımıyorsun. Biraz indirim yapsan ne olur? Be güzel kardeşim o eğitimleri ben ücreti mukabilinde aldım. Şifalanma olmasa diyeceğim ki bir nebze haklı. Ancak gelen de memnun gidiyor. Daha ne olsun. Bazıları parası gelince vereceğini söylüyor. Ona da kabul ancak “çalışanın ücretini terini kurumadan verin” diye Hadis-i Şerif var. Ki zaten parası olunca vereceğini söyleyip gidenlerin çoğu bir daha arkasına bakmıyor. Bu da cabası. Millet olarak çalıştığımızın karşılığını almada üstümüze yok, lakin iş çalışana vermeye geldi mi, mırın kırın ediyoruz. Sahi biz neden bu kadar bencil olduk, ne zaman bu kadar kendinden başkasını düşünmez olduk? Maddiyatçı bir toplum olduk çıktık. Rabbim sonumuzu hayreyleye. Eğitimlerimle ilgili veya hastalıklarıyla ilgili sorusu olanlar olursa, yetkililerde telefonum da mail adresim de kayıtlı. Onların aracılığıyla ulaşabilirsiniz. Bu yazım da, bu kadar aziz kardeşlerim. Hepinizin kazancının bereketli olmasını dilerim. Kalın sağlıcakla. Fahri URHAN
Ekleme Tarihi: 12 Temmuz 2023 - Çarşamba

EMEKSİZ YEMEK

EMEKSİZ YEMEK Koruyan, kollayan ve bağışlayıcılığı bol olan Allah’ın ismi ile başlarım. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi af ve mağfireti tüm kardeşlerimin üzerine olsun. Saygıdeğer okurlarım! Emeksiz yemek olmaz diye bir deyim var. Gençlerimiz maalesef iş beğenmiyor veya işe başlamak için diplomasını öne sürüp üst mevkilerden işe başlamak istiyor. Bu konuda yaşadığım bir anıyı sizlerle paylaşacağım. Tanıdığım bir işyeri sahibi vardı. Sağ olsun iş için aracı olduğum hiç kimseyi reddetmedi. İş yeri sahibiyle aramın iyi olduğunu duyanlar, devlet memuru olarak çalıştığım yere de, evime de işe girmek için gelmeye başlamışlardı. Yine bir gün bir yavrumuz iş istemeye geldi. Biraz konuştuk. İş geldi diploma konusuna. 4 yıllık fakülte mezunu olduğunu İnsan Kaynakları bölümünü bitirdiğinden bahsetti. Okulu bitirdiği için evleneceğini ancak maddiyatının evlenmesine engel olduğunu söyledi. Kısacası çalışmaya ve dolayısıyla paraya ihtiyacı vardı. Tanıdığımın işyerinde, İnsan Kaynaklarında bir müdür arkadaş var. O da arkadaşım. İnsan kaynaklarında o an için ihtiyaç yoktu. Çocuğumuza, iş yerine gitmeden önce dedim “bak işyerinde bir kural var, o da en alt seviyeden başlatıp duruma göre değerlendirmek. Seni önce üretimde eleman olarak başlatacaklar. Ayrıca çalıştığın sürede, cep telefonu ile meşgul olmayacaksın. Çok acil bir ihtiyaç olacak olursa, en fazla 1 dakika 2 dakika konuşup durumunu aradığın kişiye bildirecek veya arayanın neden aradığını öğrenip kapatacaksın. Zamanla, orada yetkili olan arkadaşlar (ki onları da tanıyorum) senin çalışmana, işe verdiğin öneme, cep telefonu kullanımına, diğer personelle ve yetkililerle iletişimine, temizliğine, elinin düzgünlüğüne, işe geliş gidiş saatlerine uymana bakacaklar. Eğer durumun olumlu olursa, ondan sonra yükseleceksin. Bunlara evet dersen gidelim konuşuvereyim” dedim. Çocuğumuz işe çok ihtiyacı olduğunu nerede olursa olsun çalışacağını söyledi. Atladık arabama, gittik işyerine. Tabi hemen hemen hepsini tanıdığım için hoş geldin merasiminden sonra İnsan Kaynakları bölümüne gittik. İş başvuru formunu doldurdular. Tabi müdür kurnaz. Çocuğa “sen şimdi üniversite mezunusun. Benden masa başı iş istersin. Hatta İnsan Kaynaklarında çalışmak