MİSAFİR KALEM
Köşe Yazarı
MİSAFİR KALEM
 

ESKİ KAVGALAR BİLE GÜZELDİ...

ESKİ KAVGALAR BİLE GÜZELDİ... Geçen televizyonda haber dinliyorum. Ağırlıkta şiddet haberleri anlatılıyor. Kadına şiddet, çocuğa şiddet, hayvana şiddet… Toplum zıvanadan çıktı diye düşündüm. Eşler arasında münakaşa, alınganlık, dargınlık gibi şeyler olabilir tabi. Eskiden rahmetli babamı hatırlıyorum, anneme darıldığı zaman o gün kesinlikle yemek yemezdi. Gider bakkaldan ekmek arası yaz helvası yaptırır onu yerdi, üstüne de bir bardak su içer sonra da uyurdu. Birkaç gün böyle sürerdi ama çok da uzatmazlardı, biri olmasa diğeri güler ve barışırlardı. Aynı şey akrabalar, arkadaşlar arasında da geçerli. Biz de arkadaşlarımıza gücenirdik, küserdik ama küsmenin kırgınlıkların, dargınlıkların bile bir şerefi vardı eskiden. Vaceddin dayım bir dönem bana darılmıştı. Benimle konuşmadı bir süre. Birbirimize kırıcı bir şey söylememişiz aslında, ben bir şey yapmışım o da alınmış. Kuzenim Oktay’ın düğününe gittik kafile halinde, Gaziantep’e. Akşam düğün evinde bir sürü insan ağırlanacağı için yer yatakları sermişlerdi. Yer yatağında biz de Vaceddin dayımla yan yana denk geldik. Gece bakım dayım beni sayıklıyor… Derken… Bana sarılmasın mı uykusunda… Öpmeye başladı sonra… Bizim kırgınlıklarımız, dargınlıklarımız, küslüklerimiz birbirimizi çok sevmemizden hem sessiz sedasız geçti aslında. Birbirimize sövmedik, birbirimizi dövmedik. Şimdi bakıyorum ufacık bir anlaşmazlıkta bir bakıyorsunuz ki, adam kadının gözünü morartmış, daha ileri gitmiş kadını katletmiş, çocuğunu dövmüş… Çok da sıralamak istemiyorum bu örnekleri zira her gün onlarcasına rastlıyoruz artık. İnsan çocuğunu döver mi, insan çocuğuna söver mi? Benim çocuklarım benim bakışımdan etkilenir, sevmediğim, hoşlanmadığım ya da kızacağım bir şey yaptığı zaman ben gidip kızıma bağırmam onu dövmem. Ama kızım yüzümden beni anlar. Sonra gelir bana sarılır ve olayı kapatırız. Rahmetli annemle babamın kavgaları bile keyifliydi. Bizim evde de öyledir. Bir şeyden dolayı küssek bile birkaç saatin dışına taşmaz bu küslük. Zaten doğrusu da budur aynı evin içinde taraflardan biri alttan alacak ki diğeri de onu desteklesin. Geçmişi hep özlüyoruz diyoruz ya… Siz en çok nesini özlüyorsunuz? Ben masumluğunu özlüyorum, aile yapısının düzgünlüğünü özlüyorum. Şimdi o aile yapıları kalmadı. Eşlerin birbirine olan saygısı ve sevgisi gittikçe azalıyor, insanların evlilik ilişkileri bile çıkara bağlı oldu maalesef. Aynı evi paylaşmak değil aynı kaderi paylaşmaktır evlilik. Rahmetli annemle babam kader paylaşırlardı, yokluk da gördüler varlık da gördüler. Bütün sorumlulukların altına birlikte el ele girdiler. Şimdilerde evlilik müessesi çabuk tüketilen bir oluşum içine girmiş. Doğru davranmak ve dürüst olmak önemli aynı zamanda saygı, sevgi bütün evliliklerde mutlaka olmalı. Evlilikler gibi bütün ilişkilerde de geçerli bu kurallar ve eğer insanların arasındaki ilişki çıkar ilişkisi değilse eninde sonunda kırılsan bile dayanamayıp o insana sarılabiliyorsun. Eski insanlar evliliklerini, ilişkilerini, arkadaşlıklarını hep samimiyetle götürmüşler, kırılganlıklarını gösterme yolları farklı. Yüzünü asarak, yemek yemeyerek bunu gösteriyor ama uzatmıyor. Özetle yıkmak en kolayı ama her zaman yapıcı olmak gerektiğini düşünüyorum. Eskinin kavgaları bile çok güzeldi. Hepsi film tadında… Prof