MİSAFİR KALEM
Köşe Yazarı
MİSAFİR KALEM
 

PSİKOLOJİNİZ ESNEK Mİ?

PSİKOLOJİNİZ ESNEK Mİ? Esnek psikoloji günümüz insanının farkında olmasa da en muhtaç olduğu şeylerden biri. Kısaca tahammül gücü diyebileceğim, sebat ve sabır kavramıyla da yakından ilişkili olan bu kavramın üzerinde yeterince durulmuyor. İnsanlar tahammülsüz. Siparişinin gecikmesine, kısa sürede zengin olamamasına, emek harcamak zorunda olmasına yani hayatıyla alakalı her konuda psikolojik esnekliğe sahip değiller. Sabrın ve sebatın ibadet sayıldığı bir dine mensubuz. Ancak bunu sağlayacak tahammül gücümüz yok. “Hemen, şimdi ve şuan” istiyoruz. Hız ve hazzın en önemli kavramlar olarak telkin edildiği çağımızda bu durumda olmak sürpriz değil. Ancak kapıldığımız bu akıntıyı fark edip bir hal çaresi düşünmezsek geleceğe dair söyleyecek sözümüz kalmayacak. Zira hız ve hazzı bize telkin edenler bu hakkı bize tanımıyor ve tanımayacak. Kapıldığımız akıntıda kendini özgür sanan kölelerden öteye geçemeyeceğiz. Gidişata dur diyebilmek için öncelikle hayata dair temel fikirlerimizi gözden geçirmek zorundayız. Bu dünyaya zevk, keyif ve haz için değil; imtihan için gönderildiğimiz gerçeğini hatırlamalıyız. İmtihan gereği başımıza birçok sıkıntının musibetin gelebileceğinin bilincinde olarak yaşamalıyız. Psikolojik esnekliğimizi besleyecek en önemli kaynak budur. Bu bilinçte olan bir insan hayatı olduğu gibi kabul eder. Acının, hüznün, kayıpların da hayata dâhil olduğu bilinciyle yaşar. Mutluluk ve acının hayatın gerçeklerinden parçalar olduğunu bildiği takdirde hazzı temel alan bir hayata heveslenmez. Dolayısıyla günümüz sanallığının “sınırsız haz” telkinindeki tuzaklara düşmez. Hayatın temel düsturlarından olan “çalıştığımız kadarın verileceği” ve “her şeyin aşama aşama/zamanla meydana geleceği” gerçeklerini benimsediğimiz takdirde “hız” aşkına dur diyebiliriz. Günümüz gençlerinin çoğunluğunda karamsar ve depresif ruh halinin egemen olmasını altında yatan sebeplerden biri de budur. “Hemen, şimdi” istiyor gençler. Para, mal, şöhret, kariyer gibi meşru istekleri zaman, bilgi ve emek isteyen meşru yollarla yapmak varken yeterli psikolojik esnekliği/tahammülü olmadığı için gayri meşru yollarla hemen kazanmak derdine düşmekteler. Bunda ebeveynlerin mütemadiyen “oku, rahat işte çalış “ telkinlerinin de katkısı büyük. Hayatının çocukluk ve gençlik dönemini işgal eden uzun öğrenim hayatı boyunca bu telkinin etkisinde kalan çocuk hayatın nihai hedefini de rahat etmek olduğunu sanır. O saatten sonra da oturduğu yerden, en hızlı ve en kolay şekilde para kazanmak, makam elde etmek derdine düşüyor. Bunu vadeden yegâne yer ise sanal âlem olduğu için gencimiz sanal âleme müptela olup çıkıyor. Ne kendimize ne de bizden sonraki nesillere bu kötülüğü yapalım. Gelin başta kendimizi ardından evlatlarımızı “hız ve haz” hastalığına karşı güçlendirelim. Bunun yolu hayatın gerçeklerini kabul edip tanımaktan geçiyor. Ardından haram ve şüpheli yollardan uzaklaşmak gerekiyor. Hız ve hazzın felakete sürükleyen fıtrata aykırı yollar içerdiğini hatırlamalıyız. İnsana ancak sabırla, emekle, sebatla çalıştığının olduğunu başta kendimize ardından evlatlarımıza benimsetmeliyiz. Bunları yaptığımız takdirde tahammül gücümüzün dolayısıyla psikolojik esnekliğimizin arttığını göreceğiz. Artık kolay kolay sarsılmayacak ve ümitsizlik-karamsarlık bataklığına düşmeyeceğiz. Beled Suresinin 4. Ayetiyle sonlandıralım: “Şüphesiz biz, insanı zorluklarla mücadele etme gücüyle yarattık.” Bu güç fıtrat programımızda var. Bu cevheri işleyip ortaya çıkarmak ise bizim çabamıza kalmış durumda. Feyzullah Akdağ
Ekleme Tarihi: 24 Aralık 2021 - Cuma

PSİKOLOJİNİZ ESNEK Mİ?

