MİSAFİR KALEM
Köşe Yazarı
MİSAFİR KALEM
 

SÖZÜN ÖZÜ DUA

SÖZÜN ÖZÜ DUA Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) hanımı, Ebubekir Sıddık (r.a) kızı Aişe (r.a), mü’minlerin annesi. Efendimize soruyor; -Ya Resulülallah eğer ki Ramazan’da Kadir gecesine yetişebilirsem nasıl dua edeyim? Resulümüzün cavabı oldukça ilginç -Allah’ım sen affedicisin, affetmeyi çok seversin beni de affet" de buyuruyorlar. Nasıl bir anlayış, nasıl bir duruş, nasıl bir tevazu ki , Resulün hanesinde, tedrisatında yetişmiş belki hata günah işleme olanağı bile yok. Her ne kadar ”hata kula mahsus” ama, herhangi bir dünyevi beklentinin içine dalmadan, doğrudan af istenmesi beyinlere kazınması gereken bir tavsiye, tavsiyeden de öte emir, iltica. Burada makam, mevki, istikbal, söz konusu asla değil, Evet, bin aydan hayırlı Kadir gecesi iki cihan sadetine ulaştıracak “Kur’an bir rehber kılavuz o gece insanlığa yol, pusula, ışık, nur, furkan “ Resul aracılığıyla insanlığa ulaşıyor; ve O geceye insan, insalık yetişirse af dileyecek pek tabii. Fakat başka zamanlarada bakıyoruz. Başta “Peygamberlerin hayatı” olmakla beraber, hep benzer dua ve yakarışlar. Rabbimiz, Adem atamıza herşey serbest, onca nimet ancak şu ağaca yaklaşma ikazı. Israrla hep vurgularım vurgulamanın da elzem olduğuna inanarak öncelikle “kendime olmuştur ikazım. İnsan yedikleri, içtikleriyle amel ediyor hiç şüphesiz. Rabbimiz buyurmuyormu Âyeti Kerime'de ”Size verdiklerimin helal ve temiz (tahir) olanlarından yiyiniz” Burada temizlikten maksat sadece maddi değil, elbette manende birşeyin helal olması esastır, içerik bakımından da “genleriyle oynanmamış tohumlar, işlenmemiş gıdalar” mesela. İlk akibetini, atamız Adem (a.s) ve annemiz Havva (r.a.) imtihanlarına Kur’an ve Resul aracılığıyla ulaşıyoruz. Burada Rabbimizin uyarısına muhatap olduklarında af dilemeleri oldukça isabetli, ancak Rabbimizin öğretisi duanın muhtevası manidar asıl olan. “Rabbimiz biz nefislerimize zulmettik, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin eğer bizi bağışlamazsan hüsrana uğrayanlardan oluruz” Dualarında herhangi bir dünyevi beklenti değil, af olunma isteği sadece. Yeri gelmişken Halut’un ordusuna nehri geçerken yapılan “nehirden kana kana içmeyin” ikazı ve uymayan askerin tek tek gemiden inmeleri, karaya beş kişiyle ulaşılması da sanki benzer nitelikte. Müfessirlerin farklı görüşleri var elbette ancak; suyun içeriği konusunda hep kafamı tırmalayan soru işareti olmuştur sudaki gizemin ne olduğu! Çünkü ikaza uymayıp sudan kana kana içenler iniyor gemiden. Belli ki ihtiyaçtan fazlası fıtratı bozuyor. Rabbizin uyarısı boşuna değil elbette. Burada çaresiz kalan Talut’un askerleri, Calut ve askerlerine karşı, şu dua ile Rabbimize iltica ediyorlar. “Rabbimiz üzerimize sabır yağdır. Ayaklarımızı sağlam tut ve o kafir topluluğuna karşı bize yardım et” derken Allahın yardımıyla onları bozguna uğrattılar. Davut, Calut’u öldürdü. /Bakara 250.251 /Ayetlerde buyrulduğu üzere. Burada insan düşünmeden edemiyor malesef ki. Calut ve askerlerin duasıda yine herhangi bir şahsi çıkar ifade etmiyor. Bakıyorsun başta vatan millet sevdasıyla yanıp tutuştuğunu ”zannettiklerimiz”in, zamanla nasıl dönüştüklerini; Aklın havsalanın almayacağı şeyleri rahatlıkla gerçekleştirdiğine şahit olunuyor malesef. Kanaatimiz odur