Yusuf KALKO Geçen televizyonda haber dinliyorum. Ağırlıkta şiddet haberleri anlatılıyor. Kadına şiddet, çocuğa şiddet, hayvana şiddet… Toplum zıvanadan çıktı diye düşündüm. Eşler arasında münakaşa, alınganlık, dargınlık gibi şeyler olabilir tabi. Eskiden rahmetli babamı hatırlıyorum, anneme darıldığı zaman o gün kesinlikle yemek yemezdi. Gider bakkaldan ekmek arası yaz helvası yaptırır onu yerdi, üstüne de bir bardak su içer sonra da uyurdu. Birkaç gün böyle sürerdi ama çok da uzatmazlardı, biri olmasa diğeri güler ve barışırlardı. Aynı şey akrabalar, arkadaşlar arasında da geçerli. Biz de arkadaşlarımıza gücenirdik, küserdik ama küsmenin kırgınlıkların, dargınlıkların bile bir şerefi vardı eskiden. Vaceddin dayım bir dönem bana darılmıştı. Benimle konuşmadı bir süre. Birbirimize kırıcı bir şey söylememişiz aslında, ben bir şey yapmışım o da alınmış. Kuzenim Oktay’ın düğününe gittik kafile halinde, Gaziantep’e. Akşam düğün evinde bir sürü insan ağırlanacağı için yer yatakları sermişlerdi. Yer yatağında biz de Vaceddin dayımla yan yana denk geldik. Gece bakım dayım beni sayıklıyor… Derken… Bana sarılmasın mı uykusunda… Öpmeye başladı sonra… Bizim kırgınlıklarımız, dargınlıklarımız, küslüklerimiz birbirimizi çok sevmemizden hem sessiz sedasız geçti aslında. Birbirimize sövmedik, birbirimizi dövmedik. Şimdi bakıyorum ufacık bir anlaşmazlıkta bir bakıyorsunuz ki, adam kadının gözünü morartmış, daha ileri gitmiş kadını katletmiş, çocuğunu dövmüş… Çok da sıralamak istemiyorum bu örnekleri zira her gün onlarcasına rastlıyoruz artık. İnsan çocuğunu döver mi, insan çocuğuna söver mi? Benim çocuklarım benim bakışımdan etkilenir, sevmediğim, hoşlanmadığım ya da kızacağım bir şey yaptığı zaman ben gidip kızıma bağırmam onu dövmem. Ama kızım yüzümden beni anlar. Sonra gelir bana sarılır ve olayı kapatırız. Rahmetli annemle babamın kavgaları bile keyifliydi. Bizim evde de öyledir. Bir şeyden dolayı küssek bile birkaç saatin dışına taşmaz bu küslük. Zaten doğrusu da budur aynı evin içinde taraflardan biri alttan alacak ki diğeri de onu desteklesin. Geçmişi hep özlüyoruz diyoruz ya… Siz en çok nesini özlüyorsunuz? Ben masumluğunu özlüyorum, aile yapısının düzgünlüğünü özlüyorum. Şimdi o aile yapıları kalmadı. Eşlerin birbirine olan saygısı ve sevgisi gittikçe azalıyor, insanların evlilik ilişkileri bile çıkara bağlı oldu maalesef. Aynı evi paylaşmak değil aynı kaderi paylaşmaktır evlilik. Rahmetli annemle babam kader paylaşırlardı, yokluk da gördüler varlık da gördüler. Bütün sorumlulukların altına birlikte el ele girdiler. Şimdilerde evlilik müessesi çabuk tüketilen bir oluşum içine girmiş. Doğru davranmak ve dürüst olmak önemli aynı zamanda saygı, sevgi bütün evliliklerde mutlaka olmalı. Evlilikler gibi bütün ilişkilerde de geçerli bu kurallar ve eğer insanların arasındaki ilişki çıkar ilişkisi değilse eninde sonunda kırılsan bile dayanamayıp o insana sarılabiliyorsun. Eski insanlar evliliklerini, ilişkilerini, arkadaşlıklarını hep samimiyetle götürmüşler, kırılganlıklarını gösterme yolları farklı. Yüzünü asarak, yemek yemeyerek bunu gösteriyor ama uzatmıyor. Özetle yıkmak en kolayı ama her zaman yapıcı olmak gerektiğini düşünüyorum. Eskinin kavgaları bile çok güzeldi. Hepsi film tadında… Prof Yusuf KALKO
Ekleme Tarihi: 11 Nisan 2021 - Pazar

ESKİ KAVGALAR BİLE GÜZELDİ...