PSİKOLOJİNİZ ESNEK Mİ? Esnek psikoloji günümüz insanının farkında olmasa da en muhtaç olduğu şeylerden biri. Kısaca tahammül gücü diyebileceğim, sebat ve sabır kavramıyla da yakından ilişkili olan bu kavramın üzerinde yeterince durulmuyor. İnsanlar tahammülsüz. Siparişinin gecikmesine, kısa sürede zengin olamamasına, emek harcamak zorunda olmasına yani hayatıyla alakalı her konuda psikolojik esnekliğe sahip değiller. Sabrın ve sebatın ibadet sayıldığı bir dine mensubuz. Ancak bunu sağlayacak tahammül gücümüz yok. “Hemen, şimdi ve şuan” istiyoruz. Hız ve hazzın en önemli kavramlar olarak telkin edildiği çağımızda bu durumda olmak sürpriz değil. Ancak kapıldığımız bu akıntıyı fark edip bir hal çaresi düşünmezsek geleceğe dair söyleyecek sözümüz kalmayacak. Zira hız ve hazzı bize telkin edenler bu hakkı bize tanımıyor ve tanımayacak. Kapıldığımız akıntıda kendini özgür sanan kölelerden öteye geçemeyeceğiz. Gidişata dur diyebilmek için öncelikle hayata dair temel fikirlerimizi gözden geçirmek zorundayız. Bu dünyaya zevk, keyif ve haz için değil; imtihan için gönderildiğimiz gerçeğini hatırlamalıyız. İmtihan gereği başımıza birçok sıkıntının musibetin gelebileceğinin bilincinde olarak yaşamalıyız. Psikolojik esnekliğimizi besleyecek en önemli kaynak budur. Bu bilinçte olan bir insan hayatı olduğu gibi kabul eder. Acının, hüznün, kayıpların da hayata dâhil olduğu bilinciyle yaşar. Mutluluk ve acının hayatın gerçeklerinden parçalar olduğunu bildiği takdirde hazzı temel alan bir hayata heveslenmez. Dolayısıyla günümüz sanallığının “sınırsız haz” telkinindeki tuzaklara düşmez. Hayatın temel düsturlarından olan “çalıştığımız kadarın verileceği” ve “her şeyin aşama aşama/zamanla meydana geleceği” gerçeklerini benimsediğimiz takdirde “hız” aşkına dur diyebiliriz. Günümüz gençlerinin çoğunluğunda karamsar ve depresif ruh halinin egemen olmasını altında yatan sebeplerden biri de budur. “Hemen, şimdi” istiyor gençler. Para, mal, şöhret, kariyer gibi meşru istekleri zaman, bilgi ve emek isteyen meşru yollarla yapmak varken yeterli psikolojik esnekliği/tahammülü olmadığı için gayri meşru yollarla hemen kazanmak derdine düşmekteler. Bunda ebeveynlerin mütemadiyen “oku, rahat işte çalış “ telkinlerinin de katkısı büyük. Hayatının çocukluk ve gençlik dönemini işgal eden uzun öğrenim hayatı boyunca bu telkinin etkisinde kalan çocuk hayatın nihai hedefini de rahat etmek olduğunu sanır. O saatten sonra da oturduğu yerden, en hızlı ve en kolay şekilde para kazanmak, makam elde etmek derdine düşüyor. Bunu vadeden yegâne yer ise sanal âlem olduğu için gencimiz sanal âleme müptela olup çıkıyor. Ne kendimize ne de bizden sonraki nesillere bu kötülüğü yapalım. Gelin başta kendimizi ardından evlatlarımızı “hız ve haz” hastalığına karşı güçlendirelim. Bunun yolu hayatın gerçeklerini kabul edip tanımaktan geçiyor. Ardından haram ve şüpheli yollardan uzaklaşmak gerekiyor. Hız ve hazzın felakete sürükleyen fıtrata aykırı yollar içerdiğini hatırlamalıyız. İnsana ancak sabırla, emekle, sebatla çalıştığının olduğunu başta kendimize ardından evlatlarımıza benimsetmeliyiz. Bunları yaptığımız takdirde tahammül gücümüzün dolayısıyla psikolojik esnekliğimizin arttığını göreceğiz. Artık kolay kolay sarsılmayacak ve ümitsizlik-karamsarlık bataklığına düşmeyeceğiz. Beled Suresinin 4. Ayetiyle sonlandıralım: “Şüphesiz biz, insanı zorluklarla mücadele etme gücüyle yarattık.” Bu güç fıtrat programımızda var. Bu cevheri işleyip ortaya çıkarmak ise bizim çabamıza kalmış durumda. Feyzullah Akdağ
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.