ki Rabbimizin yaklaşma dediği burada devreye giriyor, sınırlar ihlal ediliyor ki fıtrat bozuluyor, ardı arkası kesilmiyor yanlışların hata üstüne hata şuursuzca, futürsuzca işleniyor. Rabbimiz Adem atamıza ağaca yaklaşma buyurmuştu, emrine, muhalif olması; Keza, Şeytan’ın Adem’e secde et emrine uymaması her ikisinide zarara uğratmıştır. İşin özü şu ki, Adem (a.s) pişman olmuş, tövbe etmiş Allah’tan af dilemiş, duası kabul olmuş. Şeytan ise kibrinden hevasından ödün vermediğinden kıyamete kadar ve sonrasını hüsran etmiştir. Ola ki Adem atamızın yolunu izleyip kurtuluşa erenlerden olunmalı. Eyüp Peygamberin(a.s) da hastalığı esnasında “Yarabbi bana dert isabet etti, sen merhametlilerin en merhametlisisin” demesi naifliğin, sabrın zirvesi değilde nedir. Yakup (a.s) Yusuf (a.s) yada “evlatlarıyla” mı diyelim imtihanında da: “Ben kederimi ve hüznümü yalnızca Allah’a arzederim” diyerek nasıl bir takva teslimeyet örneği sergiliyor. Musa (a.s) balığn karnındaki imtihanı. “Rabbimizi yüceltip kendisinin acziyetini ifade ederek ben kendine yazık edenlerden oldum “ yakarıyor Rabbimize ilticada bulunuyor sığınıyor adeta. Dualar, ilticalar tüm peygamberler anlaşmışcasına ki beslendikleri makam yüce Rabbimiz olmasından sebep hemen hemen benzer dualar. Son peygamber son nebi Hz Muhammed (s.a.v) dualarıda keza benzer dualar. Aişe validemizin;! "siz hiç Ku’an okumadınız mı? Onun ahlâkı Kur’andı dediği halde. “Allah’ım! Günahlarımı bilgisizlik yüzünden yaptıklarımı, haddimi aşarak işlediğim kusurlarımı benden daha iyi bildiğin suçlarımı bağışla! diyerek yakarıyıor, Resulümüzde... Hiç kuşkusuz peygamberlerin ortak yönlerinden biriside af edilme konusu başkaca bi istekleri yok. Oysa biliriz ki Peygamberler kendilerine has sıfatlarıyla âdeta korunuyorlar Rabbimiz tarafından. -Emanet: Sıfatıyla emin ve güvenilirdirler. -İsmet: Sıfatıyla günahtan korunmuş ve günahsızdırlar. -Fetanet: Sıfatıyla zeki ve derin kavrayış sahibidirler. -Sıdk: Sıfatıyla doğru söyleme, gerçek olma ve hakikat sözleriyle. -Tebliğ: Sıfatıyla Allah’tan aldıkları emirleri eksiksiz aynı şekilde insanlara duyurup aktarmalarıyla. Bir de -Emnül-Azl dırlar, hep peygamberdirler. Tüm bu özelinde özeli hasletlere sahip iken Peygamberlerin bu denli hikmetlere haiz bulundukları halde; sanki günah işleme vasfına sahipmiş gibi; samimi bir şekilde başkaca hiçbir şey değilde, yalnızca Rabbimiz den bağışlanma dilemeleri teslimiyetin, takvanın, bilginin zirvesi değilde nedir? Hepsinede ayrı ayrı selatı selam olsun: Ancak bize düşen, başımızı ellerimizin arasına alıp günlerce aylarca iç muhasebe yapmaya, kendimizi bi daha bidaha hesaba çekmeye mecburuz. Şu mübarek zaman diliminde ve sonsuza kadar. Peygamberimizin, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden azat olma ayı buyurduğu, Ramazan- Şerif'in bereketinden istifade etmenin tam da vakti. Tüm Peygamberlerin Allah’tan af, mağfiret, bağışlanma diledikleri ve Aişe (r.a) annemize Resulümüz'ün tavsiye ettiği duayı edelim, eğer ki Kadir gecesine ulaşırsak. Allah’ım sen affedicisin, affı çok seversin beni de affet” diyerek. Rabbimizden bağışlanma dileyerek, ben onlardan ,onlar da benden razı dediği kullar arasına dahil olmaya azami gayret ve çabayla muaffak olmayı murad edelim inşallah. Vesselam. Nazile ŞANAL
Ekleme Tarihi: 17 Nisan 2022 - Pazar