ESKİ KAVGALAR BİLE GÜZELDİ... Geçen televizyonda haber dinliyorum. Ağırlıkta şiddet haberleri anlatılıyor. Kadına şiddet, çocuğa şiddet, hayvana şiddet… Toplum zıvanadan çıktı diye düşündüm. Eşler arasında münakaşa, alınganlık, dargınlık gibi şeyler olabilir tabi. Eskiden rahmetli babamı hatırlıyorum, anneme darıldığı zaman o gün kesinlikle yemek yemezdi. Gider bakkaldan ekmek arası yaz helvası yaptırır onu yerdi, üstüne de bir bardak su içer sonra da uyurdu. Birkaç gün böyle sürerdi ama çok da uzatmazlardı, biri olmasa diğeri güler ve barışırlardı. Aynı şey akrabalar, arkadaşlar arasında da geçerli. Biz de arkadaşlarımıza gücenirdik, küserdik ama küsmenin kırgınlıkların, dargınlıkların bile bir şerefi vardı eskiden. Vaceddin dayım bir dönem bana darılmıştı. Benimle konuşmadı bir süre. Birbirimize kırıcı bir şey söylememişiz aslında, ben bir şey yapmışım o da alınmış. Kuzenim Oktay’ın düğününe gittik kafile halinde, Gaziantep’e. Akşam düğün evinde bir sürü insan ağırlanacağı için yer yatakları sermişlerdi. Yer yatağında biz de Vaceddin dayımla yan yana denk geldik. Gece bakım dayım beni sayıklıyor… Derken… Bana sarılmasın mı uykusunda… Öpmeye başladı sonra… Bizim kırgınlıklarımız, dargınlıklarımız, küslüklerimiz birbirimizi çok sevmemizden hem sessiz sedasız geçti aslında. Birbirimize sövmedik, birbirimizi dövmedik. Şimdi bakıyorum ufacık bir anlaşmazlıkta bir bakıyorsunuz ki, adam kadının gözünü morartmış, daha ileri gitmiş kadını katletmiş, çocuğunu dövmüş… Çok da sıralamak istemiyorum bu örnekleri zira her gün onlarcasına rastlıyoruz artık. İnsan çocuğunu döver mi, insan çocuğuna söver mi? Benim çocuklarım benim bakışımdan etkilenir, sevmediğim, hoşlanmadığım ya da kızacağım bir şey yaptığı zaman ben gidip kızıma bağırmam onu dövmem. Ama kızım yüzümden beni anlar. Sonra gelir bana sarılır ve olayı kapatırız. Rahmetli annemle babamın kavgaları bile keyifliydi. Bizim evde de öyledir. Bir şeyden dolayı küssek bile birkaç saatin dışına taşmaz bu küslük. Zaten doğrusu da budur aynı evin içinde taraflardan biri alttan alacak ki diğeri de onu desteklesin. Geçmişi hep özlüyoruz diyoruz ya… Siz en çok nesini özlüyorsunuz? Ben masumluğunu özlüyorum, aile yapısının düzgünlüğünü özlüyorum. Şimdi o aile yapıları kalmadı. Eşlerin birbirine olan saygısı ve sevgisi gittikçe azalıyor, insanların evlilik ilişkileri bile çıkara bağlı oldu maalesef. Aynı evi paylaşmak değil aynı kaderi paylaşmaktır evlilik. Rahmetli annemle babam kader paylaşırlardı, yokluk da gördüler varlık da gördüler. Bütün sorumlulukların altına birlikte el ele girdiler. Şimdilerde evlilik müessesi çabuk tüketilen bir oluşum içine girmiş. Doğru davranmak ve dürüst olmak önemli aynı zamanda saygı, sevgi bütün evliliklerde mutlaka olmalı. Evlilikler gibi bütün ilişkilerde de geçerli bu kurallar ve eğer insanların arasındaki ilişki çıkar ilişkisi değilse eninde sonunda kırılsan bile dayanamayıp o insana sarılabiliyorsun. Eski insanlar evliliklerini, ilişkilerini, arkadaşlıklarını hep samimiyetle götürmüşler, kırılganlıklarını gösterme yolları farklı. Yüzünü asarak, yemek yemeyerek bunu gösteriyor ama uzatmıyor. Özetle yıkmak en kolayı ama her zaman yapıcı olmak gerektiğini düşünüyorum. Eskinin kavgaları bile çok güzeldi. Hepsi film tadında… Prof Yusuf KALKO Geçen