da istersin. Zamanla benim koltuğa da oturmak istersin” dedi Çocuk diplomanın verdiği özgüvenle “yani masa başı iş verirseniz daha iyi olur. Zamanla bakarsın müdür de oluruz” dedi. İşte o an müdür bana baktı. Ben de yavaşça kaşımı kaldırdım, bundan olmaz anlamında. Çünkü gitmeden önce belki 3 kere belki 5 kere “nerede çalış derseniz ben orada çalışırım diyeceksin bak unutma” diyerek tembihleye tembihleye gittik. Ancak müdür ona zarf attı. O da kapana düştü. Tabi müdür arkadaş, biz formunu aldık. Başvurunuzu ilgili kurulda görüşüp size bildireceğiz” dedi ve bitirdi. Çocuğa dedim, sen çık, aşağıda beni bekle ben geliyorum, dedim. Çocuk gittikten sonra arkadaşa, “bak o kadar tembihledim ki anlatamam, ancak buraya gelince söylediklerimin hepsini unuttu. Sen sakın değerlendirme” dedim. Abi ben şimdiye kadar getirdiklerinin hiç birine kurul murul diye bir şey demedim. Sen ısrar edersen o da kabul ederse ben yine de onu işe alacağım ancak her zamanki yaptığımız gibi üretimde başlatırım dedi. Ben de sakın bunu başlatma. Personel arasında sıkıntı çıkaracak, ayrıca diplomasını öne sürüp üretimde de tam kapasite çalışmayıp verimli olmayacak belli dedim. Vedalaşıp ayrıldım. Arabamın yanına vardım. Araç ile iş yerinden ayrıldıktan sonra yolda neden benim dediklerimi unuttun? Ben sana ne demiştim dedim. Çocuk ne bileyim müdür öyle konuşunca ben de o şekilde konuştum dedi. Kendisine o işi unutmasını başka yere iş bakmasını söyledim ve gönderdim. Arkadaşlar! Memuriyetten emekli olduktan sonra şahsen acizane kendimi eğitime verdim. Kiminin deyimiyle Alternatif Tıp, kimine göre Kişisel Gelişim Uzmanlığı, kimine göre de Danışmanlık eğitimleri aldım. Birçok danışana elimden geldiğince faydalı olmaya gayret ettim. O kadar çeşitli insanla karşılaştım ki anlatamam. Hem şifalanmak istiyorlar hem para vermek istemiyorlar. Seans başına şu kadar alıyorum diyorum pazarlık yapıyorlar. İndirim yapıyorsun tamam diyorsun. Seans bittiğinde yaptığın indirime tekrar indirim yaptırmaya çalışıyorlar. Anlamak zor. Markete gidiyoruz. Alış veriş yapıyoruz. Alış veriş ücretindeki 5 kuruşluk küsurata hiç birimiz ses çıkarmıyoruz paşa paşa ödüyoruz. Diyecekler ki şifalandırma yapmak çok zorlu değil. Yani nihayetinde sırtında taş taşımıyorsun. Biraz indirim yapsan ne olur? Be güzel kardeşim o eğitimleri ben ücreti mukabilinde aldım. Şifalanma olmasa diyeceğim ki bir nebze haklı. Ancak gelen de memnun gidiyor. Daha ne olsun. Bazıları parası gelince vereceğini söylüyor. Ona da kabul ancak “çalışanın ücretini terini kurumadan verin” diye Hadis-i Şerif var. Ki zaten parası olunca vereceğini söyleyip gidenlerin çoğu bir daha arkasına bakmıyor. Bu da cabası. Millet olarak çalıştığımızın karşılığını almada üstümüze yok, lakin iş çalışana vermeye geldi mi, mırın kırın ediyoruz. Sahi biz neden bu kadar bencil olduk, ne zaman bu kadar kendinden başkasını düşünmez olduk? Maddiyatçı bir toplum olduk çıktık. Rabbim sonumuzu hayreyleye. Eğitimlerimle ilgili veya hastalıklarıyla ilgili sorusu olanlar olursa, yetkililerde telefonum da mail adresim de kayıtlı. Onların aracılığıyla ulaşabilirsiniz. Bu yazım da, bu kadar aziz kardeşlerim. Hepinizin kazancının bereketli olmasını dilerim. Kalın sağlıcakla. Fahri URHAN
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.