SÖZÜN ÖZÜ DUA

SÖZÜN ÖZÜ DUA Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) hanımı, Ebubekir Sıddık (r.a) kızı Aişe (r.a), mü’minlerin annesi. Efendimize soruyor; -Ya Resulülallah eğer ki Ramazan’da Kadir gecesine yetişebilirsem nasıl dua edeyim? Resulümüzün cavabı oldukça ilginç -Allah’ım sen affedicisin, affetmeyi çok seversin beni de affet" de buyuruyorlar. Nasıl bir anlayış, nasıl bir duruş, nasıl bir tevazu ki , Resulün hanesinde, tedrisatında yetişmiş belki hata günah işleme olanağı bile yok. Her ne kadar ”hata kula mahsus” ama, herhangi bir dünyevi beklentinin içine dalmadan, doğrudan af istenmesi beyinlere kazınması gereken bir tavsiye, tavsiyeden de öte emir, iltica. Burada makam, mevki, istikbal, söz konusu asla değil, Evet, bin aydan hayırlı Kadir gecesi iki cihan sadetine ulaştıracak “Kur’an bir rehber kılavuz o gece insanlığa yol, pusula, ışık, nur, furkan “ Resul aracılığıyla insanlığa ulaşıyor; ve O geceye insan, insalık yetişirse af dileyecek pek tabii. Fakat başka zamanlarada bakıyoruz. Başta “Peygamberlerin hayatı” olmakla beraber, hep benzer dua ve yakarışlar. Rabbimiz, Adem atamıza herşey serbest, onca nimet ancak şu ağaca yaklaşma ikazı. Israrla hep vurgularım vurgulamanın da elzem olduğuna inanarak öncelikle “kendime olmuştur ikazım. İnsan yedikleri, içtikleriyle amel ediyor hiç şüphesiz. Rabbimiz buyurmuyormu Âyeti Kerime'de ”Size verdiklerimin helal ve temiz (tahir) olanlarından yiyiniz” Burada temizlikten maksat sadece maddi değil, elbette manende birşeyin helal olması esastır, içerik bakımından da “genleriyle oynanmamış tohumlar, işlenmemiş gıdalar” mesela. İlk akibetini, atamız Adem (a.s) ve annemiz Havva (r.a.) imtihanlarına Kur’an ve Resul aracılığıyla ulaşıyoruz. Burada Rabbimizin uyarısına muhatap olduklarında af dilemeleri oldukça isabetli, ancak Rabbimizin öğretisi duanın muhtevası manidar asıl olan. “Rabbimiz biz nefislerimize zulmettik, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin eğer bizi bağışlamazsan hüsrana uğrayanlardan oluruz” Dualarında herhangi bir dünyevi beklenti değil, af olunma isteği sadece. Yeri gelmişken Halut’un ordusuna nehri geçerken yapılan “nehirden kana kana içmeyin” ikazı ve uymayan askerin tek tek gemiden inmeleri, karaya beş kişiyle ulaşılması da sanki benzer nitelikte. Müfessirlerin farklı görüşleri var elbette ancak; suyun içeriği konusunda hep kafamı tırmalayan soru işareti olmuştur sudaki gizemin ne olduğu! Çünkü ikaza uymayıp sudan kana kana içenler iniyor gemiden. Belli ki ihtiyaçtan fazlası fıtratı bozuyor. Rabbizin uyarısı boşuna değil elbette. Burada çaresiz kalan Talut’un askerleri, Calut ve askerlerine karşı, şu dua ile Rabbimize iltica ediyorlar. “Rabbimiz üzerimize sabır yağdır. Ayaklarımızı sağlam tut ve o kafir topluluğuna karşı bize yardım et” derken Allahın yardımıyla onları bozguna uğrattılar. Davut, Calut’u öldürdü. /Bakara 250.251 /Ayetlerde buyrulduğu üzere. Burada insan düşünmeden edemiyor malesef ki. Calut ve askerlerin duasıda yine herhangi bir şahsi çıkar ifade etmiyor. Bakıyorsun başta vatan millet sevdasıyla yanıp tutuştuğunu ”zannettiklerimiz”in, zamanla nasıl dönüştüklerini; Aklın havsalanın almayacağı şeyleri rahatlıkla gerçekleştirdiğine şahit olunuyor malesef. Kanaatimiz odur ki Rabbimizin yaklaşma dediği