televizyonda haber dinliyorum. Ağırlıkta şiddet haberleri anlatılıyor. Kadına şiddet, çocuğa şiddet, hayvana şiddet… Toplum zıvanadan çıktı diye düşündüm. Eşler arasında münakaşa, alınganlık, dargınlık gibi şeyler olabilir tabi. Eskiden rahmetli babamı hatırlıyorum, anneme darıldığı zaman o gün kesinlikle yemek yemezdi. Gider bakkaldan ekmek arası yaz helvası yaptırır onu yerdi, üstüne de bir bardak su içer sonra da uyurdu. Birkaç gün böyle sürerdi ama çok da uzatmazlardı, biri olmasa diğeri güler ve barışırlardı. Aynı şey akrabalar, arkadaşlar arasında da geçerli. Biz de arkadaşlarımıza gücenirdik, küserdik ama küsmenin kırgınlıkların, dargınlıkların bile bir şerefi vardı eskiden. Vaceddin dayım bir dönem bana darılmıştı. Benimle konuşmadı bir süre. Birbirimize kırıcı bir şey söylememişiz aslında, ben bir şey yapmışım o da alınmış. Kuzenim Oktay’ın düğününe gittik kafile halinde, Gaziantep’e. Akşam düğün evinde bir sürü insan ağırlanacağı için yer yatakları sermişlerdi. Yer yatağında biz de Vaceddin dayımla yan yana denk geldik. Gece bakım dayım beni sayıklıyor… Derken… Bana sarılmasın mı uykusunda… Öpmeye başladı sonra… Bizim kırgınlıklarımız, dargınlıklarımız, küslüklerimiz birbirimizi çok sevmemizden hem sessiz sedasız geçti aslında. Birbirimize sövmedik, birbirimizi dövmedik. Şimdi bakıyorum ufacık bir anlaşmazlıkta bir bakıyorsunuz ki, adam kadının gözünü morartmış, daha ileri gitmiş kadını katletmiş, çocuğunu dövmüş… Çok da sıralamak istemiyorum bu örnekleri zira her gün onlarcasına rastlıyoruz artık. İnsan çocuğunu döver mi, insan çocuğuna söver mi? Benim çocuklarım benim bakışımdan etkilenir, sevmediğim, hoşlanmadığım ya da kızacağım bir şey yaptığı zaman ben gidip kızıma bağırmam onu dövmem. Ama kızım yüzümden beni anlar. Sonra gelir bana sarılır ve olayı kapatırız. Rahmetli annemle babamın kavgaları bile keyifliydi. Bizim evde de öyledir. Bir şeyden dolayı küssek bile birkaç saatin dışına taşmaz bu küslük. Zaten doğrusu da budur aynı evin içinde taraflardan biri alttan alacak ki diğeri de onu desteklesin. Geçmişi hep özlüyoruz diyoruz ya… Siz en çok nesini özlüyorsunuz? Ben masumluğunu özlüyorum, aile yapısının düzgünlüğünü özlüyorum. Şimdi o aile yapıları kalmadı. Eşlerin birbirine olan saygısı ve sevgisi gittikçe azalıyor, insanların evlilik ilişkileri bile çıkara bağlı oldu maalesef. Aynı evi paylaşmak değil aynı kaderi paylaşmaktır evlilik. Rahmetli annemle babam kader paylaşırlardı, yokluk da gördüler varlık da gördüler. Bütün sorumlulukların altına birlikte el ele girdiler. Şimdilerde evlilik müessesi çabuk tüketilen bir oluşum içine girmiş. Doğru davranmak ve dürüst olmak önemli aynı zamanda saygı, sevgi bütün evliliklerde mutlaka olmalı. Evlilikler gibi bütün ilişkilerde de geçerli bu kurallar ve eğer insanların arasındaki ilişki çıkar ilişkisi değilse eninde sonunda kırılsan bile dayanamayıp o insana sarılabiliyorsun. Eski insanlar evliliklerini, ilişkilerini, arkadaşlıklarını hep samimiyetle götürmüşler, kırılganlıklarını gösterme yolları farklı. Yüzünü asarak, yemek yemeyerek bunu gösteriyor ama uzatmıyor. Özetle yıkmak en kolayı ama her zaman yapıcı olmak gerektiğini düşünüyorum. Eskinin kavgaları bile çok güzeldi. Hepsi film tadında… Prof Yusuf KALKO
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.