burada devreye giriyor, sınırlar ihlal ediliyor ki fıtrat bozuluyor, ardı arkası kesilmiyor yanlışların hata üstüne hata şuursuzca, futürsuzca işleniyor. Rabbimiz Adem atamıza ağaca yaklaşma buyurmuştu, emrine, muhalif olması; Keza, Şeytan’ın Adem’e secde et emrine uymaması her ikisinide zarara uğratmıştır. İşin özü şu ki, Adem (a.s) pişman olmuş, tövbe etmiş Allah’tan af dilemiş, duası kabul olmuş. Şeytan ise kibrinden hevasından ödün vermediğinden kıyamete kadar ve sonrasını hüsran etmiştir. Ola ki Adem atamızın yolunu izleyip kurtuluşa erenlerden olunmalı. Eyüp Peygamberin(a.s) da hastalığı esnasında “Yarabbi bana dert isabet etti, sen merhametlilerin en merhametlisisin” demesi naifliğin, sabrın zirvesi değilde nedir. Yakup (a.s) Yusuf (a.s) yada “evlatlarıyla” mı diyelim imtihanında da: “Ben kederimi ve hüznümü yalnızca Allah’a arzederim” diyerek nasıl bir takva teslimeyet örneği sergiliyor. Musa (a.s) balığn karnındaki imtihanı. “Rabbimizi yüceltip kendisinin acziyetini ifade ederek ben kendine yazık edenlerden oldum “ yakarıyor Rabbimize ilticada bulunuyor sığınıyor adeta. Dualar, ilticalar tüm peygamberler anlaşmışcasına ki beslendikleri makam yüce Rabbimiz olmasından sebep hemen hemen benzer dualar. Son peygamber son nebi Hz Muhammed (s.a.v) dualarıda keza benzer dualar. Aişe validemizin;! "siz hiç Ku’an okumadınız mı? Onun ahlâkı Kur’andı dediği halde. “Allah’ım! Günahlarımı bilgisizlik yüzünden yaptıklarımı, haddimi aşarak işlediğim kusurlarımı benden daha iyi bildiğin suçlarımı bağışla! diyerek yakarıyıor, Resulümüzde... Hiç kuşkusuz peygamberlerin ortak yönlerinden biriside af edilme konusu başkaca bi istekleri yok. Oysa biliriz ki Peygamberler kendilerine has sıfatlarıyla âdeta korunuyorlar Rabbimiz tarafından. -Emanet: Sıfatıyla emin ve güvenilirdirler. -İsmet: Sıfatıyla günahtan korunmuş ve günahsızdırlar. -Fetanet: Sıfatıyla zeki ve derin kavrayış sahibidirler. -Sıdk: Sıfatıyla doğru söyleme, gerçek olma ve hakikat sözleriyle. -Tebliğ: Sıfatıyla Allah’tan aldıkları emirleri eksiksiz aynı şekilde insanlara duyurup aktarmalarıyla. Bir de -Emnül-Azl dırlar, hep peygamberdirler. Tüm bu özelinde özeli hasletlere sahip iken Peygamberlerin bu denli hikmetlere haiz bulundukları halde; sanki günah işleme vasfına sahipmiş gibi; samimi bir şekilde başkaca hiçbir şey değilde, yalnızca Rabbimiz den bağışlanma dilemeleri teslimiyetin, takvanın, bilginin zirvesi değilde nedir? Hepsinede ayrı ayrı selatı selam olsun: Ancak bize düşen, başımızı ellerimizin arasına alıp günlerce aylarca iç muhasebe yapmaya, kendimizi bi daha bidaha hesaba çekmeye mecburuz. Şu mübarek zaman diliminde ve sonsuza kadar. Peygamberimizin, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden azat olma ayı buyurduğu, Ramazan- Şerif'in bereketinden istifade etmenin tam da vakti. Tüm Peygamberlerin Allah’tan af, mağfiret, bağışlanma diledikleri ve Aişe (r.a) annemize Resulümüz'ün tavsiye ettiği duayı edelim, eğer ki Kadir gecesine ulaşırsak. Allah’ım sen affedicisin, affı çok seversin beni de affet” diyerek. Rabbimizden bağışlanma dileyerek, ben onlardan ,onlar da benden razı dediği kullar arasına dahil olmaya azami gayret ve çabayla muaffak olmayı murad edelim inşallah. Vesselam. Nazile ŞANAL
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.